27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Eski model elektrikli aletlerle yılda 750 milyon israf Umalım ki seçim sandıkları ülkemizde sihirbaz şapkası olmasın. Televizyonlardan izlediğimiz sonuçlar, sandıklarda kullandığımız oyları birebir yansıtsın ve kimsenin bundan şüphesi olmasın. Ne bugün ne de yarın... E Şapka Numarası Yeni bir seçim macerası bizi bekliyor. Mart 2009’da tüm Türkiye’de yerel seçimler yapılacak. Daha şimdiden medyaya düşen kimi haberler kafalarda soru işaretleri oluşturdu. Örneğin adrese dayalı olarak yapılan son nüfus sayımı baz alındığında nüfusumuz altı milyon artmış durumda. 2007 genel seçimlerinin sonuçlarının zihinlerde yarattığı soru işaretlerine bu bilgi de eklenince, yeni durum daha fazla tartışma yaratacak gibi. En azından seçimlere dört ay varken kim neler yapabilir, belki de bunun analizini yapmakta fayda var. Öncelikle YSK’nin seçim sonuçlarını iletme süreçlerini bilgisayarlı ortama geçirmiş olması, konunun detayını bilmeyenlerin kafasında bilgisayar altyapısı günah keçisi olarak damgalandı. Oysa en temelde dikkat edilmesi gereken husus sandıklardır. O nedenle iddialı tüm partilerin, istisnasız tüm sandıklarda birer temsilci bulundurması ve temsilcilerin görevlerini fiilen yerine getirmesi çok önemli. Sandık görevlilerinin en önemli işi, oy sayımı tamamlandıktan sonra düzenlenen sandık tutanaklarının sayılmış oyları istisnasız yansıttığından ve daha sonra da sandık sonuç bilgilerinin gerek ilçe, gerekse de il ve merkeze iletilmiş hallerinin birebir aynı olduğundan emin olmaktır. Buradaki bam teli YSK’nin merkeze ulaşan tüm bilgileri sadece il ya da ilçe değil sandık bazında da olmak üzere ve kendisine ulaştığı andan itibaren düzenli olarak kamuoyuna duyurmasıdır. Bu işlem iki kanaldan paralel olarak gerçekleştirilmeli. Birincisi internet üzerinden tüm halka duyurulmalı ve dileyen kişi internet üzerinden sorgulama yaparak sandık sonuçlarını görüntüleyebilmeli. İkincisi ise, partilerin yetkililerine özgü bir erişim sistemidir. Böyle ayrı bir erişim imkânının olma nedeni internetten gelen yığılma nedeniyle sistemin kilitlenmesini ve hiç kimsenin erişemez hale gelmesini engellemektir. Buradaki kritik konu verinin değil ancak erişim modellerinin çoğaltılmasıdır. Veri tek bir kaynakta olmalı ve sorgulayan herkes istisnasız aynı veritabanından gelen bilgiler ışığında değerlendirme ve görüntüleme yapabilmeli. Merkeze ulaşan bilgilerin sandıkta düzenlenen tutanaktakilerle aynılığının sağlanması, sandıktan yola çıkan tutanak bilgilerinin başına yolda hiçbir kazanın gelmediğinin garantisi olacaktır. Bunun için de, partilere ait sandık temsilcilerinin, imza edilen tutanak bilgilerinden bir kopya almaları gerekir. Bu resmi bir kopya olursa ne güzel (yani tutanağın birkaç nüsha olarak tutulması). Çeşitli nedenlerle resmi kopya sandık görevlilerine verilemeyecekse, görevlilerin en azından kendileri not tutarak tutanak bilgilerini edinmeleri şart. Sandık tutanak bilgilerinin ilçe seçim merkezlerinde bilgisayar sistemine girişi yapılırken, olabilecek operasyonel problemler (bilgilerin sisteme yanlış girilmesi, kaydırma vb gibi) ve bunlara karşı yapılacak itirazlar, ancak bu şekilde sağlıklı olarak sonuçlandırılabilir. Öte yandan süreçte sistematik olarak herhangi bir müdahalenin, önceden hazırlanmış sandık oy sayım bilgileri gibi şablonların, sanki ilçe seçim kurullarından gelmiş gibi sonuçlara yansıtılmadığının kesin ispat edilebilmesi için, YSK bilgi işlem altyapısının da, bu spesifik konuda uzmanlaşmış bağımsız denetçi kurum ya da firmalar tarafından seçim takvimi boyunca yerinde denetimle denetlenmesi, kurumun yıpratılmasını engelleyecek en sağlıklı çözümdür. Sihirbazların en büyük mahareti, “sihiri”, onu izleyen binlerce kişinin hiç beklemedikleri (başlangıçta) bir anda gerçekleştirip bitirmesidir. Böylece izleyiciler gösteriye ve sihirbaza konsantre oldukları andan itibaren (yani iş işten geçtikten sonra), karşılarında icra edilen gösterinin her bir anını pür dikkat izledikleri halde “numaranın” nerede yapıldığını çözemez ve bu nedenle de sihirbazı alkışlar. lektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü’ne göre, bu yıl konutta yüzde 57, sanayide yüzde 49 oranında zamlanan elektrikte, faturaları kabartan bir faktör de, evlerimizde kullandığımız elektriğin yüzde 80’ini tüketen elektrikli aletler… Özellikle 1015 yaşın üzerindeki eski elektrikli aletler enerjiyi verimli kullanan yenileriyle değiştirilmesi durumunda yılda 750 milyon YTL tasarruf sağlamak mümkün. Ülkemizde 10 yaşın üzerinde yaklaşık 16 milyon elektrikli alet var. Bunların enerji verimlilik oranı yüksek olanlarla değiştirilmesiyle yılda 3 milyar kWh enerji tasarrufu sağlanıyor. Bu tasarrufun parasal değeri ise ortalama 750 milyon YTL. Yani Keban Barajı’nın yıllık enerji kapasitesinin yarısı kadar. İlerleyen teknoloji sayesinde günümüzde artık en düşük enerji tüketim oranına sahip A+ ve A++ elektrikli aletler de üretiliyor. Ve A+ bir buzdolabı sadece 44 Watt’lık bir ampul kadar enerji tüketiyor. Evlerde en çok elektrik tüketen alet olan buzdolaplarında A’dan A+’a geçiş yüzde 24, B’den A+’a geçiş yüzde 44 ve C’den A+’a geçiş yüzde 54 tasarruf sağlıyor. Klimalarda ise B’den A’ya geçişle yüzde 6, C’den A’ya geçişle yüzde 14 ve D’den A’ya geçişle yüzde 23 tasarruf sağlamak mümkün. EİE (Elektrik İşleri Etüt İdaresi) Tanıtım ve Bilinçlendirme Şube Müdürü Sebahattin Öz, 2009 yılından itibaren ülkemizdeki tüm buzdolaplarının satışının A+ olması durumunda 10 yılda Keban Barajı’nın sağladığı enerjinin iki katı kadar enerji tasarrufu elde edileceğini açıkladı. Enerji tasarrufunun çevreci yönüne de dikkat çeken Öz, satılan tüm buzdolapları A+ ve klimalar A sınıfı olursa, 10 yılda sağlanan enerji tasarrufu ile 120 milyon ağacın temizleyebileceği kadar karbondioksit gazı salınımının engellenebileceğini belirtti. Pazarın A+ ve A sınıfına dönüşmesiyle 10 yılda elde edilecek tasarrufun 6 milyar doları bulduğunu vurgulayan Öz, devlet ve üretici firmaların işbirliği yapması, teşvik ve destek mekanizmalarının oluşturulması gerekliliğine de dikkat çekti. İnsanın ataları Türkiye’ye dönüyor! Milyonlarca yıl önce bugünkü Türkiye topraklarında yaşayan ilk insan türlerinin tanıtıldığı “Türkiye’nin İlk Sakinleri” adlı benzersiz paleontoloji sergisi, meraklıları için kapılarını açıyor. Yusuf Ziya Ay, İstanbul (İÜHA) İ nsanoğlunun milyonlarca yıl öncesinde yeryüzündeki ilk serüvenini 21’inci yüzyıla taşıyan sergi, yıl sonuna dek ziyaretçilerini kabul edeceği Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde ziyarete açıldı. Sergi, 2009 yılında da Antalya, İzmir, İstanbul, Konya, Erzurum, Samsun illerinde, köklerini arayan günümüz insanına ışık tutacak. Serginin bir eşi de aynı anda Fransa’da gerçekleştirilecek. İlginç sergi, Fransa’daki Türk yılı çerçevesinde taşra şehirlerini gezecek. Kültür Bakanlığı’nın himayesinde Paris Paleontoloji Enstitüsü ile Ankara Üniversitesi’nin işbirliği ile düzenlenen sergiye, Fransa’nın Türkiye Büyükelçiliği, Ankara Fransız Kültür Merkezi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi katkıda bulunuyor. Prehistorya konusunda FransaTürkiye bilimsel işbirliği çerçevesinde tasarlanan sergi, Türkiye’de keşfedilen prehistorik bulguların zenginliğini ortaya koyuyor. Türk bilimadamları ile yabancı meslektaşları tarafından, insan türünün atalarının Anadolu topraklardaki gelişimini anlamayı amaçlayan sergi, eski dünyadaki ilk yaşayış şekilleri üzerinde düşünceler üreten araştırmaların dinamiğini halkla buluşturacak. Türkiye, ilk yaşam şekillerinin ortaya çıktığı öncelikli yerler arasında bulunuyor. Türkiye, Afrika, Asya ve Avrupa’nın kesişme noktasında yer alıyor. Avrupa ve Kıta Asya’sında yer alan Türkiye, özellikle Akdeniz ve Karadeniz havzasının tamamındaki ilk yaşam şekillerinin anlaşılması için anahtar bir bölge olma özelliğini taşıyor. Alt paleolitik çağlara ait Dursunlu, Karain ve Yarımburgaz gibi buluntu yerlerinin keşfi, Türkiye’de eski insan uygarlıklarının mevcut olduğunu doğrulamıştı. Sergi, Türkiye’de yapılan keşifleri ortaya koyacak. Aynı zamanda da Anadolu’nun coğrafi konumu nedeniyle, tarihi uyTayfun Akgül garlıkların gelişim sürecinde oynadığı rol üzerinde düşünceler üretecek. Sergide, tarih öncesi dönemlerde dünyanın bu bölgesindeki yaşam şekilleri konusunda edinilmiş bilgilerin bir sunumu da yapılacak. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi de insanlık tarihinin en eski yerleşimlerinden olan Karain Mağarası’ndaki tarihöncesi buluntularıyla ilgili bir belgesel hazırladı. Belgesel, serginin açılacağı Türkiye ve Fransa’daki kentlerin yanı sıra Paris İnsanlık Müzesi’nde izleyiciyle buluşacak. CBT 1135/ 11 19 Aralık 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle