02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 30 AĞUSTOS 2020 PAZAR HABER Bakanlardan İstanbul Barosu’na poster nedeniyle sert sözler BARO HEDEFTE Adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucunun 238. gününde yaşamını yitiren Avukat Ebru Timtik’in posterinin asıldığı İstanbul Barosu, iktidarın hedefi oldu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun önceki gün yaptığı “Bir terör örgütü mensubunun fotoğrafını İstanbul Barosu’na asanları şiddetle kınıyorum. İstanbul Barosu’nun yöneticilerine de yazıklar olsun. Şahsım adına onlarla ilgili suç duyurusunda bulunacağım” açıklamasının ardından dün de Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “Baronun illegal ve marjinal yapıların arka bahçesi olması kabul edilemez” ifadesini kullandı. Türkiye Barolar Birliği eski başkanlarından Özdemir Özok’un kızı ve İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Ayça Özok Ener görevinden istifa ettiğini açıkladı. İstanbul Barosu ise bir açıklama yaparak eleştirilere yanıt verdi. “İstanbul Barosu özelinde bir algı operasyonu tasarımlandığı anlaşılmaktadır” denilen açıklamada, Timtik’in posterinin “baro görevlilerine rağmen” müdür yardımcısının odasına girilerek asıldığı, iddia edildiği gibi güvenlik güçleri tarafından değil yine baro yönetimi tarafından indirildiği vurgulandı. Açıklamada ayrıca baro binasındaki Türk bayrağının da bu noktadaki tavrının işareti olarak binaya çekildiği belirtildi. Açıklamada, Timtik hakkında Savcı Selim Kiraz’ın öldürülmesi olayına dair bir yargı kararı olmadığına dikkat çekilerek, “Masumiyet karinesi unutuluyor. Savcı Kiraz’ın şehit edilmesinde Timtik’e yöneltilen bir iddia yoktur” denildi. Aytaç Ünsal için çağrı 210 gündür ölüm orucunda olan ve durumu kritik seviyeye gelen avukat Aytaç Ünsal için dün, gözlem altında tutulduğu İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi önünde basın açıklaması yapıldı. Adalet Bakanlığı’na, “Ebru son olsun Aytaç’ı yaşatalım” çağrısı yapıldı. Baba Nihat Ünsal ise Twitter’da yaptığı paylaşımda, “Oğlum gözümüzün önünde eriyor. Cezaevinden daha kötü koşullarda 31 gündür tutuluyor. Durumu çok kritikleşti. Oğlum ölmesin” dedi. l Haber Merkezi AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN AÇIKLAMA Yargıda reform çağrısı Avrupa Birliği (AB), avukat Ebru Timtik’in tutuklu bulunduğu cezaevinde başlattığı ölüm orucu sonucu yaşamını yitirmesinden derin üzüntü duyduğunu açıkladı. AB’den yapılan yazılı açıklamada, Timtik’in Türkiye’de bu yıl açlık grevi sonucu hayatını kaybeden dördüncü mahkum olduğu hatırlatıldı ve ailesine başsağlığı mesajı gönde rildi. Açıklamada, “Adil yargılama talebiyle yürütülen bu savaşın trajik sonucu, Türk yetkililerin acil olarak son yıllarda giderek kötüleşen insan hakları konusuna ve yargı alanındaki eksikliklere makul bir şekilde el atmaları gerektiğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin hukuk devleti ve temel özgürlükler alanında somut adım atması ihtiyacı bulunuyor” denildi. Kerbela için anma etkinlikleri yapıldı Kars’ta ve Iğdır’da da anma etkinlikleri düzenlendi. Hazreti Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin ve yakınlarının Kerbela’da şehit edilmesinin Hicri takvime göre 1381. yılı dolayısıyla İstanbul Halkalı’da anma töreni düzenlendi. Caferilik İnancını Tanıtma Araştırma ve Eğitim Derneği tarafından Yahya Kemal Beyat lı Gösteri Merkezi’nde yapılan anmaya katılanlar, salgın tedbirlerine uyum sağladı. Caferi yurttaşlar, yasın sembolü olarak siyah elbiseler giydi. Anmada 1381 yıl önce Kerbela’da yaşananlar anlatıldı, Evrensel Aşura Matem Merasimi düzenlendi. l Haber Merkezi CUMARTESİ ANNELERİ: Hukuksuzluk ve işkenceye son verin Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 805’incisini gerçekleştirdi. Bu haftaki eylem de koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden canlı yapıldı. Cumartesi Anneleri, bu haftaki açıklamalarında Birleşmiş Milletler kararıyla her yıl 30 Ağustos’ta anılan Dünya Kayıplar Günü nedeniyle bir kez daha iktidara seslendi. Açıklamada özetle şu ifadeler kullanıldı: “Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere devleti yönetenlere, kayıp yakınlarına yaşatılan hukuksuzluk ve işkenceye son verme çağrısında bulunuyoruz. İktidara, Birleşmiş Milletler Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşme’yi derhal imzalama ve uygulama çağrısında bulunuyoruz. 25 yıldır tüm baskılara rağmen yürüttüğümüz barışçıl direnişimizi son kaybımız bulunana, son fail yargılanana kadar sürdüreceğiz.” l Haber Merkezi Dünya bu kadar hızlı bir ‘Kurtuluş Zaferi’ görmedi Ve içimizdeki ‘Sevr’ciler... Sevr, Fransa’da küçük bir kent. Paris’e 3 km mesafede. Bizim için anlamı büyük bir kent. İyi ki Sevr Antlaşması yapıldı (10 Ağustos 1920), çünkü bunun sonucu 30 Ağustos Büyük Zaferi, yani Başkomutanlık Büyük Meydan Savaşı Zaferi, Kurtuluş ve Kuruluş oldu. Tam 2 yıl 20 gün sonra, Sevr, Atatürk ve arkadaşlarının ve tüm milletin, savaş, akıl, ulusal birlik gücüyle yırtıldı ve Sevr imzacılarının yüzlerine fırlatıldı. Sevr’ciler anlaşmayı Vahdettin’e kabul ettirdiler. Uşak Damat Ferit, altına imzayı çaktı. Yunanları da Anadolu içlerine sürdüler; neden? Bu anlaşmayı Ankara’da kurulan Büyük Millet Meclisine de kabul ettirmek için.. Yunan işgali, Sevr’in fiili uygulamasıydı. En hızlı kurtuluş Bu kadar kısa süren bir Kurtuluş Savaşı dünya üzerinde görülmemiştir. Üstelik, Birinci Dünya Savaşı’nın galiplerine ve fiili olarak Anadolu’yu, İstanbul dahil, bölüşmüş olmalarına rağmen. Atatürk, 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkıyor. Hızla kongreleri yapıyor, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’ni kuruyor. Aynı yıl 10 Ağustos’ta Sevr dayatılıyor. 2 yıl 20 gün sonra, 30 Ağustos 1922’de zafer ilan ediliyor ve 9 Eylül’de İzmir’de Sevr’cilerin işi tamamen bitiriliyor. Gerçekleşen aslında salt Kurtuluş Savaşı Zaferi değil, bunun yanı sıra düşmanı da bütün cephe ve anlaşmalarıyla imha savaşıdır. Sadece İngiltere’nin öne sürdüğü Yunan Ordusunun değil, bizzat İngiltere’nin de Fransa ve İtalya’nın da Anadolu topraklarında şu veya bu şekilde yok edilmesidir. İngilizlere iki ağır yenilgi Daha önceki yazımda belirttiğim gibi, Kurtuluş Savaşı aslında İngiltere’ye karşı verilmiştir. İngiltere, Atatürk karşısında kısa süre içinde 2 ağır yenilgi tatmıştır. İlki 1915 Çanakkale Savaşı’nda... 13 Kasım 1918’de Birinci Dünya Savaşı sonrası İstanbul’a giren İngiliz savaş gemilerine, Mustafa Kemal “Geldikleri gibi giderler” sözünü, hemen aynı gün Anadolu’dan trenle geldiği Haydarpaşa’dan Galata’ya geçmek için bindiği Kartal İstimbotu’nda, 55 parçalık düşman filosunu görünce ağlayan yaveri Cevat Abbas’a söylüyor. (Kartal 2016’da batık olarak bulundu, yenilenip Deniz Kuvvetleri’ne hediye edildi) Demek ki, Atatürk, “Geldikleri gibi giderler” sözünü, 3 yıl 9 ay sonra gerçekleştirmiş oluyor. Atatürk’ün acelesi var, işgale tahammülü yok; zamanı dar; müthiş bir örgütlenme, müthiş bir liderlik, büyük bir öngörü, büyük bir askeri bilimsel komutanlık, büyük bir inandırıcılık, büyük bir ikna gücü ile bu kadar kısa sürede Büyük Zafere ulaşma.. Bugün o büyük gün.. Ve İngilizler, kesin ve son darbeyi yiyeceklerdi. 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması ise İngilizlerin işini bitirecekti. Meclis’teki ‘Sevr’ciler Atatürk, bir yandan da Meclis’te hilafetçi, padişahçı milletvekilleriyle uğraşıyordu ki bunlar epey büyük bir grup oluşturuyorlardı. Her durumda Atatürk’ü engellemeye çalıştılar. Hele Başkomutanlık Savaşı öncesinde, “Ordunun savaşacak gücü yok” dedikodularını yaydılar. Bu savaş öncesinde Meclis’teki faaliyetlerinin tümü, Atatürk düşmanlığıyla özdeştir. Özellikle okunması ve bilinmesi gerekir. İlk Meclis’teki bu padişahçı ve hilafetçi gerici güçlerle bugün 30 Ağustos’u yasaklamaya kalkışan, padişahçı ve hilafetçi güçler arasında, önemli tarihsel paralellikler, ideolojik birliktelikler vardır. Keşke Yunanlar kazansaydı diyen ve Atatürk’e saldıran işbirlikçi satılmış şarlatanlara gösterilen büyük sevgi ve saygı, bu bağın da çok büyük işaretlerinden biridir. Türkiye millet olarak nereye yürüyor, bunlar nereye! HHH İyi ki Sevr oldu! Büyük Zaferi, Kurtuluş’u hızlandırdı! Birilerini tarihin çöplüğüne attı, tarihsel büyük gerçekçi güçleri de geleceğe taşıdı. Bugün o döneme baktığınızda, Sevr sonrasının kaçınılmaz olarak Büyük Zafer ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla sonuçlanacağı belliydi diyebiliriz. Tarihsel kesinlik sadece budur. Çünkü Atatürk vardı. Ve ona inanan arkadaşları ve Anadolu... Yaşasın Büyük Zafer ve Başkomutan..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle