03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 12 ŞUBAT 2021 CUMA [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Beyza Buldağ’a açık mektup AYŞE KULIN Sevgili Beyza, Seni hiç tanımıyordum. BÜ için sosyal dayanışma köşeni açtığında dahi adına dikkat etmemişim. BÜ öğrencilerine destek vermek için başlattığın iletiyi tıkladığım halde, her zamanki beceriksizliğimle göndermeyi becerememişim. Öğrencilerin tartaklandığı, tekmelendiği ve tutuklandığı polis baskınından sonra, tutuklananlar arasında olduğun için öğrendim adını, gazetelerde çıkınca da fotoğrafından çok güzel bir kız olduğunu gördüm. Yüreğinin de aydınlık ve güleç yüzünden geri kalmadığını artık hepimiz biliyoruz. Sevgili Beyza, sen hayatının baharında bir çiçeksin, ben seksen yaşındayım. Büyükannelerinin kuşağına ait bir dinozor olarak sana söylemek istediğim birkaç şey var. Öncelikle, delikanlı yaşının hakkını verdiğin için seni kutluyorum. Ben de altmış bir yıl önce tıpkı Sevgili Beyza, dünyadaki tüm insanlar bir gün hak, hukuk ve adaletin tecelli ettiği, özgür ve onurlu yaşama kavuşacaklar. Bunu böyle bil, ayağına takılacak taşlar için boşuna kendini üzme. senin ve akranların gibi hukukun ayaklar altına alınmasına karşı çıkmış, irticanın hortlama ihtimalini ta o günlerde görerek eylemlere katılmıştım. Onur ve özgürlük Çünkü daha yıllar öncesinde, Ankara’da bir yaz günü, ondört yaşlarında bir ortaokul öğrencisiyken, bir kız arkadaşımla Kızılay’dan Ulus’a giden otobüse binmiştik. Üzerimizde kısa kollu basma elbiselerimiz vardı. Sakallı bir adam her ikimizin de kollarına yapışıp, “Çok yakında böyle kısa kollu giysilerle ortada dolaşamayacaksınız küçük or.... lar” demişti. Ben akşam bu olayı dudaklarım titreyerek babama anlattığım da, babam bana dedi ki: “Bak kızım, su akar, yolunu bulur ve mutlaka denize ulaşır! Yolunun üzerinde kayalar varsa, kayaları deler, delemez ise kayanın etrafından dolaşır, olmadı yer altı suyu olarak devam eder bir süre ama sonunda mutlaka denize ulaşır. Kişisel onur ve özgürlük bir insanın olmazsa olmazıdır. Varması şart olan denizidir. Senin de aydınlığa giden yolunun üzerine pürüzler, engeller, kayalar çıkabilir, onları sabırla bertaraf ederek yoluna devam edeceksin. Senin denizin, Atatürk ilkelerine göre işleyen devlettir. Önüne çıkan pürüzleri ayıklayarak, doğru olanı bilmeyenlere sabırla doğruyu anlatarak yoluna devam et ve pes etme çünkü sonuç değişmez. Dünyadaki tüm insanlar bir gün hak, hukuk ve adaletin tecelli ettiği, özgür ve onurlu yaşama kavuşacaklar. Bunu böyle bil, ayağına takılacak taşlar için boşuna kendini üzme.” Şimdi ben de sana diyorum ki Beyza sakın üzülme! İnsanın özgürlüğü ve onuru, olmazsa olmazıdır. Su akar, yolunu bulur! Pes etmek yok Bir de itirafım var; mesajın geldiğinde eğer o anda tencereyi karıştırdığım tahta kaşığı, yemeği yakmayı göze alıp bırakaydım, belki doğru tıklamayı becerecek, ben de bu ülkenin bir yazarı olarak, açtığın dayanışma grubunun içinde olacaktım. Beceriksizliğim ki, benim hatam, şimdi hatamın etrafında dolanıp listeye ulaşmak için çabalıyorum, gördüğün gibi. Pes etmiyorum. Kalbi, haksızlıklar, hukuksuzluklarla sınanmakta olan tüm gençler için sevgi ve endişeyle çarpan yaşlı yazardan, aydınlık bir gelecek umuduyla. BIR SANAT KURUMU VARDI... KEMAL ATEŞ Kızılay’da bazı yerlerden geçerken içim cız eder. Eskiden azdı, şimdi daha da çoğaldı, hem de bir sürü sokağında, caddesinde bu duyguyu yaşıyorum. Nice anılarla dolu bazı mekânlar silinip gitti yazık ki... Anılarımız vardı. Burnumuzun direği nasıl sızlamasın? Kızılay’da, Sakarya Caddesi’ndeki Bilgi Kitabevi böyle yerlerdendi. Yanındaki balıkçıların sıtma görmemiş, adeta havayı parçalayan, hani denizin altından bağırsalar duyacağınız gür sesleri arasında girerdik Bilgi Kitabevi’ne. Patron Tevfik Küflü karşıda, her zamanki köşesinde olurdu. Sanatın değeri Sonra Kızılay’ın en işlek yerinde Galeri Kültür’ün yanında Piknik Lokantası vardı, birasıyla ünlü... Buraya gelince içim iki kez cız eder. Çünkü Piknik’in yanında bir de Sanat Sevenler Derneği Sanat Kurumu’nun Kültür Bakanlığı’yla hâlâ sürüp giden bir davası var. Bu dava beklenmeden belediyeler yardım elini uzatmalı bu yetmiş yıllık kuruma. vardı, yani Sanat Kurumu... Arada yazıyorum bu derneği. Kira parasını ödeyemediği için buranın nasıl sokağa atıldığını gözlerimle gördüm. Ayrıca günlüğüme de yazmışım, yeniden okudum. Yıl 1986... Akşam her zamanki gibi derneğe gelen üyeler, kapının önüne sökülüp atılmakta olan eşyayla, elleri kerpetenli, tornavidalı, keserli, kazmalı işçilerle karşılaşınca şaşırıp kalmışlardı. O güzelim çiniler ve daha neler neler parça parça edilmişlerdi... “Sanatın değeri yok bu ülkede!” diye üyelerin çaresizlik içinde nasıl haykırdıklarını Küskün Fotoğraflar’da da yazmıştım. O eşyayla birlikte Kızılay’ın göbeğinde sanat sokağa atılmıştı. O eşyayla birlikte sanatçılar da sokağa atılmıştı. Bir daha giremeyeceklerdi buraya? Kimler mi? Fazıl Say örneğin, babası Ahmet Say ile birlikte gelir, derneğin piyanosunda çalışırdı. Küçüktü daha, bu denli ünleneceğini bilemezdik, yoksa biraz daha incelerdim o çocuğu. Mansur Bey’e çağrı Kimler mi? Cemal Süreya, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Mahmut Makal, Ahmet Telli, Zahit Büyükişleyen, Zafer Gençaydın... Kimler mi? Henüz öldürülmemişlerdi... Behçet Aysan, Metin Altıok, Uğur Kaynar... Kimler mi? İstanbul’dan gelenler de olurdu... Edip Cansever, Metin Eloğlu, Demirtaş Ceyhun, Aziz Nesin... Konuşmacı olarak gelenler ise Tarık Buğra’dan Suut Kemal Yetkin’e, Bedrettin Cömert’ten Sevda Şener’e, saymakla bitmez... Ve Eşref Üren... Her akşam gelirdi, Ankara’da yaşıyordu, kimsesizdi... Nereye giderdi bu adamcağız? İçime dert olmuştu... Dağ gibi eşya yığınının önünde kalakalmıştı, ressam hanımlar onun duymayan kulağına bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı. Belediyeye Düşen... Böyle savrulmaya başladı Sanat Kurumu... Sonra Gençlik Parkı’ndan yer verildi, derken sanatın içine tüküren bir adam başına bela oldu Ankara’nın, ordan da attılar. Sanat Kurumu’nun Kültür Bakanlığı’yla hâlâ sürüp giden bir davası var. Bu dava beklenmeden belediyeler yardım elini uzatmalı bu yetmiş yıllık kuruma. Mansur Bey, Ankara bir kültürel çoraklığın içine doğru yuvarlanıp gidiyor, bu kurumları yaşatmak sizlere düşüyor. İktidarın gülünç vaatleri! İktidarı kaybettiğini gören Erdoğan/AKP yönetimi iyice panikledi... Hatalarını pekiştiriyor ve bu hatalara ilişkin aşırı ve temelsiz söylemleri tekrarlıyor: Bırakın imal edilmeyi, bir türlü projesi bile ortada olmayan “Milli Uçak” vaadi... Dışardan ithal fotoğraflarla kamuoyuna takdim edilen ama imalatı için henüz hiçbir ciddi adımının atılmadığı “Milli Otomobil” vaadi... Katar’a verilen Tank Paleti Fabrikası dolayısıyla yeniden gündeme gelen ama motor sorunu çözülemediği için bir türlü gerçekleştirilemeyen “Milli Tank” vaadi... Gibi vaatleri andıran bir söylemle: “Aya Gidiyoruz” masalı, pardon, vaadi ileri sürüldü. HHH ABD’de, Elon Musk’ın “Aya turistik seyahat” projesini tartıştığı bugünlerde Türkiye’nin “Aya Gidiyoruz” masalı ancak dudaklarda alaycı tebessümler yarattı. Bu tepkiyi herkesten önce tahmin eden ve herkesten iyi gören iktidar, bu masalla, pardon vaatle birlikte bir başka “Masal haline gelmiş vaadi” daha piyasaya sürdü: “Yeni Anayasa!” Oysa Meclis’te “Yeni Anayasa” yapacak sandalye sayısına sahip değil. Yani bu söylem, altı tamamen boş bir öneri. HHH Ama altı boş da olsa, hemen bu önerinin içini doldurmaya başladılar: Muhalefetin “Güçlendirilmiş Parlamenter Rejim” önerisine karşılık, “Güçlendirilmiş Başkanlık Rejimi”! YANİ TÜRKÇESİ: Bürokrasiye el koyduk; yetmedi... Milli Eğitim’e el koyduk; yetmedi... Diyanet’e el koyduk; yetmedi... Yargıya el koyduk; yetmedi... TSK’ye el koyduk; yetmedi... Üniversitelere el koyduk; yetmedi... Medyaya el koyduk; yetmedi... Anayasayı değiştirdik, Parlamenter Rejimi sonlandırdık, “Şahsım Rejimini” kurduk; yetmedi... Ekonomiye el koyduk; yetmedi... “Bu kardeşinize yetki verin, bütün sorunları çözelim” dedik; beceremedik... ŞİMDİ DAHA ÇOK YETKİ İSTİYORUZ! HHH Geçersiz oyları sayarak kurdukları ucube “Şahsım Rejimi” her konuda duvara tosladığı için: Zaten Meclis’teki sandalye sayılarının yetmeyeceği bu yeni anayasa değişikliği önerisinin toplumda da karşılığı kalmamıştı. Öyle anlaşılıyor ki bu adımın arkasındaki beklentilerden biri de laiklik çizgisindeki ayrışmayı derinleştirerek yeniden bir gerginlik yaratmak ve böylece bazı seçmenleri yeniden kazanmak: Ama unutulmaması gereken husus, toplumun artık gerginlik stratejisinden de bıkmış olması! HHH Erdoğan/AKP/MHP iktidarının trajik çöküş sürecinde duyulan son “Aya Gitmek” ve “Yeni Anayasa Yapmak” vaatleri bu çöküşü yavaşlatmak veya durdurmak yerine, içleri ve altları boş olduğu için hızlandırıyor! Kupa Kupa MEHMET EMİN ELMACI KURTULUŞUN LİDERİ ve GAZETECİSİ MUSTAFA KEMAL ATATTÜRK ve YUNUS NADİ Orhan Veli Kupa Cumhuriyet CinCAinliAvleiAtı Çözümlü Alfabe, okumaya yeni başlayan çocuklar için alıştırmalı bir kelime oyunu... Çarkları çevirerek sırasıyla harfleri, heceleri ve kelimeleri öğrenen çocuklar, daha sonra cümle kurmayı ve hikayeler oluşturmayı öğrenirler. Çözümlü alfabe kendi kutusu içinde, kullanım kılavuzu ile birlikte gönderiliyor. Renkli küplere basılı kelimelerden oluşan Oyunlu Okuma, eğlenerek öğrenmek için özel ahşap kutusunda gönderilmektedir. Renkli küplerde, sağlığa zararlı olmayan özel boyalar kullanılmıştır. Cin Ali tombalasıyla kelimeleri toplayın, kartları tamamlayın! Okumayı eğlenceye çeviren tombala oyunu, özel kutusunda 9 adet kelime kartı ve 7 perforeli kart ile gönderilmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle