Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•" Bu alıntı da İlk Kadın'dan: "Penceresiz bir odanın sedirinde çırılçıplak. Örümcek ağlarıyla kaplı kösede ökla delinmis bır kalp resnıi. Kalp resminin kırmı/ıyla boyandığını, kara tüylü bir kuzgunun sivri gagasıyla kalbi delik deşik ettiğini görüyoruz. Sıcak koyu bir kan damlıyor taş dösemeden kapi nın allına, oradan da merdivene akıyor. Dalıp gidiyor yeniden" ve her deia.sında bu vizyonun içinde, çığlık çığlığa çihleşirlerken onu dıslayan annesinin yııvarlak, beyaz yüzünü, babahinın altında inleyişini görüyor. Her şey birden dıırııveriyor sonra, ölüm onu dünyaya getiren kadınla erkeği alıp götürnıüs, çoeuk genelev duvanndaki uğursuz kus resıjıi örneği canlıların kanıyla beslenen Korsanlar Padişalıı ve Cinlcr Sultanı'yla baş başa kalmış gibi. Bi/inı Gürsel bu bölümde biraz da, korkuyla büziilmüş, hâkim sınıflar tarafından yakasına yapı^ilmış, köklcrinden koparılmış Türkiye'yi anlatmıyor mu? Yazarın her f ırsatta bağlılığtnı belirttiğiköklerdensözediyorum. Ncdinı Gürscl, uluslararası alanda toplumsal savasımlardan kaynaklanan bir devrimin sözcüsü olarak tanınan Nâzım Hikmet'in pek bilinmeyen bir yönüne bu nedenle dikkatimizi çekti. Büyük şairin geleneksel anlatım biçiınlcrinden, lıalk edebiyatından nasıl yararlaııdığını gösterdi. Geleneksel düi, geçmişin mirasını, yüzlerce yıllık edebiyat deneyimlerini na.sıl özüınleyerek gcrçeği kavrayabildiğini scrgiledi. Nâztm, Kıır'an metninden, Anadolu lıalk edebiyaiından ya da üsnıanlı saray edebiyalmdan ynraılanarak gt\'mi$in mirasını (.'.ığdas biı potada critip şiirini kurnuıştur. Bu yöııtcındcıı Gürsel de yararlanıyor. Ge(,mişiııden dramatik bir biçiındc ki)ptıığu için, yaşadığı guıbcttc lıer giin lialkının geçınisiyle ycnidcıı bağ kurma uğrası veriyor.Eski günlerin lıayalcilcri, incc dııyarldığının da eikisiylc, gittiği ülkeler de, k.ır^ılaştıgı insanların trajik alınyazılarınd.ı bclirip pcşini bırakmıyorlar. Orncğin 1074'te Barsclona'da f'aşist Franco rcjiminin idam tttiği anarjist I'uig Antick'i söyle anlatıyor: "Cellât, elleri arkadaıı dircğc bağlı mahkunıuıı üzeriııe abanmış, dcmir halkanın vidabirıı her solukta biraz dah.ı bikıstırıyor. Ve boyun omurgalarının (,atırdayısında kararlı, usta ellerinderı ınahkumun S A Y F A 6 Yabancı dillerde Nedim Gürsel Ein Sommer cıhDC Endc «•" \K/.\M IIIKMI I I I I \ I I I I I K A H Kl KMH I.AIKI guvdesine yayılan ölümü izliyor." Bu "Akdenizli yüz"ün ötesinde Gürsel başka yüzlerin acısmı, kcndi ülkesinde baskıya direnenlerin de ölümünü duyurmakistiyorbizlere. Gürsel için sürgiindc yaşamak yalnızca hüzüıılü bir durum değil, tarlı anıların çağrıjımlarını duyumsamanın da bir yolu. Sevdiği kadını, henüz çirkinleşmemis Bi/ans'ın İstanbul'unu, tüm sevecenliğinin ve yumuşakhğının kaynaklandığı annenin anısını da yaşatıyorsürgün. Yazann yapıt ında yoğunlaşan zamanı düjünün bir! İşte bu yoğunlaşmış /aman mesafeleri aşmayı, hem gcçmi^e kök salarken hem deşimdinin algilanmasını sağlamaktadır. Sözcükler kimbilir kaç kez Nedim Gürsel'in İstanbuJParis arasında gidip gelmesini, 1 ıalkının talihini arastırmasını ya da tütıın tarlalarının çevrelediği bir Anado Iu kasabasında geçen çocukluğıındaki felçli büyükannenin Arapça dualarını bizim de duyınamızı sağlamijtır. Buna kojut cJarak Criirsel halkı ve yurdu kurtaracak bir bağınılı edebiyat anlavışmdan yana değil. Son Tramvay'tla \ urtdışında yaşayan Türk yazarlarının birarayageldikleribirtoplantıyagötürüyorbizi. Buyazarlarınçoğu 12 Eylül askeri rejiminden kaçıp Afrrupa'ya sığınmışgöçmenler. "Vatanınkarabahtı'nı kurtarmaya çabalamadığı için onu elestiren aydınlar. Nedim Gürsel'i küçük burjuva duyarlığı, bireycilik, hatta pornograf'i yazarhğıyla sutlanıaktan çekinmiyorlar. ü da bu sutlanıal.ıra, kitap yazınakla yangın sönciürmenin birbirinden ayrı iki etkiolık, iki değişik eylem biçimi olduğunu belirtnıekle karşilık veriyor. Bu, 1974'den beri yurdundan uzakta yaşayan yazarın orada olup bitenleri, toplumsal ve siyasal olayları, diyeceğim yangını betimlemesini engellemiyor elbet. Çıktığı yolculuklarda doğduğu toprağı taşıyor içinde: "Sabaha karşı Paris'in çatılarına güneş doğarken çocukluğunun seslerini duydu hep. Sucıınun su gibi saydam, eskkinin eski sesini. Boğazdan geçen gemilerin boğuk düdükleriydi uykularını bölen, Glaciere metrosuntın tekdiize gürülıüsü değil.." Nedim Gürsel yıllardır bir kentten utekine giderken bir dönem kitaplarının yasaklandığı İstanbul limanında onu kabullenen Paris'e doğru demir alırken, 1971 ve 1980 askeri darbeleriyle ezilen, yaralanan, kana bulanan ülkesini hiçbir an aklından çıkarmıyor. Devrimci şair Nâzım Hikmet gibi "gurbetin zoı zcnaat" olduğunu biliyor. "Sol rncmcnin altındaki cevahir kararmadıkça" ıımııdun da yok olmadığını bildiğinden ve belki de gelccek günlere uınuıla bakmak istediğin den "Sorguda" adlı öyküsünde birhü kümlüyle onu sorguya çeken şefinyü/ lesmesini anlatıyor. Üzerine bol gelen bir idam gömlcği giymiş, sinirli ve gergm, bir deri bir keıııik kalmış "suçlu", "şef deılıkleri aına daha çok sirk cmeklisuu andııaıı yaşlı birpalyaço ta rafından "sorguya çekilir bu öyküde. "Saçları dökülmüş, alnı kırışmıştı. Pırlanta bir yü/ük vardı orta parmağında. Yeşil papyon kravatı, kolalı gömleği, kıpktrmızı burnuyla bir 'şjcf'ten çok palyaçoyu andırıyordu." Yine de konuşmaya başlar: "Hep bııradaydın. Burada yaşadın, hepimiz gibi burada öleceksin." 1 Iiikümlü neyle suçlaııdığını bilme se de dosyasını inceleşen şefin karşisı n;i getirilnıiştir. Kahatça koltuğuna kurulnuış biı adiiml.ı ayakta titrevvn, beklenıekten /aman kavraınını unuınııış bir başka insan arasındaki birim si/ süreç haşlamışıır. Ne <>ncesi vardır bu süıecin nedesoıırası. Biiıneyen bir bekleyijtir sö/ konusıı olan Bu bekle yişi sert buyruklar daha da dayanıl maz kılmaktadır: ''Burada kitap okııınanın yasak nlduğu daha önccden söylenmiştisizlere! Ya/manında ( I Ne duyuyorsau, göriıyorsan, oğreni yorsan burada kalsın!". Gürsel biı haski rejimi karsısındaki bireyi betimliyor; kitaplard.ın, ya/arlnrdan, üzellikle de yangını anlatan ya/.aıiardan korkan ve hüzünlü bir palyaçonun risimleştirdiği soyut bir iktidarı. Suçlıı CUMHURİYET KİTAP SAYI 152