Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Akderîız Kan Kulübii'nün toplantısı'ndan... 9 ile 11 Eylül 1995 tarihleri arasında Kapadokya Nevşehir Dedeman Oteli'nde yapılan Akdeniz Kan Kulübü (Mediterranean Blood Club) toplantısına yurt dışı ve yurt içınden toplam 200'e yakın bilim adamı katılmıştır. Toplantıda dört davetli konuşmacının konferansları, dört sempozyum ile 97 adet serbest bilimsel tebliğ yer almıştır. Kongrenin ilk gününde beze kanserlerinin (Lenfomalar) gelişiminde önemli rolü olduğu düşünülen EpsteinBarr virüsü ile kanser arasındaki ilişkiler AB Devletlerinden Prof. Margrath, Türkiye'den.Prof. Ayhan Çavdar, Doç. Dr. Emel Ünal ile Israil deneyimini de Profesör Yaniv tarafından tartışılmıştır. Daha sonra AB Devletleri'nde Çocuk Kanserleri Tedavi Grubu'nun direktörü olan ve halen Northvvestern University Pediatrik Onkoloji Başkanı Prof. Dr. Sharon Murphy, çocukluk çağında görülen Hodgkindışı Beze Kanserleri (Lenfomalar)'nin tedavisi ile ilgili son gelişmeleri özetlemiş ve çocukluk çağı lenfomalarında 5 yıllık yaşamın 19501972 yılları sırasında 25%, 1958 ile 1971 arasında 15%, 1960 ile 1970 arasında 32%37%'ye ulaştığını ifade etmiştir. Prof. Murphy, bu verilerle, lenfoma tedavisinin çocukluk çağında oldukça etkin bir tedavi yöntemiyle önemli oranda ve ileriki yıllarda büyük bır yiizdeyle hastalığın ortadan kaldırılabileceğini ifade etmiştir. Kongrenin programında yer alan "Behçet Hastalığı"konulu panelde Prof. Dr. Hasan Yazıcı, hastalığın Türkiye, Akdeniz ülkeleri, Japonya gibi ülkelerde ve özellikle HLAB51 dokuuygunluk geni taşıyan bireylerde daha sık rastlandığını belirtmiş ve hastalıkta Prof. Hulusi Behçet'in ilk tanımında bulunan göz, genital bölge ve ağız tutulumu dışında, eklem, damar, deri, akciğer, beyin ve midebağırsak sistemlerinin de tutulabileceğine işaret etmiştir. damar çaparı hücrelerine (endotel hücrelerine) fazlaca yapışkanlık (adazyon) sağlayan özellikler taşıdığını izlediklerini anlattı. Behçet hastalığındaki nötrofillerin yüzeylerinde normal sağlıklı bireylerin aynı hücrelerine kıyasla fazla sayıda yapışkanlıktutunmaadezyon molekülleri taşıdığını gösterdiklerini belirtmiştir. Hastalığın daha çok henüz belirlenmemiş bır uyaran sonucu (antijen?) hücresel immün problemlere bağlı başlayabileceğini düşündüklerini ifade etmiştir. Uyarıcı madde (antijen)in Japon bilim adamlarının çalışmaları ışığında boğazda sık rastlanan 'Streptokok antijenleri' veya ıltihabi stress olaylarında ortaya çıkan "Heat Shock Protein=ısışok protein"leri olabileceğıni ancak henüz hiçbir kesin kanıt olmadığını vurgulamış ve Behçet hastalığı olanlarda nötrofillerin ve bazı diğer hücrelerin bir "uyarım" altında farklı yapılarda ve vazifelerde oldukları ifade edilmiştir. Sempozyumda, Prof. Dr. Emin Kansu da, Behçet Hastalığı'nda klinıkte ızlenen hastadaki lezyonların mikroskopik incelemelerinde küçük damarların özel iltihabi bir görünüme sahip olduğunu ve bu tablonun "vaskülit" olarak tanımlandığına dikkat çekmiş ve araştırmalarını "vaskülit" tablosunun ve hastalarda yüksek oranda izlenen atar (arter) ve toplar (ven) damar tıkanmalannın nedenleri üzerinde yoğunlaştırdıklarını anlatmıştır. icrosoft'un büyük reklamla piyasaya sürdüğü yeni işletme sistemi Window 95 çeşitli sorunların yanısıra, piyasada bellek genişletici kart darlığı da yarattı. Uzmanlara göre, 15 disketlik işletim sisteminin bütününü bilgisayara yükleyebilmek için bilgisayarların belleğınde rahat rahat 80 megabaytlık boş bır alan olmalı kı çoğu bilgisayarda bu kadar boş alan bulunmuyor. En rahatı tabii, bir CD rom player'e sahip olmak. Bir çok kimse bunun ıhtiyacını hissedıyor. En büyük sorun da 4 megabaytlık ram belleği olan bılgisayarlarda çıkıyor. Microsoft, en az 4 megabayt ram belleği demesine rağmen, bu mıktar bellek bır çok bilgisayarda yetersiz kalıyor ve Win 95 bellek sorunları yarattı I kullanıcılar bilgisayarların bellek yetersizliği imdatlarıyla karşılaşıyorlar sık sık. Bu nedenle çalışma alanı belleğini 8'e, en iyisi de 16'ya çıkacmak. Bu da programı değiştirmekten çok daha pahalıya geliyor. Ram'ın 4'ten 16'ya çıkmasının maliyeti 1000 dolar civarında! Programın kendisi en çok 200 dolar civarında. Ayrıca normal bellek genişletici kart sıkıntısı başladı piyasada. Bu nedenle fabrikalar üretim artışı planlarken, 14 yeni Chip fabrikası üretime geçerek, dünyada bellek üretimini yüzde 46 arttıracaklar. Win95 işletim sistemi, bellek kartlarına olan talebi arttırdı. Iki yıl içınde 64 megabayt chiplerin satışa sunulacağı belirtiliyor. Telefon kartları ne kadar güvenli? J Damar hücreleri ve bağışıklık Dr. Kansu, çalışmalarında damar etrafındaki hücrelerde bağışıklık yanıtını gösteren kuvvetli deliller olduğunu belirterek bu hücrelerin damar duvarındaki endotel hücrelerini zedeledığini ve damar duvarının devamiyetini, düzgünlüğünü ve özelliklerini kaybederek tıkanmalara yol açabileceğini belirtmiştir. Araştırmalarında endotel hücresinden kaynaklanan çeşitli yeni maddeleri ölçtüklerini ve bu düşünceyi destekleyen yeni laboratuvar verilerini takdim etmiştir. Sempozyumda sonuç olarak, Behçet hastalığının, hastalığa "genetik yönden yatkın" HILA851pozitif bireylerde henüz kesinleşmemiş bir "antijenik" uyarım ile başladığı ve bu uyarımın bireyde hücresel ağırlıklı bağışıklık yanıtı başlattığı ve "antijenikBenzerlik=mimlory" sonucu farklı dokuları etkilediği, vaskülit gelişmesiyle endotelin zedelendiği ve sonunda gelişen doku hasan ile damar tıkanmaları ve diğer organ zedelenmelerinın ortaya çıktığı görüşü muhtemel bir mekanizma olarak tartışılmıştır. Hastalığa yol açan etken (antijen ?)'in belirlenmesi amacıyla kapsamlı ve koordine işbirlıği içinde temel bilim ve moleküler biyoloji araştırmalarına ağırlık verilmesinın önemine değinılerek sempozyuma son verilmıştir. Behçet hastalığı hakkında yeni görüşler Prof. Dr. Hasan Yazıcı, hastalığın erkeklerde daha sık görüldüğünü, hastalığın sıklıkla 2025 yaşları arasında başladığını, ailevi geçiş göstermediğini ve diğer otolmmün (bağışıklık sistemi kökenli) hastalıklarla birlikte olmadığını önemle vurgulamıştır. Kortikosteroidlerin Behçet hastahğında çok yararlı olmadığına dikkat çekmiştir. Bağışıklık sistemi ile Behçet hastalığı arasında olan ilişkileri konusundaki yeni görüşlerin tartışmaya açıldığını vurgulamış ve hastalığın tanısında yardımcı paterji testini tartışmıştır. Prof. Dr. Tevfik Akoğlu'da hastalıkta hümoral (sıvısal) ve hücresel bağışıklık sistemlerindekı önemli değişiklikleri özetlemiştir ve mevcut bulguların hümoral immünite sistemindeki bir bozukluğu yansıtmadığına işaret etmiştir. Buna karşın, laboratuvarındaki verilere dayanarak, Behçet Hastalığı'nda özellikle parçalı lökositlerin (nötrofillerin) etonların giderek yerinı alan bilgisayarlı telefon kartlarının şifrelerinin çözülüp kopya edilemeyeceğini sanmasın telefon müdürlükleri. Almanya'da bilgisayar tutkunu bir genç, bu kartları taklit etmeyi başardı. Bilgisayar program şıfrelerini "kırmakla" tanınan Ingo B, bittikçe "doldurduğu" bir telefon kartı yaptı. Ayrıca kartları da el altından tanesi 1000 DM'ye satışa çıkardı. Böylece plastik kartları n sanıldığı kadar güvenli olmadığı, taklit edilebilecekleri anlaşıldı. Ingo B., temel olarak herşeyin sahtesinin yapılabileceğini söylüyor. Üç arkadaşıyla birlikte önce, 1968 yılında iki Alman tarafından bulunan çhip kartlarının temel bilimsel özelliklerini araştırdılar. Gençler, bu bilgileri edindikten sonra, sonra geceleri bir telefon kulübesinde diz üstü bilgisayar ve kablolarla çalışmalara başladılar. Telefon kartını geçici olarak bir kablo ile laptopa bağladılar ve kart ile telefon cihazı arasındaki bilgi akışını bilgisayarla saptadılar, Böylece, karttaki yazılım programmı çözen gençler piyasada satılan bir mikro işlemciyi programlayarak bir plastik kart üzerine yapıştırdılar. En büyük zorlukları da plastik kartın üzerine yapıştırılacak incelikte bir mikro chip bulmak olmuş. Inceltmek için biraz el işçiliği gerekmiş. Ikinci zorluk, 386'lık bir PC randımanına sahip programlanan chip'in, telekom yazılımının güvenlik sorularına yanıt vermekte yavaş kalması olmuş. Mınik bir ikinci işlemcı ile de bu sorunu halletmişler. Kartın konuşma süresi bittiğinde de durmadan yenilemişler. Bu kart kopyalama gençlere 1000 DM'ye mal olmuş. Ancakt seri imalatla maliyeti 40 DM'a düşürebileceklerini belirtiyorlar. Sahtecilerin 100'e yakın kart üretip tanesini 1000 marka sattıkları ortaya çıktı. Chipleri üreten Şiemens'in şimdi daha güvenli bir chip üretimine hazırlandığı belirtiliyor. Ön bellek genişletme ppognamı İşletim programları ve çeşitli yazılım programları genişledikçe ev veya ofisteki bilgisayarlarda ortaya çıkan bellek yetersizlikleri en büyük ve aynı zamanda en masraflı bir sorun. Alman asıllı bir yazılımcı, Kalifomiya'da, SoftRam ticari adıyla anılan bir bellek genişletme programı yazarak bu soruna ucuz bir çare buldu. SoftRam çalışma belleğini ram hemen bir disketle iki misline çıkartıyor. 4 megabayt bellek 8'e; 16 megabayt bellek 32'ye çıkıyor. Yazılımın, bellek genişletmek için yeni kartlar satın almaktan daha ucuz olduğu belirtilmekte. Program üç hafta içinde 800 bin satışla en iyi yazılımlar arasına girdi. 44613