23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 15 12 ŞUBAT 2021 CUMA Uyarlama, nereye kadar ve kime uyar? G.Kore uyarlaması filmimiz seçkiye giremedi BU YIL OSCAR’DA YOKUZ! Oscar adaylıklarına Türkiye’nin adayı olarak gönderilen “7. Koğuştaki Mucize” 93 ülkenin yarıştığı listeye giremedi. G.Kore uyarlaması olan film, oyunculukları ve umut veren senaryosuyla dönemin en çok gişe yapan filmi olmuştu. Ama en iyi gişe yapan film, en iyi film demek olmuyor. Özgün ve yaratıcılık içermeyen öyküsüyle 7. Koğuştaki Mucize, ne yazık ki elendi. Türkiye, bir kez daha kopya işlerle yarışa girmenin bedelini ödedi. Önceki gün açıklanan ve 93 ülkeden kalan on beş film ise şöyle: n Druk (Danimarka) n Better Days (Hong Kong) n Charlatan (Çekya) n Collective (Romanya) n Dear Comrades! (Rusya) n Hope (Norveç) n I’m No Longer Here (Meksika) n La Llorona (Guatemala) n The Man Who Sold His Skin (Tunus) n The Mole Agent (Şili) n Night of the Kings (Fildişi Sahilleri) n Quo Vadis, Aida? (Bosna Hersek) n A Sun (Tayvan) n Sun Children (İran) n Deux (Fransa) Bunların içinde Çekya’nın Şarlatan’ının şanşı yüksek gözüküyor. l Kültür Servisi SAVAŞ VE INSAN Sinemaya hep ilham verdi Charlatan, yani Türkçesiyle Şarlatan, 2020 yapımı sıra dışı bir film ve uluslararası ödüller dalında çok iddialı. Karşımızda taKONUK YAZAR EMEL SEÇEN bağlamda hem Stalin hem Nazi Almanyası ve savaşın insan manzaralarını da veriyor. Şarlatan, ya da Şifacı’nın hizmeti, Jan Mikolasek’in kirih ve sinema meraklılarının şiliği kadar sıra dışı. Çünkü izlemesi gereken bir film var. Polon insanların hastalıklarını cam bir şiyalı sinemacı Agnieszka Holland’ın şedeki idrarlarından adeta fal bayönettiği film, Dünya prömiyerikar gibi teşhis ediyor, üstüne bani Berlin Film Festivali’nde yaptı. şarılı da oluyor. Böylece ünü o ka“Charlatan”ı geçen yıl, Suç ve Ceza dar yayılıyor ki iyileştirmediği yok. Film Festivali’nde izleme olanağı bul Bu şöhret, devletin en üst kademeleduğumuzda yolunun açık olduğu bel rine kadar uzanıyor; komünist rejili olmuştu. Nitekim Oscar yolunda min dikkatini de farklı bir şekilde çeilk 15 arasında yerini aldı. kiyor. Şarlatan, bu sıra dışı özelliKendisinin özellikle doktor olma ğini küçükken kız kardeşinin kangdığını vurgulayan Çek şifacı ve otacı ren olan bacağını kurtardığında fark Jan Mikolasek’in bir portresi var kar etmiştir. Doğadaki tüm habitatı o kaşımızda. Ancak filmi izlerken, insan dar iyi çözümlemiştir ki kardeşilara bu kadar yardımcı olmaya çalı ni kurtardığı gibi tüm insanlığı kurşan biri, nasıl olur da yeri geldiğinde tarmaya soyunur. Kendisinden, esbu kadar sadist ve bencil olabiliyor, kilerin deyimi ile el aldığı köylü kasorusunu sorduruyor. dından ise inanmadığı ve sığınmaFilm sadece Çekya değil, Slovakya, sı gerektiği Tanrı öğesini alır. Kenİrlanda ve her eserde kendi kimliği di içindeki mucizeleri bilir, ellerinin vurgusunu, sanatı nakış gibi iş ne bakar, günahkâr olduğu zamanlar leyen, insana dair en keskin çizgile için Tanrı’ya diz çöker. Çünkü o, Hz. ri veren Polonya ortak yapımı olması İsa’nın “İnan, inancın seni şifalandıile de farklılaşıyor. Film, tarihi ve ya rır” felsefesini yaşamına katık etmişşanmışlıkları ustalıkla anlatıyor. Bu tir. Sıra dışı yaşamhikâyesinde ve canavarlaşan ruhunun nesi ile açılması, sonrasındaki dehlizleri arasında sığındığı yer tamamen şifadır. Belki de ruhu şifa dağıPolonyalı sinemacı Agnieszka değişimi ve dönüşümleri ile İkinci Dünya Savaşı’nda işgalci kuvvetlerin var oldukları ve sonrasında ortıkça, şifalanmaktadır! Film bir gerçek kişilik incelemeHolland’ın yönettiği “Charlatan” Dünya prömiyerini Berlin tada olanların durumu açısından da güzel saptamaları var. 1942 tarihinde, Moravia ile Bosi, doğaya ve insaFilm Festivali’nde hemya Valisi Reinhard na dair ipuçlarını sunarken kendi aşk yaptı. Heydrich’in Çek partizanlarca düzenlenen suikastama sıra dışı bir sevgita öldürülmesine tepki neyi de sunmakta. ticesinde, Prag dışında küçük Film, Çek Jan Mikolasek’in bir köye (Lidice) bile göz diken sırat köprüsünde geçen yaşamından Nazilerin işlenişi detaylarda karşımıkesitlerle karşımızda. Savaş, önce za çıkmakta. O tarihlerde, Lidice, hasi ve sonrası, gücü devredenler, deği ritadan silinmek istenmiş ve bugün şenler ve yaşam vermeye çalışanlar. orada, o katledilen insanların dev Filmin bir devrimcinin ölümü sah heykelleri yer almaktadır. ALTYAZI’NIN ŞUBAT SAYISI YAYIMLANDI Altyazı Sinema Dergisi, şubat sayısında sinemanın hafızayla ilişkisine odaklanıyor. On iki inceleme yazısından oluşan dosya kapsamında Altyazı yazarları, sinema tarihinin farklı dönemlerinden seçtikleri filmleri hatırlama, unutma, nostalji, travma, geçmişle yüzleşme gibi kavramlar çerçevesinde değerlendiriyor. Altyazı’nın 204. sayısının kapağında, başrollerini Jim Carrey ve Kate Winslet’in paylaştığı “Sil Baştan”dan (Eternal Sunshine of the Spotless Mind, 2004) bir kare var. 2000’li yılların aşk acısı ve hafıza denilince akla ilk gelen filmlerinden biri olan Michel Gondry imzalı yapımı Erman Ata Uncu inceliyor. Sıla’dan Sevgililer Günü konseri Yerli pop müziğinin önemli isimlerinden Sıla, 14 Şubat Sevgililer Günü’ne özel hazırladığı repertuvarı ile PSM Online’da dinleyiciyle buluşacak. Sıla’nın “online. zorlupsm.com” adresinden ücretsiz vereceği konser saat 21.00’de başlayacak. Konser 45 dakika sürecek. Yazarlar Sendikası’ndan Boğaziçi için imza çağrısı Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) tarafından bir açıklama yayımlanarak “Boğaziçi Üniversitesi’nin rektörünü seçim yoluyla belirlemesine izin verilmeli, siyasi katılım, düşünce ve ifade özgürlüğü, bilim ve sanat üzerindeki baskı son bulmalıdır” denildi. Açıklamada, TYS üyesi olan ya da olmayan bütün yazarlar, şairler, gazeteci ve sanatçılar, üniversitelerin özerkliğini, bilim ve sanatın özgürlüğünü, insan haklarını savunmak üzere imza vermeye çağrıldı. İmzaların 19 Şubat’a kadar tysimza@gmail.com adresine gönderilebileceği belirtildi. TYS’nin açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Atanmış rektör istifa etmediği gibi ‘Kimse devletin gücünü sınamasın’ denilerek bir güç gösterisi yapıldı, öğrenciler şiddet, gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kaldı. Üniversiteye polisin girmesi, okul çevresindeki binalara keskin nişancılar yerleştirilmesi, direnenlerin ‘terörist’, LGBTİ+ öğrencilerin ‘sapkın’ ve Ayşe Buğra gibi bir akademisyenin ‘provokatör’ ilan edilmesi kabul edilemez. Mafya babasından ilahiyat fakültesi dekanına, İçişleri Bakanı’ndan karakol polisine kadar elinde bir güç olduğunu düşünen herkes öğrencileri ve muhalif kesimi fütursuzca tehdit etti. Devletin bilimi, sanatı, muhalif ve entelektüel refleksleri düşmanlaştırması, her türlü muhalif düşünceye karşı adeta düşük yoğunluklu bir savaş sürdürmesi Türkiye’nin itibarı, demokratik değerleri ve geleceği adına kaygı vericidir. Tutuklanan ve ev hapsi verilen öğrenciler derhal serbest bırakılmalı, kendilerinden ve ailelerinden özür dilenmeli ve mağduriyetleri giderilmelidir.” ARTER’DEN Karayel’den üç kitap Ali Turgay Karayel, 12 yıl kadar önce, öğretmen olduğu İnebolu’da, Sinop’ta, Kastamonu’da konuşma yapmak üzere beni davet etmişti. Atatürk’ün şapka devrimini açıklamak amacıyla ziyaret gittiği yerlere gidilmez mi... İlk gün, İnebolu’da ilçenin değişik okullarından gelen öğrencilere yönelik “Kitap okumanın yararları” konusundaki konuşmayı, öğleden sonra da genişleterek yetişkinlere sunmuştum. Ertesi gün öğleden önce Sinop’ta, öğleden sonra Kastamonu’da da etkinliği sürdürmüştüm. İnsanımıza aydınlığın yolunu açmaya görün, öğrencisi öğretmeni, konuya ilgi duyanıyla onlarca insan, İnebolu’da Türk Ocağı Salonu’nu, Sinop’la Kastamonu’da geniş alanları doldurmuştu. O gün, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller” yetiştirmeyi bilinçle kavrayan öğretmenleri karşımda bulunca, onların arasında mutlu günlerimden birini daha yaşamıştım. Karşılaşma O günden sonra yazma hazırlıkları içinde olduğunu sezinlediğim Karayel’le bağlantımız hep sürdü. Cumhuriyet’te, VarlıkÇağdaş Türk DiliÖğretmen DünyasıSözcüklerSincan İstasyonu dergilerinde yayımlanan denemelerini okudukça, bir gencin daha yazı dünyasında yerini alacağını düşünerek seviniyordum. Yazarlık tutkudur; yazma isteği duyanlar, nereden başlayacağını bilip direnirlerse zaman onları varmak istedikleri yere ulaştırır. Karşılaştırma (Bilgi Yayınları, Ankara 2019) adlı kitabında yer alan, nasılsa gözümden kaçan öykülerini okuyunca, onun o günlerden bugünlere uzun yolları arkasında bıraktığını anlıyorum. Öykü olaylarla değil, içeriğinin yanında, yazarının, yarattığı kendine özgü üslubuyla değer bulur. Karayel, abartıdan uzak, okurda durgun akışlı ırmakların sessizliğini çağrıştıran ironili üslubuyla yansıtıyor insan gerçeğini. Dünya yazınında bunu, ancak Çehov gibi anlatı geleneğini yenileştiren öykücüler yapmıştır. Öykü diye olay sıralayanlar çoğunluktadır, iyi bir yazar ise söylem yenililiğiyle kendini kanıtlar. Karayel, kitabında yer alan 24 öyküden en az 10’unda bu düzeye ulaşıyor. Su başında durmuşuz Karayel, Su Başında Durmuşuz (Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2020) deneme kitabına ad olarak, Nâzım Hikmet’in “Masalların Masalı” şiirinden bir dizeyi seçmiş. Bu seçimle deneme türünün bilgilenmeyorumlamakaynak gösterme gibi kurallarını göz önünde bulundurduğunu vurgulamış oluyor. Denemenin konu alanının ne denli geniş olduğu biliniyor. Her konunun işlendiği deneme bir yönüyle de okuru bilgiye boğmadan sorunları hayatın içine girerek irdelemeyi öngörür. Konu alanının ne denli geniş olduğu şundan da belli ki üzerinden yüzyıllar geçse de güncelliğini koruyan Montaigne, Denemeler adlı kitabının önsözünde “Eğer mümkün olsaydı karşınıza anadan doğma çıkardım. Kitapta size asla bir şey kanıtlama iddiam yoktur. Elimden geldiğince size ‘ben’i anlattım. Bana hak vermenizi ya da yargılarınızı da istemiyorum sizden” diyebiliyor. Karayel’in, “Her insanda insanlığın bütün halleri vardır” diyen Montaigne’i iyi kavradığı belli. Bir çiçek yolumu kesti Karayel, yaşadıklarını yansıtan Bir Çiçek Yolumu Kesti (Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2020) adlı anılarına ad olarak da Cemal Süreya’nın bir dizesini seçmiş. Yazar bu kitabında, deneme üslubuyla, belleğine kazınan gözlemlerini, izlenimlerini anlatıyor. Bu bağlamda içeriğiyle, üslubuyla, denemeleriyle anıları, neredeyse algının ürünü. Umarım Karayel, bundan böyle denemelerinin yanında, onu yazarlığının doruklarına ulaştıracağı izlenimi edindiğim öykülerine öncelik verir... ‘Ev Yapımı’ Bollywood dansları Istanbul Fringe, 1314 Şubat’ta saat 11.00’de Bollywood Dans Atölyesi düzenliyor. “Ev Yapımı Fringe” serisinin yeni etkinliği, Mihir Grover’in eğitmenliğinde, yapılacak. Atölyeye, tek biletle iki kişi katılmak mümkün. İki güne yayılacak atölyenin biletlerine tiyatrolar.com.tr adresinden ulaşılabiliyor. Bilet fiyatları ise 80 TL. SERGI KITABI Arter Koleksiyonu’ndan oluşturulan ve küratörlüğünü Kevser Güler’in üstlendiği “Gökcisimleri Üzerine” başlıklı grup sergisinin kitabı, Arter Yayınları aracılığıyla okurlarla buluştu. Arter Arka Plan başlıklı yayın dizisinin üçüncü kitabı olarak yayımlanan ve sergiyle aynı ismi taşıyan kitapta, serginin arka planındaki düşüncelerden ve küratör Kevser Güler’in sergiyi kurgulama sürecinden hareketle seçilen metinlerle bu yayın için üretilmiş yeni çalışmalar yer alıyor. “Gökcisimleri Üzerine” başlıklı kitap, Arter Kitabevi’nden satın alınabilir veya kitabevi@arter.org.tr eposta adresi üzerinden sipariş edilebilir. Salıcuma günleri arasında 11.0017.00 saatlerinde ücretsiz ziyaret edilebilen Arter Kütüphanesi’nde kitabın sayfaları karıştırılabilir. Bayburt’tan İstanbul’a ‘Maske/ Çağrışımlar’ Baksı Müzesi’nde sergilenen “Maske/Çağrışımlar”, Contemporary Istanbul Vakfı’nın işbirliği ile bu kez İstanbul’da sanatseverlerin ilgisine sunuluyor. Vakfın, Fişekhane’de bulunan ilk üretim ve sergi mekânı Cocoon’da, 11 Şubat 21 Nisan tarihleri arasında gezilebilecek sergide; 20 sanatçı ve tasarımcının maske yorumlamaları yer alıyor. Prof. Hüsamettin Koçan, Feride Çelik, Banu Çarmıklı ve Özlem Yalım’dan oluşan bir sanat kurulunun şekillendirdiği sergi, içinde bulunduğumuz bu kaotik ortamda, sanatçı ve tasarımcıların yorumlayan, çözümleyen, alternatifler sunan çalışmalarıyla pandeminin kuraklaştırdığı hayatlarımıza ışık ve enerji katmayı hedefliyor. İnsanlık beklenmedik bir anda uğradığı bu cüssesiz ama cüretkâr saldırı nedeniyle paniğe ve umutsuzluğa kapılırken, sanatçılar, dünyanın her tarafında korunmanın temel unsuru olarak gösterilen maskelerle barışmaya çalışıyor. Bu bağlamdan hareketle güncele yanıt ararken, insanın maskeyle olan kadim ilişkisini sorgulayan bir çeşitlilik oluşturuyorlar. l Kültür Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle