29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 27 MART 2021 CUMARTESİ [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Micheal Haddad Kadınlar Halk Fırkası ve İstanbul Sözleşmesi Galiba Nezihe Muhiddin aklını yitirmekte, Şükufe Nihal hayata küsmekte haksız değillerdi. Fakat asıl konu hepsinden önemli. BERKAN MAHLIÇLI MAKINE MÜHENDISI TBMM’ye, 16 Haziran 1923’te, bir partinin kuruluşu için başvuruldu. Bu, Meclis’e gelen ilk parti başvurusuydu. Türkiye’nin ilk partisi kurulmak üzereydi. Fakat başvuru dilekçesi okundukça işin rengi değişti. Henüz cumhuriyeti ilan etmemiş Türkiye için değil, dünya siyaseti için bile son derece uç bir parti kurulmak isteniyordu. Daha sınıfsal yapısı oluşmamış, neredeyse hiç sınıf çatışmasına sahne olmamış Anadolu için akıl almaz bir olaydı. Tepkiler yükseldi. Parti başvurusu, tartışılmadan reddedildi. ‘Asım Us’un önerisi Başvuru dilekçesinde partinin adı “Kadınlar Halk Fırkası” idi. Başvuruyu yapan, ünlü gazeteci, yazar, kadın hakları savunucusu Nezihe Muhiddin’di. İzin verilseydi, ilk siyasi partimiz, bir kadın partisi olacaktı. Olmadı. Vazgeçmedi Nezihe Hanım. Şükufe Nihal gibi kadınların da desteğini alarak Türk Kadınlar Birliği’ni kurdu. Birlik 1935’te Uluslararası Kadın Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasını sağladı. Üstelik kongre, ilk kez devlet desteğinde yapılacaktı. Bu büyük onur Türkiye’nin oldu. Kongrenin nerede yapılacağı tartışılırken Kurun gazetesi yazarı Asım Us, Yıldız Sarayı’nı önerdi. Burası son padişahın sarayıydı. Türk milleti kadınerkek cephede çarpışırken Osmanlı Şeriye Vekâleti, hiç iş yokmuş gibi, bu saraya çöreklenerek kadınların nasıl kapanması gerektiğini aylarca tartışmıştı. İşte bu nedenle Yıldız Sarayı kongre yeri olarak seçildi. Türk kadını, padişaha, padişahın emriyle toplanan bu komisyona, hareme, kadın düşmanlığına karşı görkemli bir zafer kazanıyordu. Asım Us’a tebrik yağdı. Asım Us takma adıyla Kurun gazetesinde sıklıkla yazan kişinin Atatürk olduğunu çok az kişi biliyordu. O dönem Yunanistan’da çıkan Akropolis gazetesi şöyle diyordu: “On beş yıl önce kime söylesen bütün kalbi ile gülmekten katılırdı. Türk kadını, harem hayatının mahpus, esrarengiz hanımı, bugün dünyanın feministlik tacını tutuyor!” Sonra ne oldu? Türk Kadınlar Birliği dağıtıldı. Kadınlar savaşmaktan vazgeçti. Nezihe Muhiddin, öldüğünde akıl hastanesindeydi. Şükufe Nihal, hayata veda ettiğinde etrafında sesini hatırlayan kimse yoktu. Çünkü yıllarca hiç konuşmamıştı. Üzücü haklılık Şimdi İstanbul Sözleşmesi feshedildi. Ne tuhaf değil mi? Galiba Nezihe Muhiddin aklını yitirmekte, Şükufe Nihal hayata küsmekte haksız değillerdi. Fakat asıl konu hepsinden önemli. TBMM kararı, bir kişinin kararıyla aşıldı. Rubicon geçildi. 3JHFYN(ZRFQî^FEîSIF Susuz Yaz Zeliş Tütün Zamanı1 AUyyuByüaymüarmken Makedonya 1900 Değişik Gözle Bütün Şiirleri 1 ??ei???°IâJ×??????°?u° ğ??Å°?â?äi°e°??e?ue?~nJ°?â×?°i?â?Iä?Ùeye?e?Ùäcei×ÅeUI??°câ? UnJ°?âÙâUT?UnJ°?Ù°×ÙäcäU?°UCâi°Uâ?i°ÅeUieI?äÒnIä?jyJ°?iâ NJs°U°?nUi?c??äUe?ä?ä?eÅeUeJs°U°?nUi?II?UJ°Iey?ä?ä?iäUe?ÙU°Jâ ?äÙä?iä?e?ÒnI?????Ù?UÙ?UJ°Iey?ä?ä?°yIäUI??°câ?â?uäÙ°IµUiâI Ùäy?°?â?äU°iâ?nUT ?UnJ°?×?°Iâ??°UeeeJe?e?CäUÒäIiäUe?eÙeiäCä?eUJäI?ä×säIÒnI?n?? °?Ùâ?i°?J°Jâ?ÅeUÙä?Uä?äâ?âI?????nUT ğ??Å°?â?äi°e°??e?ue?~nJ°?â×o??âiyn?U°×?ä?eI°s°câ?äIniäIye?n? ÙäcäUe?°?â?°?n?äiI???i?Å°yIâyâ?i°×nI?Ui°Uâ?i°Å?i????nUTTT 40 kitaptan oluşan “Bütün Yazıları” dizisinin ilk 5 kitabı Laiklik Ruhuna Fatiha 6. Baskı, 344 syf. Haram Düzeni 12. Baskı 232 syf. Ata’m İzindeyiz 15. Baskı 326 syf. Hukuk Devlet Aşiret 11. Baskı 344 syf. Sevr mi Lozan mı? 5. Baskı 384 syf. ‘Başarılı’ ve ‘değerli’ Bir yapıt, yazının kuramsallığında, dilde, kurguda, serimde, sonuçta ve sürükleyici anlatıda başarılı olamaz mı? Evet, olabilir. Ama her başarılı eser değerli midir? Buna evet demek o kadar kolay görünmüyor. MUCIZE ÖZÜNAL Yazanın dünyanın halini göstermekteki amacı, daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna ilişkin inancıdır. Bunu yaratıcılığını, düş gücünü, duyularını, duygularını, bilgisini, değerlerini işe koşarak yapmaktadır. Temel sorun ve koşul onun özgür olup olmamasındadır. Ne yazık ki bu alan artık iyiden iyiye daralmıştır. Oysa sanatçı olup bitene kayıtsız, onay veren değil, karşı olandır. Yeni liberal düzende ise insan da sermayedir. Yeraltı kaynakları yerüstü kaynakları ve insan kaynakları... Kişinin her eylemi, edimi bir tutum, her tutum politik bir tavırdır. Her politik tavır kendi diliyle, söylemiyle gelir. Düzenin kültürel ayağı da bunlarla inşa edilir. Yeni liberal düzen bir kurgudur. Bize seçeneksiz bir dünya dayatmak, buna boyun eğdirmek çabasındadır. Eleştiri boynunda tasma ile gezdirilmek istendiği için yok olmuştur gündelik hayata kapı açan sayfalardan. Yayıncının kültürel, kurumsal niteliği kabul görmez. Kitap meta, yayınevi şirkettir. Yeni liberal kültürün işi hakikati tersine çevirmek, gerçeği illüzyonla değiştirmektir. Saldırısı insana, bilime ve sanatadır. Durum düzenin çığırtkanlığını üstlenmiş, ideolojik zeminde kurumsallaşmış yapılarla örtüşmektedir. Yeterli mi? Talimatlı yazarlar bu dünya halinde doğar. Talimatlı yazarların yazınında yazarın insan olarak toplumla ilişkisi kesilmektedir. Güncel yaşama iliştirilen “Kendine iyi bak” mottosunun gizli gönderisi “Ötekini, insanları, toplumu boş ver” olmalıdır. Konformizme gırtlağına kadar batmışlar, bedenlerine hapsedilmiş, ürkek, tedirgin ve korkaktırlar. İnsan doğasıyla çatışkının içinde nihilizme yahut fanatizme yuvarlanmaktır yazgıları. Görme, gösterme, gölgele! Talimata uy, model ol, hit ol, kült ol. Ol ki yıldız olasın! Oysa o sahte uzamda nice kuyrukluyıldızlar kuyruklu yalan oldu gitti. Gerçekten ve gerçeklikten kopan, sanattan, yazından ve giderek yaşamdan kopmaz mı? Bütün bunlara karşın bir yapıt, yazının kuramsallığında, dilde, kurguda, serimde, sonuçta ve sürükleyici anlatıda başarılı olamaz mı? Evet, olabilir. Ama her başarılı eser değerli midir? Buna evet demek o kadar kolay görünmüyor. Satış şansına, okur üzerindeki etkisine göre yapıta değer yüklemek, moda akımlara göre değer biçmek, yapıtı değerlendirmek yani benzerleri arasındaki yerini belirlemek midir? Öte yandan çağın değişen koşullarında, insanı yeni bir biçimde oraya koyan yapıtların “yeniliği” başarısı, yapıtın kendi alanında özel yerini, değerini ortaya koymaya yeter mi? Anlamı aramak İonna Kuçuradi, “Böyle bir yapıtın yaratılmasının insan için, dünyamız için anlamı nedir” diye soruyor bu noktada. Bizce de anlamsız sanat, formdan ibaret olacaktır. Edebiyatın işi de bir anlam yaratmaktır. Dünyanın hali pürmelalinde gölgelenen, gözden kaçırılan, perdelenen, yok edilmek istenen anlamı yeniden yaratmak. Dil oyunlarıyla değil, söz güzellemesiyle, dil gücüyle, etik, estetik bilgiyle... Hem başarılı hem de değerli yapıtlarla. İnsana, topluma ve de umuda dair bir anlam... Sanırım buna en çok “Bulanık Kafalarla” labirentte yitip gitmişlerin gereksinimi var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle