Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
msaslankara@hotmail.com www.sadikaslankara.com Bir romandan bir öyküden... Bizi kuşatan öylesine çok öykü, roman var ki, bunların her biriyle farklı evrenlere açılıp yepyeni dünyalarla tanışıyor, ufkumuz genişlerken bu arada her birimizin ayrı ayrı yaşadığı şu zavallı yalnızlıkta kendimize sığınaklar da yaratıyoruz bir biçimde… Ö ykü okumak belki gurmelik gerektiriyor biraz. Roman okumak ama tıka basa karın doyurmayı, çağrıştırıyor bir ölçüde. Andığım bu iki türle ne zaman sıkı fıkılık yaşasam, bu düşünce kendisini ille de duyuruyor ânında. Belki doğrudur, öykü uçarı ama uçucu olmayan bir ağırlığa sahip, oysa roman, bizi kendisine kilitlemek için çabalıyor hep. Öyküde yaşamın karşılaşılabilir anlarıyla, romanda ise yaşamın üzerimize çöken ağırlığıyla yaşıyoruz bir bakıma. İlkinde yaşamın dışına çıkıp gezgin ruhla soluk alıp verirken ötekinde yağmura tutulmuşçasına pusup kalıyoruz. HASAN GÖREN; “ZAN”… Hasan Gören’den (d. 1966) ilk roman değil yalnız, bir ilk kitap: Zan (YKY, Hasan Gören 2017). Siyasal romanımıza bir çeşni de Gören’den geliyor. Ankara’dan Akçakoca’ya doğru Anadol’la yapılan, kaçış sürecini ele veren bir yolculukla. Ancak dönem, yazarın tanıklık yapmadığı 12 Mart günleridir. Bu nedenle yoğun bir araştırma yaptığı açık. Nitekim para biriminden Murat 124’e, Chevrolet dolmuşa, Gima’ya, tiyatro, sinemalardan pastanelere, siyah beyaz gazeteden ilk renkli baskıya, plaklara, sonra tuvalet kâğıdı gibi yeniliklere açtığı yerle şaşırtıyor insanı Hasan. Ankara’dan sonra buna ayrıca İstanbul da ekleniyor belgesel havasında. Ralliciden devrimciye erkeklere ilgisi alabildiğine değişken astımlı Serap, Serap’ın o sırada aranan devrimci militan sevgilisi Fuat, çocukluk arkadaşı Serap’a aşkı nedeniyle Fuat’ın kaçma planına katkı yapıp onları paşa babasının yazlık evine doğru götüren ama siyasal eylemlerle pek ilişkisi bulunmayan, hukuk öğrencisi İrfan üçlüsüyle başlıyor roman. İrfan’ın bakışıyla ama elöyküsel aktarımla sürüyor. Sınıf arkadaşı Esra’nın, ötekilerin katılımıyla işler karışırken anlatı siyasal temelde polisiye, aşk odaklı gelişip hızlı tempoda ilerliyor. Hasan Gören’in, İrfan’da gerçektenlik yanı alabildiğine yüksek bir roman karakteri yaratmayı başardığı söylenebilir. Öte yandan yazar, gerek karakterleri yapılandırmada gerekse onları birbirleriyle, olaylarla ilişkilendirip roman evrenine yerleştirmede, bu doğrultuda ayrıntıları kullanmada başarılı görüntü >>veriyor. Ayrıca yan anlam gönderme 18 16 Kasım 2017 KITAP