Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş “A a y r ı n t ı l a r ö n e m l i d i r iir Atlası CEVAT ÇAPAN Paul CELAN/ Şiirler/ Çeviren: Danyal NACARLI Şiir ölmedi, yaşıyor! ORHAN KAHYAOĞLU / Modern Türkçe Şiir Antolojisi (2 Cilt) ‘Bir şimşek beliriyor ansızın dudaklarında...’ uschwitz’den sonra şiir yazılamaz” dese de Adorno, şiirler yazdı Paul Antschel, yani Celan, hem de Alman şiirlerinin en önemlilerini olanlarını. Katillerin dilinde yazdı şiirlerini ve eserler çevirdi, ruhuna daha yakın Fransız ve Rus mentalitesinden ve katillerin soyundan gelme Ingeborg Bachmann’a âşık oldu. Sarışın mı, sarışın, o, bilgili, dik bakışlı, merak taşan genç kıza. İmkânsız aşk dedikleri bu olsa gerek. Hemen doktor etmez acı çekmek. Yani iyileştirmedi ikisinin de travmasını. Aksine “daha kadimdi” Celan’ın acısı. Halbuki ölüm kamplarına, soykırıma rağmen, “hayatta kalabilmişti” güya. Oysa Almanya’da çektiklerini, annesinin öldürülmesini bir türlü hazmedemezken yeniden yükseliyordu orada o uğursuz savaştan, soykırımdan yararlanan şirketlerin mermerden binaları, kapılarında yaldızlı yazıları. Makamlarına oturmuştu eski simalar. Böyle bir günde, gündemde söyleyemiyordu şair derdini. Söyleyemezdi zaten. Çünkü dil bir kafesti, anlamları, resimleri, duyguları hapsediyordu. Derdini bir türlü söyleyemeyen Celan,1970’in Nisanında bedenini Seine’nin sularına bırakarak aramızdan ayrılıp dünya şiirinde ölümsüz yerini aldı. SAY BADEMLERİ Say bademleri say ne varsa acı, seni uyutmayan, aralarına beni de say: Gözünü aradım senin, açtığında yokken sana bir bakan o esrarlı, simden teli ben ördüm, hatırladığın o çiyin yavaşça testilere akıp kimsenin kalbini bulmayacak bir sözü saklayan. Ancak orada geçtin bütünüyle kapısından sana ait adın vardın emin adımlarla kendine kadar başı boş vururuyordu sessizliğinin çan kulesinde çekiçler sonunda kavuşurken yanına işitebildiğin sarıldı sana da, ölmüş olan ve yürüdünüz akşamın ortasından üçünüz. Acı et beni Bademlere say. HER GECE BEDENİN Esmer esmer kararıyor Tanrı’nın hummasıyla her gece bedenin: meşaleler savuruyor yanağında dudaklarım. Uykuya sallanmamış olsun o, kulağına kimsenin ninniler söylemediği Sana yürüdüm ellerim kar, ve belirsiz, gözlerinin mavileştiği kadar dairesinde dolan saatin. (Daha yuvarlaktı eskiden ay.) Hıçkırıklarla sızıp gitmiş ıssız çadırlarda mucize, buz bağlamış düş’ün küçük testisi – ne yazar? Unutma: karaca bir yaprak asılı mürver ağacındahoş nişanı bir kadeh kan için. CORONA Avuçlarımdan yiyor yapraklarını sonbahar, arkadaşız. Soyuyoruz zamanı cevizlerden, yürümeyi gösteriyoruz ona: kabuğuna dönüyor zaman. Aynada pazar C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I rüyadaysa uyku çekiliyor derin hakiki konuşuyor dudaklar. Sevgilinin soyuna kadar iniyor gözüm bakışıyoruz muğlak şeyler söylüyoruz karşılıklı seviyoruz birbirimizi haşhaşla bellek gibi uyuyoruz şarapmışçasına istiridyeli kadehlerde mehtabın kan şuasına batarken deniz. Duruyoruz pencerin karşısında sarmaş dolaş seyrederken bizi onlar sokaktan: zamanı çattı artık bilmelerinin! Zamanı çattı çiçek açmasının artık taşın duraksızlığın göğsünde nihayet bir yürek çarpmasının. Zamanı çattı zamanı gelip çatmaların. Zamanı çattı. MARIANNE Saçların leylaksız, ayna camından yüzün gözden göze süzülüyor bulut, Babil‘e varan Sodom gibi: ve parçalıyor kuleyi ağaçta yaprakmışçasına, esiyor kükürtsü çalılıkta deli deli. Bir şimşek beliriyor ansızın dudaklarında: o uçurum işte, kemanın kalıntılarından oluşan. Kar dişleriyle tutuyor birisi yayı: ah, daha güzel çınlıyordu kamışlar. Sevgilim, sen de o kamışsın, hepimiz de yağmur; Eşsiz bir şarap bedenin, dipliyoruz kadehleri on kişi; ekinlerin arasında sandala benzer kalbin, çekiyoruz onu ağır küreklerle geceye doğru; küçük bir testi dolusu mavi, öyle yeğni sekiyorsun işte biz uyurken üstümüzden... İçtimaya duruyor çadırın önünde bölük Ve defnediyoruz seni kafaları çekerek. Çınlıyor şimdi dünyanın fayanslarında sert sikkesi düşlerin. n 1 3 3 2 www.ayrintiyayinlari.com.tr twitter.com/AYRINTIYAYINEVI MARIO BENEDETTI Aşk Kadınlar ve Hayat SOHRÂB SEPEHRÎ Sekiz Kitap Şiirin ve şairin ölümünün çoktan ilan edildiği bir zamanda, ölüme inat Ayrıntı Şiir Dizisi hayatta ısrar ediyor! Dünya şiirini asıl dillerinden çevirerek aktarmanın yanı sıra, kapsamlı antoloji çalışmaları ve bir müddet sonra Türkçe şiir de dizinin ajandasında... online@ayrintiyayinlari.com.tr instagram.com/ayrintiyayinlari facebook.com/ayrinti.yayinlari “ayrıntılar önemlidir” diyen tüm kitabevlerinde... 2 7 A Ğ U S T O S 2 0 1 5 n S A Y F A 1 3