Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR YA LI NSANLAR KEND LER N ÇOK GENÇ H SSED YOR Üniversitesi araştırmacısı Liliane MujicaParodi, ilk defa paraşütle atlayan insanların koltuk altlarına yerleştirilen yastıklarda biriken teri ayrıştırmış. Ter kokusu diğer denekler tarafından solunurken araştırmacılar manyetik rezonans tomografisiyle beyin etkinliklerini takip etmişler. Bu şekilde beyindeki korku merkezlerinde (kontrol grubundaki deneklerinkine kıyasla) daha fazla etkinlik saptanmış. MujicaParodi bu nedenle bedensel stresin feromonlarla bulaşabileceğine inanıyor. Araştırmacılar daha önceleri de insanların feromonlara tepki gösterdiklerini saptadıysalar da konu hâlâ tartışmalıdır. Hayvanlar biyoatkif kokular için özel reseptörlere sahipken, insanlardaki feromon hassasiyetinin evrim süresince yok olduğu sanılıyor. Bu nedenle de uyarıcı koku maddelerini algılayan mekanizmalar henüz anlaşılamamıştır. bu yabancı bedenlere dokundukları zaman da sanki kendi bedenlerine dokunuyormuş gibi hissediyorlar. Sonuçların, robot teknolojisi veya sanal gerçeklik alanında yararlı olabileceği düşünülüyor. Araştırmanın ilk bölümünde katılımcılar aşağı doğru bakarken, ekran üzerinden kendi bedenleri yerine vitrin mankenini görmüşler. Aynı zamanda kendi karınlarını ellerken, vitrin mankeninin karnına sopayla dokunmuşlar. Bu şekilde denekler mankeni kendi bedenleriymiş gibi hissettiler deniyor. İkinci bölümde ise katılımcılar, ekranda kendi bedenlerinin karşısında duran bir yabancıya bakmış. Bu iki beden tokalaştığı zaman denekler yine kendilerini yabancı bedende hissetmiş. Hatta yabancı beden bir bıçakla tehdit edildiği zaman bile yoğun stres yaşayan denekler, bıçak kendi bedenlerine doğrultulduğu zaman tepki göstermemiş. Deneyler, beynin ne kadar kolay aldatılabildiğini göstermekte diyor araştırmayı yöneten bilim insanı Henrik Ehrsson. Hatalı algılama, karşıdaki kişinin farklı yapıda ve karşı cinsten olması halinde bile işlemekte. Amerikalı ve Alman bilim insanlarınca gerçekleştirilen bir araştırmaya göre yetmiş yaşını geçmiş yaşlılar, kendilerini ortalama olarak on üç yaş genç hissediyor. Michigan Üniversitesi’nden Jaqui Smith ve arkadaşları, bu hissin daha ileriki yaşlara kadar kalıcı olduğuna inanıyor. 1990’lı yıllarda başlayan araştırmada, Berlin’de yetmiş yaşını aşmış 516 kişi incelenmiş. Yaşlılara kendilerini hangi yaşta hissettikleri sorulunca, on üç yaş genç hissettiklerini söyle BA KA B R BEDENE GEÇ mişler. Bazı kişilerde gerçek ve hissedilen yaş arasındaki fark, ilerleyen yaşla birlikte artsa da yetmiş yaşını aşmış insanlarda on üç yaşlık ortalama değer genelde kalıcı. Araştırmanın ikinci bölümünde katılımcılardan hissettikleri yaşı aynaya bakarak açıklamaları istenmiş. Bu durumda katılımcılar kendilerini on yaş genç hissettiklerini söylemişler. Ancak aradan birkaç yıl geçtikten sonra bu değer yedi yaşa düşmüş. Diğer bir sonuç da, kadınlarda gerçek ve hissedilen yaş arasındaki farkın daha az olması. Kadınlar görünümlerini daha eleştirel değerlendirdikleri için gerçek yaşlarına daha yakın hissediyorlar kendilerini. Bilim insanları, deneklerin kendilerini farklı bir bedendeymiş gibi hissetmelerini sağladı. Stockholm’daki Karolinska Enstitüsü’nün araştırmasına katılanlar, kamera, ekran ve üçboyutlu gözlükle oluşturulan bir sistemle, bir vitrin mankenine veya başka bir insana bakarken, bunları kendi bedenleri gibi hissetmişler. Katılımcılar BEY NDE ÇAY PO ET Dünyada ilk kez gerçekleştirilen bir ameliyatla inme geçiren bir hastanın beynine kök hücreleri bir tür çay poşetiyle yerleştirildi Alman bilim insanları hastayı bundan böyle kök hücreleriyle te davi edecekler. Genetik değişimden geçirilen hücreler bir tür çay poşetiyle beyne aktarıldı ve burada enfeksiyonu engelliyorlar. Araştırmayı yöneten Hannover Uluslararası Sinirbilim Enstitüsü’nden Prof. Thomas Brinker yeni yöntemi “Beyinde ilaç fabrikası” olarak tanımlıyor. Beyin kanaması geçiren, yüzünde felç gelişen ve konuşma bozukluğu yaşayan bir hastayı doktor başarıyla ameliyat etmiş. Ancak yeni kök hücre tedavisinin başarısı klinik araştırmalarla yirmi hastada kanıtlanması gerekiyor. Tedavide kullanılan kök hücreleri, sağlıklı bir bağışçının kemik iliğinden alındıktan sonra hücre bankasında milyarlarca kez çoğaltılmış. Daha sonra ise kapsül şeklinde topaklar haline getirilip, dondurulmuş. Bu kök hücre topakları bir tür çay poşeti şeklindeki küçük bir kesecikle doğrudan doğruya beyin dokusuna aktarılıyor. Brinker’in açıklamasına göre genetik değişimden geçirilen yetişkin kök hücreleri, sinir hücrelerini koruyan ve bedenin yenilenme mekanizmasını uyaran proteinler salgılıyor. Yeni tedavi yönteminin en önemli özelliği, 1,5x1,5cm büyüklüğündeki keseciğin iki hafta sonra çıkarılıyor oluşu. Bu şekilde uzun vadede ortaya çıkabilecek yan etkiler önleniyor. Nilgün Özbaşaran Dede KORKU H SS BULA ICIYMI Sağlık UÇU PERSONEL NDE KANSER R SK YÜKSEK Almanya’nın Köln kentinde gerçekleştirilen bir araştırma uçuş personeli ve belli başlı vardiya çalışanlarında kanser riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Buna göre uçuş personelinin meme kanserine yakalanma riski yüzde yetmiş, prostat kanserine yakalanma riski ise yüzde kırk daha yüksek. Sonuç dünya genelinde gerçekleştirilen otuz araştırmanın Köln Üniversitesi Çalışma Enstitüsü’nce incelenmesiyle elde edildi. Vardiyalı çalışanlarda da benzer sonuçlar elde edilmekle birlikte, araştırmada ağırlık hemşirelere verilmiş. Dünya Sağlık Organizasyonu’na bağlı bir kurum olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Dairesi, 2007 yılının sonunda bazı vardiya çalışma biçimlerini kanseri uyarıcı olarak sınıflandırmış olsa da sonucu sadece “fikir verici” olarak açıklamıştı. Ancak Köln’de gerçekleştirilen araştırma kanser riskinin uçuş personeli ve vardiyalı çalışanlarda istatistiksel açıdan önemli oranda yüksek olduğunu ortaya koydu. Ayrıca gelecekte yapılacak olan araştırmaların güvenirli bir sonuç vermesi açısından karşılaştırılabilir olması gerektiğini de gösterdi. Bugüne kadarki bilgilere göre kanser riskinde özellikle de ışık farklılıkları önemli bir rol oynamakta. Nitekim ışık, beden için önemli bir “zaman göstergesi” görevini göstermekte ve melatonin hormonun üretimi üzerinde etkili. Melatonin hormonunun seviyesindeki oynamalar kanser riskini arttırabiliyor. Yeni bir araştırmayla beslenme biçimi de incelenecek. Bilim insanları uçuş personeli ve vardiyalı çalışanların farklı beslendiklerine inanıyorlar. Korku duygusu koku sayesinde bilinçsiz olarak bir insandan diğerine bulaşabiliyor. Amerikalı araştırmacıların sonuçlarına göre korku sırasında salgılanan ter kokusu beyinde korku reaksiyonunu harekete geçirmekte. Bu da insanın havaya yayılan feromonlara karşı tepki gösterdiği anlamına geliyor. StonyB r o o k CBT 1135/ 4 19 Aralık 2008