Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 ama bunlar neredeyse "ayıp olmasın" türünden öylesine söylenmiş sözler. Çünkü Ahmet Hamdi Tanpınar mebus olmak ya da yurtdışına gönderümek için yardımlarını istediği dostlarına yazıyor; yani asıl amacı bu işten uzaklaşmakken söylüyor bunları. Hocalığın "rutin" ve "teknik" yanından bunalmakta, asıl işi saydığı yazmaya bu yüzden yetcrince vakit ayıramadığına inanmaktadır. (1936'da Ahmet Kutsi Tecer'e (zamanın Talim Terbiye Kurulu üyesi) Avrupa'ya bir incelemearaştırma gezisi için nerdeyse yalvarması, tek kelimeyle ilginç! "Kutsi, ister misin ben mesut olayıın? Beni bir sene için Avrupa'ya maaşımla ve bir parça da yani birkaç yüz liralık bir tedkik seyahati masrafıyla gcinderin. Bu seneler benirn için çok mühimdir. Bir daha Cevat'ı, seni Yüksek Tedrisat'ta kolay kolay nereden bulacağım? Bulsanı bile kımbilir gidebilir miyim.'' Cevat'ı kandır. Biliyorsun ki Cevat bunu yapabilir. Bana (500) lira ile bir senelik izin verse, hem gezmiş ve ne bileyim, bir şeyler öğrcnmiş olurum, hem de dinlenirim. Ben mektepten çıktım çıkalı geçirdiğim onüç seneyi yaşamadım: sırtımda bir dağ gibi taşıdım, yorgun ve bîtabım. Evvelâ bu ders denen (daireden, çemberden) biraz dışarı çıkmaklığım ve dinlenmekliğirn, sonra da bu Avrupa ihtibasından kurtulmam lâzım. Ne olur beni geniş insanlıkla bir kenıal haline getirin." (s. 23) Tatilden istifade ederek "kitaba çalıştığını", derslerin başlamak üzere oluşundan sıkılarak söz eden Tanpınar, "arabayakoşulacağım" diyor Kutsi Tecer'e (1943). Cevat Dursunoğlu'na yine 1943 yılında yazdığı imzasız bir mektupta mebus olmak istediğini, buna da Cevat Bey'in "delâleti"yle ulaşmak umudunda olduğunu belirtir. Hocalığın "şahsî mesaiye" imkân ve vakit bırakmadığından yakınarak politikaya atılmakla bambaşka şekilde ufkunun genişleyeceğine inancını belirtir: "Politika çok hoşuma gidiyor. Ne kendimi boş yere harcamak, ne hasisçe tasarruf etmek, kıymetlerimi daha fazla bir rayiçle işletmek niyetindeyim. Hayatımda değişiklik olsun istiyorum. Bunu zihnî hıfzısıhham için lüzumlu görüyorum. Kırkyaşımı geçtim. Fikirİerim ve sevgilerim var, kendimi, tohum ne kadar yetişebilirse, o kadar yetiştirdim. Faideli olabileceğim yeri seçmekte hakkım vardır. İşte bu hakkı istimal ediyorum. Şimdi çok ufuksuzum, bir ufkum olacak. Beni yolun başına getirin, yürümesini bilirim; aldanmışsam, hesabımda yanıldığımı da söylemeye cesaretim vardır." (s. 51) Gençlik yıllarında, içinde bulunduK İ T A P S A Y I 173 ğu edebiyatçılar çevresinden de memnun değildir Tanpınar. "... bizim edebiyat âlemi kepazebirâlem" der Kutsi Tecer'e (7.Nisan 1936). Yahya Kemal hakkında aynı mektupta şusatırlar var: "Arasıra Yahya Kemal'i görüyoruz. Üstad kabara kabara sanattan bahsediyor. Bu günlerde pek bedbin. Senden sonra Peyami birkaç yazı yazdı aleyhinde. Fakat onlardan bahsetmiyor. Genç şairler için 'zavallı gümüş balıkları Yusuf Ziya'nın oltasına takılddar...' diyor. Necip için de bir iltifatı var."(s.2O) Ahmet Hamdi Tanpınar, çevresine yönelttiği eleştirel bakışı kendi hayatına da çeviriyor, verimsizliğini, zor ve yayaş yavaş yazdığını zaman zaman söz konusu edip yakınıyor. Goethe'nin hayatı hakkında okuduğu bir ki tap, kendisinin o güne kadar gerçekleştirdiklerinin güdüklüğünü düşünmesine yol açıyor. 9 Mayıs 1936'da, yani 35 yaşındayken şunları yazıyor: "Bu kadar sathî oluşuma sebep rıe? Bilir misin, öldürücü bir şey bunları düşünmek,. Demek olacağım yerde sofrada kaşık filân cihi bir şey oldum. Beni asıl müteessir eden kupküru kahşımdır. Goethe benim iki manzumeyi yarım yamalak yazabildiğim bir sene içinde 34 eser, hem de bütün Avrupa'yı birden sarsan 34 eser yazıyordu."(s.22) Hayatının "münzevî" geçtiğini belirterek, geçim derdi yüzünden kendine zaman ayıramadığından da şikayet ettiği aynı mektupta bir Avrupa gezisinin kendisine çok şeyler vereceğinden söz ederek Kutsi Tecer'den yardım diler. Paris'ten (1953) yazdığı mektuplar, büyük oranda gezi izlenimleri, gezi notları niteliğindedir. Bu izlenimlere geçmeden önce şunu öğrenmek duru munda oluyoruz: Ahmet Hamdi Tanpınar, Paris'te de istediği verimliliğe ulaşamaz. Daha çok, izlenimler edinmek, resim, heykel ve müzik alanlannda bilgisini zenginleştirmekte, daha sonrası için birikim sağlamaktadır. Öte yandan, gördükleri onu sürekli karşılaştırmalara sürükler, "Avrupa ve biz" konusunda düşünmekten âdetâ yorgun düşer. 9 Ağustos 1953 günü Adalet Cimcoz'a şunları yazıyor: "Bu hayatı bir Fransiz, bir Avrupalı olarak yaşamak, iğreti olaı ak buralarda gezmemek, muazzam ve bizim tatmadığımız, tadamayacağımız zevkler. Fakat bizim değil, biz değiliz. Gelince ı S AY F A 9 C U M H U R İ Y E T