09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 7 EYLÜL 2020 PAZARTESİ HABER/YORUM Yunan armatörün Akhisar’da doğduğu ev için gelen teklifi reddetti 3 milyon Avro’ya satmadı Bodrum’un karanlık geleceği A ntikçağdaki adı Halikarnassos olan Bodrum, tarihin söylencelere değil, olgulara dayanarak yazılması gerektiğini savunan, bu nedenle Homeros’u eleştiren ve tarih biliminin kurucusu olarak bilinen Herodotos’un memleketidir. Türk edebiyatının en önemli isimlerinden birisi olan ve “Halikarnas Balıkçısı” takma adını da kullanan Cevat Şakir Kabaağaçlı da uzun yıllar Bodrum’da yaşamıştır. Bugün ne Herodotos’un Halikarnassos’u, ne de Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın Bodrum’u kalmıştır. Bodrum, turizm adı altında, büyük bir doğa katliamının ve yapılaşmanın yaşandığı, sıradanlıkların ve sığlıkların bir araya geldiği bir tımarhaneye dönüşmüştür. HHH “Cumhurbaşkanlığı” (Padişahlık), “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” (Çarpık Yapılaşma ve Beton Bakanlığı) ve “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı” (Vatan Toprağını Satma İdaresi Başkanlığı) adlı kurumların aldıkları kararlarla, Bodrum ve çevresinde, hazineye, ormana, devlete, kamuya ait olan araziler ve sit alanları, hızla imara ve yapılaşmaya açılmaktadır. AKP hükümetinin bu uygulamaları karşısında, CHP’li Bodrum Belediyesi de son derece edilgen kalmaktadır. Bu edilgenliğin bir nedeni yetkilerindeki sınırlar olsa da bir nedeni de AKP’den farklı bir bakış açısına sahip olmamasıdır. Beton fetişizmi CHP’li belediyenin de en büyük hastalıklarından birisi haline gelmiştir. Bodrum Belediyesi, AKP’nin yol açtığı söz konusu yapılaşmalara karşı kamuoyu kampanyaları başlatacağına, hukuksal süreçleri zorlayarak, ilgili hükümet kurumlarının aleyhinde davaların açılmasına öncülük edeceğine, Bodrum’u ve çevresini tamamıyla talancılara ve rantçılara terk etmiştir. Geçen yıl yeni bir belediye başkanının seçilmiş olması, bir an için umutların yeşermesine neden olmuşsa da kişilerin değişmesiyle düzenin değişmeyeceği, Bodrum örneğinde bir kere daha kanıtlanmıştır. HHH Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, 2019 yılının ağustos ayında Bodrum’u ziyaret etmiş, yüzlerce “kaçak yapının” yıkıldığını açıklamıştı. Oysa sorun sadece kaçak yapıların inşa edilmesi değil, aynı zamanda, yeşil alanların imara ve yapılaşmaya açılmasıdır. “İmar barışı” veya “imar affı” adı altında, kaçak yapıların kaçak olmaktan çıkarılmasına öncülük eden bir bakanlığın, böyle bir açıklama yapması zaten trajikomikti. Ancak bunun da ötesinde, aynı bakanlık, bu açıklamadan önce de bölgenin imara açılmasına ve yapılaşmasına öncülük etmişti, sonrasında da bu uygulamalara devam etti. Aynı tavrı “Cumhurbaşkanlığı” ve “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı” da sürdürdü. Örnek vermek gerekirse, “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Ağustos 2019 tarihinde imzaladığı bir kararnameyle, Bitez ile Ortakent arasında yer alan Aktur Sitesi’nin en yeşillik alanının, “C Mahallesi” ve “D Mahallesi” arasındaki çamlık bölgenin, imara ve yapılaşmaya açılması kesinleşti; yine “Cumhurbaşkanı” Erdoğan’ın 20 Ağustos 2020’de imzaladığı bir kararnameyle, Ortakent’in çevresindeki geniş araziler, imarlaşmaya ve yapılaşmaya terk edildi. Benzer uygulamalar, Bodrum’un başka bölgelerinde de gerçekleşti. Bölgede yaşayan vatandaşların açtığı davaların olumlu bir sonuç vermemesi durumunda, Bodrum’daki yapılaşma, doğal değerleri ve güzellikleri ortadan kaldıracaktır, Bodrum turizm açısından da değer kaybına uğrayacaktır. HHH Bodrum’da yaşananlar, Türkiye’deki çarpık yapılaşma sürecinin özeti gibidir. Sanayi, teknoloji, tarım ve hayvancılık alanlarında üretime dayalı bir ekonominin olmadığı Türkiye’de, vatan toprakları satılarak ve bu satılan topraklarda inşaatlar yapılarak gelir elde edilmeye çalışılmaktadır. Çarpık yapılaşmaya umut bağlamış bir ekonomik anlayışın kendisinin de çarpık olduğu açıktır. “Cumhurbaşkanlığı”, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” ve “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı”, adeta bir emlakarsa satış ofisi ve inşaat şirketi gibi çalışmaktadır. Kurtuluş Savaşı sürecinde, kanla bedel ödenerek kazanılan ve halka ait olan topraklar, yerli ve yabancı sermayeye birer birer satılmaktadır. Kamucu anlayış bertaraf edildiği için, devlet kendi kendisini ortadan kaldıran bir saatli bombaya dönüşmüştür. 7 EYLÜL 2020 SAYI: 34666 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 05:01 06:30 13:07 16:43 19:35 20:57 Ankara 04:49 06:15 12:52 16:27 19:18 20:39 İzmir 05:15 06:39 13:14 16:50 19:40 20:59 Manisa’nın Akhisar ilçesinde yaşayan 85 yaşındaki Mihriye Yalazı, Yunan armatör Aristotle Onassis’in doğduğu ev olarak bilinen tarihi evini, Onassis Vakfı’nın 3 milyon Avro’luk teklifine karşın satmadı. Dünyanın sayılı zenginlerinden biri olan ünlü Yunan armatör Aristotle Onassis’nin doğduğu ev, hikâyesiyle ünlü oldu. Manisa Akhisar’da yaşayan ve ticaret yapan Yunan armatör Onassis’in, Hashoca Mahallesi’nde bulunan koruma altındaki 3 katlı evi, 1972 yılında Akhisar’ın iş insanlarından Cemal Yalazı tarafından satın alındı. Yalazı, evi 4 çocuğunun annesi eşi Mihriye Hanım’ın üzerine yaptırdı. Eşi Cemal Yalazı’nın 2004 yılında ölümüyle Mihriye Yalazı evde yalnız yaşamaya devam etti. Dünyaca ünlü armatörün adına kurulan Onassis Vakfı’nın yöneticileri, bir süre önce Yunanistan İzmir Konsolosluğu yetkilileriyle evi görmeye geldi. Evi, vakıf adına satın almak istedi. Ancak Mihriye Yalazı, evi satmadı. ‘Teklife çok şaşırdık’ Tarihin izlerini taşıyan koruma altındaki 3 katlı eviyle ilgili hikâyeyi anlatan Mihriye Yalazı, “3 kızım, 1 oğlum var. Benim yaşadığım ev, herkesin bildiği Onassis’in doğduğu yer olan tarihi bina. Bizim burada çok güzel günlerimiz geçti. Bir gün Yunan armatör Onassis adına kurulan vakıf yöneticileri evi görmek istediler. Gelenler arasında vakıf yöneticilerinin yanı sıra Yunanistan Konsolosluğu’ndan yetkililer de varmış. Evi satın almak için 3 milyon Avro teklif ettiler. Bu para karşısında çok şaşırdık” diye konuştu. İki bayrak aynı sokakta Durumu aile arasında konuştuklarını anlatan Yalazı, bir Türk askerinin konuşmasıyla evi satmamaya karar verdikle Akhisar Hashoca Mahallesi’nde bulunan 3 katlı tarihi ev koruma altında. Yalazı rini söyledi. Yalazı, “O tarihlerde Akhisar’da Garnizon Komutanı olan Cüneyt Kavuncu ziyaretimize geldi. Vatan sevdalısı, Atatürkçü, milliyetçi bir Türk askeri olan Kavuncu, bu evi satmanın vatanı satmakla eşdeğer olduğunu, burada Yunanistan bayrağının dalgalanacağını, Akhisar Askerlik Şu besi’ndeki Türk bayrağı ile Yunan bayrağının aynı sokakta bulunmasının her Türkü yaralayacağını anlattı. Ben bu sözlerle burada Yunan bayrağının dalgalanmasını kabul edemeyeceğimi anladım. Eşim ile mutlu günler geçirdiğimiz bu evi Onassis Vakfı’na satmama kararı aldım” dedi. l DHA ABD’DEN 9 AYLIĞINA EDIRNE SINIRINA GELDI Miçotakis’in oğlu askerlik yapacak Yunanistan Başbakanı Kiryakos tılması bekleniyor. Oğul Miçota Miçotakis’in oğlu 22 kis, ABD’deki Bos yaşındaki Konstan ton Üniversitesi’ni tinos Miçotakis’in bitirerek iki ay ön Edirne sınırında yer ce Yunanistan’a alan Dedeağaç (Ev geri dönmüştü. ros) ilindeki top Miçotakis’in yük çu birliğinde askerlik yapacağı açık Babaoğul Miçotakis sek lisans eğitimine başlamadan önce 9 landı. Yunan basınında yer alan ay zorunlu askerlik görevini ta habere göre, Konstantinos’un mamlamak istediği belirtildi. önümüzdeki hafta birliğine ka l Haber Merkezi İdlib’de 1 şehit Milli Savunma Bakanlığı, Piya de Uzman Onba şı Serdar Aslan’ın Bahar Kalkanı Harekâtı’nda şehit olduğunu duyurdu. Cihatçı örgütlerin etkili olduğu İdlib’in Serdar Aslan Ariha bölgesinde dün öğle saatle rinde ateş açıldı. Yaralanan 2 asker helikopterle Hatay’a getirildi. As lan, yapılan tüm müdahalelere rağ men kurtarılamayarak şehit düştü. MSB’nin sitesinden şehit için tazi ye mesajı yayımlandı. l ANKARA BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Anlamsız, yararsız, boş söz” anlamında argo sözcük. 2/ Tanrıtanımaz... Meyveleri şekerle kaynatarak yapılan tatlı. 3/ Sarkaç... Sodyum elementinin simgesi. 4/ Kimi gemilerde baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan ek yapı öğesi. 5/ Saygıyla ağırlama... Kumar oynanan yere bırakılan para. 6/ “Eğlenecek bulaman / Gönlümdeki köşk olmasa” (Âşık Veysel)... Bir ilimiz. 7/ Okullarda kâğıt, mukavva, tahta gibi şeylerle yaptırılan çalışmalar... Bir zaman birimi. 8/ Küçük erkek kardeş... Türlü bitkilerin yaprak ve kabuklarıyla kokulandırılmış acımtırak bir içki. 9/ Bir çift oluşturan şeylerden her biri... Yassı ve büyük yemek tabağı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yapılan kötü bir davranış için özür dileme. 2/ Soyundan geli 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 İ SP ENÇ MA 1 2 SA İ L AK İ S 2 3 P İ MAKAR A 4 E LMABA Ş L 3 5 N AB L AMA 4 6 ÇAKAL LEK 5 7 KAŞALOT 8 M İ R ME T İ S 6 9 ASALAK SU 7 nen kimse... Necati Cumalı’nın 8 bir romanı. 3/ “Tüysüz şef 9 tali” de denen bir meyve. 4/ Bir kümes hayvanı... Ülkemiz sularında yaşayan ve “biz” de minareleri” (Cemal Süreya). 7/ denen mersinbalığı türü. 5/ Bir Yiyecek bulamayan, yoksul kim birine yakın adalar topluluğu... se... Samanla karışık tahıl. 8/ İlgi eki. 6/ Şiirleri şeriata aykırı Kendini beğenme, bencillik. 9/ bulunarak Halep’te derisi yüzü İzmir’in Menderes ilçesinde an lerek öldürülen ünlü tasavvuf tik bir kent... Eski Mısır’da güneş şairi... “Geceyse hemen tazeler tanrısı. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Doğu Akdeniz Konferansı 2 Doğu Akdeniz’de küresel güçlerin de dahil olduğu birincisi egemenlik, ikincisi de enerjipolitik mücadele var... Bu mücadelede Türkiye’ye rağmen bir çözüm olmaz ancak Türkiye’nin İhvancı anlayışla yürüttüğü dış politikayla da bir çözüm sağlanmaz. Diğer Doğu Akdeniz ülkeleri açısından şu gerçek ortada durmaktadır: Türkiye’yi devre dışı bırakarak Doğu Akdeniz gazını Kıbrıs ve Girit üzerinden borularla Avrupa’ya taşımak, hele de bugünkü enerji fiyatlarıyla ekonomik değil. Öte yandan Türkiye açısından da şu gerçek ortadadır: Esad “AKP’nin önerdiği 7 kişilik İhvan listesini” hükümetine monte etmediği için Suriye’yle, Sisi İhvancı Mursi’yi devirdiği için Mısır’la diplomatik ilişkileri kesen bir ülke, Doğu Akdeniz güç mücadelesinde yalnızdır. Bütünlüklü strateji ihtiyacı İşte Yunanistan da Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki bu yalnızlığını fırsata çevirerek Ege sorunu üzerinden atak yapmaktadır. Türkiye o nedenle Doğu Akdeniz ile Ege sorunu için bütünlüklü bir strateji üretmelidir. Kaldı ki hep belirttiğimiz gibi, SuriyeDoğu AkdenizLibya hattı da aslında tek cephedir ve o nedenle bütünlüklü strateji kritik ihtiyaçtır. Ankara’nın “Suriye’yi Rusya’yla, Libya’yı ABD ile ortak çalışarak, Doğu Akdeniz’i de kuvvet göstererek çözerim” yaklaşımı gerçekçi değildir ve sonuç alabilmekten uzaktır. Peki ne yapmalı? Erdoğan ve AB’nin mesajları Yaklaşık bir ay önce, 13 Ağustos’ta bu köşede, yine aynı başlıkla, “Doğu Akdeniz Konferansı” önermiştik. Silahların patlamadığı bir çözüm için bu şart. Silahların patladığı “çözüm” ise herkes için yıkımdır ve artık “o benden daha fazla yıkıma uğrar” kaba hesaplarının yapılamayacağı “büyük silahlar” çağındayız. Bu tip bir bölgesel yıkımın tek kazananı, silah tekelleri olan küresel güçler olur. O nedenle “Doğu Akdeniz Konferansı” toplayabilmek, bölgenin şu anda en büyük ihtiyacıdır. Nitekim bu yönde açıklamalar da gelmeye başladı. Erdoğan’ın kurmaylarına, “Güney Kıbrıs hariç herkesle aynı masaya oturabiliriz” dediği kamuoyuna yansıdı örneğin (3 Eylül 2020). Diğer yandan AB Konseyi Başkanı Charles Michel de “Doğu Akdeniz’de gerilimi düşürmek için çok taraflı konferans düzenlenmesi” önerisinde bulundu (4 Eylül 2020). Müttefik kazanma ihtiyacı Er geç bir “Doğu Akdeniz Konferansı” yapılacak. Üstelik bu konferans, kaçınılmaz olarak Doğu Akdeniz ülkeleri dışında ABD, Rusya ve AB’nin de masada bir şekilde bulunduğu bir konferans olacak. Dolayısıyla önemli olan, o konferansa Türkiye’nin nasıl oturacağıdır. Bugünkü gibi Doğu Akdeniz ülkeleri içinde neredeyse tek bir müttefiki olmayan Ankara’nın katılacağı bir “Doğu Akdeniz Konferansı”ndan, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına yönelik bir karar alabilmek güçtür. O nedenle Türkiye, er geç yapılacak olan bu konferansa hazırlık olarak, hızla müttefik kazanmaya yönelmelidir. Şam’la anlaşmak, meselenin anahtarıdır. Zira Şam’la anlaşan Ankara, Kahire’yle normalleşmeyi sağlar. Kaldı ki Esad, tüm olanlara rağmen, Türkiye ve Suriye’nin çıkarları için Ankara’yla anlaşmaya her zaman hazır olduğunu birkaç kez dile getirmişti. Öte yandan Mısır’ın eski Ankara büyükelçisi Abdurrahman Salahaddin’in KRT’de Tülin Daloğlu’na şu söyledikleri de Ankara ile Kahire arasında köprülerin hızla kurulabileceğine işaret etmektedir: “20 yıl boyunca Türkiye ve Yunanistan aralarındaki sorunları çözsünler diye bekledik. Ve bir 20 yıl daha beklemeye hazırdık, eğer ki Türkiye’nin Mısır’a karşı agresif davranışları olmasaydı” (1 Eylül 2020). AKP’nin medya operasyonu OdaTV neden 200 gündür kapalı? TELE1’e neden 5 gün ekran karartma cezası verildi? Cumhuriyet ve Sözcü yazarları ve muhabirleri neden sürekli davalık? Halk TV ve KRT’ye neden sık sık para cezası veriliyor? Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Müyesser Yıldız ve Hülya Kılınç neden hapiste? MİT’in deşifre edilmesiydi, Abdülhamit’e hakaretti, şuydu, buydu, geçiniz! Yolsuzluklar öğrenilmesin isteniyor, hangi yandaşa ne büyüklükte ihale verildiği haber olmasın isteniyor, 12 yaşındaki çocukların tarikatlarda taciz edildiği duyulmasın isteniyor… Kısacası halkın haber alma hakkı gasp ediliyor… O nedenle 9 Eylül’de, saat 09.00’da Çağlayan Adliyesi’nde ol; Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç’a destek ol, diyoruz…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle