23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MURAT YALÇIN’DAN ‘ORALI OLMAMAK’ ‘Konu konuyu açar, “Yazın, tüm öbür sanatlar gibi enikonu ‘yapay’dır. İçine gazeteci diliyle bildiriler, öğretmen ağzıyla bilgiler yerleşirse yaratıcılık kitap kitabı yazdırır’ sönümlenir. Yani yazınsal gerçeklik ortadan kalkar. O zaman da bir sanat yapıtından söz edemeyiz.” BURCU YILMAZ n Yetişkin edebiyatı yazarlarının çocuklar için yazması veya onlardan bunun istenmesi ülkemizde sıklıkla karşılaşılan bir durum. Oysa tam tersiyle pek karşılaşmıyoruz. Sizin bu konuya yaklaşımınız nasıl? Yazında çocukyetişkin türü yararcı kategorilerin modern zamanlarda yapıldığını, yayıncılık sektörüyle birlikte geliştiğini biliyoruz, yoksa, yazarlar ve okurlar açısından o kadar belirleyici olduğunu düşünmüyorum. Kendi adıma, çocuk denebilecek yaşlarda pek çok dünya klasiği okudum, aynı biçimde çocuk yaşlarda okunan Oliver Twist, Gulliver’in Gezileri gibi yapıtları da sonradan okudum. Elbette, hemen her kitabın çocuklar için düzenlenmiş baskısı olur, hazırlanabilir. Bu anlamda yayıncılık açısından Atatürk’ün Söylev’iyle bir halk masalı kitabı hazırlamak birbirine çok uzak düşmez. Belirli bir hacimde, ana metnin özünü aktaracak biçimde, güncel bir dille, akıcı bir anlatımla kitabı genç okurların ilgisine sunmaktır işin özü. Öte yandan, baktığımızda okul kitaplarına girmiş yazarların çoğu “çocuk yazarı” değil. Doğrudan çocuklara yönelik kitap yazanlarsa eğitimciler, öğretmen yazarlardır. Yayıncılık mesleklerinin bir gereği olarak çocuk kitapları yazıp hazırlamış yazarlar olduğu gibi bazı yazarlar da çocuk sahibi olduktan sonra çocukların da okuyabileceği kitapları olsun istemişlerdir. Ben bir bakıma bu son sınıfa giriyorum. Açıkçası kendime olduğu kadar bana inanmış deneyimli editörlerime güvenerek yazdım. miş yapıtları türlü sebeplerle döne döne okurlar. Onları kalıcı yapan özellikleri araştırmak, kendi eksiklerini, güçlü yanlarını görmek, geliştirmek için. Bana gelince, yaşım ilerledikçe klasik serüven anlatılarına ilgim arttı. Sözgelimi daha bugün pikaresk romanın ilk örneği sayılan Tormesli Lazarillo’yu okudum. Yaşadığımız günlerin siyasal, toplumsal durumlarına ilişkin karşılıklar buldum beş yüz yıl öncesinden; kendimce çözümlemeler yaptım, bazı köklü konulara bakışım keskinleşti. Bugün öğretmen olsam, on altıncı yüzyılda Engizisyon’un önce yasaklayıp sonra sansürlediği bu anonim yapıtı her gence salık veririm. ‘BEKLENTİDEN ÇOK MERAKLARIM VAR’ n Çocuk edebiyatından beklentiniz nedir? Beklentiden çok meraklarım var. Okuma kültürünü geliştirme yaşlarındaki gençlerin ilgisini ne ölçüde çekecek, sevecekler mi, Oralı Olmamak’ın neresinde kendilerini bulacaklar gibi basit meraklar bunlar. Bir yazar okurundan ne beklerse o, Okunabilmek. Genç okurlarda kitapların etkisi derindir, o yaşlarda sevilen yazarların yeri özeldir. Bu kitapta benim beklentimden çok, okumaya kararlı okurun beklentisine, beğenisine karşılık bulup bulmaması önemlidir. n Ne sıklıkla çocuk kitapları okursunuz? Öykücüler, romancılar klasikleş‘YAZIDA TATLI BİR SINAV’ n Çocuklar için yazarken üzerinizde bir baskı hissettiniz mi? Her kitap yazım aşamasında yazarını baskılar. Bu kitapta, kişilerin öykülerini dağıtma, akışı yavaşlatma kaygısına kapıldım daha çok. Bir de devrik cümle ya da “ve” bağlacı kullanmama gibi eğilimlerimin yer yer yarattığı sorunları gördüm. Dolayısıyla, yazı uğraşımda bir anlamda tatlı bir sınav yaşadığımı söyleyebilirim açık yüreklilikle. n Çocuk kitaplarının öğretici öğeler taşıması geERSEL TOPRAKTEPE rektiğini düşünüyor musunuz? Kitabınızı yazarken böyle bir kaygı duydunuz mu? Hayır. Kaçınılması gereken bir kaygıdır bu. Yazına bu tür birincil görevler yüklendiğinde olumsuz sonuçlar verir. Yazın, tüm öbür sanatlar gibi enikonu “yapay”dır. İçine gazeteci diliyle bildiriler, öğretmen ağzıyla bilgiler yerleşirse yaratıcılık sönümlenir. Yani yazınsal gerçeklik ortadan kalkar. O zaman da bir sanat yapıtından söz edemeyiz. Kiminin denize, kiminin dağa, göğe bakmaktan keyif alması gibi kimileri de kitap sayfalarında yaşadığını duyumsar. Orada düşünüp düşler. Öyle bir kitap yazabilmek peşinde oldum hep. n Kitabınızda yetişkin kahramanlardan biri çocuk kahramana “sadet” sözcüğünü açıklıyor. Veya “taşlama”nın ne demek olduğu laf arasında açıklanıyor. Bilmediği sözcüklerle karşılaşan çocuk okuru araştırma veya sözcüğün anlamını cümlenin gelişinden çıkarma zahmetinden kurtarmak için tercih ettiğiniz bir yöntem mi bu? “Sadet” ya da “taşlama” sözcüklerini açıklama ya da gençlerin söz dağarına hizmet etme niyeti taşımadım. Bende öteden beri gülmece öğesi, anlamın en küçük birimi olan sözcüklere vurguyla, sözlerin yan anlamlarının öne çıkmasıyla gerçekleşir. Daha ilk öykülerimde dil oyunlarına, hecelere alaycı anlamlar yükleme gibi eğilimlerim vardı. Öte yandan, Türkçe, jargon yaratmaya çok yatkın bir dil. Özellikle lise çağlarının bir eğlence biçimidir dil oyunları. Diyeceğim, öğretici olmaktan çok eğlenceli, neşeli bir anlatı yazmaya özendim. ÇAĞRIŞIMLAR, GÖNDERMELER n “Berna’rdin” göndermesi aklıma Bernardine de Saint Pierre’in Paul ile Virginie kitabını getirdi. Metninizin kurgusunu oluştururken bu kitaptan esinlendiniz mi? Doğrudan o kitaptan esinlenmedim. Ama elbette Gülin’in babasının bir bakıma psikiyatri bilimine inançsızlığını, umursamaz yaklaşımını sergilerken kendiliğinden o kitaba gönderme çıkması hoşuma gitti. Bazı adlara çağrışım yoluyla yapılan göndermeler yaparız, “soğuk” ya da “ergen” nitelemesiyle ötelediğimiz esprilere gün içinde sıkça düşeriz. “Berna’rdin” de Gülin’in babasının kişilik yapısını, kızının sorunlarına ilgisizliğini ya da düpedüz bilinçsizliğini gösteriyor diye de okunabilir. KENDİNİ TANIMA SÜRECİ n Kitabı bitirdiğimde ve kitabın adının Gülin’le olan ilişkisini düşündüğümde “Acaba Oralı Olmamak’ın devamı gelecek mi, Gülin’in öyküsünü de okuyacak mıyız diye düşündüm. Böyle bir niyetiniz” var mı? Kitap çıkalı bir ay oldu henüz. Okuyan dostlarım da benzeri görüşü dile getirdiler. Doğrusu, yazarken Sarp’ın ağırbaşlılığı, olgunluğu, soğukkanlılığı karşısında Gülin’deki kişilik çatışmasının, kendini tanıma sürecindeki sorunlarının çekiciliğine kapıldım. Dediğiniz gibi, Oralı Olmamak’ta ucu açık yerler var. Daha başka öyküler de barındırıyor. Ne zaman, nasıl bilmiyorum ama onları da yazabilmek isterim elbet. Okurun bir kitabı okuduktan sonra başka kitaplara yönelmesi gibi yazarlar da her kitaptan sonra onunla doğrudan bağlantılı kitaplar yazmaya yönelir. Konu konuyu açar, kitap kitabı yazdırır. n Oralı Olmamak / Murat Yalçın / Günışı Kitaplığı / 116 s. / 2020. 18 8 Ekim 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle