Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan tmceylan@superonline.com www.tahirceylan.com Amerika’da finans şirketleri batıyor, Venezüella’da Chavez şirket kârlarını devletleştirirken, FED batanların zararını kamulaştırıyor. Fransa ve Rusya gibi aklı başında ülkeler gümrük duvarlarını yükselterek ya da birleşme yoluyla ulusal şirketlerini bu dalgadan korumaya bakıyorlar. Global Kriz: Aslında Ne Oluyor? Türkiye ise stratejik olanlar dahil şirketlerini elden çıkarıyor. S. Jevons, ekonomik krizlerin nedenini güneşteki lekelere bağlamış, lekeler ve krizler on yılda bir tekrarlanır demişti. Bu seferki 1929’dan bu yana en büyük kriz olduğuna göre seksen yılda bir, güneşte değilse de uzayda bir şeyler olmalı. Mesela bazı ekonomileri yutacak kara delikler! Aslında olan şey şu: Dünyada son otuz yıldır, teknolojik gelişim ve inovasyonun hızlanması ve Çin’le Hindistan gibi sessiz ülkelerin üretime katılmasıyla bir üretim artışı oldu. Her malı değişik verimlilikte beş fabrika üretiyor, fakat bunu alacak bir kişi bile bulunamıyor. Üretim fazlasını talep karşılamıyor. Bunu gidermek için herkesi mala boğmak yolunda, insanların gelecekte kazanacakları parayı bugünden kullanarak (kredi vererek) talebi arttırmaya çalıştılar. Mal satılmasına o kadar ihtiyaç vardı ki, krediyi, geri ödemeyeceklere de verdiler böylece kapasitenin atıl kalmasını bir süre engellediler. Krediler dönmeyince finans sektöründe kriz patladı, ama orada kalmayacak, reel sektöre de sıçrayacak ve reel sektördeki fazla kapasite silinene kadar bu iş devam edecek, gerçek talep neyse o kadar kapasite kalacak ortada. Şimdi soru şudur: Acaba bu fazla kapasite nereden silinecek? Çin’den Hindistan’dan silinmeyecek çünkü bunlar ucuza üretim yapıyor. Rusya’dan Fransa’dan da silinmeyecek çünkü bunlar kendini koruyor. Peki Türkiye benzeri ülkelerden silinecek mi? Evet, çünkü bunlar kendini koruyamıyor. Türkiye’nin AB ile anlaşması var gümrük duvarını yükseltemez. Parasının değerini düşürüp, ucuz üretim yoluyla ihracatı kolaylaştırarak sanayisine destek veremez, çünkü onun için portföy yatırımlarını vergilendirip sınırlandırması gerekir ki bunu devasa cari açığı nedeniyle hiç yapamaz. Yani yüksek reel faizle global sermayeyi çekmek zorunda, o geldikçe de YTL’nin değerlenmesi zorunlu olmakta. Global kriz yeryüzündeki üretim fazlasını bir yerlerden silecek ve ilk adım Türkiye gibi ülkelerden olacak, zaten de oluyor. Tek tek işyerleri kapanıyor, dişimiz, tırnağımızla kurduğumuz sanayi tesisleri elden çıkıyor. Dikkat ederseniz yabancılar bankaları, sigorta şirketlerini alıyor ama kapanacağını bildiği otomobil ve tekstil fabrikalarına talip olmuyor. Örneğin kimse TOFAŞ meraklısı değil. Bugünkü kavga, yarın kimin ayakta kalacağıyla ilgilidir. Kendi sanayisini koruyanlar kapasite fazlası silindiği zaman, bugünkünden daha güçlü ülkeler haline gelecek, kapasitesi silinenlerse elbette bugünkünden zayıf hale düşecek. O zaman anlarız, kişi başına milli hasılanın hesap oyunlarıyla sekiz bin dolara tırmandırıldığı halde, beş bin dolarlık halimizden daha da fakir kaldığımızı. Çünkü fazla kapasite silindiği zaman, o günkü talebi arz, bu kadar kolay karşılamayacak, her ürün eskisinden pahalı olacak. Onun için merkez bankaları finans şirketlerini kurtararak sorunun reel sektöre sıçramasına, dolayısıyla, fazla kapasitenin kendilerinden silinmesine engel olmaya çalışıyor. Onlar şirketlerini batırmadıkça bizimkilerin batması zorunlu oluyor, çünkü zincir bir halkadan illaki kırılacak. Sular bastığında balıklar karıncaları, sular çekildiğindeyse karıncalar balıkları yer. Çinliler bilirsiniz karınca gibidir, şimdi suların çekilme vakti ve Türkiye de balıklar fazla semirmişti (listelere giren 35 dolar milyarderimiz var). Malthus, dünyada sağlıklı bir düzen için, “bırakınız yapsınlar” değil, “bırakınız ölsünler” demişti. Şimdi dünyada ölecek şirket ve insanlara ihtiyaç var, işgücü lazımken doğum ihtiyacını karşılarlardı, şimdi Türkiye’den ölüm ihtiyacını karşılayacaklar! Dünyada fazla kapasite, fazla para, işlevsiz ve tüketmeyen fazla insan var. Kapitalizmin yaşaması için bunların ölmesi lazım. Şimdi kapasite ölüyor, eğlence ve lüksün pahalılığıyla fazla para absorbe olacak, oluyor, savaşlar yetmezse insanın fazlası için de “rasyonel” bir çare üretilecek! Az gelişmiş bir ülkeysen Nurkse kuramının (*) günümüze uyarlanmış modellerinden sapmayacaksın, yoksa ekonomini de insanını da soktuğun bir kara delikten dışarı çıkartamazsın. (*) “Az gelişmiş ülkeler dengeli kalkınma modeli uygulamalı, gerekli alanlarda sanayileşmeli, hammadde ve yarı mamul madde ihracını olabildiğince az yapmalı” diyen Columbia Üniversitesi’nden Estonyalı iktisatçı Ragnar Nurske’nin kuramı. Yetişkin beyin bile yeniden biçimlenebiliyor: Taus teorisiyle felç tedavisi Beynimizin sanılandan çok daha esnek olduğu anlaşıldı. Yetişkin beyin bile yeni görevleri yerine getirmek üzere yeniden programlanabiliyor. Doktorlar şimdi beynin bu yetisinden yararlanarak, beyin inmesi veya ağır beyin travması geçiren hastaları tedavi ediyorlar. B eyin inmesinde kan damarları tıkanır veya yırtılır. Bu bozukluklar çoğunlukla zihinsel veya bedensel sorunlara neden olabilmekte. Kolları veya bacakları hareket ettirmek zorlaşır, hatta bazı durumlarda bedenin bir tarafı felç olur. Otuz üç yaşındaki Amerikalı Lani Bernier de beyin inmesi geçirirken önce bedeninin sol tarafını hissetmediğini fark etti. Hamile kadın daha sonra dengesini yitirerek yere düştü. Kalbindeki iltihap yüzünden genç kadının beyninde bir kan pıhtısı oluşmuştu. Sol bedenin hareketlerinden sorumlu sinir hücrelerine oksijen akışı kesilmişti. Sol bacağı felç olan kadın sol kolunu çok az hareket ettirebiliyordu. Dört aylık bir terapiden sonra kimyagerlik işine dönen Bernier, yirmi yıl sağ kolunu kullanarak yaşamına devam etti. Fakat artık durum değişti. Sağ eline parmaksız bir eldiven giyen kadın, tüm işleri sol eliyle yapmaya çalışıyor. Bernier, Alabama Üniversitesi’nin NöroRehabilitasyon Bölümü’nde golf topları ve oyun kağıtlarıyla alıştırmalar yapıyor. Bu sayede eskiden sol eliyle yapamadığı işleri yerine getirmeyi öğrenmiş. Mesela çekmeceden giysi çıkarmak, telefon ahizesini kaldırmak veya elektrik düğmesine basmak gibi. Hastanın başarısı, bugüne dek az bilinen bir terapiye uzanıyor. Alabama Üniversitesi psikologu Edward Taub tarafından geliştirilen özel rehabilitasyon terapisiyle beyinde olumlu değişimler yaşanmakta. Felçli eli kullanmaya zorlamanın etkisi beyinde sadece birkaç gün içinde görülebilmekte. İnme yüzünden ölen bölgenin yakınındaki beyin bölgeleri, motorik fonksiyonları üstlenecek şekilde düzelmekte. Beyin kendi kendini iyileştirmeye başlıyor ve böylece felcin etkisi azalıyor ya da tamamen yok oluyor. Üç yüzü aşkın hastanın katıldığı iki araştırmada Taub terapisi etkili olmuş. Terapiden bir yıl sonra bile hastalarda klinik açıdan önemli iyileşmeler kaydedilmiş. Terapinin en umut verici yanıysa, hastanın kaç yaşında ve ne kadar uzun sü CBT 1098/ 8 4 Nisan 2008