02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 5 4 AĞUSTOS 2020 SALI Hatay Barosu Başkanı Dönmez, ‘Hukuk devleti sınırları çoktan terk etti’ dedi ‘Polis ve bekçi ordusu kuruluyor’ Kimlik tartışması sonrası gözaltına alınmasını “Derdim, polisin orada doğru bir şekilde davranmasını sağlamaktı” şeklinde değerlendiren Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez, anayasa ve uluslararası sözleşme lerin hiçe sayılarak po lisin yetkilerinin geniş letildiğine, bununla da ZEHRA ÖZDİLEK yetinilmeyerek polis ordusu, bekçi ordusu kurulduğuna dikkat çek ti. Dönmez, “Hukuk devleti, Türki ye sınırlarını çoktan terk etti. Ana yasadaki ‘hukuk devleti’ felsefesi, fi ili olarak uygulanabilseydi, devlet içinde devlet gibi yapılanmalar oluş mayacak, 15 Temmuz darbe girişi mini yaşamayacaktık” görüşünü di le getirdi. Dönmez, 29 Temmuz günü aile siyle bir mekânda çay içerken polis le kimlik kontrolü sırasında yaşanan tartışmanın ardından gözaltına alın dı. Polislerin Dönmez’i “Biz devle tiz” diyerek gözaltına alması, polisin yetkilerinin yanı sıra “hukuk devle ti”, “polis devleti” tartışmasını yeni den gündeme getirdi. İktidar yetki lileri Dönmez’i eleştirirken 73 baro başkanı ve muhalefet Dönmez’e des tek verdi. Dönmez, gözaltına alınma sına ve başlattığı tartışmalara ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. n Polis sizden kimlik isterken ba ro başkanı olduğunuzu söylemediniz. Bunun bir nedeni var mı? Bunu yaparken hesap kitapla yap madım. Ama bu benim ilk defa yap tığım bir şey değil. Baro başka nı kimliğim olmadan önce de böyle şeylerle karşılaştığımda benzer dav ranışlarım hep oldu. Ben hiçbir za man baro başkanı kimliğimi kullan madım. Kanunda yazılı bir metin var. Uygulayıcıların bu sınırlara uy maları lazım. Derdim, polisin orada Dönmez polis tarafından güç kullanılarak gözaltına alınmıştı. doğru bir şekilde davranmasını sağ lamaktı. n Sizi destekleyenler olduğu kadar eleştirenler de oldu... Benim hesaplarım üzerinden iki gündür hakaretler, küfürler edili yor. Bu insanlarla diyaloğa geçtim. İnsanlar sonra bana karşı mahcup oldu. Onların yüzüne ayna tuttum. Çok utandılar. Türkiye’de doğru bili nen yanlışlardan biri de “polistir her şeyi yapar” anlayışıdır. Polis ege menliği oluşturmaz, egemenliği mil let oluşturur. İnsanların yüzüne ay na tutmalıyız. n Polis ve bekçilere fazla mı yet ki veriliyor? Evet, çok fazla yetki var. Anaya sa çok açık. Temel hak ve hürriyet ler noktasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çok açık. Bir yetki kullanılırken özel likle ifade özgürlüğü gibi, in san hakları temel hak ve hürriyetler gibi alan larda yorumlamanın özgürlük, güvenlik ekseninde özgürlük ler lehine yapılma sı gerektiğini belir ten anayasanın 90. maddesi çok açık. Eğer kanunlar ve Ekrem Dönmez uluslararası sözleşmeler çatışırsa uluslararası sözleşmelere üstünlük tanınıyor. Bu sistem, bizde giderek polisin yetkilerinin genişletilmesine doğru bir eksen kayması yaşadı. Bekçi yasası, son sosyal medya yasası bunun eseridir. Polis vazife yasasındaki makul şüphe makul sebebe dönüştü. Bunları topladığımızda geriye doğru bir dönüş var. n Polis devleti miyiz, hukuk devleti mi? Anayasadaki başlangıç maddelerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanıyor. Bu anlamda devletin hukuk devleti olduğunu kabul etmek zorundayız. Ama bu duruma karşılık olarak fiili uygulamalara da bakmak lazım. Her şey kanunda olduğu şekilde yürümüyor. Anayasada yazılı kanunların, yetkilerin nasıl uygulandığına bakılmalı. 2010’dan 2014 yılına kadar gelinen süreç. FETÖ’nün etkin halinin devlette ilk hesaplaşmaya yol açması. Sonra 2016 yılında darbe süreci ile beraber değerlendirildiğinde devlet içinde devlet kuranlar, sonra bir tarafın tasfiye edilmesi. Dertlerinin bir hukuk devleti olmadığını gördük. Çok eskiden askeri vesayetten şikâyet edenlerin sivil bir vesayet kurmaya çalıştıklarını gördük. Şimdi de polis ordusu, bekçi ordusu kurmaları ülkenin polis devleti mi yoksa hukuk devleti mi olduğunu gösteriyor. Şu anki koşullarda ismi hukuk devleti olsa bile özgürlüklerimizi kullanmak üzere meydana çıkan her sesin bastırıldığı bir sistemde hukuk devletinin hiç istenmediğini görüyoruz. Kimi mahkeme kararlarını da görüyoruz, hukuk devleti yok sayılıyor. Hukuk devleti, Türkiye sınırlarını çoktan terk etti. n Çoklu baro sistemine geçilmesi bu durumun bir parçası mıdır? Anlatmaya çalıştığım baskı sürecinin bir devamıdır. Yurttaşlar ne zaman ses çıkarsa barolar da onlara haklarını hatırlatsa hukuk üstünlüğü ciddi anlamda zarar görüyor. Ülkeyi yöneten iktidarın en üst perdelerinden barolara yönelik bir düzenleme geldi. Tehdit yasal hale dönüştürüldü. Burada yaşanan olay baroları susturma operasyonudur. Bertaraf etme operasyonunun bir parçasıdır. n Bu süreçte baroların ortak bir mücadele verdiğine şahit olduk. Bu mücadele bir umut olabilir mi? Gelecek için hep umut var. Bu umudun olduğuna dair bir sürü veri var. Mesela benim şahsım üzerinden yaşanan bir olaya verilen tepki, dayanışma ve direnç. Haklar geriye gitmesin diye verilen her mücadele sanmayın ki karşılıksız kalıyor. Bir gün karşılığını bulacağı, bu umutlarla tuğla tuğla bir duvar örüleceği zaman elbette gelecek. Türkiye, mevcut anlayışa teslim olsa bile her zaman bir umut var. ŞANLIURFA BARO BAŞKANI’NDAN AÇLIK GREVİNDEKİ AVUKATLARA DESTEK: Onları bırakın, bizi alın Şanlıurfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel, açlık grevindeki avukatların tahliye taleplerinin reddedilmesine tepki gösterirken “Onları bırakın, bizi alın. Baro başkanı olarak ben hazırım” dedi. “Adil yargılanma” talebiyle 5 Nisan Avukatlar Günü’nden bu yana ölüm orucunda olan tutuklu avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal, Adli Tıp Kurumu’nun “cezaevinde kalamazlar” raporuna rağmen tahliye edilmeyerek hastaneye kaldırıldı. Ölüm orucu eyleminde 214’üncü gününe giren Timtik, Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde; 183 gündür ölüm orucunda olan Ünsal ise Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tutuluyor. Timtik ve Ünsal’dan haber alamadıklarını belirten meslektaşları, müvekkillerinin yaşamlarının risk altında olduğunu savunurken, baro başkanları da avukatların tahliye edilmemesine tepki gösterdi. Şanlıurfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın serbest bırakılmasını istedi. “Onları bırakın, bizi alın” diyen Öncel, “Baro başkanı olarak ben hazırım” ifadelerini kullandı. Öncel, mahkemenin tahliye talebini reddetmesini de “Engizisyon mahkemelerinden farkınız kalmadı” sözleriyle eleştirdi. Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan da sosyal medya hasabından yaptığı açıklamada “Ebru ve Aytaç’ın cezaevi koşullarında yaşayamayacağının tıbbi olarak kabulü, hukuki olarak tahliye kararıyla sonlanmadığı müddetçe adil yargılanma talebinin görmezden gelinmesi bu ülkenin vicdanında kara bir leke olarak kalacak. #ZorlaMüdahaleDeğilTahliye” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi BAKAN VARANK, YERLİ ÜRETİMİN BAŞLADIĞINI AÇIKLADI Elektronik kelepçe ‘müjdesi’ Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, sanayi işbirliği projeleri (SİP) kapsamında millileştirilen elektronik kelepçelerin, eylül ayından itibaren test amaçlı olarak Adalet Bakanlığı’na teslim edilmeye başlanacağını açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, SİP kapsamında Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nce denetimli serbestlik altındaki hükümlüler için elektronik kelepçe, ev hapsi ünitesi, mağdur izleme üni tesi, anlık takip sistemi, alkol izleme ünitesi ve bu üniteleri oluşturan mo düller, yazılım ve elektronik devre kartları yurtiçinde tasarlanmaya, geliştirilmeye ve üretilmeye başlandı. Bakan Varank, bu kapsamda, test üretimi tamamlanan milli ürünlerin üretim ofisini ziyaret etti. Önceki süreçlerde elektronik kelepçelerin tamamının bir İsrail firmasından ithal edildiğini bildiren Varank, şunları kaydetti: “Eylül ayında ilk ürünler Adalet Bakanlığı’na teslim edilmeye başlanacak. Ekimden itibaren de yabancı üründen yerli ürüne doğru bir geçiş olacak. Yurtdışından bu ürüne dönük talepler var. Burada da ihracat potansiyeli var. Firmalarımız değerlendirecek.” Varank, bu ürünün, denetimli serbestlik uygulamaları yanında özellikle kadına yönelik şiddette ve uzaklaştırma cezalarında kullanıldığına dikkat çekerek, “Panik butonu olarak kullanılıyor. Adalet Bakanlığımızın yeni tip infaz uygulamalarının yanında özellikle kadına yönelik şiddette teknolojik ürünlerle kadınlarımızın koruma altına alınması da önemli bir konu” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet SALGINA İLİŞKİN 48 GÜNDÜR VERI YOK Cezaevlerinden haber gelmiyor! MAHMUT LICALI Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, koronavirüs salgınında cezaevlerindeki son duruma ilişkin bilgi edinme başvurusunu bugün itibarıyla tam 48 gün önce yapılan “bilgilendirme yazısını” gerekçe göstererek yanıtlamadı. Türkiye’de mart ayında başlayan koronavirüs salgını gerekçe gösterilerek tartışmalı bir infaz düzenlemesi hayata geçirilmişti. Ülke genelinde tedbirlere uyulmaması nedeniyle koronavirüs vakalarında artış yaşanacağı yönünde uyarılar yapılırken, cezaevlerindeki durumla ilgili bugün itibarıyla tam 48 gündür hiçbir verinin paylaşılmaması dikkat çekti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) aracılığıyla bilgi edinme başvurusu yaparak, cezaevlerinde salgının ne durumda olduğunu sordu. Son vakalar hakkında resmi istatistiklerin paylaşılmasını talep eden İlgezdi’ye yanıtı Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdür Yardımcısı Namık Kemal Varol verdi. Salgının yayılım hızı ve vaka bilgilerini paylaşmayan Varol, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan kentinde 2019 yılının aralık ayı sonlarında ortaya çıkan ve hızlıca dünyanın birçok ülkesine yayılan Covid19 pandemisi sonucunda, ülkemiz ceza infaz kurumlarındaki Covid19 salgın hastalığına ilişkin talep etmiş olduğunuz bilgileri de içeren ‘Covid19 Pandemi Sürecinde Ceza İnfaz Kurumları’ başlıklı bilgilendirme genel müdürlüğümüzün resmi sitesinde 17 Haziran tarihinde kamuoyuyla paylaşılmıştır” ifadelerine yer verdi. Cezaevlerindeki durumla ilgili bilgilendirme yapılmamasına tepki gösteren İlgezdi, “Virüsün yayılması çok kolay olan cezaevleri ile ilgili sağlıklı bilgi alamıyoruz. Sürecin başından beri Adalet Bakanı’na cezaevlerindeki hasta sayısını şeffaf bir biçimde açıklama çağrısı yapıyoruz ancak halen gizleniyor. Bilgi edinme ve soru önergelerimize de yanıt verilmiyor” değerlendirmesinde bulundu. ‘45 günde ne oldu?’ Nisan ayında cezaevlerindeki koronavirüs hasta sayısının yüzde 606 oranında arttığını anımsatan İlgezdi, “Cezaevlerinde kaç koronavirüs vakası olduğu bilinmiyor ve açıklanmıyor. Vermiş olduğum bilgi edinme başvurusuna ‘17 Haziran’da açıkladık’ diye yanıt veriliyor. 45 gündür cezaevindeki Covid19 verileri açıklanmıyor. 17 Haziran verisine göre 6 tutuklu veya hükümlü yaşamını yitirdi, virüs tanısı konulup iyileşen tutuklu ve hükümlü sayısı 374 olarak açıklandı. Aktif vaka sayısı ise 72 idi. 45 günde ne oldu” diye konuştu. l ANKARA SORULARA LİNK’Lİ YANIT DÖNEMİ! ‘Denetim hakkı ihlal ediliyor’ MAHMUT LICALI TBMM’nin denetim yetkisinin yeni sistemde güçleneceği vaadine karşın muhalefetin pek çok soru önergesi ile bilgi edinme başvurusuna verilen “kopyala yapıştır” yanıtların ardından, şimdi de sorulara yanıt olarak internet sitelerinin bağlantı adresleri verilmeye başlandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, link’li yanıtlarla hiçbir bilgi verilmemesinin anayasada tanımlanan denetim hakkının ihlali anlamına geldiğine işaret etti. Karaca, yönelttiği soru önergesi ve bilgi edinme başvurularına gelen link’li yanıtlar hakkında şu bilgileri verdi: Karaca’nın kamu özel işbirliği (KÖİ) modeli ile yapılan ve yapılması planlanan projelere ilişkin kapsamlı soru önergesine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yetkili olduğu gerekçesiyle yanıt vermedi. Aynı sorulara Hazine ve Maliye Bakanı ise “http://www.sbb.gov. tr/koigostergeleri/” link’ini yanıt olarak gönderdi. Önergedeki sorularla ilgili adres gösterilen link’te hiçbir bilgi yer almadı. Bağış sorusuna 2 link Karaca’nın milli dayanışma kampanyasında toplanan bağışlarla ilgili soru önergesine de Oktay kopyala yapıştır bir yanıtla yetkinin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda olduğu gerekçesiyle yanıt vermedi. Bunun üzerine CİMER üzerinden bilgi edinme başvurusu da yapan Karaca’ya bu kez Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan gelen yanıtta iki ayrı internet sitesi link’i verildi. Yanıttaki link’lerde yüzeysel bilgilere yer alırken; bağışın nereye harcandığı ve nasıl değerlendirildiği soruları yanıtsız kaldı. Yasanın link’i yanıt oldu! Karaca’nın; bir kamu bankasının iktidara yakın bir şirkete verdiği ve kamuoyunda da tartışılan bir krediye karşı teminat gösterilip gösterilmediği konusundaki soru önergesine Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan link’li yanıt geldi. Bakanlığın yanıtında, “https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5411.pdf” link’i verilirken; söz konusu link’in içeriğinde Bankacılık Yasası yer aldı. Karaca; özellikle son zamanlarda soru önergelerine gelen link’li yanıtların denetim hakkının ihlali anlamına geldiğine işaret etti. Karaca, “Parlamenter sistemin en önemli işlevi olan hükümeti denetleme artık mümkün görünmüyor. Sorduğumuz sorulara yanıt alamıyoruz. Yanıt verenler de link paylaşıyor. Milletvekili olarak biz hükümetten bilgi alamıyoruz. Gönderilen link’lerdeki bilgileri biz zaten biliyoruz. Bakanlıklardan gelen bu cevaplar, anayasada düzenlenen denetim hakkının ihlalidir” dedi. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle