Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nâzım acıkladı, ben yazdım Joyce Salvadorı Lussu Nâzım'ı 1958 yılında tanımış. Daha sonra Avrupa'nın çeşitli kentlerinde bir araya gelmişler. İtalyayı arabayla dolaşma projeleri ise şairin ölümü nedeniyle gerçekleşmemiş. Joyce Lussu şimdi Nâzım'ın kitaplarının İtalyanca basım haklarına sahip. Kendisi de bir şair olan bu güzel kadın , "Nâzım çevrilebilir bir şairdi ve evrensel bir söylemi vardı."diyor ve ekliyor: "Ben onu İtalyancaya çevirdim, başarılı oldum. Çünkü onunla konuşarak çevirdim." J SALVADORI LUSSU VE NAZIM HİKMET. 1958 YILINDA JO YCE SALVADORI LUSSU, NAZIM HİKMET/ TÜRKÇE BİLMEDEN TÜRKÇEDEN İTALYANCA YA ÇEVİRDİ VE ANZ1CHE ÖDÜLÜNÜ ALDl. vigözlüydü. Türk denilince bizim aklımıza gelen tiple ilgisi yoktu. Aslında doğru değil. Türkiye de İtalya gibi Akdeniz ülkesi, her çeşit insan var. Her neyse, orada bir Lübnanlıyla konuşuyurdum, Nâzım'ı gosterip "Bu diinyanın en büyük şairi" dedi. "Dünyanın en büyük şairi mi? Kimmiş, adı ne?" "Nâzım Hikmet" dedi uzatarak. "Hiç duymadım" dedim, ama biraz da utanmıştım bu en büyük şairi tanımadığım için. Biraz dolaştım, kitap sergisinde şiirlerinin budiğim bir başka dilde çevirisini buldum. Baktım gerçekten olağanüstü, çok beğendim. Onun uzerine bizi tanıştırdılar, "şiirlerini çok beğendim" dedim. "Hoşuna gittilerse neden italyancaya çevirmiyorsun?" dedi. "Türkçe bilmiyorum, ama deneyebiliriz" dedim. Fransızcamıkonuşuyordunuz? Fransızca, İngilizce, ne olursa. Fransızcayı çok iyi konuşuyordu. Nasıl çalışıyordunuz? Şair açıklamasını en iyi bilendir. Neden o sözcük, neden o manzara, çok iyi açıklar. Çünkü seçtiği sözcük onun için önemlidir. O açıklıyordu, ben çeviriyordum. Baktım çok kolay oluyordu, böyle çalışılabilirdi. Biraz İtalyanca da biliyordu. Türkler büyük bir dil yeteneğine sahip. Bu Türkçe dilinin yapısından da ileri geliyor. Çok memnundu. Çevirdilderim çok hoşuna gitmişti. 1963'te öldü. Bu beş yıl içersinde Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde bir araya gelip çalıştık. "Nâzım Hikmet çevirilebilir bir şair" diyorsun. Çevirilebilir olmak ne demek? Hermetik, Avanguard* şairler bence çevirilemeyecek şairler. Sorun düzgü. Hikmet'in çok geniş, evrensel bir kodu vardı. "Herkes beni anlasın istiyorum. Afrika'daki okuryazar olmayan bir köylü bile bcni anlamalı. Ona bile ilginç gelebilecek şeyler yazmalıyım" diyordu. Bu yüzden çeviri yaparken " Aman çok dikkat et, çevirdiklerini her okuyan anlayabilsin" diyordu. Hikmet edebi şair değildi. Bunu şu anlamda söylüyorum; onun şiiri kendisinden önce yazılan edebiyata, okuduğu kitaplara dayanmıyordu. Şiirlerini halk dilinde yazıyordu, kitabi dilde değil. Şair derdini karşısındaki insan kim olursa olsun en iyi anlatabilen insandır, herkesle konuşup anlaşabilmelidir. Hikmet'in büyükluğü burada. Geleneksel şiir ölçüleri de kullandığı oluyordu, ama dili her zaman çok kolay anlaşılabiliyordu. Bana hep "Aman anlamı belirsiz, iki anlamlı, çok anlamlı sözcükler kullanma" diyordu. Bu noktaya çok dikkat ediyordu. Nâzım'ın şiirleri ttalya'da çok iyi tanınıyor. Bunu senin çevirilcrine borçluyuz. Türkçe bilmeden Türkçeden yaptığın çevirilere nasıl bir tepki geldi? Eleştiriler oldu mu ? Eleştiri? Eleştirilecek tarafı yok ki! Gerçekten eleştiren olmadı, yalnız ISMEO'dan (Istitııto del Medio Oriente), üniversiteden tepkiler geldi "Türkçe bilmiyorsun, ne cüretle Türkçeden çeviri yapmaya kalkıyorsun?" diye. Ancak Lerici Yayınevi'nin yayımladığı şiirlerde (1961, 1965) bir saylada Türkçesi, bir sayfada îtalyanca çevirisi basıldı. Kimse söyleyecek söz bulamadı. Mutlaka düzgün bir İtalyanca kullanma endişem de yoktu üstelik, çeşitli yöre ağızlarından deyişler, konuşma dilinden sö/cükler kıılla nıyordum. Mondadori'den yayımlanan "Poesie d'amore" son beş yılda kaç baskı yaptı bilmiyorum. PETEM KUKTBttKE FERMO' Bir süre once îtalya'da bir dergide şöyle bir haber yayımlandı: "Joyce Salvadori Lussu, İtalya'daki en ilginç yazın ödülünü kazandı. En ilginç ödül oluşu, henüz yazılmamış bir kitaba verilmiş olması. Kitabın konusu ünlü Türk şairi Nâzım Hikmet." Joyce Lussu, İtaJyan sosyalist hareketinin büyük liderlerinden Emilio Lussu'nun karısı. Şimdilerde, Adriyatik sahilinde küçük bir köyde yalnız oturuyor ve 80'in üzerinde olmasına karşın çalışmalarını büyük bir hızla sürdürmeye devam cdiyor. Biziın için Joyce'un ilginç yanı Nâzım Hikmet'i Türkçe bilmediği halde Türkçeden çevirip îtalya'da tanıtması ve yine ltalya'da Nâzım Hik met'in eserlerinin yayın haklarını elinde bulundurması. Hikmet le doğan bu ilginç çeviri yöntemiyle Joyce on sene süren bir çevirmenlik yaşamına başlıyor, ünlü Af rıkalı şair Agostino Neto ve birçok başka Alrikah, Vietnamlı, Portekizli, Kübalı, Arnavut, Eskimo şairi aynı şekilde dillerini bilmeden özgün meünden çeviriyor. Joyce'a Nâzım'la olan ilginç dostluklarını ve gerçekleştirdiği olağanüstü çevirilerini sorduk: Nâzım Hikmet hakkında yazacağın bir kitap için Anziche ödülünü aldığın doğru mıı ? ~ Hikmet hiçbir zaman eserlerinin bir ödüle aday S A Y F A 1 2 B STOCKHOLMDE gösterümesini istemedi. Bu Anziche ödülü için gereken birkaç sayfayı nereden ele geçirmişler bilmiyorum. Bir pazarlama, bir reklam oyunu olsa gerek. Bu benim hep karşı çıktığım bir şey. Kimbilir nereden buldular? Bir gün bir mektup geldi: "Ödül kazandın"diye. 382oyla! Kitabın konusu ne? Bu kitap şu sıralarda Venedik'te Centro Internazionale della Grafica Yayınevi tarafından basıldı. Adı "îtalya'da bir Türk, Türkiye'de bir İtalyan." Nâzım'ınyaşamöyküsümü? Hayır, bizinı tanışmamızın öyküsü, benim Münevver'le dostluğum. Münevver'le birbirimize o kadar benziyorduk ki gören ikiz zannediyordu. Ben yarı İngiliz, yarı İtalyan, Münevver yarı Fransız, yarı Türk, birbirimize benzememiz için hiçbir neden de yoktu. I lâlâ birbirimizi arayıp soruyoruz. Mektuplarını saklıyorum... Şu sıra yayınevinin elinde bir başka proje daha var. Hikmet'ten şair olarak değil de kültürlerin birleşme noktası olarak söz edecek bir kitap. Nâzım Hikmet'le nasıl tanıştığını bize de anlatırmısın? DünyaBarışKonferansı'ndaydık. 1958'deHelsinki'deydi I lemen herkesi tnnıyordum Daha önce hiç görmediğim, tanımadık bıri geçtı. Yakışıklılığı ile de hemen göze çarpıyordu. Uzun boylu, sarışın, ma C U M H U R İ Y E T KİTAP S AY I 8 9