17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 EKİM 2008 CUMA Kadınlar tavsiyeye uyuyor! ‘Neredeyse iğne atsanız yere düşmeyecek kalabalığı görünce, ‘herkes burada, işe kim gidiyor?’ diye soruyor insan kendi kendine. Nasılsa yürümek bedava...’ ASUMAN ABACIOĞLU 5 D E N İ Z C İ Hain Saldırı ÜNAL BENLİALPER Ulusal Kurtuluş Savaşımızda asker ve sivil Türk denizcilerinin başarıları, denizlerle sınırla kalmamış ve mücadeleye Anadolu'daki cephelerde devam etmişlerdir. Denizcilerimizin göstermiş olduğu bu kahramanlıklardan birisi de ''Muaveneti Milliye'' ismini taşıyan küçük bir gemimizin personeli tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu efsane gemi, İngilizlerin en büyük zırhlı savaş gemisi olan Golyat'ı, kurnazlıkla hazırlanan bir planla denizin karanlıklarına göndermeyi başarmıştır. Böylesine zorlu olduğu kadar, onurlu ve şerefli bir görevi başarıyla tamamlamış olan bu torpido gemimizin ismini taşıyan ''TCG Muavenet” muhribimiz bundan tam 18 yıl önce 1992 yılında Ege denizinde gerçekleştirilen ''Kararlılık gösterisi 92 adlı tatbikatta, Amerikan donanmasının uçak gemisi Saratoga'dan atılan iki adet füzeyle vurulmuştur. Geminin komutanı kurmay yarbay Kudret Güngör ile uçaksavar yardımcısı subayı teğmen Alper Tunga Akan, tesis astsubayı Serkan Haktepe, ikmal çavuşu Mustafa Kılıç ve er Recep Atak şehit olmuşlardır. Ayrıca 22 denizci askerimiz de ağır yaralanmıştır. Bu tam anlamıyla, Amerika tarafından savaş gemimize gecenin sessiz ve kör karanlığında yapılan kalleşçe bir saldırıdır. Amerikan hükümeti, büyük bir pişkinlik içinde bu saldırıyı kaza olarak açıkladı. Dönemin hükümeti de bunu kayıtsız, şartsız gözlerini kapayarak kabul etmiştir. Başbakan Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, Deniz Kuvvetleri komutanı Oramiral Vural Beyazıt, Amerika tarafından ülkemize yapılan bu haince saldırının üzerine gitmeyerek susmayı tercih etmişlerdir. Bu saldırı asla kaza olamazdı. Çünkü ateşlenen her iki füze de tam isabet kaydetmişti. ''Sea Sparrow'' füzelerinin ateşlenmesi için tam 6 ayrı komutun verilmesi gerekmektedir. Üstelik her bir karar, farklı farklı odalardan gönderilmektedir. Bu kadar hassas olan füzelerin bu nedenle yanlışlıkla gönderilmesi kesinlikle söz konusu değildir. Çünkü sahip oldukları sistem buna asla izin vermez. Yani yanlışa yer yoktur. Aradan 18 yıl geçti. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı göz göre göre 5 şehit ve 22 gazi verdi. Ama şimdi onları ailelerinden başka herkes unuttu. Aslında işlenen bu cinayetin hesabı sorulmalıydı. Muhripte görevli ve faciada ağır yaralanan Teğmen Uluç Kılıç, o günkü hain saldırının acısını halen yüreğinde taşımakta ve hissetmektedir. Çünkü akciğerine saplanıp kalan o katil füzenin şarapnel parçasıyla beraber yaşamaktadır. Dost görünen iki yüzlü ABD, olayla ilgili bir kuruş bile tazminat ödemeyerek gerçek yüzünü bir kere daha göstermiştir. Facianın 18. yıldönümünde şehit olan 5 askeri personelimizi sevgi ve saygıyla anıyor, 22 gazimize de uzun ömürler diliyoruz. Son zamanlarda nereye giderseniz gidin, bütün semtlerde göze çarpıyor egzersiz aletleri; çoğunlukla sahil şeridinde ya da herhangi bir yeşil alanda. Çocuk parklarındaki oyuncaklara benziyorlar. Hepsinin de aynı üretim yerinden çıktığı apaçık ortada. Renkler ve modeller birbirinin hep aynı. Üreticisi her kimse, doğru zamanda ‘doğru hedefi görmüş’ diye düşünmeden edemiyor insan. Halkın giderek artan spor yapma çılgınlığının bir parçası olarak belediyelerin görev bellediği yeni bir hizmet alanı bu egzersiz aletleri. Neredeyse köylerde bile karşımıza çıkıyorlar. Bazı semtlerde gerçekten rağbet görüyor, bazı semtlerdeyse çocuklara yeni oyun alanı olarak hizmet veriyorlar. Her ne kadar olimpiyatlarda altın madalyaya zar zor ulaşabiliyorsak da egzersiz aletlerinin yaygınlığına bakınca kimse ülkemizde kitlesel sporun gelişmediğini söyleyemez. Özellikle de kadınlar arasında. Çünkü egzersiz aletlerinin en yaygın kullanıcısı onlar. Okulların açıldığı, havanın yumuşak bir serinliğe dönüştüğü sonbaharın bu güzel günlerinde halkımızın da spor yapma tutkusu ortaya çıkıyor. Özellikle sahil kesiminde sabahın erken saatlerinde her yaştan ve her kesimden insanlar yürüme alanlarını dolduruyorlar. Aralarında sporun ruhuna aykırı olarak Yerel yönetimlerin hemen her semte yerleştirdiği egzersiz aletleri, kadınlar tarafından oldukça fazla rağbet görüyor. aheste dolaşanlar da görülmüyor değil, ancak gerçekten de kelimenin tam anlamıyla, yürüyenlerin hızına yetişilmiyor. Neredeyse iğne atsanız yere düşmeyecek bu kalabalığı görünce, ‘herkes burada, işe kim gidiyor?’ diye soruyor insan kendi kendine. Gazete ve televizyonlarda sağlıkla ilgili haber ve programlarda sağlıklı olmanın temel şartlarından birini oluşturan ‘egzersiz yapınız’ kuralına uyuyor halkımız. Sağlıklı olmanın diğer bir koşulu olan ‘stresi azaltınız’ kuralına ilişkin yapılacak pek bir şey yok, ancak egzersiz yapma kuralına uymak daha kolay. Nasılsa yürümek bedava. Belki böylece biraz da stres atılıyor bu arada. Sokaklardaki egzersiz aletleri çocukları spora ne kadar özendiriyor bilinmez, ancak halkın ilgi ve talebine karşılık geldikleri bir gerçek. Belediyeler de bu talebi görmezlikten gelmeyerek gereğini yerine getiriyorlar ve her yeri bu aletlerle donatıyorlar. Bu da aslında halka açık, içinde yüzme havuzu olan büyük spor salonları inşa etmekten çok daha kolay belediyeler için. Sabahları yürüyüş yapan ve özellikle de egzersiz aletlerinin başında yoğunlaşan kitlenin içinde ise kadınlar daha ağır basıyorlar. Yaşlısı genci, türbanlısı, moderni her kesimden kadınlar erkeklerden çok daha disiplinli ve hırslılar. Her gün aynı sahilde yürüyecek olsanız aynı simalarla karşılaşırsınız. Maddi gücü elverenler ise spor salonuna yazılıyor ve aynı disiplini orada da gösteriyorlar. Şu bir gerçek ki, kadınlar spor yapmayı bir nevi törensel etkinliğe dönüştürüyorlar. Sabahları çocuklarını okula yollar yollamaz spor salonuna ya da sahile koşuyorlar. Çocuklarını büyütüp evden göndermiş olanların böyle bir kaygısı olmuyor. Spor salonları kadınlar için aynı zamanda sosyal bir buluşma noktası da oluşturuyor. Günün birkaç saatini bu salonlarda geçiriyorlar. Gerek yürüyüş sonrası gerekse de salondaki egzersizlerin ardından kendilerini ‘kahve eşliğinde muhabbetle’ ödüllendiriyorlar. Bazen kahve ve muhabbete bir dilim ‘pasta’ da eşlik ediyor. Bir eşofman ve bir tişörtle de spor yapan oluyor; bunu, markalı ürünlerle bir tür moda defilesine dönüştüren de. Spor salonlarındaki törensel etkinliğin en önemli kısmını da egzersiz sonrası ‘dışarıya çıkmaya hazırlanma ‘oluşturuyor. Kadınlar bazen egzersiz için harcadıkları zamandan daha fazlasını giyinmeleri, saçları ve makyajları için harcıyorlar. Sonuç olarak, kadınlar için egzersiz yapmak sadece sağlıklı bir beden değil aynı zamanda ‘güzellik’ anlamına geldiği sürece spor salonlarına ve egzersiz aletlerine olan taleplerinin süreceğini öngörmek zor değil. Yani belediyelere daha çok iş düşüyor; tabii bu gerçeği gören yatırımcılara da. [email protected] C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle