25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 12 AĞUSTOS 2020 ÇARŞAMBA HABER Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı kayıt dışı görüşmeye soruşturmaya “gerek yok” kararı verdi Ülkenin ve üniversitenin kaderi Bilim, sorgulamayı ve itiraz etmeyi gerektirir. Ülkenin siyasal iklimi ve düzeniyse tam tersi yönde yapılanıyor. İtirazlar susturuluyor, sorgulamayı engelleyecek bir düzen eğitimden yargı sistemine kadar inşa edildi, ediliyor. İtiraz değil, itaat isteniyor. Böyle olunca da üniversitelerin akıntıya karşı kürek çekmesi gerekiyor. Sonuç mu? Kimisi işinden oluyor, kimisi mücadele etmeyi sürdürüp iç enerjisini, gerçekten üretebileceklerine vereceği zamanı ve hatta sağlığını tüketiyor; büyük çoğunluksa “ben mi değiştireceğim, kendimi koruyayım” aymazlığında. Hürriyet, bilim, çağdaşlık mücadelesinin kalem ve fikir öncülerinin bu denli geri çekildiği bir dönem var mı son iki yüzyılımızda, emin değilim. Kalem ve bilim öncüleri geri çekilirken, ilimciler de kalem yerine kılıç gösteriyor kürsülerden. Tuhaf zamanlar. Kalem her açıdan gücünü yitiriyor. Bu üç grubun dışında bir grup daha var: Eş, dost, akraba, tanıdık, partili, vekil, cemaat bağlarıyla, ilişki ağlarıyla üniversiteye girenler; olağan zamanlarda kapısından geçemeyeceği yerlerde asansör hızıyla yükselenler grubu. Artık mızrak öyle gizlenemez durumda ki, yapılanları, pervasızlığı en açık haliyle gösteren örnekler birçok üniversiteden gelen haberlerle gündeme düşüyor. İşsizliğin arttığı, haksızlığın ve kayırmacılığın daha fazla göze battığı bu dönemde, haliyle bu vakalar iktidar partisinin tabanından da tepki görmeye başlıyor. Son olarak eşine özel kadro açtığı iddiasıyla Pamukkale Üniversitesi Rektörü gündeme geldi. İktidarın ve ortaklarının susturmak için yol aradığı sosyal medyada BirGün’ün haberi öyle hızlı yayıldı ve tepkiler öyle büyüdü ki, iktidar sözcüleri de kınamak, eleştirmek zorunda kaldı sonunda. Nitekim YÖK de rektör hakkında soruşturma açıldığını duyurdu ve pazartesi günü rektörü görevinden uzaklaştırdı. Fakat Pamukkale Üniversitesi Rektörü günah keçisi olmasın. Çünkü bu, buzdağının görünen yüzü, üniversiteler bu örneklerden geçilmeyecek halde. Kadro tahsislerinin, atama ve yükseltme kararlarının nasıl bir ödül ve ceza mekanizmasının parçası olduğunu YÖK bilmiyor mu? Kamu kaynaklarının ve kadrolarının bölümler, birimler arasında nasıl dağıtıldığını; kadroların ilanının neye, kime göre yapıldığını; kamu yararı ilkesinin ve hizmetin gerekliliklerinin dikkate alınıp alınmadığını rahatlıkla belirler isterse. Belirler de, kaç rektör, kaç idareci kalır sonra? Sorun yapısal Çünkü sorun yapısal, Pamukkale Üniversitesi Rektörü’nü ve aslında YÖK’ü aşıyor. Çünkü ülkede partizanlık, ayrımcılık ve kayırmacılık mevcut siyasal sistemden besleniyor. Doğru, liyakat hiçbir zaman tam uygulanmadı bu ülkede, bu sorun AKP ile başlamış değil; ancak bugün AKP devletleşti; kazandığı güç orantısız, frensiz. Üstelik denetimsiz bir sistem var. Tüm kurumlar aynı yerde tekelleşmişken, kimi kime şikâyet edeceksiniz? Hak aramada toplumsal algı bu yönde; anlamak zor değil. İktidar sözcüleri ise “bu gibi işler bize, siyasete olumsuz yansıyor” diye şikâyet ediyor. İyi de siyasetin payı yok mu? Rektörlük seçimlerini kim kaldırdı; rektör atama yetkisini, doğrudan ülkedeki her konuda neredeyse tek karar merkezi haline dönüşen cumhurbaşkanına kim bıraktı? Atananlar gerçekten liyakat ilkesine göre mi seçiliyor peki? Adayın kendini iktidara siyaseten ispatlamasının, ideolojik bayraktarlığına soyunmasının hiç mi payı yok? Dolayısıyla iktidar elbette sorumlusudur. Atamayı doğrudan siyasal iktidar yapıyor. Neye göre yaptığı da ortada. Siyasal atamayla gelense kendini haklı haksız atayan yere kanıtlamak için, oraya özeniyor, orayı taklit ediyor. Elindeki gücü de buna göre kullanmaya başlıyor. Demek ki bir başka yapısal sorun da şu: Yeni sistem öyle bir sistem ki, yukarıdan tek adamlık sisteminin getirdiği keyfilik, buradan gücünü alarak kurumlarda idarecilik yapanlara da aşağıya doğru yansıyor. Herkes kendi kurumunda, ülkedeki tekelci, takdir yetkisini keyfe göre esneten otoriter siyasal sistemi küçük ölçekte, öyle veya böyle inşa etmeye yöneliyor. Bu keyfilik, bu aşırı güç sevdası, modelini, güdüsünü nereden alıyor? Dolayısıyla sorun bir rektörün görevden uzaklaştırılmasıyla çözülmez. Üniversitelerdeki kötü gidiş, ülkedeki keyfi siyasal sistemin yanlışlarının bir yansımasıdır. Tekelleşmiş sistem demokratikleştirilmeli, üniversiteler iktidar baskısından uzaklaştırılmalı, atamalar gerçekten nesnel ölçülere, kamu yararına göre yapılmalı ve ülkede düşünceyi bastıran korku iklimi sonlandırılmalıdır. Üniversitelerin iyileşme reçetesiyle ülkenin genel iyileşme reçetesi bu nedenle iç içedir. ‘Güzel Parti’ kuruldu Türkiye’de yaşayan Romanlar, İçişleri Bakanlığı’na başvurarak Güzel Parti’yi kurdu. Partinin Genel Başkanı, Hüseyin Akbulut oldu. Türkiye’de yaşayan Romanlar, Abdal, Dom ve Yörüklerin temsili amacıyla bakanlığa başvurarak Güzel Parti’yi kurdu. Açıklamada, “Partimiz daha kurulmadan bile siyasi çevrelerde korku yaşatmıştır. Her ne kadar Roman, Abdal, Dom ve Yörükler olarak partimizin kuruluşunu yapmış olsak da Türkiye’nin dört bir yanından partimizde görev almak için başvuruda bulunuldu. Partimiz dini, dili, ırkı ve mezhebi ne olursa olsun tüm Türkiye sevdalılarını bağrına basacaktır” denildi. l ANKARA/Cumhuriyet 5 kez kayıt dışı giriş Kayıt dışı görüşmeye ilişkin suç duyurusunda bulunan müdür B.Y, başka bir cezaevine tayin edildi. Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda iş insanı Fettah Tamince’nin avukatı Ahmet Kürşat Köhle’nin ardından eski ceza evi savcısı avukat Hüse yin Hisli’nin de H.G isim li bir mahkumla cezae vinde 5 kez kayıt dışı gö rüştüğü ortaya çıktı. An LEYLA KILIÇ talya Cumhuriyet Başsavcılığı, kayıt dışı görüşme ye ilişkin herhangi bir ki şinin mağduriyetine neden olmadığı gerekçesiyle Cezaevi Müdürü Tuncay Avanaş hakkında soruşturmaya ge rek olmadığına karar verdi. CEZAEVINDE DAHA ÖNCEDE KAYIT DIŞI GÖRÜŞME YAŞANMIŞTI Aynı cezaevinde daha önce de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iş insanı Fettah Tamince’nin avukatı Ahmet Kürşat Köhle, Antalya Başsavcı Vekili Gürkan Kütük’ün de arasında bulunduğu 5 kişi ile birlikte adli bir mahkumu “kayıt dışı” ziyaret etmiş ve görüntüleri de ortaya çıkmıştı. Avukatlık Kanunu’nda yer alan 48. maddeye göre, “Verilen bir ücret yahut çıkar karşılığında avukata iş getirmeye aracılık eden memurlar en az bir yıl hapis cezasına çarptırılır” deniliyor. Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi’nde hükümlü H.G, eski cezaevi savcısı avukat Hüseyin Hisli ile 5 kez kayıt dışı görüştürüldü. İddiaya göre, kurumun İnfaz Koruma Baş Memuru Ahmet P., hükümlü H.G’yi Cezaevi Müdürü Tuncay Avanaş ile bir araya getirdi. Avanaş da 12 milyonluk miras davası olan H.G’yi, davasının çözülmesi amacıyla avukat Hisli ile tanıştırdı. Kurum Müdürü Tuncay Avanaş ile İnfaz Koruma Baş Memuru Ahmet P.’nin para karşılı ğı kayıt dışı görüşmelere göz yumduğu ilere sürülürken, Hisli’nin avukat kaydı, retina ve kimlik kaydı yapılmadan cezaevine girdiği tespit edildi. Tayini çıkarıldı Cezaevi ikinci müdürü B.Y., kayıt dışı görüşmeye ilişkin 12 Nisan tarihinde Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. B.Y., verdiği dilekçede, “Kurum Müdürü Tuncay Avanaş, hükümlü H.G’yi üç kez vekâletsiz avukat görüşü yaptırmış olmasına rağmen, yine vekâletsiz şekilde avukatla görüştürerek görevini kötüye kullanmıştır” dedi. Şikâyetin ardından B.Y., Antalya Elmalı Kapalı Cezaevi’ne tayin edildi. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan Avanaş ise savunmasında hükümlü H.G’nin kendisine birçok kez sözlü olarak avukat ile görüştürme talebinde bulunduğunu, hükümlünün ruh sağlığının iyi olmadığını, kurum içerisinde problem çıkardığını, art niyet olmaksızın hükümlünün psikolojisini düzeltebilmek amacıyla Avukat Hüseyin Hisli ile görüştürdüğünü söyledi. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan incelemede ise söz konusu eylemin sabit olmasına karşın, herhangi bir kişinin mağduriyetine sebebiyet vermediği gerekçesiyle soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verildi. Mashattan konutlarına ilişkin davada müfettişler, iskânların yeniden düzenlenmesini istedi Taşyapı mevzuata uymadı GÜNLER SONRA AÇIKLAMA YAPTI Erbaş, ‘kılıcı’ vicdanlara havale etti Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya’daki kılınan ilk cuma namazında ve bayram namazında kılıçla mindere çıkmasına ilişkin, “İstanbul fethedildiğinde Ayasofya’daki ilk cuma hutbesi de kılıçla okunmuş ve 481 yıl böyle devam etmiştir. Hutbenin bu şekilde okunması, bir yönüyle Ayasofya’nın camiye çevrildiğinin ilanı, diğer yönüyle de fethe dair bir mesajdır” savunmasını yaptı. Erbaş’ın, “kılıçla hutbe” okutması, tartışmalara neden olmuştu. Erbaş, tartışmanın üzerinden günler sonra “kılıçla hutbeye” savunma yaptı. Sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “kılıçla hutbe okumanın yaygın bir gelenek olduğunu” savunan Erbaş, “İslam medeniyetinin değerlerini ve evrensel insanlık ilkelerini ortaya koyan beyanlarımız görmezden gelinerek kılıçla hutbe geleneğinden, sanki Müslümanların söyleyecek sözü kalmadığı için böyle bir uygulamaya gidildiği sonucunu çıkaran bir yaklaşımı, vicdanlara havale ediyorum” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN TEPKİLER ÜZERİNE KALDIRILDI Spor salonuna ismini yazdırdı Burdur şehir merkezinde bulunan ve 2013 yılında yıkılan Atatürk Kapalı Spor Salonu’na, FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen ile fotoğraf çektiren AKP Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in adı verildi. CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in konuyu kamuoyuna duyurmasıyla gelen tepkiler üzerine AKP’li vekilin adı jet hızıyla kaldırıldı. Burdur şehir merkezinde bulunan ve yıkılan spor salonunun yapımının sonuna gelindi. Kapalı spor salonuna halen aktif siyaset yapan AKP Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in adı verildi. CHP milletvekili Mehmet Göker ve yurttaşlar, sosyal medya üzerinden duruma tepki gösterdi. Tepkiler üzerine “Bayram Özçelik Spor Salonu” adı söküldü. Göker, “Bu ülkenin kurucu lideri Atatürk’ün ismi varken, şehitlerimizin ismi varken... Olması gereken oldu” yorumu yaptı. Kapalı spor salonuna adı verilmek istenen AKP milletvekili Özçelik ise Pensilvanya’da FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’i ziyaret ettiği fotoğrafı ile gündeme gelmişti. l Haber Merkezi BURSA’DAKİ ÇALI GÖLETİ AKP’LI BAŞKANDAN KAÇAK HES AKP’li Gölmarmara Belediye Başkanı Kamil Öz’ün plan değişiklikleri kesinleşmeden ve yapı ruhsatı almadan Bursa’nın Nilüfer ilçesinde bulunan Çalı Göleti üzerine yaptığı Hidroelektrik Santral (HES) projesi, yargı süreci bitmeden inşaata başladı. Odatv’de yer alan habere göre, Bursa Barosu, Mimarlar Odası Bursa Şubesi, Doğayı Çevreyi Koruma ve Doğa Sporları Derneği Çalı Çevre ve Kültür Derneği, dava açtı. Dava dilekçesinde, yapılan değişikliklerle ilgili belediyelerin uygunluk görüşü bulunmadığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “Yaptım oldu” mantığıyla yaptığı plan değişikliğinin hukuka aykırı olduğu açıklandı. İnşaatın sürmesi halinde bölgenin sel ve toprak kayması gibi afetlere açık hale geleceği, telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacağı vurgulanırken, yürütmenin durdurulması ve iptali talep edildi. l Haber Merkezi ATATÜRK’E HAKARET DAVASI Paylaşımı yapmış ama yazmamış! CEMİL CİĞERİM Sosyal medya hesabından 2019 yılı 10 Kasım’ında Atatürk’e yönelik ağır hakaretler içeren alıntıları paylaşan Samsun Büyükşehir Belediye Meclisi AKP Grup Başkanvekili Hasan Uzunlar, hakkında açılan dava sonuçlandı. Uzunlar’a 11. Asliye Ceza Mahkemesi 16 Haziran 2020 tarihinde 1 yıl hapis cezası verdi. Hasan Uzunlar, savunmasında, “Söz konusu paylaşımı ben yaptım. Ancak bu yazıyı bizzat ben yazmadım. Sosyal medya üzerinde bulunan bu yazıyı alarak paylaşım ve beğeni yaptım. Bu nedenle sayfamda görünmektedir. Benim Atatürk’e karşı hakaret etme kastım bulunmamaktadır. Bu yazıları sadece paylaştım” dedi. Mahkeme, Uzunlar’ın cezasını 10 aya indirip, hükmün açıklamasını geri bıraktı. l SAMSUN 4 KİŞİ AÇIĞA ALINDI Yardımlaşma sandığında yolsuzluk TBMM Personeli ve Emeklileri Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı’nda tespit edilen 7 milyon liralık yolsuzluk sonucu sandığın üç eski yöneticisi ve bir üyesinin memuriyetten atılması istendi. Memuriyetten atılması istenilen dört kişi açığa alındı. TBMM Personeli ve Emeklileri Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı’nın Olağanüstü Genel Kurulu, Meclis’te yapıldı. Genel kurul toplantısında, sandıkta 20182019 yıllarına ilişkin tespit edilen yaklaşık 7 milyon liralık yolsuzluk ele alındı. Belge imha edilmiş Sandığın mali tablosu hakkında Yönetim Kurulu üyesi Ali Kızılpınar, 2015 yılı öncesi evrakların imha edildiğini belirterek, 2019 yılı sonu zararının 3 milyon 34 bin 965 lira olduğu açıkladı. Kızılpınar, “Banka muhasebe kayıtlarında 1 milyon liralık çıkış var ama 1 milyon 200 bin lira olarak kayıtlara geçilmiş” dedi. Kızılpınar, slaytlar halinde sandığın nasıl zarara uğratıldığını anlatırken, 3 eski yöneticisi ve 1 üyesinin usulsüz şekilde kendilerini sandığa 3 milyon 996 bin 133 lira borçlandırdığının altını çizdi. TBMM Disiplin Kurulu’nun sandığın eski yönetim kurulu başkanı Ş. İ.’ye kınama cezası verilmesini, yönetim kurulu üyeleri Y.Ç., B.A.,A.S. ve sandık üyesi B. Ç.memuriyetten atılmasını istedi.Memuriyetten atılması istenilen 4 kişi açığa alındı.Yeni sandık yönetiminin yaklaşık 7 aydır usulsüz işlemleri tespit etmek için çalışma yürüttüğüne dikkat çekildi. l Haber Merkezi Mashattan konutlarına ilişkin davada müfettişler 10 adet iskân belgesinin iadesini istedi. Hazırlanan raporda çarpıcı tespitlere yer verildi. HAZAL OCAK Tartışmalı projelere imza atan Taşyapı’nın ünlü Mashattan konutlarına ilişkin 10 adet sahte iskân belgesi (yapı kullanım izni) davasında Mülkiye Başmüfettişi iskânların yeniden düzenlenmesini istedi. Eski CHP’li Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Hüseyin Sağ ve yurttaşların, “Mashattan” konutlarıyla ilgili “yapı kullanma iziniskân belgesi” hakkında yaptıkları suç duyurusunun ardından dönemin Şişli Belediye Başkanlığı İmar Komisyonu Başkanı Cemil Vasken Barın ve kontrol mühendisi Faruk Akar hakkında, “Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği” suçundan yargılandıkları davada yeni gelişmeler yaşandı. Davaya konu iddianamede Adli Tıp Kurumu’nun, “Şüphelilerin belediye kayıtlarında bulunmayan 10 adet iskân belgesini kendileri imzalayıp diğer imzaların başkaları tarafından atılması neticesinde sahte oluşturulan iskân belgelerini düzenledikleri, böylece atılı suçu işledikleri tüm evrak kapsamında anlaşılmıştır” ifadelerine yer verilmişti. İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi, Cemil Vasken Barın’ın “suça karşı kastının olmadığı” gerekçesiyle beraatına, Faruk Akar’ın resmi belgede “görevi kötüye kullanma” suçundan 6 ay hapis cezası vererek, iyi hali göz önünde bulundurup hapis cezası 5 aya indirilip hükmün açıklanması geri bırakmıştı. Bilgilendirme yapılmadı Karara itiraz üzerine, Sarıyer Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nden 21 Temmuz’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu’na gönderilen yazıda 10 adet ıslak imzalı iskân belgesinin soruşturma kapsamında yollandığı ancak bugüne kadar ilçe belediyesine bilgilendirme yapılmadığı ve belgelerin iade edilmediği ortaya çıktı. Yazıda, ilçe belediyesine gönderilen Mülkiye Başmüfettişi’nin inceleme raporunun sonuç bölümüne de yer verildi. Raporun sonuç bölümünde, “Şişli Belediyesi’nin düzenlenen Yapı Kullanma İzin Belgeleri’nin mevzuata uygun düzenlenmediği, mevzuata uygun düzenlenmemesi ve belgeleri düzenleyenler hakkında mahkeme sürecinin devam etmesi nedeni ile bu belgelerin Sarıyer Belediyesi’nce geçerli adledilmediği, mevzuata uygun düzenlenmeyen yapı kullanma izin belgelerinin iptal edilmesi, kazanılmış haklar da göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır” denildi. Yazının sonunda ilgili inceleme raporu doğrultusunda gereğinin yapılarak sonucunun valiliğe gönderilmesi istendiği vurgulandı ve yürütülen soruşturma kapsamında yollanan 10 adet iskân belgesinin iadesi istendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle