08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 10 NİSAN 2021 CUMARTESİ HABER Ergenekon’da FETÖ’cü savcıların tanığı Zihni Çakır, amirallere kumpasın da başrolünde ‘ÇocukEdebiyatı’ Kumpasçı yine sahnede Akışa teslim olmamak bağlamında bir de “çocuk edebiyatı” var. Bu bakımdan aklıma gelen ilk örnek Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık’ı. Haftaya edebiyatın baskıcı ve sömürücü bir düzen karşısında üstlenebildiği işlevi, bu kitap aracılığıyla ele alacağım. Ama önce kavram üzerine biraz tartışmak isterim. “Çocuk edebiyatı” diyoruz; biz yetişkinleMETNİN PAYLAŞILDIĞI GRUPTAKİ YAZIŞMALARI İNCELEYEN EMEKLİ AMİRAL ÇETİN: 4 dakikada 104 amiralin FETÖ’cü Öz ve Pekgüzel’e “Ergenekon’un 1 numarasını biliyorum” diye ifade veren Çakır, şimdi de açıklamanın, imzacı olmayan bir amiral tarafından AKP’li bir bakana da gönderildiğini söyledi. rin en iyi bildiği şey sınır çekmek. Okurken de kendimizi edebi türler arasındaki geçişlerle, sınıflamalarla tarif ediyoruz: Varoluşçu edebiyat, polisiye edebiyat, yeraltı edebiyatı gibi. Çocuk edebiyatı ile yetişkin edebiyatı arasındaki sınırınsa çok daha kökten olbirden onayı nasıl alınır? Ergenekonsoruşturmasında FETÖ’cü eski cumhuriyet savcıları Zekeriya Öz ile Mehmet Ali Pekgüzel’in tanığı olan ve AKP’ye yakınlığı ile bilinen duğunu, bu sınırın kalın çitlerinin düşsel ile kurgusal arasına çekildiğini düşünüyorum. Diyebilirsiniz, “kurgusal” da bir yazarın düş gücünün ürünü değil mi? Elbette öyle; ama yine de sınırları belli bir düş gücünün ürünü. Çoğumuz bir film ya da dizi izlediğimizde, bir kitap okuduğumuzda onun kurgusal olduğunu bilsek bile gerçekmiş gibi üzerine konuşuyoruz ya da yazıyoruz. Yetişkinlerin dünyasında kurgunun ayırıcı yanı, gerçek olmasa bile onun gerçekten yaşanabilir bir durum olduğuna, gerçekleşebilir olduğuna ikna olmamız. Bu nedenle bize dönük kurgunun ana eksenini, düşsel olandan olabildiğince uzaklaştırılmış bir gerçeklik algısı oluşturuyor. Evet, haklısınız, gotik edebiyat var, hayalet öyküleri var, fantastik kurgular var. Fakat bunların düşsel olanı, gerçeklik algımızın dışına taşanı içinde yaşadığımız dünyaya yeniden taşıma potansiyeli var mı? Yoksa çoğu zaman, yetişkinlerin gerçeklikten, akıştan kısa süre için de olsa kaçış için yöneldiği bir sığınak işlevi mi görüyorlar? Çocuk edebiyatı; efsaneleri, masalları, destanları, aslında deneyimlenmiş olan bir durumu hayal gücünün yardımıyla en şaşırtıcı uçlara taşıyarak, böylece gerçekliğin sınırlarını genişleterek düşseli geliştirmeye daha fazla olanak sağlayan ve ayrıca insan ile doğa, insan ile hayvan arasındaki ayrımları da büyük oranda ortadan kaldıran ikili bir nitelik taşıyor. Ağaçlar konuşuyor, hayvanlar konuşuyor, ayrımlar siliniyor. Dünya insan merkezli, kâr ve rant odaklı bakışla bugün virüslerle, küresel ısınmayla felaketlere sürüklenirken hayata kendi merkezimizden bakmaktan kurtulmaya çalışmak “çocukluk” mu gerçekten? Ve üçüncüsü, çocuk edebiyatında dayaLEYLA KILIÇ 104amiralin hazırladığı Montrö açıklamasına imza atmayan emekli Amiral Semih Çetin, metnin tarih ve başlangıç kesiminin değiştirildiğini söyledi. Cumhuriyet’e konuşan Semih Çetin, 104 amiralin imza attığı metnin paylaşıldığı WhatsApp grubunda yer alan bütün konuşmaları incelediğini belirterek “Bütün konuşmaları inceledik. ‘Bu bir darbe metnidir’ diye üzerlerinde durdukları birkaç husus var onlar da son iki saat içerisinde metne dahil edilmiş. Bunları amirallerimiz de açıklayacaktır. ‘Yüce Türk Milleti’ ifadesinin eklenişi ve tarihin 4 Nisan olarak değiştirilmesi ilk kez saat 20.40’ta gönderilen metinde yer alıyor. Tarih 6 Nisan’dan 4 Nisan’a dönüyor. Grupta ilk metni yayımlamaya 2 Nisan’da başlamışÇetin lar. 20 küsur metinin hepsi 6 Nisan tarihli. Grupta saat 20.40’tan önce bu son hali paylaşılmadı. O ana kadar yayımlanan hiçbir metinde bunlar yok. Sonra 22.50’de bir daha gönderiliyor ve 4 dakika sonra 22.54’te de Veryansın’da yayımlanıyor. Sonuç olarak bu olan grup içerisinde olmuş. Ama grubun yazışmalarına baktığınızda yayımlanan metinlere onay veren ya da yorum yapan kimse de yok” dedi. Açıklamanın erkenden sızdırıldı gibi söylemlerin spekülasyon olacağını söyleyen Çetin, “Yapılan incelemelerde de görülecek bunlar zaten. Bizler de ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Bunları tartışılırken, sanki yayımlanan metnin son hali darbe çağrışımı yapıyor da biz onun savunmasını yapıyormuşuz gibi görünüyor. Ama öyle değil. ‘Yüce Türk Milleti’ ifadesi olsa ne olur olmasa ne olur?” diye konuştu. Çetin, önceki gün Halk TV’de katıldığı programda da “Bana gönderilen metinde ‘Yüce Türk Milletine’ diye bir ifade de yok. Başında bildiri değil, ‘basın duyurusu’ yazıyordu. Baktığımda çok enteresan bir şey gördüm. Bildirinin altındaki tarih 06.04.2021 olarak görünüyordu. Ancak bu bildiri çok ilginç bir şekilde 4 Nisan’da basına sızdırıldı” ifadelerini kullandı. Tarih değiştirilmiş Çetin dün de sosyal medya hesabından “Bildiriyi imzalayan bir amiralden aldığım bilgiye göre, dün (önceki) akşam yayımladığım belgenin tarihi değiştirilmiş, Yüce Türk Milleti ifadesi eklenmiş hali 22.50’de grupta son kez yayımlanmış, 4 dakika sonra da Veryansın TV’de yayımlanmış. 4 dakikada 104 amiralin onayı nasıl alınır. Özetle belgenin bana gönderildiği zaman 3 Nisan 2021 saat 10.44. Yüce Türk Milletine ifadesi yok, yayımlanma tarihi 06 Nisan 2021. Bunun üzerine tarih, başlık değiştirilerek gruba onay için gönderilmesi 3 Nisan 2021 saat 22.50. Veryansın TV’de yayın saati 22.54 hıza bakın” dedi. Avaztürk’ün Genel Yayın Yönetmeni Zihni Çakır 104 amiralin açıklamasını Cumhurbaşkanlığı’na yakın birilerine aktardığını söyledi. Öz ve Pekgüzel’e “Ergenekon’un 1 numarasını biliyorum” diye ifade veren Çakır, açıklamanın, imzacı olmayan bir amiral tarafından AKP’li bir bakana da gönderildiğini söyledi. Kaynağının Çakır da aynı kişi olduğunu söyleyen Çakır, söz konusu bakan açıklama yapmayınca, haberi teyit ederek yayıMladığını belirtti. Halk TV’de yayımlanan “Haberaktif” programına katılan Çakır, “Cumhurbaşkanlığı’na yakın birilerine aktardım. Bana bu metni gönderen kaynağın benden önce de şu an kabineden olan bir bakana gönderdiğini söyledi. Ben metnin elinde olduğunu düşündüğüm için acaba sosyal medyadan bir uyarı yapar mı diye bekledim ama hiçbir hamle gelmeyince, haberi teyit ettikten sonra aktif ettim. Bir darbe çağrışımı yaptığını düşündükleri için bakana göndermişler” dedi. Çakır, Bakan’ın ismini bildiğini ancak nışma, diğerkâmlık, fedakârlık duyguları bizim açıklamak istemediğini söyledi. gerçeklik olarak adlandırdığımız bireyci koşullara göre çok daha belirgin olarak sunuluyor. ‘Kumpas amacı yoktu’ Uzun süredir bu üç önemli özellik “çocukluk” alanına sıkıştırılıyor. Böylece hayallerdeki ideal dünya çocukluğa, var olan gerçekler (akış, rutin) ise yetişkinliğe özgü kılınıyor. Yetişkin insan daha iyi bir dünya düşünü ya ölümden sonraya (gelecek) ya da büyümeden önceye Emekli amiraller, gözaltı sürelerini uzatmak için önceki gün adliyeye getirildi. Avaztürk’ün metni yayımlamasının altında herhangi bir kurum ya da kişiye kumpas amacının olmadığını iddia eden Çakır, “Bildiri metninin bana geldiği saati savcılık ifadem(geçmiş) odaklıyor. Kuşkusuz diliyle, biçimiyde anlattım. 23.10’da bu metin bana le, sadeliğiyle çocukların bilinç ve birikim düzeyine uygun bir edebiyat olacak; ancak asıl mesele içerik konusunda. Bu içeriği bugüne doğru genişletmek, çocuklara özgü kıldığımız düş dünyasından öğrenmek zorundayız. Tersine Çevirme Gözaltı süresinin uzatılmasını yorumlayan emekli amirallerin avukatı Erol: geldi. 23.27’de haber paneline yükledim. Kaynaklarımdan teyidini aldım. Ders vermeye çalışıyorlar 23.40’tayayımladım.Sonkaynağımla görüşmem bittikten sonra 23.50 sularında sosyal medyadan paylaştım. Bildirinin altındaki tarihin 6 NiNeil Postman, Çocukluğun Yokoluşu adlı san olduğu söylendi. Semih Komukitabında özellikle Rönesans sonrasında çocukluğa özgü kültürün nasıl inşa edildiğini anlatıyor. Bunda yazılı kültürün, matbaanın payı büyük. Oysa geçmişte destanlar, efsaneler, mitler; kısacası düşsel olan, sadece çocuklara mı özgüydü? Köroğlu, Dede Korkut destanları, Yaşar Kemal’in köy köy gezerek derlediği, kuşaktan kuşağa aktarılan halk hikâyeleri ya da mitolojik efsaneler, masallar sadece çocukların dünyasını mı ilgilendiriyordu? Adaletsizliklere itiraz, kahraman öncülerin fedailiği ne oldu da yetişkinler dünyasından çocukluk aşamasına kovuldu? Efsanelerin dinler, kutsal kitaplar aracılığıyla yaşatıldığını da biliyoruz. Yedi Uyurlar efsanesi ilk aklıma geleni. Bugün yetişkinlerin ZEHRA ÖZDİLEK Gözaltı süreciyle ilgili son durumu Cumhuriyet’e değerlendiren emekli amirallerin avukatlarından Şule Nazlıoğlu Erol, gözaltındakilerin önceki gün verdikleri dilekçeden dolayı daha hijyenik bir yere alındıklarını dile getirerek kanser hastası olan Ali Sadi Ünsal’ın durumunun aynı olduğunu, ilaçlarını aldığını belirtti. Önceki gün gözaltı süresinin uzatılmasıyla emekli amirallere ders verilmeye çalışıldığını ifade eden Erol, “Aslında hiçbir şeyin olmadığını kendileri biliyorlar. WhatsApp incelemeleri şunlar bunlar, ne imaj aldılar ne imajları bize verdiler. İmaj almadıysanız neyin üstünde çalıyorsunuz? CMK’de imajla ilgili yasalar geçerli. İmajlarını alıp bana teslim etmezsen neyin üstünde çalışorsun bana hangi soruyu soracaksın. Ben serbest bırakılırlar diye düşünüyorum. Elle tutulur bir tane delil ellerinde yok” dedi. Hassasiyet mesajı Bugün ve yarın savcının bizzat kendisinin ifadeleri alacağını tahmin ettiğini söyleyen Erol şöyle devam etti: “Savcı bizimle görüşmek istemiyor. Emekli amirallerin hiçbiri bu suçlamayı hak ettiklerini düşünmüyorlar. Yaptıkları duyuruda suç unsuru olmadığını düşünüyorlar. ‘Hassasiyetlerimizi dile getirdik’ dediler. Gözaltındakilerin hemen hemen hepsi yazan çizen, ülkedeki gelişen olayları yakından takip eden insanlar. Sosyal medyayı kullanıyorlar. TV’ye çıkıyorlar. Bu adamların sesi nasıl kesilir?” Öte yandan avukatların, dijital materyallerin imajı alınmadan el koyulması nedeniyle itiraz ettiği ve imajların derhal alınıp materyallerin teslim edilmesi talebiyle başvuruda bulunduğu öğrenildi. l İSTANBUL tan kendisine gönderilen metinde Yüce Türk Milletine ifadesi olmadığını söyledi. Bildiriyi okuduktan sonra imzalamaktan imtina eden üç tane kaynağım var benim. Bunlardan birisine ulaşabildim ve görüştüğümde kendisine bildirinin 17.00 sularında geldiğini, bildirinin Avaztürk’te yayımlanan metinle bire bir aynı olduğunu, hatta 17.00 sularında kendisine bildiri geldiğinde bu bildirinin gece yarısından sonra yayımlanacağını bizzat bana iletti” ifadelerini kullandı. l İç Politika çoğunluğu için düşsellik büyük oranda dinselin sahasında. Ancak o alan bile sömürücülerin gündelik çıkarları için düşsellikten arındıKUMPASDER BAŞKANI TATAR, MONTRÖ’NÜN AMİRALLERİN UZMANLIK ALANI OLDUĞUNU SÖYLEDİ YÜCETÜRK: Kumpas dönemlerini hatırlatıyor rılıyor, yoksulluğu kader gibi sunabilmek için “gerçeklik” tarafından araçlaştırılıyor. Düşsel bugün aslında her alandan kovuluyor. Artık yetişkinlerin “kurgu” dünyasında düşGÖZALTINDA TUTULMA KEYFI sel olan sınırlı; polisiye var, cinayet var, şiddet var, haz var, nefret var; itiraz yok, kader var. Televizyonların yetişkinleri hedef alan dizilerinde entrika var, kumpas var, kötülük var. Kurgusal olan, yetişkinlerin daha iyi bir dünyayı düşlemesine değil, daha kötü bir dünyayı görüp olsa olsa şükretmesine yarıyor uzun zamandır. Bu da bir kaçış biçimi elbette. Ama yetmiyor; bizim yeniden düşseli canlandırmamız gerekiyor. Örnekler de yok değil. Belki de bu nedenle, suyu bulabilmek için en derine inen, yabani, şekilsiz ama direngen Ahlat Ağacı’yla kendilerini özdeş gören İdris’e, Sinan’a sempati duyuyoruz. Bu umutla Kafka’da Gregor Samsa’nın böcekleşmesini, “insan da böcekleşir mi?” diyen gerçekçiliğe inat, sahipleniyoruz ya da son zamanlarda Faruk Duman’ın Türkçeye doğada yeniden nefes aldıran anlatılarına yöneliyoruz. Değerli öykücü Onur Çalı, yakınlarda Alakarga’dan çıkan deneme kitabı Sonra Hayat’ta Sevim Burak’ın oğluna yazdığı bir mektuptan alıntılar paylaşıyor. Onunla bitirelim: “Gözü açıkken düş gören kuvvetlidir. Hayal gücü olan kuvvetlidir.” Haftaya Küçük Kara Balık aracılığıyla devam. AKP’li Çamlı: Laiklik kaldırılsın ‘Yeliz’ takma ismi ile bilinen AKP milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, sosyal medyadan laikliğin kaldırılması için çağrı yaptı. Çamlı, 10 Nisan 1928’de “Devletin dini, İslam dinidir” şeklindeki 2. maddenin anayasadan çıkarılmasının yıldönümüne gönderme yaptığı açıklamada, “Din ve vicdan hürriyeti kostümü ile takdim edilmiş fakat İslâm’ı red, gavurluğu cebr edici, inanca zulüm aracı olarak uygulanışlarına da gani bir şekilde şahit olduğumuz, kılık kıyafete hatta kıla tüye bile burnunu sokucu hale bürünebilen ‘Laiklik’ anlayışı yönetici aklın inisiyatifine terk edilemez. Hiçbir ön kabul olmaksızın masaya yatırılması gereken mühim anayasal bir problemdir” ifadelerini kullandı. l ANKARA LEYLA KILIÇ KumpasDer Başkanı Ahmet Tatar, emekli amirallerin gözaltına alınması sürecinde yaşananların kumpas dönemlerini anımsattığını söyledi. Amirallerin uzmanlık alanı Montrö konusunda açıklama yapmasının doğal olduğunu kaydeden Tatar, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada “O yıllarda kumpas operasyonlarının bu insanlar üzerine yönelmesi nasıl tesadüf değilse, bugün de sorumluluklaTatar rı gereği yaptıkları bir açıklama üzerine yaşadıklarının rastlantı olmadığı kanısındayım. FETÖ ile mücadelenin bu derece gevşediği ve siyasi iktidarın oy tabanını ciddi oranda kaybettiği dönemde yine dönüp dolaşıp kumpas mağdurları üzerine saldırılması tesadüf değil. FETÖ’cüler geçmiş dönemde yalan yanlış da olsa belgeler, fotoğraflar hazırlıyorlardı. Şimdi bu bile yok, neye dayanarak bu insanları hâlâ içeride tuttukları ancak siyasi olarak açıklanabilir. Bu yaşananları hukuki olarak adEMEKLİ AMİRALLERİN AİLELERİ ENDİŞELİ Gözaltında olan amirallerden bazılarıliyor” diye konuştu. nın sağlık sorunları yaşaması, salgın ko Siyasi parti liderlerinin amiralleri hedef alan şulları ve taleplerinin karşılanmadığı yönün açıklamalarına da tepki gösteren Filiz Ündeki açıklamalar ailelerini endişesal, “Hiç yakıştıramadık. Eşim belendiriyor. Gözaltında tutulan emekli amiral Ali Sadi Ünsal’ın eşi Filiz Ünsal, TIRAŞA İZİN YOK nim gururum. Apoletlerini sökeceklermiş, söksünler! Bizim Balyoz nişanıeşinin ciddi sağlık somız var. Alsınlar yıldızrunları olduğunu belirterek “GözaltıEmekli Amiral Cem Gürdeniz’in eşi Ren ları kendilerine takgin Gürdeniz de eşinin tıraş olmasına da sınlar. Bizim guna alınanların hep hi müsaade edilmediğini anlatarak “Korona orta rur kaynağımız si 60 yaş üstü. mında eşlerimizin gözaltı sürelerinin uzatılması ko kumpas süreciSabahın 6’sınnusunda ısrar edilmesi, 60 yaş üzeri insanların pan dir. Şimdi bunda götürüldüler. Hastalıkları var. Kaç gündür gözaltındalar, ifadeye dahi çağrılmadılar. Kaldıkları yerde şartlar kötü. demi döneminde, yüksek riskli bir ortamda tutulmasını anlayamıyorum. Üstelik arkadaşlarımızdan iki tanesinin ciddi rahatsızlıkları var. Bu imajları alınmadan el konulan bilgisayar ve telefonların incelenmesi konusu ayrı bir problem. Bu insanlar davet edildikleri zaman zaten ifadeye vermeye gitmekte teredlara bir yenisini daha eklediler. Aynı şeyleri tekrar yaşıyor gibiyiz. Yöntem aynı, olayların sağa sola çektirilmeBu da yetmezmiş düt etmezler. FETÖ’cülerle bir arada tutulma si, olmayan şeylegibi gözaltı süreleri larının psikolojilerine etkisini düşünmek rin üretilmesi... Burauzatıldı. Olayı işkencebile istemiyorum. Bu hatadan vazda tek fark FETÖ’cüler ye çevirdiler. Ne istiyorgeçmeliler” ifadelerini kulgibi üretip gözaltına allar, ölmelerini mi istiyorlar?” landı. madılar, gözaltına alıp olmadedi. Ünsal amirallerin FETÖ’cüyan şeyler üretmeye çalışıyorlerle aynı koğuşta tutulmalarına da teplar. Olay tamamen işkence çektirmek ve ki göstererek “Hiç hak etmedikleri bir tavır. öldürmek. İnşallah sağ salim eşlerimizi geri Bu açıklamanın bir suç olmadığını herkes bi alabiliriz” ifadelerini kullandı. landırmak mümkün değil” diye konuştu. Amirallerin Emniyet’te FETÖ’cülerle aynı yerde tutulmasının da “Zulm” olduğunu vurgulayan Ahmet Tatar,“ Gözaltılarla bize daha önce başımıza geleni tekrar hatırlatmak istiyorlar ama biz zaten unutmadık. Dostu da düşmanı da iyi biliyoruz. Ne FETÖ’cüleri ne FETÖ’nün yaptıklarını ne de siyasi iktidarın onlara verdiği desteği unuttuk. Bunların hâlâ hukuk önünde bir muhasebesi yapılmadı. Hukuk gereğini yapsın diyoruz ama dünden bugüne FETÖ’cüler hakkında gerçek bir hukuki sürecin yürütüldüğünü de göremedik” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL SEFA UYAR Eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk, yasa gereği el konulan dijital materyallerde bulunan bütün verilerin yedeklemesinin yapılması ve bu yedeklemenin bir kopyasının şüpheli ya da vekiline verilmesi gerektiğini söyledi. Bu durumun tutanağa geçirilmesi gerektiğini de vurgulayan Yücetürk, “Buna uyulmadan yapılacak işlem hukuka aykırıdır, elde edilen delil hukuka aykırı delildir. Kullanılamaz” dedi. Bu durumun ve sıkıntıların geçmişte yaşandığını anımsatan ve FETÖ’nün Ergenekon kumpasına işaret eden Yücetürk, “Ergenekon sürecinde kişilerin el konulan bilgisayarlarına, telefonlarına sonradan delil yerleştirildiği ortaya çıktı” dedi. Yücetürk, “Dijital materyaller ve HTS kayıtları üzerinde inceleme yapıldığı söyleniyor. Buna dayanarak da 4 gün ek gözaltı süresi alındı. Bu kişiler gözaltında tutulmadan da bu işler yapılabilir. Delillerin karartılmasının da söz konusu olmadığına göre bu insanların gözaltında tutulması tamamen keyfi bir karar oluyor. Daha henüz organizasyon içinde olup olmadıkları belli olmadan, ifade hürriyeti kapsamında bir açıklama metnine imza atmış kişileri darbecilikle, darbe çığırtkanlığı ile suçlayarak gözaltına almanız, ceza yargılama usul hukukunun temel ilkelerine aykırı” diye konuştu. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle