Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 19 EYLÜL 2020 CUMARTESİ YORUM Ekşimiş Sirke Takımı Bunlar daha çok 1970 sonrası türediler. Daha doğrusu türetildiler. 1968 kuşağının 1923 devrimine saygılı, bağımsızlıkçı yönü, iç ve dış egemenler için büyük tehlikeydi. Sol; kırk ambarda, kırk sirkeye dönüştürüldü. Ayağı bu ülkenin toprağına basmaz, tarihsel ve toplumsal hiçbir derinliği olmayan, kopyacı, hatta güdümlü, kıt akıllı çok bilmiş, kimi şiddete eğilimli, kimi kullanılmaya açık, kimi kokmaz bulaşmaz, çoğunlukla kendisi dışında herkesle kavgalı, grupçu, klikçi, çeşit çeşit keskin sirke markaları çıktı ortaya... Sol desen, sol değillerdi. Liberal desen, özgürlükten ne anladıkları belirsizdi. Bağımsızlık desen, yanından yöresinden geçmezlerdi. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı “iki kişi öldü, onlardan birisi de attan düştü” diye küçültmeye kalkacak kadar kendini bilmez; tam bağımsız, uygar bir ülke yaratan halk önderini “Mustafa Kemal başka” ve “Atatürk başka” diyerek ikiye ayırmaya kalkan, ona sinsice diktatör demeye dili varan bilgisiz ve art niyetli bir ekşimiş aydıncık sürüsüydü... Bunlar, zamanla çıkara bağlı olarak mutasyona uğradılar. Turgut Özal ile çağ atlatıcı, Tansu Çiller ile özelleştirmeci, Recep Tayyip Erdoğan ile Avrupa Birlikçi, Fethullah ile de “yetmez ama evetçi” oldular. Gün geldi “aldatılmış”tan sayıldılar, gün geldi fır döndüler. CHP, DSP, sağ, sol fark etmezdi; koltuk verilse kaptılar, iktidar neredeyse kapılandılar. Süpürge örneği, çat burada, çat kapı arkasındaydılar. “Sol” adına atıldığı ileri sürülen her bildirinin altında mutlaka imzaları vardı. Sol, yalnızca onların tekelindeydi! İşlerine gelmeyince halkı aşağılamakta, işlerine geldiğinde de halkın zorbalığa başkaldırışını kendi başarı hanelerine yazmakta pek hünerliydiler. Kazak Abdal’ın deyişindeki gibi, “Âlemi tâneder yanına varsan/Seni yanıltır bir mesele sorsan/Bir cim çıkmaz eğer karnını yarsan/Camiye gelir de erkân beğenmez” bu ekşimişler. Kategorize edersek: Ekşimiş sirkeden şarap da olmaz, şerbet de. Öyleyse, dökün gitsin. Koronavist Bunlar... Onlar ki, nurlanmış gözler, nurlanmış kalplerdir. Sarıklı, fesli, cüppeli, takkeli on binler Ayasofya aşkına İstanbul sokaklarında buluşuyor. Bir tane bulaş var mı? Yok! Giresun’da miting yapıyor, hep bir ağızdan bağrışıp çağrışıyorlar. Zerre kadar damlacık etkisi var mı? Yok! Milletvekili, Kocaeli’nin yarısını toplayıp düğün yapıyor. Hastaneye giden var mı? Yok! Valilik yasağı değiştiriyor, 100 bin yeni üye programında toplaşıp koklaşıyorlar. Enfekte olan var mı? Yok! İktidar sapasağlam, iktidar dimdik, iktidar ayakta... Şu muhalefet yok mu, ah şu muhalefet... Taşıyıcılar, hastalananlar, ölenler... Hepsi muhalif zaten... Tek çare var: Muhalefete sokağa çıkma yasağı, hatta sıkıyönetim ilan etmeli. Yetmedi, berduş avcısı İçişleri Bakanı asıl bu mikrop yuvalarını yasaklamalı, hatta kapatmalı. Koronavist bunlar, koronavist! Tükeniyoruz! Sağlık çalışanları ne diyorlar, biz duyuyoruz: “Yönetemiyorsunuz. Tükeniyoruz.” Aslında bu iki sözcük, bütün halkın çığlığıdır. 19 EYLÜL 2020 SAYI: 34678 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 05:16 06:42 13:03 16:30 19:14 20:34 Ankara 05:02 06:26 12:47 16:15 18:58 20:17 İzmir 05:28 06:50 13:10 16:38 19:21 20:38 Cumhuriyet şehidimiz Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, genel AB’den gelen projelere, Alman vakıflarının verdiği fonlara açıklar. FETÖ’yü, de sol, özelde Gazi Musta tarikat ve cemaatleri si fa Kemal Atatürk’ün par vil toplum kuruluşu ola tisi CHP’deki liberal, mez rak tanımlayan; etnik kö hepçi, etnikçi, ikinci cum ken ile milliyet; ırk ile mil huriyetçi yapılanmayı teş let arasındaki farkı bilme hir ederdi köşesinde sıklıkla. yen liberal solcu çok. Maskeli balonun “Atatürk’e evet, Kemalizme hayır” diyenleri, partinin ide Dillerinden özgürlük, demokrasi, insan hakla liberal solcuları olojisini benimsemediği hal de CHP’de siyaset yapanları, bu amaçla sinsi, kurnaz bir rı lafları düşmüyor. Ama üretim, mülkiyet, bölüşüm ilişkilerini konuşma örgütlenme yürütenleri eleştirirdi. Yazılarında kararlı, tutarlı, yürekli, açık sözlü, ödünsüzdü. Öyle ki, 25 yıldır tanıdığı, birlikte siyaset yaptığı Tarhan Erdem’i anlattığı yazısında (“Güncel Bir Portre”, Cumhuriyet, 09.07.1999), Erdem’in sol bir partinin gerektirdiği ideolojik ve sınıfsal berraklıktan uzak olduğunu belirtmişti. Keza Erdal İnönü’nün, Ercan Karakaş’ın, Fikri Sağlar’ın yakın çalışma arkadaşları arasında olan Hasan Bülent Kahraman, Mehmet Altan gibi isimleri de sıkça köşesine taşırdı. “Maskeli balonun anlamı yok. Herkes yüzündeki maskeyi çıkarsın” derdi. Demokratik Cumhuriyet Programı’nın (DCP) başındaki Tarhan Erdem’i, açılım sürecinde “akil adamlar” heyetinden, AKP lehine yanıldığı anketlerden, Radikal gazetesindeki köşesinden, FETÖ’nün Taraf gazetesine verdiği röportajlardan, Abant Platformu’ndan da biliyoruz. DCP’den Mehmet Kabasakal, Aydın Uğur, Başar Yaltı, Bekir Ağırdır gibi isimleri anımsıyoruz. Artık DCP’nin adı anılmıyor. Düşünsel varisi, 10 Aralık Hareketi oldu. Bu hareket, CHP’de yönetimde, düşünsel bazda etkili. Bir zamanlar, “CHP kapatılsın, vakıf olsun” dediği halde hem de... kü CHP; Avrupa’da olduğu gibi Marksizmin sağa, merkeze kaymasıyla kurulmuş bir sosyal demokrat parti değil. Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı veren kadroların kurduğu parti. Gelişmiş, merkez, kapitalist, emperyalist bir Avrupa ülkesinin partisi değil. Azgelişmiş, yarı sömürge durumuna düşmüş bir imparatorluğun son döneminde asker sivil öncülerin, Kuvayi Milliyecilerin İstiklal Harbi koşullarında kurduğu parti. Almanya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin emperyalist işgal ve talan politikalarını destekleyen sosyal demokrat partilerine benzemiyor. Üçüncü dünyanın, mazlum milletlerin ilerici, devrimci, bağımsızlıkçı, millici, yurtsever partilerine benziyor. O nedenle daha kurulduğunda cumhuriyetçi, aydınlanmacı, devrimci olan CHP’nin, Avrupa’dan mülhem sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini benimsemesi, 1960’lar sonrasına rastlıyor. Bunda dünyada esen sol rüzgârların, 1961 Anayasası’nın, 1950 60 arasında bizde yaşanan politik, ekonomik, toplumsal gelişmelerin katkısı büyük. Dahası, CHP Atatürk’ün partisi. Cumhuriyeti kuran parti. O nedenle haklı, doğal, kaçınılmaz olarak kurucu ilke ve değerler, ulusal birlik, ülke bü yı sevmiyorlar. Antiemperyalist değiller. Üçüncü dünyacı hiç değiller. AB’den ve ABD’den demokrasi bekliyorlar. ABD’nin önceki başkanı Obama’yı “sosyalist” sanan var aralarında. Geçmişte Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl, Radikal, sonrasında FETÖ’nün Taraf’ı, bu tiplerin kümelendiği gazetelerdi. Yetmez ama evet güruhunun omurgasını oluşturan liberal solu, AKP’nin ilk döneminde bu partiye verdiği destekle de anımsıyoruz. CHP’de yıllarca siyaset yapıp sonra Ertuğrul Günay ile AKP’ye geçenler liberal soldandı, Haluk Özdalga, Zafer Üskül gibi. Türkiye’de sosyalist soldan Almanya’da milletvekilliğine, Mustafa Sarıgül’ün danışmanlığından AKP’ye uzanan, çiçeği burnunda diplomat Ozan Ceyhun’u liberal soldan biliyoruz. HDP içinde de Mithat Sancar, Sezai Temelli, Erol Katırcıoğlu, Saruhan Oluç ve Garo Paylan’ı yetmez ama evet kampanyasından hatırlıyoruz. Liberal soldaki bir diğer sorun, ahlaki. İlkelerine, değerlerine, programına inanmadığı bir partide siyaset yapmak, tutarlı, dürüst bir tavır değil. Kendisinin sağcı olduğunu söylemek yerine; emek sermaye çelişki İdeolojik berraklık, politik tutarlılık, ahlaki tavır tünlüğü, tam bağımsızlık konularında kıskanç. Liberal sol ise CHP’nin kurucu ideolojisi ve tarihi işlevi konusunda has sinde sermayenin yanında saf tuttuğunu açıklamak yerine; sınıf siyasetini değil kimlik siyasetini benimsediğini belirtmek ye Bu girişi yapmamızın nede sas değil. Fazlaca sivil toplum rine; gerçek niyetlerini saklıyor ni, son günlerde CHP’de Ata cu, Avrupa Birlikçi. Araların lar, takıyye yapıyorlar, aklımızla türk üzerinden yapılan tartışma. da etnikçiliği sosyalizm, mez alay ediyorlar. Bu tartışmanın birkaç yönü var. hepçiliği komünizm, hemşeri İşte bu yüzden inandırıcı ola İlki, en köklü, en derin olanı; ta ciliği Marksizm sanan çok kişi mıyorlar, güven vermiyorlar, rihsel, ideolojik, politik. Çün var. ABD kaynaklı programlara, samimi bulunmuyorlar. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kara batmamak için ayağa takılan bir çeşit örgülü ayaklık... Tabut. 2/ Derebeylik Japonyası’nda en aşağı sınıfı oluşturan halk... Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. 3/ İç hastalıklarıyla ilgili hekimlik dalı. 4/ Kayınbirader... Gözleri görmeyen. 5/ Çektiri türünden bir savaş gemisi... Küçük mağara. 6/ Adları sıfat yapan bir yapım eki... Büyük Sahra’da kumullarla örtülü bölge. 7/ Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü... Meriç Irmağı deltasında, birçok kuş türünü barındıran ve “ulusal park” kapsamına alınan bir göl. 8/ Bir işin yabancısı olan... Bir tür taze ve tuzsuz beyaz peynir. 9/ Bir nota... Kedisi, armutu ve keçisi vardır. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kaynatılmış buğday... İlkel bir su taşıtı. 2/ Yunan abecesinde bir harf... Dövülmüş buğday, 1 234 5 678 9 1 AR I BURNU 2 SUSAK ALA 3 T L TAR AŞ 4 EMU L E K K 5 R AMP A EC E 6 İ NME E R İ N 7 K A L AMANA 8 S İ NÜZ İ T Z 9 D ŞARAB İ 1 23 4 5 6789 1 2 3 4 5 6 7 mercimek ve nohutla yapı 8 lan bir tür çorba. 3/ İçişleri Bakanlığı’na eskiden verilen 9 ad. 4/ Küçük erkek kardeş... Japonya’da Buda rahibelerine toplayan çoban... Bir filmin ya da verilen ad. 5/ Nitelik... İndiyum oyunun ilk gösterimi. 8/ Osmanlı elementinin simgesi. 6/ Lityum sarayına yeni alınmış cariyelere elementinin simgesi... Fizikte verilen ad... Kahramanmaraş’ın kullanılan bir iş birimi. 7/ Koyun Elbistan ilçesinde bir mağara. 9/ ların kuzulama döneminde sürü Lantan elementinin simgesi... Y.K. sahiplerinden yiyecek ve bahşiş Karaosmanoğlu’nun bir romanı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Yunanistan’ın kozu: AKP’nin Lozan karşıtlığı Ege krizinde Yunanistan’ın en önemli kozu AKP iktidarının “Lozan Antlaşması’nı hezimet gören” pozisyonudur! Son olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Yanı başımızdaki adaları vermişiz, başarı diye anlatılan anlaşma başarı değildir” diyerek, Lozan karşıtlığına bir tuğla daha ekledi. Yine kısa bir süre önce de Erdoğan şöyle demişti: “Misakımilli sınırlarımıza sahip çıkılmamasıyla Adalar meselesinde ürkek davranılmasının ülkemize çok büyük maliyeti olmuştur” (20.8.2020). Lozan Antlaşması’nı doğru okumak Birkaç kez yazdık, yineleyelim: On İki Ada 1923’te, Lozan’da verilmiş değil. Lozan’ın 15. ve 16. maddesini gösterenler, maddeyi çarpıtarak yorumluyor. O maddelerde, zaten işgal altında ve başkasının egemenliğinde olan adaların durumu teyit ediliyor. Tıpkı Kıbrıs gibi... Lozan’ın 20. maddesinde de Kıbrıs’ın 1914’te İngiltere tarafından ilhak edildiği teyit edilmiştir. Çünkü Kıbrıs 1878’de Abdülhamit tarafından İngilizlere kiralanmıştı/verilmişti. İngiltere, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla da 1914’te burayı ilhak etmişti. Peki, 15. ve 16. maddelere bakarak, “İnönü, adaları Lozan’da verdi” diyenler, neden 20. maddeye bakarak “İnönü, Kıbrıs’ı Lozan’da İngiltere’ye verdi” diyemiyor? Çünkü tek bir ada olan Kıbrıs’ın Abdülhamit tarafından İngilizlere verildiği gerçeği sulandırılamıyor. Ama 4 bin adanın bulunduğu, On İki Ada’nın aslında 250 civarında ada olduğu, adaların grup isimlerinin bulunduğu şartlarda, hangi adanın hangi anlaşmayla ya da hangi savaşla elden çıktığı gibi konular karışık olduğu için sulandırılabiliyor. On İki Ada gerçeği On İki Ada ile ilgili gerçek şudur: İtalya 1911’de Osmanlı toprağı Trablusgarp’ı işgal etti. Ardından da On İki Ada’yı işgal ederek yeni bir cephe açtı. Osmanlı, Abdülhamit’in Haliç’te çürüttüğü donanma nedeniyle, işgali önleyemedi, yeniden ele geçiremedi; 1912’de İtalya ile Uşi Antlaşması imzaladı. (Lozan’ın bir semti olduğu için bu anlaşma tarihe Uşi Antlaşması olarak geçtiği gibi, Birinci Lozan Antlaşması diye de bilinir. AKP de bunu kullanır ve Lozan’ları propagandasında bilerek karıştırır!) Uşi Antlaşması’na göre Osmanlı, Libya’daki askerlerini geri çekecek, İtalya da karşılığında On İki Ada’yı verecekti. Donanması olmayan Osmanlı yönetimi, İtalya çekildiği takdirde Yunanistan’ın bu adaları işgal edeceğini görerek, Libya’daki subaylarının bir kısmını tuttu. Böylece On İki Ada İtalya’da kaldı. Ardından Birinci Dünya Savaşı boyunca da On İki Ada İtalya’nın olmaya devam etti. Yani Türkiye Cumhuriyeti kurulurken On İki Ada zaten İtalya’nın egemenliğindeydi. Tarihi çarpıtmanın üç nedeni Peki, buna rağmen Türkiye’yi yönetenler neden adaların İnönü tarafından Lozan’da verildiğini söylüyor sürekli? Erdoğan ya da Çavuşoğlu tarih bilmiyor olabilir mi? Sanmıyorum. En azından Saray’daki “Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu”ndaki kimi isimlerin bu gerçekleri bildiğini biliyorum. O zaman tarihi gerçekler neden Yunanistan’a koz verircesine çarpıtılıyor? Üç nedeni var: 1. “Muhafazakâr kurnazlık” nedeniyle: Son 10 yılda Yunanistan’ın Lozan’a aykırı olarak 18 adayı işgal etmesine, asker çıkarmasına, silahlandırmasına sessiz kalan AKP iktidarı, kendi hatasını “adalar Lozan’da verildi” yalanıyla örtmeye çalışıyor! 2. Muhafazakâr tabandaki “fetih” algısını yönetmek amacıyla “Adaları CHP verdi, AKP alacak”, “Atatürk ve İnönü korkak davranıp alamadı ama cesur Erdoğan alacak” duygusu oluşturmaya çalışıyorlar. Bunu Irak ve Suriye politikalarında da gördük: Kerkük ve Halep’e yeni plaka numarası takan manşetleri anımsayınız. Dikkat ederseniz orada da Misakımilli’nin gereğinin yapılamadığını propaganda ediyorlardı. “Lozan hezimettir” demeleri bundandı. Yani Atatürk ve İnönü Misakımilli içinde yer alan Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki toprakları alamamıştı ama Erdoğan alacaktı; Kerkük 82, Halep 83 olacaktı! 3. Tarihi bilmediklerinden değil, işlerine gelmediğinden çarpıtıyorlar. Kendi tarihlerini yazabilmek için o tarihi kötülüyorlar. Ancak zararı Türkiye’ye oluyor! Bitirirken belirtelim: Lozan’a yaslanmayan hatta Lozan’ı hezimet gören bir dış politika, Yunanistan’a Ege’de avantaj doğurur!