14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖNÜLDEN BİLİME tatil gibi fiziksel mallara harcıyorlar. Çarpıcı ölçüde değişen bir başka alan da finans oldu. Artık yalnızca yerini doldurma ve niteliğini arttırmaya yönelik yatırımlar yapılıyor. Dev borç piramidi artık iyice küçülmüş durumda. Bankalara yatırılan paranın rezervde tutulması gereken yüzdesi giderek yükseliyor. Sonuçta, ticari borçlar her geçen gün daha da azalıyor bunun yerine, bankalar finansal aracılık ve hizmet ücretlerinden gelir elde ediyorlar ve parayı borçlanmadan ya da bir yere yatırmadan önce biriktirmek zorunda oldu unuz bir kültüre do ru yol alıyoruz. nuda pek başarılı olamamıştı. Şimdi insanlar, bir işverenin emrinde çalışmak yerine, genelde bir i letmenin orta olarak yar zamanl çalışıyorlar. Yaşam tümden daha sakin bir tempoda sürüyor. Gelir düzeyleri daha düşük ama insanlar daha önce hiç bilmedikleri bir değere sahipler: zaman. Tümden serbest ticaret artık söz konusu değil. Artık çevreye ve geleceğe hesap vermek durumundayız. Öyle ki, çevreyi ve geleceği gözeten yeni kurallar çerçevesinde yürütülen düzenli uluslararası ticarete izin veriliyor. Siyasal açıdan en zorlu konulardan bir tanesi nüfus oldu. Nüfusu dengede tutmak zorunda kalacağımızın bilincindeyiz buna göç ile doğum oranları da dahil. Bu hedefe doğru yol alıyor olsak da henüz amacımıza ulaşmış değiliz. Bu da nüfusun ortalama yaşını azıcık yukarıya çekeceğinden, emeklilik sistemini zorluyor. Tüm bunlar ya am kalitesini nas l m etkiliyor? Genelde durum oldukça iyi. Deneyimize başlamadan önce ruhbilimciler ve ekonomi uzmanları mutlak gelir ile mutluluk arasındaki ilintinin yalnızca belli bir sınıra dek geçerli olduğunu ortaya koydular. Temel gereksinimler karşılandığında, yalnızca görece gelir yani akranlarımıza kıyasla maddi durumumuz insanların kendilerini ne kadar mutlu hissettikleri konusunda etkili olabiliyor. Aynı durum belli bir zaman diliminde yoksul ülkelerle varlıklı ülkeler arasındaki kıyaslamalar için de geçerli oluyor. Öyle ki, ekonomik büyümeden vazgeçmek mutluluğun azalması anlamına gelmiyor. Aradan geçen on yıl boyunca verdiğimiz ödünler ve yaptığımız özveriler bizleri sandığımızdan çok daha az zorladı. İç karartıcı ekonomik büyüme modelinden kurtulduk ve kimse de bundan çok mutsuz olmadı. Hatta insanların şimdi daha mutlu oldukları ve torunlarına daha iyi bir yaşamın yollarını açmanın sevincini yaşadıkları bile söylenebilir. New Scientist, 18 Ekim 08; (Bu senaryo Herman Daly ile yap lan bir tart madan yola ç k larak üretildi.) Ahmet İnam ainam@metu.edu.tr Kimler sevmezdi Cöntürk’ü? Kısaca, en azından üç ayrı sevmeyen öbeği sayabilirim: 1. Yapıtlarını beğenmediği şairler, yazarlar. Onlardan Cöntürk’e ettikleri küfürleri çok işittim. 2. Aramayan, araştırmadan yaşayan basmakalıp düşüncelerin, irdelenmemiş alışkanlıkların tiryakileri. 3.Okulda öğrendiği kalıpları kıramayan düz kafalı, papağan akademisyenler. KEYF TÜKET ME SON Farklı türlerde mallar da üretiyoruz. Artık kullandığımız kaynakların çevresel maliyetini ödediğimizden doğal kaynaklar pahalıya mal oluyor. Kısa ömürlü, tek kullanımlık mallar üretmek artık ekonomik sayılmıyor. Şimdi yalnızca gereksindiğimiz ürünleri üretiyoruz ve bu ürünlerin uzun ömürlü olmalarına özen gösteriyoruz. Öyle ki, altı ayda bir yenilenmesi gereken keyfi tüketime odaklı teknoloji artık rafa kaldırılmış durumda. Dahası, yeni yeni sahiplenme biçimleri geliştiriyoruz: Araba ya da halıyı satın almak yerine, onun bakımından sorumlu olan ve raf ömrünün sonunda yeniden çevrimden geçirecek sahibinden kiralamak yoluna gidiyoruz. Bu da bakım ve onarımın üretimin tersine her zamankinden de önemli bir konuma ulaştığı anlamına geliyor. Bilim ve teknoloji için de aynı durum söz konusu. Her tür olanağa sahibiz. Devlet destekli çevre uzmanları ve bilim insanları yenilenebilir teknolojiler geliştiren girişimciler için “taşıma kapasitesi” (Dünya’nın kaldırabileceği insan sayısı) ya da yükselen deniz düzeylerinin örneklenmesi gibi konularda veriler sunuyorlar. Eskisi denli büyümenin olmadığı bir ekonomik ortamda tam istihdamı tutturamıyoruz ama büyümeye odaklı eski sistemimiz de bu ko Bir Eleştirmen, Bir İnsan: Hüseyin Cöntürk Sahici bir insandı. Nasılsa öyle. Kendini farklı gösterme kaygısı taşımadığına tanıklık ettim. Yalnızca bir edebiyat eleştirmeni değildi benim için, kendi biricikliğini ustaca yaşayabilen üzerimde düşündürücü etkiler yapmış bir insandı. Tanıdığım kimi edebiyatçı dostlar, yalnızca edebiyatçı olarak kalmıştır belleğimde. Onların bir “insan” olabileceği, kendine özgü bir yaşamı, sanki bir edebiyat yapıtı ortaya koyuyormuşçasına yaşayabildikleri pek aklıma gelmemiştir nedense. Oysa Cöntürk’ü bir eleştirmen olmaktan çok bir insan olarak anımsarım. Sahici insan, yaşamıyla yoğurduğu bilgisiyle iş yapan insan demek, bu bağlamda. Yaptığı iş, sahip olduğu bilgiler bir insanda “yama gibi” duruyorsa, onun sahiciliğinden kuşkulanırım. Bir insan olarak Cöntürk’ü, üç ayrı açıdan, on bir temel noktadan betimlemeye çalışacağım. Elbette bu açılar kimi noktalarda birbirinin içine girebilir. Estetik açıdan bakıldığında, sorumlu bir etik duruşla dokunmuş bir yaşamın estetik bir ışıkla aydınlatıldığını görürüz: Güzele yönelmiş sorumlu bir yaşam. 1.Uçtadır hep. Yeninin, farklının ardındadır. Merakı, yeniye olan ilgisi ölünceye dek sürdü. Yeni şairleri, öykücüleri aradı hep. Yazan bir insanın yeninin, tazenin ardında olması gerektiğini söylerdi. Hangi yeninin? Orada seçimini yapardı. 2.Yeninin ardında olmak, “moda”nın ardında olmak demek değildi. Kendine özgü beğenisi olmalıydı insanın. Beğeni, bilgiyi, deneyimi kendi yaşamıyla dokumakla kazanılabiliyordu. Eleştirmen olarak, “iyi” şairin, “iyi” öykücünün, genel olarak konuşulduğunda “iyi” bir yazarın nasıl olması gerektiği konusunda geliştirdiği bir bakış açısı vardı (Örneğin daha ilk kitabını okuduğunda Selim İleri’nin önemli bir öykücü olacağını söylemişti!). 3.Beğeni sahibi iseniz seçersiniz. Seçme hem estetik hem de etik bir anlam taşıyordu onda. Çağımızda çok sayıda yapıt, çok sayıda yazar ve görüş vardı. Bunlar arasında yitip gitmemek, seçme yapmak gerekiyordu. Seçme hem bir tehlike hem de sorumluluk istiyordu. Eleştirmen göze alabilen, göze aldığının sorumluluğunu taşıyandı. Bir seçici olarak, ödün vermez bir değerlendirici yanı vardı: “İş yok onda” dedi mi o yazar Cöntürk’ün değerlendirme defterinden silinirdi. 4.Uçta olmak, gelenekle ilişki kurmamak anlamına gelmiyordu. Edebiyat, geleneği üzerinden, geleneğinden beslenerek edebiyattı. Sorun, geleneği yeni bir gözle görebilme sorunuydu. Cöntürk’ün divan şiiri yorumları, postmodernizme bakışı, yenideki eskiyi, eskideki yeniyi nasıl görmemiz gerektiği konusunda ipuçları vermektedir. Etik açıdan baktığımızda bir insan olarak, Cöntürk’ün şu özellikleriyle karşılaşıyoruz. 1.İnsanlarla ilişkisinde, beğenisinin, seçiciliğinin gücüyle ödün vermez bir tutumu vardı. Yardımseverdi. Para pul işlerinden, makam, ün sevdasından çok uzaktı. Yapış yapış ilişkileri sevmez; heyecanını yitirmiş, kokuşmaya yüz tutmuş yakınlıklardan uzak dururdu. 2.Özerk bir insandı. Düşünürken, yaşarken yapışıp kaldığı, altında ezildiği görüşleri yoktu. Şirin görünmek için ödün vermezdi. 3.Buna karşın birlikte çalışmayı, işbirliğini severdi. Edebiyat dergisi çıkarırken, kendi mesleği olan mühendislik dergisi çalışmalarında bu işbirliğini görebiliriz. 4.Kendi mesleğinin dışında kurduğu ilgi alanlarıyla, sahip olduğu olanakları sonuna kadar kullanma başarısını göstermiştir. Mühendis arkadaşları onun edebiyatçı olduğunu, birçok edebiyatçı onun mühendisliğini bilmezdi. Hele müzik alanında yaptığı çalışmalardan çok az insan haberliydi. Bir aydın, bir düşünür olarak bakıldığında Cöntürk, en azından üç dikkat çekici erdemiyle çıkıyor karşımıza. 1.Yapıtları incelendiğinde birçok eleştirmenimizde olmayan bir çözümleme gücüne sahip olduğunu görebiliriz. 2.İyi bir işçiydi. Çalışmalarında kullandığı tekniklerin hakkını verdiğini söyleyebiliriz. Gerek edebiyattaki şiir çözümlemelerinde (Örneğin Behçet Necatigil’in şiirleri!) gerekse hidroloji alanındaki çalışmalarında ayrıntılara önem veren çözümleme teknikleri kullanıyordu. 3.Bilgisinden sorumluydu. Çalıştığı alanlardaki kuramları, uygulamaları, teknikleri öğrenmeye çalışır, onların seçimi ve beğenisi ile işlerdi. Hüseyin Cöntürk’ün yaşamı ve yapıtları ona yakışan yeni yorumları bekliyor. Sivrisineğe biyolojik ilaç piyasada O CBT 1135/ 7 19 Aralık 2008 DTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gürdal Alaeddino lu liderliğinde 2002 yılında ODTÜTeknopark’ta başlatılan ve Delta Tarım Kimyasalları San.ve Tic. A.Ş. isimli sınai kuruluşun sponsorluğunda yürütülen “Sivrisinek Kontrolüne Biyolojik Yaklaşım” projesi ile sivrisinek mücadelesinde kullanılabilecek, etkin, ucuz, zehirli olmayan ve çevre ile de uyumlu biyolojik kökenli bir ilaç BtiTürkG adı ile tescil edildi.. Sıtma sivrisinekler yoluyla taşınan ve dünyada her yıl bir milyondan fazla insanın ölümüne sebep olan bir hastalık. Bugün Avrupa’da bölgesel olarak hâlâ sıtma görülen tek ülke Türkiye. Öte yandan ülkemizde sivrisinek mücadelesi ağırlıklı olarak kimyasal maddelerin kullanımıyla gerçekleştiriliyor. Kimyasal içerikli maddelerin tümü toksik oldukları için, bu malzemelerin kısa, orta ve uzun dönem kullanımları bazı önlemlerin alınması gerekli. Biyoinsektisit, biyolojik kontrol için hazırlanmış preparatlara verilen isim. Biyoinsektisit elde edilmesinde dünyada da iki tür bakteri kullanılmakta olup (Bacillus thuringiensis israiliensis, Bacillus sphericus) bunlar kısaca “Bt” olarak biliniyor. İlkini kullanan araştırmacılar, preparata ülkemizde ilk defa geliştirildiği için BtiTürk, granül veya toz yapıda olduğu için de BtiTürkG ismini verdiler. ODTÜ de kurulan Teknopark, EndüstriÜniversite işbirliğine olanak tanıyan altyapısı ve yasasıyla bu işlemin yapılacağı en uygun yer olarak seçildi. 3 üniversiteden uzmanların (Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cumhur Çökmü , Hacettepe Üniversitesi’nden Dr.Öner Koçak ve ODTÜ’den Prof.Dr. Gürdal Alaeddino lu, Prof. Dr. Gülay Özcengiz, Prof.Dr. Erdal Bayraml ) oluşturduğu bir ekiple yaklaşık 8 aylık bir dönemde preparat geliştirildi. BtiTürkG ülke çapında yapılmakta olan entegre sivrisinek larva mücadelesinde kullanılmak üzere hazırlandı. Preparat havadan püskürtme (spreyleme), larvalara karşı suda mücadele ve toprak ve sulama sistemlerine uygulanabilecek formda hazırlandı. BtiTürkG nin aktif maddesi olan bakteri (Bacillus thuringiensis) üzerinde çok yoğun araştırma yapıldığı için WHO (Dünya Sağlık Örgütü) raporlarında da çevreye ve sivrisinek dışında diğer canlılara negatif hiçbir etkisinin olmadığı ve gıda zincirini bozmadığı vurgulandı. Yurtdışı ülkelerde konuyla ilgili alınmış 70 civarında patent içinde BtiTürkG özel bir yere sahip. Patentlerin çoğu bakteri toksinin üretim koşullarıyla ilgili , BtiTürkG gibi kontrollü salım yapan granül formda bir preparat yok.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle