Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> ışığı şahitliğinde bana sunduğu, uçsuz bucaksız gidişin gözlerimde bittiği çizgide renklenen delirmelerimdir. Nerede duyar, nerede yazar, nerede resimlerim beni ısıranları; netleştiremediğim. Ne ki, yalnızlıklarım çoğalıp beni boğduğu durufırtınalı, genelde bir dolunay ışığında, yüksekten denize bakan bir yolda. Veya geniş bir yoldan yukarıya dalan karlı gecikmiş bir gece karanlığında. Gözlerim yol şaşkını, ellerim yol eğimi dışındayken. Ayaklarım karda iz, ellerim karda yazı. n Düşündüklerimin geçtiği gibi yaşadıklarım da geçmeyecek mi ? n Üzerinde yediğim, kitap okuduğum ve yazdığım masa, sanırım beni insanlıinsansız masalar içerisinde anlatacak en önemli olgular silsilesidir. Bir başınalığın olumluolumsuz, acılıhasretli yalın ve özgür tüm değerlerin yaşandığı kutsal bir mabettir. Bu mabette alıngan duygusal, arınıp dalan ve yaratan değerler yan yanadır. Bu yuvarlak küçük masa yalnız bir kere benim için beyaz örtüyle örtülüp konuldu bu alt taraçadaki bir gövdeden çıkan beş ağacın gölgesizliğine. Boş sandalyede bana eşlik edecek, bilinmez bir “var”ın nedeni gibiydi. Önümden kara bir dere akıyor. Taşların su üstünde kalan kısımları gri. “Sana” bu görselliği anlatabilir, sesini duyuramam. YALNIZLIĞIMI PARÇALAYARAK ÇOĞALIYORUM n Gökyüzünden süzülerek indim İzmir alanına, yoktu gelecek olan. “Yalnızlığımı Parçalayarak Çoğalıyorum”un resmini; beynimde kurgulayarak gözlerimden vücuduma yayarak, etraftaki her şeyi silerek, iç benlerimle oluşturduğum kalabalığın arasında yürüyerek gösteriyordum. n Gri ve siyahların/ yayılmakta olduğu bu/ topraklarda, bir renk/ sonsuz renk olmalı/ suskun yalnızlığın koroya dönüşmesi için. n Işığın/ Isısında buharlaşmak, / Soğumak boşlukta/ Yeni yıldız olmak... n Kadın’ın/ ayağını, ayakkabısını tanıyacaksın/ Ressam olmak ve kadını anlamak için. n Güneş inmeye başlarken kızıllaştı, bordoya dönüştü. Uzun bir gri sağasola doğru yol aldı. İçinde mavi, kırmızı, siyah, beyaz, sarı olan bir derinlik, en etkili renkler arası ilişki. Sonra koyulaştı. Görsellikle birlikte anlam da değişmeye başladı. Işıklar gemilerde fon olan gri ile ilişkiye girdiğinde başımda bir ağaç, şapka idi. Kuş sesleri ile sesli şapka oldu. Sonra gemilerin koyu renkleri kayboldu. Grinin siyahlaşmasında ışıkların etkisi arttı, her şeyin etkisi azaldı. Alt deniz üst gökyüzü, yaklaştı birbirine. Şu an her şey siyah, deniz üstü ışıklar gemi biçimlerini anlatıyor. n Üst dudağını alt dudağına gizleyerek düşünürdü anam. İKİ KORKU BİR YAŞAM n Otelin çatı barını atölyeye dönüştürmem iki saatimi almıştı. Sipariş suntalar duvarlara monte edilmiş, masalar arındırılıp müzik sistemini kurmuştum. Tuvaller suntalara gerilmiş, palet hazırlanmış, masa üstünde kalem defter gibi eskiz için gerekli malzeme tamamlandı. Karşımda Selçuk Kalesi ana görsel uyarıcımdı. Dik yamaçlardan taşınan taşlar insanlarla yol alıp yoruluyorlardı. Hepsini görmeye başladım. Tepede korunaklı kalenin inşaatı başlamıştı. Sonra Kalenin içinde kilise, cami... Gökyüzüne bakıyorlardı. Şaşkınlıkla durdum ve iki korku bir yaşam dedim. Tepeye çıkıp konaklıyorlar, aşağıdan gelecek insandan korktukları için.Tepede tapınaklar yapıyorlar, yukarıdan gelecek tanrıdan korktukları için. n Ağaçlar gölgesizliğin mutsuz rüyalarına dalar. An, gecedir. Güneş sıcaklığını engelleyen gölge, artık üşümeme sessiz. Karanlık, yabani bir ot yaprağında su. Işık gelir, ısı olur, gider damla, kalkar yaprak yataklığından; evine geç kalan kız olur. n Yaratı özgürlük ister, bedeli ödenmemiş özgürlük orijinsizdir. Maaşa bağlananlardan ressam olur mu? Olsa olsa malul emekli olur. Goya, “Sarayda yükseleceğim diye kaybedilen koskoca on dört yıl” der. Saray ressamı, bu tespitin eyleminden sonra yalnızca Goya oldu. n Sali Antik Kentlerde / Sali Turan / Literatür Yayıncılık / 436 s. KItap 1326 Mayıs 2016