23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NAMIK KEMAL’İN HÜRRİYET GAZETESİ Sürgünde muhalefetin adı: Hürriyet Namık Kemal’in 150 sene önce sürgün yıllarında Ziya Paşa ile birlikte Avrupa’da çıkardığı gazete “Hürriyet”, Türkiye’de ilk kez yayımlanıyor. İki cilt hâlinde okurun karşısına çıkan “Sürgünde Muhalefet: Namık Kemal’in Hürriyet Gazetesi” ile modernleşme tarihimize eşsiz notlar düşülüyor. Kitaplar, 1860’ların sonunda dönemin aydınlarını etkilemekle kalmayıp naif Anadolu insanının da fikirlerine yön veren gazetenin yüz sayılık tüm koleksiyonunu içeriyor. nazan çiçek S anırım Yeni Osmanlılar üzerine İngilizcede kitap olarak yayımlanmış iki akademik çalışmadan birinin yazarı olduğum için diğeri artık aramızda bulunmayan Şerif Mardin’dir bu kitaba bir tanıtım yazısı yazmam istendiğinde kişisel tarihimde böylesine duygusal bir yolculuğa çıkacağımı düşünmemiştim. Vakıfbank Kültür Yayınları’nın iki cilt hâlinde bastığı Namık Kemal’in Hürriyet’inin Alp Eren Topal tarafından transkripsiyonu ve derlemesi yapılmış eksiksiz koleksiyonunu kapsayan ve âdeta anıtsal bir görünüm arz eden kitap elime ulaştığında, nostalji, uzun yağmurlardan sonra göç ettiği uzak âlemlerden dönüp gelmiş bir kuş gibi konuverdi omzuma. Milenyuma yeni girmiştik. Londra Üniversitesi’nde burslu bir doktora öğrencisiydim. Londra’nın mütemadiyen ıslak, gri ve melankoli jeneratörü gibi işleyen havasında, İngiliz Ulusal Kütüphanesi’nde görmeyi istediğim kitapların bankoya ulaşması için bekliyordum. Üç kişilik bir heyet oturduğum sıraya törensel bir eda ile yaklaştı. Biri ahşap bir aparatı sıramın üzerine kurdu, diğeri eldivenli ellerinde tuttuğu cildi bunun üzerine özenle yerleştirdi. Bir başkası da sayfaları çevirirken kullanılacak bir tür deri parmaklığı bana tanıttı. Eserin henüz dijital ortama aktarılmadığını, buna göre hareket etmem gerektiğini açıklayıp gittiler. Tozlu kapağı heyecanla kaldırdım. Bugün alıştığımız gazete sayfası boyutundan çok daha küçük olan ve bazısı su yeşili, bazısı tozpembe renklerde parşömen kâğıtlara Osmanlıca harflerle basılmış bu gazete koleksiyonu 1868’e ait Hürriyet’ti. İlk cümlesini okudum: “Hubb’ülvatan mine’liman (Vatan sevgisi imandandır).” İçim titredi, Türkiye burnumda tüttü. Namık Kemal’in “Hürriyet”i, orijinallerinden yapılmış transkripsiyonlarla ilk defa bugünün okuru karşısına çıkıyor. Yüz yılı aşkın bir maziyi kat edip gelen bu ses Londra’da yarı gönüllü sürgün olarak ikamet eden ve Tanzimat devlet adamları Âli ve Fuad Paşaların idaresine muhalefetteki Yeni Osmanlılar hareketinin sözcüsü Namık Kemal’e aitti. Mustafa Fazıl Paşa’nın davetine icabet edip Londra’ya gelen Yeni Osmanlılar muhalefeti troykasının diğer iki mensubu Ziya Bey ve Ali Suavi ile birlikte sayfalar dolusu hep aynı soruya cevap aramıştı: “Ne olacak bu memleketin hâli?” yakılmış, Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılması sonrası inşasına çalışılan düzenli ordusu ise henüz yapım aşamasındaki Sultan II. Mahmud, bir dizi Avrupa referanslı bürokratik ve askerî reform aracılığıyla merkezdeki iktidarını restore etmeye girişmişti. Devam eden zamanlarda imparatorluğu Yunan bağımsızlığını tanımaya zorlamak saikiyle Rusya’nın ilan ettiği savaş (18281829) ve isyanı bastırmak için yardıma YENİ OSMANLI MUHALEFETİNİN FİLİZLENMESİ 1804’deki Sırp isyanı ile açılıp 1812’deki Rus savaşı, 1820’deki Mora isyanı ve 1827’deki Navarin baskınıyla devam eden on dokuzuncu yüzyıl, Osmanlılar için kutlu zamanlar vaat etmekten uzak görünüyordu. Donanması Ziya Paşa (solda), Namık Kemal’in “Hürriyet” yolculuğunda uzun bir süre yanında bulundu. Sonrasında yolları ayrıldı. çağrılmış ancak Navarin sonrası kendisine verilen sözlerin tutulmadığı gerekçesiyle başkaldıran Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın sebep olduğu kargaşa (18321833), Osmanlı Devleti’nin hem dışarıdan hem de merkezkaç kuvvetlerden gelen tehditlere karşı kendini korumakta çok zorlandığını gözler önüne sermişti. Kavalalı’nın ordusunun İstanbul’da bir hanedan değişikliğine yol açması muhtemel ilerleyişini, klişe bir deyimle tarihin bir cilvesi olarak Ruslar durdurmuş ve karşılığında Osmanlı ülkesinde Rus nüfuzunu görülmemiş düzeyde arttıracak Hünkâr İskelesi Antlaşması’nı (1833) imzalamışlardı. Bu antlaşmanın Rusya’nın dâhil olduğu bir savaş hâlinde Osmanlı’nın Boğazları diğer devletlerin savaş gemilerine kapatacağı vaadini içeren gizli maddesi, çok geçmeden zamanın süper gücü Büyük Britanya tarafından öğrenilmiş ve dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Palmerston’un adıyla anılacak geleneksel Yakındoğu siyasası yapılandırılmaya başlanmıştı. Doğu Akdeniz’deki iktisadi çıkarlarını ama özellikle Akdeniz üzerinden erişilebilir olan Hindistan kolonisini Rus tehlikesine karşı korumaya ant içen İngiliz siyasi elitleri, muhafazakâr ya da liberal farkı gözetmeksizin, on >>dokuzuncu yüzyılın son çeyreği ne kadar Palmerstoncu siyasaya 10 27 Aralık 2018 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle