09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 20 EYLÜL 2020 PAZAR YORUM/HABER * Ölen sağlıkçılar için ağıt (Karantina günlüğü6) Sevgili okurlarım, iktidar partisi AKP’nin stepnesi MHP Genel Başkanı Dev let Bahçeli, “Rezaletin, hıyane tin ve Türkiye husumetinin ka ra sayfası kapanmalıdır. Ar tık Türk Tabipleri Birliği’ne sa bır ve tahammül gösterilme si imkânsızdır!” diye buyurdu. Bu sözlere karşı ne söylenebilir. Düşündüm ve 26 Nisan 2020’de yazdığım *“Ölen Sağlıkçılar İçin Ağıt” başlıklı yazımı yeniden paylaşmak istedim. Tüm sağlıkçılara saygılarımla. Yanınızdayız “Sessizce öldünüz, bilerek öldü nüz, tıpkı herhangi bir savaşta kurşunlar yağarken oracıkta, hemen köşebaşında her şeyden habersiz salçalı ekmeğini yi yen bir çocuğu kurtarmak için kendi ölümünü hiç düşünme den koşup çocuğu kucaklayan bir nefer gibi öldünüz. Dün yanın daha adil, daha yaşanası bir yer olması için savaşan ların düşman tarafından kurşuna dizilerken ‘Yaşasın halkla rın kardeşliği!’ diye gür bir sesle haykıran militanlar gibi öldü nüz. Toprak sizi şefkatle bağrına bastı. Kimseler sizi zorlama dı, hayatın insana sunulmuş bir armağan olduğunu ilikleriniz de hissederken, Covid19 hastası bir genç kadının soluk al ması için soluk borusuna tüpü ustaca yerleştirdiniz ve bunu o kadar çok yaptınız ki virüsün sizin bedeninize yerleştiğini artık biliyordunuz. Kimselere hissettirmeden, en sevdikleri nizle vedalaşmaya başladınız. Koronadan sonra bir gökku şağının tüm dünyayı değiştireceğini, dünyanın tüm çocuk larının gökkuşağının altında dans ettiğini hayal ederek artık ölümü yaklaştığını hissettiğiniz bedeninizi usulca ölüme ya tırdınız. Öyle güçlüydünüz ki doktor arkadaşlarınıza ‘Ben gi diyorum, yeni bulduğunuz her şeyi benim bedenimde dene yebilirsiniz’ dediniz ve onlar gözyaşlarını tutarak size el sal ladılar. Güle güle can dostum. Geçenlerde bir resim gördüm, çizgi romanlarda ve film lerde dünyayı kurtaran gerçeküstü kahramanlar sıraya dizil miş üç mavi tulumlu hemşireyi eğilerek selamlıyorlardı. Er kek kadın ben de tüm hemşireleri minnetle selamlıyorum. Geçmişte ben film atölyesi yaparken öğrencilerimin arasın da bir yoğun bakım hemşiresi vardı ve kendi yaşamından yol çıkarak, kısa bir film yaptı; işten çıkıyor. Otobüse bini yor, evine geliyor, yorgun argın uyuyor, sonra bir diskote ğe gidip çılgınca dans ediyor. Buraya kadar ne var sıradan bir film diyeceksiniz ama bütün bunları yaparken altta bir ses onu izliyor, yoğun bakımdaki makinenin sesi. Bitmek bilmeyen, bittiğinde yoğun bakımdaki kişinin öldüğünü size anlatan bir ses. Şimdilerde yoğun bakımdaki hemşirelerin yaşamına neler eklendi hiç düşündünüz mü? Ölen yakınla rına camın arkasından el sallayanlar, yoğun bakımın hemen önünde ölümün soğuk elinin oğullarına, kızlarına, babaları na, analarına uzandığını hissedenlerin gözyaşlarını. Hemşirelik, tıpkı doktorluk gibi kutsal bir meslektir. Çün kü tüm sağlık çalışanları, antikçağdan beri binlerce dok torun, hemşirenin, eczacının yaptığı gibi Hipokrat Yemi ni ederler. Yemin şöyle biter: ‘Din, milliyet, cinsiyet ve par ti farklılıklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlük ve onurla yapacağı ma namusum ve şerefim üstüne yemin ederim.’ Bu yemin pek çok doktorun, pek çok sağlık hizmetlisinin adeta yüreğine kazınmıştır. İşte bu nedenden onlar ölümü hep yanı başlarında hissederler. Bu nedenden pek çoğu hayatı hepimizden daha çok sever. Çünkü hayat kurtarmak yaşamın en anlamlı anlarıdır. Bu nedenden savaşlarda has taneler, bakımevleri bombalanmaz. Cümlelerime sağlık gö revlilerine ağıt diye başladım ama bunu söylemek zorunda yım, bu kıyamet günlerinde en çok ölüm vakası olan kent Zonguldak’ta, vali şöyle dedi: ‘Sağlıkçılar kendilerine dik kat etmiyor bize yük oldular.’ Utançtan kendimi yitirdim. Sağlıkçılara polis evinde yer açmış, yemek vermiş. Ve hâlâ bu vali koltuğunda oturuyor. İçinde azıcık onur varsa, ba balarını koronadan yitiren o güzelim kız çocuklarından özür diler. Öyle mesajla filan değil, evlerine giderek, o çocukla rın ellerinden öperek! En çok sağlıkçılar ölüyor, ölecekler de çünkü evimize hapsolduk diye sürekli yakınanların, sokağa çıkma yasağı na rağmen sitenin bahçesinde komşularla rakı masası ku rup bunu da ‘Korona direnişi (!)’ diye paylaşan solcu am caların, ‘atın ölümü arpadan olsun, bize bir şey olmaz’ di yen gençlerin, maskesini çenesine sıyırıp sigara içenle rin, markalar yaşasın diye AVM’leri aybaşında açmayı dü şünenlerin, sağlıkçıların ölümlerini bile ‘elbette koronadan ölecekler bir meslek hastalığı bu’ diye niteleyen insanların yaşadığı bir ülkenin sağlıkçıları onlar. Gün gelir, bu korona belası biterse, ülkenin bütün sağlıkçılarına onur madalyaları verilmelidir. Hiç ihtiyaçları yoktur ama bizim onları onurlan dırmaya ihtiyacımız var. Yeniden insan olduğumuzu anım samaya ihtiyacımız var. Ben sadece onların ellerinden öpüyorum. Ve sessiz ce kendi kendime Cumartesi Anneleri’nin yiğit anası Berfo Ana’nın kulağıma fısıldadığı bir ağıtı yineliyorum: ‘Anan se ni kaybetti ama bekliyor.’ ” 20 EYLÜL 2020 SAYI: 34679 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 05:17 06:43 13:03 16:29 19:12 20:33 Ankara 05:03 06:27 12:47 16:14 18:57 20:15 İzmir 05:29 06:50 13:10 16:37 19:19 20:36 ABD, dünyanın en etkin deniz gücüdür. Bu gücü yalnızca savaş hacminde Çin’in ardından gelen, Hindistan’la yarışan donanmasından almaz. Küresel deniz ticaret yollarının yüzde 90’ından fazlasını denetim altında tutar: Basra Körfezi, Kızıldeniz, Akdeniz, HintÇin Denizi, okyanuslar... Ben bile şaşkınım: İlk baskısı 2008 yılında yayımlanan Destina* başlıklı bilimkurgu romanımdaki öngörülerim bire bir gerçekleşiyor! Doğu Akdeniz’de savaş öncesi ısınma hareketleri, “gelirim ha”, “vururum ha” türünden bir peşrev seyrediyoruz. ABD donanmasının büyük uçak gemilerinden Eisenhower sahada dolanıyor. Çevresinde altı adet nükleer muhrip var. Bunlara taarruz grubu deniyor. Bu grup, uzunca bir süredir Ortadoğu’da görevliydi. Geçen hafta ansızın, Akdeniz’de tur atmaya başlayıp Girit’in güneyinde pozisyon aldı. Kara, deniz ve hava savaşlarının ortak temelinde tahkim dediğimiz yığınak yatar. Tahkim ne kadar sağlam olursa, savaşta başarı oranı artar. ABD, Doğu Akdeniz’de çıkan petrolü, gazı elbette kimselere yedirmemeye çalışacaktır. Kendi belirlediği dilimlere paylaştıracaktır. Kara koyunum, Türkiyem İşte bu ahval ve şeraitte, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de durumu ve konumu nicedir diye bakacak olursak, tablo hiç de iç açıcı değil: Ülkemizin, Doğu Akdeniz jeopolitiğinin iki önemli aktör ya da faktörü diyebileceğimiz İsrail’de 2019’dan öteye ve Mısır’da 2013’ten beri büyükelçisi yok... İlişkiler asgari düzeyde, maslahatgüzarlar tarafından sürdürülüyor. Oysa Türkiye’den çok daha uzak olduğu bölgeye Rodos ve Meis gibi adalarla giriş yapan Yunanistan; hem İsrail hem de Mısır ile al gülüm ver gülüm hallerinde “winwin” (kazankazan) oynuyor. Üstelik bölgede, Türkiye kamuoyuna pek de Varlık, yokluk, NAVTEX! yansımayan önemli gelişmeler yaşanıyor: İsrail, ABD’nin koluna girip Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’le barış anlaşmaları imzaladı. Daha önce Suudiler ve Ürdün ile de anlaşmışlardı. Beyaz Saray’dan Mark Meadows, geçen hafta adını vermekten kaçındığı beş ülkenin daha İsrail ile “normalleşme” anlaşmaları yapmaya hazır olduğunu açıkladı. İsrail, bu anlaşmalarla bölgedeki Hamas ve Hizbullah terör örgütlerinin kendisine vereceği zararı asgari düzeye indirmeyi hedefliyor. Çünkü Hamas ve Hizbullah’ın silah, araç, gereç ihtiyacının büyük bölümünü anlaşma yapılan ülkeler karşılıyor. Bundan böyle İsrail’in hasmı iki örgütü besleyecek biricik kaynak İran kalıyor ki, o da ambargo altında, boğuluyor... Söz konusu anlaşmalardan olumsuz etkilenecek bir başka yapı da İhvanı Müslimin teşkilatı, yani Müslüman Kardeşler. Yedikleri darbenin ilk morluğu, Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti başbakanı, İhvan’a yakın Sarraj’ın istifası olabilir. Tahkim tamam, tatbikata devam, sırada ne var? Türkiye’de herkes sahadaki mostralığa, başka bir deyişle Yunanistan’ın başta Fransa, AB’yi ve hatta Rusya’yı arkasına almışlığına bakar ve tartışırken; vitrin gerisindeki depo gerçeği, Yunanistan’ın İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’da dengeleri sözünü ettiğim ikili anlaşmalarla altüst ettiğini görüp Türkiye’nin bölgede tutunacak dalı kalmadığını anlamış olması. Yüklendikçe yükleniyor, elbette. Dedeağaç’ta üs izni verdiği ABD, buraya en özellikli birliklerini konuşlandırdı. 1418 Eylül tarihleri arasında Batı Trakya Türklerinin yoğun olduğu İskeçe Kayalar’da Yunanistan’la ortak tatbikat yaptı... Ne mutlu bize ki, bu tatbikatın orta yerinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kathimerini’de yayımlanan ve Yunanistan’a zeytin dalı uzatan yazısı üzerine; Türkiye’nin de Romanya’da 25 Eylül’e kadar sürecek olan Balkan Ülkeleri Özel Kuvvetler Tatbikatı’na 12 kişilik (!) bir personelle katılacağı açıklandı da onur yaramıza merhem oldu. Halen Türkiye, Sakız Adası civarında yeni bir NAVTEX ilan etmiş bulunuyor. Oraya da Doğu Akdeniz sularında Süleyman Şah Türbesi gibi gidip gelen Oruç Reis’i mi gönderirler bilemem; ama gözlenen bölgede balıkçı tekneleri ve sığınmacı botlarından başka bir tehlike, büyük savaş gemilerinin geçeceği bir aralık yok. Yunanı, Fransızı, Amerikalısı, Sakız’ın arkasındaki açık denizde. Orada da NAVTEX’imiz yok. Türkiye, var olanı yok etmeyi çok iyi beceriyor. Bakalım yoktan var etmeyi de başarabilecek mi? Soylu bir ruh, Suna Kıraç... Soylu doğulmaz olunur, derler. Suna Kıraç, içinden dışına yansıyan zarafeti, bilgisi, yüreği ve donanımıyla soylu bir ruhtu. Paris’te tanışmıştık. Dingin olduğunca güçlü kişiliğine hayran kalmıştım. Ailesinin ve yakınlarının başı sağ olsun. Uğurlar olsun, sevgili Suna Kıraç, uğurlar olsun. *Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016 Salgının başladığı günlerde “Evde kal, kitap Bunların cezası yok! Aksine bu işin keyfini sür oku!” sözü, bakanın ağzın mek var. dan devlet tavsiyesi idi. Okumakla yetinmeyip Bizim Kedi Kükredi yazmaya yönelenler de ol du. “Reyiz’in Yeni Türkiyesi”, Güven Dinçer hukukçu, Sezai Bayar gazeteci. İkisi de mesleklerine 60 yıl Güven Dinçer can sıkıcı can yakıcı çelişkilerle inşa ediliyor. Bu ahval Sezai Bayar’ın da vermiş kıdemli Ankaralı. Ankaralı olmak Dinçer için Sezai Bayar yüreğini daraltmış olmalı ki, direksiyonu fantastik bir alana hakhukuk, Bayar için de ga kırmış. Hissiyatını kedisi Mer zetecilik ve haber demek. Güven Bey, Danıştay üye liğinden sonra önce Anayasa Mahkemesi üyesi sonra Yüce Mahkeme’nin başkanvekili oldu. Emekli oluncaya dek de o görevde idi. Ömrünün üçte ikisini adaletin tecellisi için harcayan bir hukukçunun yargı düzeni ile hesaplaşması hiç bitmez. “Yargı Düzenimiz ve Hukuk Eğitimi” konulu kısaöz bir kitap kaleme alıp siyasi parti yönetimlerine gönderdi. Kitapta Atatürk’ün, Ankara Hukuk Fakültesi’nin hizmete açtığı 5 Kasım 1925 günkü konuşması ile dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün ilk mezunların diploma törenindeki (8 Temmuz 1929) konuşması da var. Ki bu konuşma fal gibi: “Efendiler elinde yanlış bir şahadetname ile cemiyete çıkan adamın memlekete zararı sizin tasavvur edebileceğinizden çok fazladır. (..) Bir cemiyette en muzır adam, ehliyetsiz olduğu halde salahiyet sahibi olanlardır.(..) Bu adam bütün hayatında ilmin, liyakatin ve çalışkanlığın düşmanı olacaktır.” (sayfa:54) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bu sözlerden etkilendiğinden olacak kitap için Güven Dinçer’i telefon açıp kutlamış. Dinçer’e göre bugünkü sorunların temelinde her ile bir üniversite, her üniversitenin mut laka bir hukuk fakültesi açması yatıyor. Oysa hukuk öğretiminin güçlü bir kültür ve sosyal bilimler ortamı üzerine kurulması gerekiyor. Bu gerçek hiç dikkate alınmayınca da niteliksiz hukukçu enfasyonu yaşamak kaçınılmaz oluyor. Dinçer’in altmış yılın birikim ve deneyimi ile ısrarla savunduğu şu: “Çağdaş ve öncü yurttaş yetiştirecek hukuk fakültesi büyük şehirlerde kurulur. Müzik, tiyatro, plastik sanatlar ortamı olmayan yerlerde hukuk fakültesi kurulamaz.” Kurulursa ne mi olur? Ortalığı niteliksiz hukukçular sarar ve “kanun himayesinde icra edilen meslekler” siyasetin tehdidi ve baskısı altına girer. Avukatlık, hâkimlik, savcılık, doktorluk, mühendislik, kanun himayesindeki mesleklerdir. Ki tuhaf bir rastlantı ama şu sıralarda bu meslekler, siyasetin baskısı hatta tasallutu altındadır. Örneği biz vermiş olalım: Reyiz’in baroları ve avukatları başarıyla bölmesinden sonra Türk Tabipleri Birliği’ni hainlikle suçlama ve mahkemeye verme vazifesini de Bahçeli Bey üstlendi. Yasalarımıza göre, “halkı askerlikten soğutmak” suç. İki yıla kadar cezası var. (TCK. Md:318) Peki, ya halkı siyasetten, adaletten ve tababetten soğutmanın? nuş ile oturduğu sitenin kedileri üzerinden haber dili ile romanlaştırmış. “Bizim Kedi Kükredi” fantastik bir Ankara kedi belgeseli. Oktay Ekşi, kitabın sunumunda CHP’nin kedisi Şero ile Mernuş’un kıyaslanamayacağını belirterek kitabın okunmasını tavsiye ediyor. Gönlündeki “hayvancıllık” ile “insancıllık” yarış halinde olan Bekir Coşkun gibi Işık Kansu ve medya ombudsmanı Faruk Bildirici de Mernuş’un bizlere insanlığımızı yeniden hatırlattığı görüşünde. Her gönülde bir aslan yatar denir. Kedilerin de gönlü var elbette. Mernuş’un gönlündeki aslanın da sonunda kükremesi çok doğal. Bu macerada Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun mısralarındaki insaniyetin tüm halleri var: “Nereden inceyse oradan kopsun”dan “Atın ölümü arpadan olsun”a, “Gümbür gümbür gümbürdemeye” dek tüm haller. Çünkü Bedri Rahmi’nin dediği üzere: “Oğlum Mernuş sen, otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun!” Kedilik halleri üzerinden insanın toplumsal siyasal yazgısı üzerine fantastik bir haber roman okumak isteyenler için, ömrünü haberciliğe adamış bir kalemden ömre bedel bir kitap kükreyen kedi Mernuş. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] CHP’li Kaboğlu’na tehdit ve saldırı CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anaya sa Komisyonu Üyesi İbrahim Kaboğlu’nun aracına, gürültü yaptığı için şikâyet ettiği bir kafenin sahibi ve müdürü tarafından saldırı düzenlendiği bildirildi. Kaboğlu’nu evinde de tehdit eden iki saldırganın adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı açıklandı. Saldırıyı Twitter hesabından, duyuran gazeteci Barış Yarkadaş, saldırının Kaboğlu’nun gürültü yaptıkları gerekçesiyle bir işletmeyi şikâyet etmesi üzerine üç gün önce gerçekleştiğini söyledi. Kaboğlu’nun arabasının kafe sahibi ve müdürü tarafından parke taşıyla parçalandığını açıklayan Yarkadaş, Kaboğlu’nun evine de gelerek tehditte bulunan iki kişinin gözaltına alındığını ardından savcılık tarafından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını söyledi. l Haber Merkezi CHP’lilerden Uzel işçilerine destek’ Uzel Makina işçileri, DİSK’e bağlı Nakliyat İş Sendikası öncülüğünde İstanbul Edirnekapı’daki fabrika önünde çadır kurarak, ilki 13 yıl önce yapılan ve 2 hafta önce tekrar başlanan hak mücadelesi eylemlerine devam ediyor. 2013’de iflas kararı veren Uzel Makina Fabrikası’nda çalışan 2 bin 200 işçinin 5 aylık maaşı ve tazminatları 13 yıldır ödenmiyor. CHP İstanbul Milletvekilleri Yüksel Mansur Kılınç ve Sera Kadıgil dün işçilerin çadırını ziyaret etti. Patronun oğlunun “Nasıl olsa iktidar da işverenden yana. İşçiye her türlü haksızlığı yaparım” anlayışında olduğunu anlatan Kılınç, “Devletin tam da lazım olması gereken yer burası” dedi. Kadıgil ise Uzel’in hukuk dışı tasfiye edildiğini ve işçilerin haklarının gasp edildiğini söyledi. l Haber Merkezi ‘100 kişilik alana 500 işçi sığar mı?’ İnşaat Emekçileri Sendikası (İnşaatSen), Taksim’de yapımı devam eden Atatürk Kültür Merkezi (AKM) inşaatındaki şantiyede pandemiye rağmen 500 işçiye 100 kişilik yemekhanede yemek yedirilmeye çalışıldığını belirtti. İnşaatSen, sosyal medya hesabından “100 kişilik yemekhaneye 500 işçi sığar mı?” başlığıyla açıklama yaptı. İşçilerin, “COVID19 salgınına yönelik önlem alınmadığı, yemekhanelerde uzun kuyruklar oluştuğu ve zorunlu mesai yaptırıldığı” nedenleriyle eylem başlattığını duyuran İnşaatSen, “İstanbul’un ortasında AKM şantiyesinde devlet nasıl oluyor da işçilerin sağlığının bu şekilde riske atılmasına nasıl izin veriyor?” diye sordu. l Haber Merkezi Taha Akyol ve oğlu dolandırıldı Kendilerini polis ve savcı olarak tanıtan zanlılar, “Terör örgütleri peşinizde” diyerek gazeteci Taha Akyol ve oğlu Ertuğrul Akyol’u 42 bin dolar dolandırdı. Akyol’un şikâyeti üzerine 3 şüphelinin ismi belirlendi. Gözaltına alınan zanlılar, adliyeye sevk edildi. Taha Akyol, gazetecilere yaptığı açıklamada, dolandırıcıların kendisini ve ABD’de doktora yapan oğlunu telefonla aradıklarını söyledi. Akyol, dolandırıcıların FETÖ’nün hesabını ele geçirdiğini söyleyerek “Paranızı çekin güvenli hesaba yatıralım” dediklerini anlattı. Akyol, buna inandıklarını, istenilen parayı oğlunun bankadan çekip şüphelilere elden verdiğini belirtti. l AA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle