29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ANTOİNESPİRE edim Gürsel'in yarattığı baba imgesiyle birlikte suskun bir kişiliğin geçmişin sisleri arasında belirdiğini gorüyoruz, "Avlu"nun kapalı dünyasında nüfus memıırluğu yapan bir baba işi gereği sabahtan akşama dek yazarken, sözcükler gerçeğı boyutlandıracakları yerde canlı insanları belirsiz sayılara dönüş türüyorlar. "Konıışan, akşam eve sarhoş donen, su içtiğiıniz cam bardakları, bındiğimiz otobusleıi yapan, adam vurup hapse giren, tal bakan, acı çe ken" insanları bir anda, iki uç anlamsı/ sayıya dönüştürüp kendilerine ayrılan kocaman sayfalardakı küçiik bölümle re yerleştiriyor öyku kişisi. Susan söz cükler insanların somut varlıklarını ör tüyorlar böylece. Ama caddeden geçen kalabalıkta beliren yaşlı bir kadının yüzündeki kederi ya da sinemanın önünde kestane satan "kırmızı kıılaklı da/.lak adamın ya^amda en çok ne istediğini" hangi kayıt deftcrine yazmalı? Öykülerindeki babanın beyaz kâğııların dünyasında varolan oğlu yazar Nedim Gürsel, dönüştürücü bir etkinlik büreci olarak algıladığı yazına eylemi boyunca adına edebiyat dediğimiz beklenmedik durumlarla karşı karşıya getiriyor bizi; bulutların devinimini, geçmişin unutulan anılarını, yaşamın çırpıntılı coşkıısunu kavrayabilmemizi sağhyor. Bunıınla birlikte babayla oğul arasında hiçbir ilişkı olmadığını sanmayın. Nüfus kayıt defterlerini doldııran kişiyle yazarın imgeleminde oluşan bir gülüşün aydınlattığı dünyalar, ya da düzenle özgürlüğün çatışması satır aralarına yansıyor. N Nedim Gürsel Neıv York'la Üsküdar arasına bir köprü düşlüyo r. Cölii gerileten yazar Nedim Gürsel'in son yıllarda Fransa'da yedi, Hollanda'da üç, Yunanistan'da üç, Almanya'da iki, İtalya'da, İspanya'da, Danimarka'da, Bulgaristan'da ve Lübnan'da birer kitabıyayımlandı. Yurtdışında çeşitli ödüller de alan yazarı Poitiers kenti bir dizi etkinlikte bulunmak üzere PoitouCharentes bölgesine davet etti ve hakkında bir Fransızca kitap yayımladı. Bu kitabın tanıtma yazısıyla birlikte Gürsel'in Türkiye'de basılmış yapıtlarının tam listesini sunuyoruz. Oğul bir Amsterdam tramvayında yıllar önce babasıyla İstanbul'da yaptığı bir başka tramvay yolculuğunu anımsarken Fransızca öğretmeni olan babanın genç yaştaki ölümünü d e öğreniyoruz. Burada da bir zorunluluk söz konusu: Babanın akademik kahplar içinde öğrettği dile karşılık oğul met>afesini alınış, yazınsal yaratıcılık doğrultusunda kanatlanmış, babanın dillle kurduğu zorunlıı ve yatay ilişkiyi özgün soluğuyla diklemesine aşmıştır. Ne var ki doğrudah değil aşamalı biçimde gerçekleşen bir kanatlanmadan söz edebiliriz ancak. Baba, giriş sınavını kazanan oğlunu Galatasaray Lisesi'ne yazdıracıktır önce. Böylelikle oğulun "sözcüklerle beyaz kâğıtların dünyasında gerçeklesen bir tııhaf yaşam biçimi" olarak tanımladığı yazma cyleminin bir ölçüde babadan miras kaldığı doğrulanmış olur. Başka türlüsü de düşünülemez zaten, eğeryazmak >aşamsal bir etkinlikse. Gürsel bitiremediğibir roman denemesine başladığında Paris'te babasını arayan kahramanın, bir anlamda çağdaş bir Tele C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 1 5 2 Nedim Cursel mak'ın öyküsünü yazmayı tasarlar. Bu öykü "Sorbonne Alanı" adıylakıtaplarından birinde yer alacaktır. Çünkü babasının yıllar önce kaldığı Hotel Select'ten görülen Sorbonne Alanı bir kartpostal biçiminde girmiştir küçuk Gürsel'in dünyasına. Yazar, okumayı yeni söktüğünden, babanın gönderdiği kartpostalda bugün yaşadığı kentin adını güçlükle çözmeye çabalar: Paris. Babadan kaynakJanan bir mekân çevresinde düzenlenen yıllar sürecek bir varoluşun basit bir kartpostal sayesinde başlangıcına tanık oluruz böylece. Evet, yıllar sürecek bir yaşamı ve yazıyı izlemeyekoyuluruz. Yalıtan, yalnızlığı gerekli kılan beyaz kâğıdın, içe kapanışın, o müthiş'sessizliğin, kayıt defterlerine değil yazınsal alana iz düşüren yazma ediminin başlangıcına tanıklık ederiz. Nedim Gürsel Türkçe yazıyor. Ve bir öyküsünde Kafka'nın mahzende oturduğu gibi kendisinin de Türk di linde oturduğunu söylüyor, "edebiyattan başka hiçbir şey olmayan" Kafka'nın nişanhsı Felice'e yazdığı bir mektuba gönderme yaparar."Türkçe benim mahzenim, diye ekliyor sonra, bir çekir4eğin meyvenin içinde oluşu gibi ben de mahzenimin içindeyim." Ama Fransızca, yani siırgun dil, sürgündeki dil, mahzenin dııvarlarını zorluyor kimi vakit, anadilin Türkçe'nin cümle yapısını bozmaya kalkışıyor. Tıpkı dış dünyada olup bitenler, yaşanıîan dramlar gibi. tşte o an bir kez daha Sartre'ın ünlü sorusuylakarşılaşıyoruz: "Edebiyat neyapabilir." Sahi, Somali'deki açlık, Türkiye'deki toplu mahkemeler ve hapishanelerdeki pçlık grevleri ve ölümler karşısında nedir ki edebiyatm gucü? Sürgünde bir Türk yazarı anadilinin mahzeninden devşirdiği sözcüklerle ne yapabilir.nereyedeksürdürebilirsavaşımını?Yazar yalnızca, evet yalnızca yazabilir, hiç durmadan yazabüir. Özgürlük sözcüğünü örneğin; Türkçe söylediğinde dilini yakan bu sözcüğü Fransızca yazabilir. Yazmak geçmişi yakalayıp clde sımsıkı tutmaktır, zanıanın akışını önlemeye çalışmak, köklerini aramaktır: Bütün bir dünya sığabilir bir kitaba. "Bakış beyaz bayfadaki kara biçimlerin üzerinden kaydıkça mekân genişler, evlerin, kentlerın, yaşamların kapıları açılmaya, insanlar kendilerini ele vermeye başlarlar." • S A Y F A 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle