23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ 11 17 AĞUSTOS 2020 PAZARTESİ Doların 6.85 ve altına inmesi çok zor. Faiz artışıyla birlikte diğer adımlar da atılmalı Kurda hızlı düşüş zor DOÇ. DR. EVREN BOLGÜN: Kur 7.38’lerden 7.20’lere düşünce kur indi demek için erken. Bu şekilde yaklaşarak kalıcı kur trendi başlatmamız çok zor. Işık Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Evren Bolgün, Türkiye ekonomisinin 2013’ten beri yaşadığı enflasyon üzerindeki kur artışına uzun süre dayanmasının mümkün olmadığına dikkat çekerek “Doların yılı 7 liradan kapatacağı ihtimali her geçen gün düşüyor” dedi. Türkiye’de son yıllarda sürekli iniş patikası izlediğini daha dip seviyelerin görünmediğini vurgulayan Bolgün, Türkiye’nin en can yakıcı sorununun da işsizlik olduğunu, işsiz kalanların rahat işe dönemeyeceklerini bunun da ciddi sosyal sorunları beraberinde getireceğini ifade etti. Bu dönemde insanların ihtiyaçları dışında borçlanmaması gerektiğini anlatan Evren Bolgün ile kur şokunu ve koronavirüsün ekonomi üzerine etkilerini konuştuk. n Şu anda Türkiye ekonomisinde yaşanan kur şokunun nedenleri nelerdir, nerelerde hata yapıldı? Albert Einstein, “Aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemek deliliktir” demiştir. Maalesef yine aynı hatalar tekrar ediyor. Hata nerede yapıldı? Ocak 2020’den itibaren faizin enflasyonun altına indirilmesiyle yapıldı. Mevduat faizleri de negatife çekildi. Şu anda enflasyon yüzde 11.8. Geçen ayki net mevduat faizi yüzde 6.5. Bu sürdürülebilir bir durum değil, kur şokuna girerken birinci hata bu. Aşırı derecede negatif faiz uygulaması. İkincisi Merkez Bankası’nın (TCMB) para politikası. Ben buna 2020 model para politikası diyorum. Çünkü son 20 yıldır bunun benzerini görmedik. TCMB kamunun elindeki dövizleri swap kanalıyla piyasaya satıyor. Böyle bir sistem sürdürülebilir değil. TCMB haziran ve temmuz aylarında 4550 gün arasında dolar kurunu 6.846.87 arasında sabit tuttu. O zaman da TL/dolardaki bu sabitliğe fazla kanmamak lazım demiştim. Döviz rezervlerini gereksiz yere erittik. 2 yılda 105 milyar dolar TCMB rezervi kullanıldı. TCMB’nin net rezervleri eksi 33 milyar dolara düşmüş. Kur şokunu tetikleyen üçüncü konu döviz rezervinin erimesidir. Dördüncü konu döviz gelirindeki ani duruş. Bu yıl turizm, ihracat ve portföy çıkışlarını sayarsak yaklaşık 60 milyar dolarlık kayıp olacak. Türk halkı sisteme güvenmediği için son 7 yılda 100 milyar dolar döviz satın aldı ve tarihin en yüksek seviyesine geldik. Faiz yükseltilmeli n Düzenleme yapılırken uzmanların uyarıları dikkate alınmıyor mu? BDDK Aktif Rasyosu var. Ben buna “Yerli ve Milli Rasyosu” diyorum. Aktif Rasyosu, Basel kriterlerinin dışında İstanbul kriterleri herhalde uygulanıyor. Kredi büyümesini özellikle bireysel tarafta çok ciddi patlattık. Yüksek miktarda ihtiyaç, konut, taşıt kredisi verdik. BDDK bir bakıma bankalara risk al, diyor. Riski kontrol etmesi gereken kurum risk alınması yönünde telkinlerde ya da zorlamalarda bulunuyor. Bu uluslararası risk kurallarına aykırı bir durum. BDDK’nin birkaç adım sonrasını düşünmeden düzenleme yaptığı açık. Şu andaki uygulamalar banka aktif kalitesini bozmakta, kredi artışını frenlemek için verilen TL, kur üzerinde baskı uygulamakta. Yine Merkez Bankası dolaylı vergi artırıyor. Gösterge faizini artırmayıp etrafından dolanıp fonlama maliyetini yukarıya çekiyor. Mesajı piyasaya doğru vermek istiyorsanız resmi faizi şu anda yüzde 11.8 olan enflasyonun üzerine çekersiniz. Bu yaklaşım para politikasının etkinliğini zayıflatıyor. Kur 7.38’lerden 7.20’lere düşünce kur indi demek için erken. Bu şekilde yaklaşarak kalıcı kur trendi başlatmamız çok zor. Evren Bolgün DÜZENLEMELERIN DÜZENSIZLIĞI n Türkiye ekonomisinde kriz sadece kur endeksli düşünülüyor, sizce Türkiye ekonomisinin asıl sorunları nelerdir? Türkiye’deki tüm krizler genelde kur kaynaklı olmuş. Herkes TL’nin değer kaybına bağlı olarak yatırım kararlarını alıyor. Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik. Yüzde 30’un üzerinde geniş tanımlı işsizlik oranıyla karşı karşıyayız. 10 milyonun üzerinde işsiz var. 3.5 milyon kişi de ciddi şekilde fakirlik seviyesine indi. Enflasyon çok yüksek. Hazine’nin nakit açığı artıyor. Vergi gelirlerinde tahribat nedeniyle hükümet dolaylı vergilere ciddi şekilde yükleniyor. 1 yıl içinde yaklaşık 170 milyar dolar dış finansman ihtiyacı var. Türkiye’nin yaklaşık 200 milyar portföy çıkışları da dahil döviz ihtiyacı olduğu ortaya çıkıyor. Bu sistemin sürdürülebilirliği önemli bir problem. Son dönemlerde artan bir risk de düzenlemelerin düzensizliği. Yani kamunun sistem müdahaleleri. Son bir yılda 4 bini aşan düzenleme yapıldı. Bu müdahaleler ileriye dönük riskleri de artırıyor. n Kurdaki hızlı yükseliş nasıl durdurulabilir, hükümet elindeki tüm estrümanları kullandı mı? Hükümet tüm estrümanları kullanmadı tabii ki. En başta TCMB’nin gerçek anlamda reel bir faiz artışı yapması gerekiyor. TL en değersiz konuma gelmişken manşet enflasyonun üzerinde TCMB, gösterge faizini yüzde 12’ye çekmesi gerekirdi. Bunu bugün değil doların hızla arttığı haftada yapılsaydı kur bu seviyeye gelmezdi. Tabii sorunu, kalıcı çözümü de bu değil. TCMB’nin faizi yüzde 8.32 iken piyasanın faizi kısa vadelerde yüzde 14’e çıktıysa demek ki halihazırda yanlışlık var. Bu saatten sonra Türkiye’nin döviz ihtiyacını rahatlıkla çevirebilmesi için uluslararası oyunculara bir finansman formülü ortaya getirmesi gerekiyor. Türkiye ekonomisi şu andaki görüntüsüyle yüzde 5 büyüme patikasını yakalaması mümkün değil. V şekli bir büyüme olmayacak. Büyüme bu yıl da negatif olacak. Kamu kurumlarını yeniden özerk hale getirmemiz gerekiyor. Kamu bankalarında sermaye problemi tekrar ortaya çıkacak. Bankaların geri dönmeyen kredi problemi tekrar ortaya çıkacak. Yapısal reformdan artık anladığım ekonomi değil. Parlamenter sisteme geri dönüş. Adil ve bağımsız yargıya geri dönülmeli. BÜYÜK AÇMAZLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ n Kurlarda faiz adımı gelirse çok hızlı bir düşüş de bekleyebilir miyiz? Bu tam emme basma tulumba gibi çalışmıyor piyasalarda. Faizi enflasyonun üzerine çektiğiniz zaman kur ister istemez geriye gelecektir. Ama bu en yüksek seviye 7.38 oldu, faizi yükseltiğinizde kuru 7.157.20’lere çekersiniz, bir anda 6.85’lere çekemezsiniz. Çünkü problemler ortadan kalkmış değil. Siz o şoku yedikten sonra şokun başladığı yere gitmeniz için doğru adımlar atarsanız bile belli süre sona gidersiniz. Rezervlerle ilgili, piyasaya yaptığınız müdahalelerle ilgili geri dönüş yapmayacağınıza göre sadece faiz artışıyla yapılacak hamle, kısa vadeli portföy yatırımların gelişini cazip hale getirirsiniz. Bu çok kalıcı olmayacak. Kurda yüzde 67 yükseliş olmuştur, ciddi bir faiz artışı yapıldığı zaman yüzde 6070’ini geri verir. Ama 6.85 ve altına inmesi çok zor olur. Diğer adımların da birlikte atılması gerekiyor. Goldman Sachs, 6 ay için 8 TL tahmini yapıyor. Bunu bir kenara almak lazım. Türkiye ekonomisinin 2013’ten beri yaşadığı enflasyon üzerindeki kur artışına uzun süre dayanması mümkün değil. Türkiye ekonomisi büyük açmazlarla karşı karşıya. DAHA DIBE GIDIYORUZ n Türkiye ekonomisi için bir kur yelerinin ikinci ve üçüncü çeyrek oldu Şu anda işi olan insanların işlerine tuluş reçetesi var mı? ğunu düşünüyorum. Üçüncü çeyrekte dört elle sarılmaktan başka durumu yok. Şu hapı al, her şey düzelecek öyle yukarıya çıkış olabilir ama çıktığımız Yurttaşın harcama tarafını çok iyi kont bir şey yok tabii. Türkiye son yıllarda yer indiğimiz yerden farklı olmayacak. rol etmesi gerekiyor. Bu dönemde kredi sürekli iniş patikası izlediği için bu du 2019’da yüzde 1 büyüme bu yıl sonun alıp yatırım yapmak doğru bir hareket rumdan çıkışta da dibi görmeden çıka da yüzde 2.5 küçülmelerde kalacağız. değil. Borçlanarak krediyle geleceğini mayacağımızı düşünenlerdenim. Her Dolaysıyla iniyoruz. Bunun ileride bü ipotek altına almak yanlış bir karardır. yıl daha da dibe iniyoruz. yük etkileri olacaktır. Bu dönemde insanların ihtiyaçları dışın n Daha da dibe mi ineceğiz? n Yurttaşa bu dönemde neler öneri da borçlanmaması gerekiyor. Evet, öyle gözüküyor. Daha dibe yorsunuz? Bu yıl zaten çok sıkıntılı bir yıl. Bu doğru gidiyoruz. 2013’ten dönem yurttaşlar ve özel bu yana sürekli göstergeler aşağıya gidiyor. Doğru eko BU SAÇMALIK BIR YERDE likle işsiz kalanlar açısından çok çok zor bir dönem. nomi, doğru diplomasi, doğru kapsayıcı bir siya PATLAYACAK Bu durum sürdürülebilir değil. Ekonomimiz zaten si iç politikanın da vdKigziöirlpreizünsiyemno erudizşğ.ıitnlakirrıve1ed5rildeyir.KıilEavvanmealfardludanesibl.viynaBao1nurnKk2,sraybeayüluaıdçzlrmdibgı çeeyiareürl1ıikyzk2ödeipbderikidedr0emeoyn.6elpeak4rsardaitizemvlleakepumokaanrbtaleulatzadıntnm,imktaaaı?z sağlıklı değildi. Co nomisinden 200 milyar dolar gitti. Bu önemli bir sıkıntı. Virüse karşı Türkiye’nin attığı adımlar daha çok kredilendirme politikası şeklinde vid19 da üzerine tuz biber ekti. oldu. Yurttaşı geleceklerini 5 yıl ipotek altına alacak kararlara zorladık. mı, patlayacak tabii ki. Faizler daha da artacak yıl n Yılsonunda enflasyon, kur, işsizlik öngörü sonuna doğru. Kur daha da artarsa faiz enflasyon he nüz nedir? deflemesi yeni bir platoya doğru evrilir. Enflasyon yıl sonunda yükselecektir. Yüzde 1213 mü n Koronavirüs salgınının ekonomik boyutu ne ka olacak o da döviz kurunun geleceği seviyeye bağlı. Doların dar derin olacak? yılı 7 liradan kapatacağı ihtimali her geçen gün düşüyor. Bu Türkiye ekonomisi yüksek enflasyon, daralan büyü olursa enflasyon yüzde 11.50 olabilir. me, resesyonist bir stagflasyon yaşıyor bu çok net. Büyü Bundan sonra işsizliğe değil, istihdamdaki kayba bakın. Şu me yok, yüksek işsizlik var. Bedeli, büyüyememek tarafın anda 2.5 milyonluk kayıp var. Bunların işe dönmesi çok çok zor da ödediğini düşünüyorum. 2013’ten bu yana Türkiye eko olacak. Bu da ciddi sosyal sorunları beraberinde getirecek. GÖKGÖZ: DESTEK ELIMIZI UZATIYORUZ ING Türkiye’nin, Haziran 2020 itibarıyla konsolide bazda 41.6 milyar TL’si nakdi 50.3 milyar TL kredi büyüklüğüne ulaştığı açıklandı. Bankanın toplam akti fi 63.1 milyar lira, mevduatı 38 milyar li ra olurken sermaye yeterlilik oranı yüz de 24.23’e çıktı. Özkaynak ise 9.2 mil yar TL. ING Türkiye Genel Müdürü Al per Gökgöz, şu vurguyu yaptı: “Pandemi nedeniyle beklenmedik şartla rın oluştuğu bu yılın ilk ya rısında bir yandan müş terilerimizin ihtiyaçları na yönelik adımlar atar ken bir yandan da güçlü finansal performansımı zı sürdürdük. Bireysel ve tüzel müşteri lerimize destek elimizi uzatma yı sürdürece ğiz.” l Ekono Alper Gökgöz mi Servisi Aksa Akrilik’in kapasitesi normalleşme ile yükseldi Aksa Akrilik, 2020 yılı ilk 6 ayına ait sonuçlarını açıkladı. Yüzde 19’luk global, yüzde 70’lik yerel pazar payına sahip dünyanın en büyük akrilik elyaf üreticilerinden biri olan Aksa Akrilik, ilk 6 ayda 1.6 milyar TL ciro, 228 milyon TL faaliyet karı ve 47 milyon TL net kar elde etti. Yapılan açıklamada dünyadaki tüm sektörleri etkileyen Covid19 salgınının yoğun şekilde yaşandığı 4 Nisan26 Haziran tarihleri arasında yarı kapasite çalışmasına rağmen, yarı yıl ortalamasında yüzde 73 kapasite kullanım oranı yakaladıkları belirtildi. Haziran sonu itibarıyla sektördeki olumlu geliştirmelerle birlikte kapasite kullanım oranının tekrar sektör ortalamasına çıktığı ifa de edilirken 2020 sonunda ise yüzde 8085 kapasite kullanım oranını yakalayarak, 500550 milyon ABD Doları ciro hedeflendiği kaydedildi. l Ekonomi Servisi GÜR: İHRACATÇIYA KAYNAĞI ARTIRDIK Haziran sonu itibarıyla, Alternatif Bank’ın konsolide aktif büyüklüğü 2019’a göre yüzde 11 artarak 33.5 milyar TL, nakdi ve gayri nakdi kredi leri 30.3 milyar TL’ye ulaşırken, mev duat 18.1 milyar TL oldu. Sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 18. Ekonomiye verdikleri destek kapsa mında dış ticarete vurgu yapan Alter natif Bank Genel Müdürü Ka an Gür, “Son iki yıla baktığı mızda ihracatçılara sundu ğumuz kredi desteğini 430 milyon dolardan bu yılın ikinci çeyreğinde 840 mil yon dolara taşıdık. Salgının etkilerini en çok hisset tiğimiz mart, nisan ve mayıs aylarında des teğimizi güçlendire rek sürdürdük” dedi. l Ekonomi Servisi Kaan Gür Adamlar seçimle gitmiyor! Uzun yıllar iktidarda kalan, devleti, “siyaset rejimini” (siyaset, yolsuzluk ve eleştiri olarak kabul edilebilir olanının sınırlarını) şekillendiren, çevresinde devletin kaynaklarından beslenen, bağımlı tabaka, Cezayir’deki deyimle bir “Pouvoir” (güç/iktidar) oluşan “adamlar” seçimleri kaybetme noktasında, çok şiddetli tepkiler sergiliyor. Bir ülkede seçimlerin yapılmaya devam ediyor olmasına bakarak “adamların” seçimlerle gideceğini düşünenler esas olarak oyunun parçası, “Pouvoir”ın payandası oluyorlar. Tunus’tan Belarus’a Tunus, Mısır, Sudan, Cezayir’de adamlar seçimleri sürekli çaldılar. Bir aşamada, halk “yeter” deyince başlayan bir süreç, ülkeyi yönetilemez noktaya getirdi. “Pouvoir”ın en etkili kurumu ordu, en azından var olanı korumak için adamı feda etti; halkın demokratikleşme taleplerini kabul eder gibi yaparken aslında isyanı denetim altına almak için kolları sıvadı. Yeni bir pazarlıklar, dengeler süreci başladı. Mısır, Sudan, Cezayir’de adamlar gitti ama “Pouvoir” yerinde kaldı. Tunus’ta pazarlık süreci, siyasi dengeleri her an yeniden şekillendirerek devam ediyor. Yirmi altı yıldır Belarus’u babasının çiftliği gibi yöneten A. Lukashenko, son seçimlerin sonuçlarını kabul etmeyen bir isyan dalgasıyla karşı karşıya. Güvenlik güçlerinin göstericilere karşı ölçüsüz şiddet uyguladığı, sık sık gerçek mermi kullandığı, cumartesi gününe kadar, tutuklananların sayısının 7 bine ulaştığı, yüzlerce göstericinin yaralandığı, iki kişinin öldüğü, serbest bırakılanların bedenlerindeki izlerin, yaygın işkence söylentilerini doğruladığı bildiriliyor. Kırılma noktası mı? Lukashenko, SSCB’den kalan mülkiyet ve ekonomik ilişkileri hemen hiç değiştirmeden yönetiyor. Ülke ekonomisi adeta, devlet kapitalizmi döneminde donup kalmış gibi. Belarus rejimi, devlet işletmelerinin mülkiyetini elinde tutmayı seçtiği için özelleştirme süreçlerinde ortaya çıkan bir oligark tabakası yok. Buna karşılık rejimin, SSCB’den kalan güvenlik aygıtının ötesinde dört ayak üzerinde durduğu söylenebilir. (1) Rusya’dan, rafinelerde işlenmek üzere alınan özel tarifeli petrolün ve diğer devlet işletmelerinin gelirleri. (2) Yeni gelişmeye başlayan dijital ekonomi. (3) Muhalefet adaylarının katılması sık sık baskıyla ya da tutuklamalarla önlenen, medyayı muhalefete kapatarak sonuçları güvenceye alınan bir seçim sistemi. (4) Sürekli canlı tutulan bir “dış tehditler” söylemi. Son yıllarda, Rusya petrol fiyatlarını dünya fiyatları düzeyine çekince rejimin kaynakları (milli gelirin yüzde 4’üne yakın) daraldı. Dijital ekonomi, bu daralmayı karşılayacak kadar olmasa da önemli bir gelir yaratıyor ama internet, sosyal medya muhalefete yeni olanaklar getirdi. Protestoları bastırmak için interneti kapatmanın günlük maliyeti 56 milyon dolar civarında. Ekonomik durgunluk, demokratik talepler, rejimin pandemiyi ciddiye almayan tutumu da halkın öfkesini artırıyordu. Son seçimlerde muhalefeti, tutuklu kocasının yerine aday olan ev kadını Tukhanovskaya temsil ediyordu. Güvenlik kaygısıyla çocuklarını yurtdışına gönderen Tukhanovskaya seçim kampanyasını yurtdışına kaçmak zorunda kalan iki eski adayın eşleri, Tsepkalo ve Kolesnikova ile birlikte yürütüyordu. Seçim kampanyasının talebi çok basitti: Seçilirsek, bütün siyasi tutukluları serbest bırakacağız, hemen adil bir genel seçimler düzenleyeceğiz! Muhalefet mitinglerinin çapından, bu platformun büyük ilgi çektiği anlaşılıyordu. Lukhashenko seçimleri, oyların yüzde 80.2’sini alarak kazandığını açıkladı. The Moscow Times’in bir yazarına göre, “bu açıklama, yüzde 6566 dolayında bir sonuç açıklamak için hazırlanmış Yüksek Seçim Kurulu’nu bile şaşırttı”. Halk sokaklarda, isyan halinde. Sonuçlara resmen itiraz etmek için YSK’ye giden Tukhanovskaya, içerde çok uzun süre kaldıktan sonra, TV’de elindeki bir metne bakarak halkı sonuçları kabul etmeye, evlerine dönmeye çağırdı, apar topar ülke dışına kaçtı. Ben bu yazıyı yazarken, genel grev çağrısı da yapan muhalefet, pazar günü öğleden sonra ülke tarihinin en büyük gösterisini gerçekleştirmeye hazırlanıyor, Putin Lukeshenko’ya kapsamlı destek vereceğini açıklıyor, rejim bir karşıt gösteri düzenlemeye çalışıyordu. Aydem halka açılacak Aydem Enerji’nin iştiraki Aydem Yenilenebilir Enerji AŞ, halka arz kapsamında izahname onayı için Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) başvurusunu yaptı. Yapılan açıklamaya göre bu şirket, halihazırda ülkenin dört farklı bölgesinde bulunan yirmi adet HES, üç adet RES, bir adet JES ve bir adet de LFG santralı olmak üzere toplamda 25 adet yenilenebilir enerji santralı işletiyor. Kurulu güç ise 1020 MW. l Ekonomi Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle