Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Görüntüye dönüşen edebiyat ya da.. SinemaEdebivat Hiskileri T. KAKINÇ L ıımicrc Kardeşler'in filmleri genel de sinema edebiyat ilitjkİMiıe örneklik etmezlcr; o tilmlcrin en büyük özelligi, "hareket halinde fotoğraf olmak"tır. () yıllarda, Georges Melies, Paris'te Robert I Ioudini Tiyatrosu'nu yönetiyordu. Toplulugun tck dayanağı ünlü sihirbaz Houdıni'ydi ve zaten varlıklı bir kişi olan Melıes cıc arada dünyanın parasını kazanıyordu. Günlerden bir gün yolu Grand Cafe'yc düşmüş, Lumiere Kardeşjer'in vcrdİKİeri sinematografik göstcrılcrı ızlemışti. Akıllılık edip "Baba" Lıımiere'e oğlu nuıı 'makinesi'ni kendisine satmasmı öncrdi. "Baba" Lumiere'in karşılıgı gerçekten ılgınçtir: "Sincmatograf'ta iş yok. Bu gösterıler para gerırmez ınsana..' Ama Melies inatçmın tekiydi. Üzerin den bir hafta bile geçmeden bu kez Londralı Willianı Paul'uan bir projeksıyon aygıtı ıle "ham" Kodak tılnıı satın al dl vefilmcilig'esıvamlı tlk veıdiği örnck ler, basıını (gazeteleıe) karsı üsti'mlük saglaına amacını guden aktualitc lilnıleridir. Güncel ve ünlcnmış ol.ıvları kurdug'u stüdyosunda vcnıden (ve lanlandınna yolu ile) filme çekti. Biriııci lilıııi, o gün lerdc casusluktan yargılanan "masum" suçlu Dreyfus Olayı'ydı. Yargılamanın cn bunalımlı aşamasına gelinmiştı. Melies "Dreyfııs Olayı'nua canlandır nıa dısındaki çoğıı sahnclcıi içiıı lotog tafiaıuan da yararlanmi^tı. Filnıin gösterimi on bcş dakika siirdu vc izleyicinin olag'anüstü ilgısini çekti. O oldu; Meliees, "Dreyfus"un ardın dan birçok tarihsel olayları ya da ünlü romanları uyarlayarak önee tiyatrosunda sahneledi, sonra da bircr bırcr fılmc aktardı. ("Mavı Sakal", "Robinson Crıı sne", "Giilliver'in Yolculukları" vb. gibi.) Bu Hlmlcr bııgün ortada yoktur. Içle rindeıı kala kala bir tck Jules Vcrnc uyarlaması "Aya Yolculuk" vardır ve Meliees, bu filnıde ana tema olarak Vernc'den yo la çıkmasına karşılık, bir ba^ka romancı dan, H.G. Wclls'dcn dc yararlanınıs.tır. Yıl, (biroUıhkl.ı) 1899'l.ırdır. Sinemanın ortaya çıkısından itibaren sinema ile edebiyat arasında sıkı bir ilişki kurulmuş, edebiyatın sayısız yapıtı perdede görüntü olarak izleyicinin karşisına çıkmıştır. TÜYAP 14. Istanbul Kitap Fuarı'nın ana temasının "Sinema ve Edebiyat" olnıasından yararlanarak bu ilişkinin tarihinc kısaca bir göz atmaya çalıştık. ünlerini yirirecektir) birçok edebiyatcı aralarınua Lafitte kardeşler, Anatofc France, Jules Lcmaitre, Henri Lcvadan, Jcan Richcpin, Victorıen Sardou vc Hdmond Rostand ((.yrano de Bergerac'ı ha tırlayınız) vardı: her birine sinemaya yat kın olabilecek konular ısmarlandı. Onlar yazarların şirketin baş yönetmcnlcrinden Alpcrt Capellani vc onun yönctimındeki diğerleri haftada en az bir film çeviriyorlardı. Capellani, "Be/.a Eldivenli Adaın" lilmiyle dikkati çckmiş, bu başarısının ardından Racine'dcn "Athalıe"yı vc Zola'dan da "L'Assomoıre'ı çekmişti. Capellani ve şirketi Patne döneminde (belki size garip gclccek ama) sayıları üç yüzü a^an bir yazarlar ordusu sinemada çalışıyordu. "L'Assomoırc" büyük ilgi gördü. Dönemi için epeyi de "uzun" bir rilmdi: 3 bobin, yani 800 metrc. Hcmcn arkasından Eugene Sue'nün (bir yerden sonra da polisiyc romanların öncüsü sayılır) romanından uyarlanıp çevirtliği "Paris Esrarı" ıle metraj bu kez 1500 metreye çıkarıldı 1912 yılında da, aynı Capellani "Yazarlar ve Edebiyatçılar Sinema Derncgi" adına Hugo'nun "Sefillcr'inı 4 devre, 9 kısım olarak çevirip böylece ulaşabileceği son noktaya varnıış oldu. Bu tilmiıı uzunlugu 5 bin mctreyi buluyordu. Göstcrimi dc a^ağı yukarı 5 saatti. (Rcklamlarına ınanılacak olursa, film 200 bın franga çıkmıştı). Başarı, olaganüstüydü ve aynı şjrket, 1912 yılından sonra Hugo'nun "SeHller'ini sık sık vc kısa aralıklarla birçok kereler sincmava aktaracaktı. Y Emll Zola'nın "Cermlnal"Inden bir sahne. B ir yıl öncesinde vc Ingiltere'de, rSrightonlu iki foroğrarçt (William son ve G.A. Smitfı) işe aktualitc lilmleri çekerek başjamıslar, konulu Hlmc dc Alcxandre Dumas'nın romanı "Korsikalı Kardeşlcr'le girışmişlcrdi. (Burada bu iki foto^rüfçınıu sinemaya getirdikleri bir yeniliği: çekiııı'i süperpoze/ surimpression/ superposition dc bclirtmclidir). tlk konulu film (diyelım) Charles Tait'in "Kelly ve Arkadaşlarının Hikâye si"dir; ama cdebiyatsiııcma ilişkisinc doğru örnck; Pathc'tıin kotaıdığı, yazar Victor Hugo'nun klasik rom.ını "Les Mıserables Sefıller"idır. lilm, tümüyle ılört bobinlikti ve çevrim yılı, 1 c>09Vlıı. Sonraki yıllarla birlikte cılcbiyat, hinemanın ayrılmaz ya da vazgccilmcz bir parçasına dnnüşfürüldü. Tldebıyat adına ne varsa (yazılı, basılı ve hatta sözlü) ti yatruydu, roıııan, lıikâycydi, anıydı, ya şamhikâycsiydi; bu, cocuklar ya da bu, etişkinler içindi.. demeden ve herhangı ir ayrım (dc^er açısından elbet) gözetil meksizin beyaz pcrdcyc aktarılır oldu. Lo Duca, kcndi siııcma taıihiudc dalıa sonrasının yıllarını şöylc anlatır bızc: "..Avrupa filmcıicri AİU) hlmcileriylc bir çekişmeye tııtu^ıınca, her bııı kerulinc bir kurtıılu^, bir ı,ıkı^ yulu aıadı ve bir ;oğu bunu ycni bir izlcyici yaratmakta îularak "sanat filmi" yapnıaya doğru yö llk konulu lilm l l neldi. ü tarihlcrde herkes sineınanııı ar tık bitip tıikcndig'ınc hükmcdiyordu. 1908 yıltarındakı bunalımda, bırçok sinema salonu ı/.leyıcısızlikten boşalmış ve ış leticileri (ya da sahipleri) illaslara sürük lcnmi^lcıdi.." Bunalım, bunalımdı fakat sinemaya bir yararı da olmadı de^ıl. Araştırıldıg'ında, bunalımdaki ana payııı lilmleıe koıııı bulnıa güçlu^ünün öncmi (kcndiligin dcn) ortaya çıkıvcrmektcdir. Sinema; bir konuyu anlatmaya kalkıldıpında on dakikalık bir zaman dilimıne yayılmış bir gizemi, kişilerin rııhsal dıı rumlarını da sıgdırayını dcrkcn aııcak olayın hikâycsını anlatabılivordu. Bunu yapmak ıçın de son derecc ilkcl çözümlere ba^vurmak zorundaydı. Sinema dili, anlatma olanagı ve teknik çok "basit"ti, yctersizdi dc ayrıca. Hclc filmlcrin bir birlcrini taklidc yönclmcsi, bunu bir marifetmış gibı sürdürmesı önü alınmaz bir tür hastalıktı sanki. Ama izleyici, gerçek tcıı sıkılmı^ vc bu tür bir scyirliktcn bı kıp usanrm^tı. Konularda "bulusj" kıtlıgı vardı. Senaryo yazma ışi nerdcyse bedava denılecek bir düzeydeydi ve bunu iistlenenler de issiz güçsüz takımından yazar lar, oyuııcular, başanya bir türlü eriscıııc miş (vc asla crişcmeyccck) gazctccilcr ve rcklam yazarlarıydı. Durıım, bir "kurtarıcı"nın aranıp bu lunması zorunlugunu ortaya koyııyordu vc sinemanın ayrıca beklcmcyc tahammülü de yoktu. îlk akıl, 1906 yılından hemen sonra Italya'da "Pompeı'ııiıı Son (Üinleri "yle bulundu. Edcbi dcğcri tartı^ılır bir romandan sinemaya uyarlanmıştı. Sonuc; başarisiz bıle olsa, sinemaya edcbıyartan yaıaılanmanın kapılaıını açıyor, üstelik izlcyiciden dc bcklcııcn ilgiyi görüyordu. ("Pompeı'nin Son Cjunlcri'ni, bu kcz ABD'dc "Ncron'ıın Roma'yı Y.ıkı^ı" adını taşıyan aptalca bir 'taklit' fılmı tzleye cek, ardından, filmciler, gcrçck bir lıazi ne nıteligındeki Shakespcare'nin bütün eserlerini yagmaya giri^eceklerdir.) Bu ya^nıa ya da ya^nıalama sırasıııdaki çabalar icındc cn dıirüst olanı, küçük Danımarka sıneması oldu. Yine Dumas'dan (bu kez 'baba' değıl 'oğul' Dumas'dan) içleri titreten, yürekler Kaldıran bir a^k lıikâycsini: "La Dame aux CameliasKamelyalı Kadın"ı filme aktardı ve o günlere göre haylı çağdaş olan edebiyata ve edebiyatçılara ııa ilgı gösterilme gereğini vuıgııiadı Pathc dc bu arada bo^ duruıadı ve "Yazarlar ve Edebiyatçılar Sinema Derneği"nı kurdıı (ya da kurdurdu). Donemine göre ünlü (sonraki yıllar için kimi Sinemaya yatkın konular Eserierl sinemaya en çok uyarlanan yazar Shakespearein Macbeth'lndeOrson VVelles oynamıştı. apımcıların daha çok izleyici kazanmak amacıyla akıllarını edebi yattaıı yararlannıaya ilk yatırı^ları, 1902'dcdir. Pathc'den Ferdinand Zccca, romancı Zola'nın ünlü yapıtı "Lcs L'Assomoirc"ın scçmc bir bölümünii almış ("Les Victimcs D'Alcolisme") ve 5 daki kalık bir film çıkarmı^tı. Aynı yıl, Lîdwin S. Porter da Edisoıı Co. adına ünü dünyayı tutmu^ yazar Harrict Bccchcr Stowc'un romanı "Uncle Tom's Cabın"i sinemaya aktarıyordu ve filmin uzunlugu, tam 17 dakika tut maktaydı. "Uncle Tom's Cabin"i sinemadaki ilk uzun nıctrajlı cdcbiyatsinema uyarlaması sayılmaktadır. Yinc o yıllarda vc yinc ABD'de Dıckens'ın "Oliver Twist"i, Vitagraph'ın yapımcılıgında (1909), bu kez 4 bobinlik olarak izleyici karşısına getirilecektir. Dickens'in romanı o döncm icindc dördüncü kcz sinemaya uyarlanmaktaydı. Sinema edebiyat ilişkisinde bir yapıt tan (özellikle ronıandan) uyarlaıııaya ödencn (o günc dck elbette) en buyuk tclif hakkı, Kalem Co.'nin yazar Lew Wallace'a, romanı "Ben Hur" için öde nen paradır: 'l'am 25 bin Amerikan Dola rı. ()nu 1884 yılında basılmış bir başka roman, Helen Hunt Jackson'un "Raınona"sı izler. Filmin rejısörü David W. Cırıffıth'di ve başrolünde yıldızlar yıldızı Mary Pickford oynuyordu. "Ramona"dan sonra büyük telii hakkı ödenıni^ bir başka edebiyat ürünü, Italyan şairyazar Gabriele D'Annunzio'nıın nikâyelerinedir. 1911 Mayıs'ında imzalanan bir sözleşme gereği, yapımcı sirket (Ambrosio Films), yazarın nikâyelerindcn dördünü o günlerin parası ile 40 bın lirete satın almıştı. Yapımcı şirkct bu kadarla da yetınmemi^ ve bir ara yazardan bütün eserlerini almı^ fakat bunlardan ancak biriııi bcyaz perdeyc ("La Leda senza cigno", 1912, ItaJya) aktarabilmışti. Bir başka rekor ödeme, Griffith'in iiıı lü filmi "The Birth o a Nation"a temcl olan yazar Thomas Dikon'un "The Clansman " adlı romanınadır. Dixon, o günler için gerçekten yüksek (hatta astronomik) sayılacak bir para (750 bin dolar) alıyordu. Scssiz sinema döncminde bu denli yüksek bir telif hakkı hiçbir yazara ödenmiş degildi. /aman yüriidü, sinema ses e kavustu, tür'ler arttl ve her iilkedc saloııların bir biri ardına açılmaları sonucu, izleyici sayısı çıg gibi büyüdü. Bu, aslında yaratma KİTAP SAYI 299 Daha çok izleyici SAYFA 18 CUMHURİYET