22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 10 AĞUSTOS 2020 PAZARTESİ HABER/YORUM w Bağ’a soruşturma Ezan milli değildir Ezanın milli bir unsur olduğu iddiası, muhafazakâr siyasetin yıllardır yaptığı bir propagandadır. Oysa ezan milli, yani ulusal bir şey değildir. Çünkü milli, yani ulusal unsurlar, tüm milleti, tüm ulusu kapsayan şeyler olabilir. Belli bir sınıfın, zümrenin, dinin, mezhebin, etnik kimliğin kültürel özellikleri, milli unsurlar olamaz. Milli olmayan şeylerin milli ilan edilmesi, onların milletin tamamına zorla dayatılması anlamına gelir. Bunun adı faşizmdir. Ezan, namaza çağrıdır. Namaz da İslam dininin Sünni mezhebindeki bir gelenektir. Bu dinden ve mezhepten olan vatandaşlar, arzu ederlerse, camide namaz kılarlar. Türkiye’de İslam dininin Sünni mezhebinden olan, ancak camiyi, namazı ve ezanı Müslümanlığın öncelikli unsuru olarak görmeyen, İslamı, Allah’ın varlığının ve Muhammed’in onun elçisi olduğunun kabul edilmesiyle ve Kuran’daki ahlak anlayışıyla ilişkilendiren, onlarca milyon vatandaş bulunmaktadır. Türkiye’deki 80 bini aşkın caminin doluluk oranlarının düşük olmasının nedenlerinden birisi de budur. İslam dininin Alevi mezhebinden olanların ibadet alanı ise cemevleridir, cami değildir. Aleviler namaz kılmazlar, geleneklerinde ezan yoktur. Türkiye’de on milyonu aşkın Alevi vatandaş yaşamaktadır. Bunun dışında, Türkiye’de dindar olmayan, kendisini ateist, agnostik ve deist olarak tanımlayan beş milyonu aşkın vatandaş bulunmaktadır. Türkiye’de ayrıca on binlerce Hıristiyan ve Musevi vatandaş vardır. HHH Ay yıldızlı bayrak milli bir simgedir. Çünkü dini, mezhebi, etnik kökeni, geleneği, dünya görüşü ne olursa olsun, Türk bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin bayrağıdır. Bayrak ile ezanı aynı kefeye koymak, millilik kavramını çarpıtmaktır. Millilik ilkesinin temelinde vatandaşlık kavramı bulunur. Vatandaşlıktan bağımsız olarak millilik bir anlam taşımaz. Bir vatanın paydaşı olan her birey bir vatandaştır. Söz konusu vatanın omurgası da anayasadır. Cami, namaz, ezan, cemevi, kilise, sinagog değildir; din, mezhep, etnik kimlik değildir. Milli olmayı belli bir dine, mezhebe, etnik kimliğe indirgemek bölücülüktür, başkalarını dışlamaktır, başkalarına kendi kültürünü dayatmaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün millilik anlayışının temelinde de vatandaşlık bulunmaktadır. Milletin yerine ümmetin, laikliğin yerine teokrasinin, cumhuriyetin yerine monarşinin konmasıyla, milli bir bilinç geliştirmek olanaklı değildir. Bunun aksini savunan herkes, farkında olarak veya olmayarak, Türkiye’nin bölünüp parçalanmasını isteyen emperyalizmin işbirlikçilerine dönüşür. HHH Ezan milli bir simge olmadığı gibi, ezanın günümüzdeki biçimi dini bir unsur da değildir. İslam dininin temelini oluşturan Kuran’da namaza çağrıyla ilgili ifadeler vardır, ancak namaza çağrının somut olarak nasıl yapılacağına dair tek bir ayet yoktur. Müzikal bir makam eşliğinde Allah’ın yüce olduğu ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğu ifade edilerek namaza çağrının yapılması, Kuran’dan bağımsız oluşan bir gelenektir. Megafondan veya hoparlörden ezan sesinin verilmesi ise zaten bu geleneğin oluştuğu yüzyıllarda uygulanan bir şey değildi. Çünkü o yüzyıllarda elektrik, megafon, hoparlör henüz icat edilmemişti. Elektrik pili 19. yüzyılda, megafon ve hoparlör 20. yüzyılda icat edilmiştir. Kuran ise 7. yüzyıla ait bir metindir. Kısacası, megafondan veya hoparlörden ezan sesini yüksek sesle herkese duyurmak yaklaşık 100 yıllık bir alışkanlıktır. Bunun İslam dini ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Çıplak ve doğal sesle ezan okumak, yani namaza çağrıda bulunmak, bu geleneğin ortaya çıktığı yüzyılda anlaşılır bir durumdu. Aynı şey kilise çanları için de geçerlidir. Çünkü o dönemde mekanik saat henüz icat edilmemişti ve insanları ibadet için aynı anda bir araya toplamak için bu gerekliydi. Mekanik saat 14. yüzyılda icat edilmiştir. İşin özeti, bayrak inerse vatan kalmaz, ama ezanın susması, vatanı da dini de ortadan kaldırmaz. 10 AĞUSTOS 2020 SAYI: 34638 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:23 06:02 13:14 17:06 20:17 21:50 Ankara 04:12 05:49 12:59 16:49 19:59 21:29 İzmir 04:41 06:15 13:22 17:10 20:19 21:46 İşe alınma kriterlerini yalnızca Rektör Bağ’ın eşi karşılıyordu. Yine sadece eşinin başvurduğu bir ilanla gündeme geldi Yükseköğretim Kurumu (YÖK), Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Rektörü Hüseyin Bağ hakkında soruşturma başlattı. Üniversiteye öğretim üyesi alım şartlarında Rektör Bağ’ın eşi Derya Bağ’ın özgeçmişiyle benzerliği dikkat çekti. Daha önce Pamukkale Üniversitesi İslami İlimler Enstitüsü’ne enstitü sekreteri olarak eşini atayan Rektör Bağ, o yıl yine eleştirilerin hedefi olmuştu. PAÜ, Personel Daire Başkanlığı bünyesinde personel alımı yapılacağı duyurusunun ardından açıklanan kriterler ise dikkat çekti. Kriterleri yalnızca Rektör Hüseyin Bağ’ın eşi karşılıyordu ve yine sadece eşinin başvurduğu bir ilanla gündeme geldi. Bu durum sonrası YÖK yazılı açıklama yaparak Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ hakkında soruşturma başlattığını açıkladı. Açıklamada, “İlanda özel şartların kişiye özel olarak belirlenerek rektörün eşini tarif eder şekilde olması nedeniyle; Yükseköğretimin teamül ve etik ilkeleri ile bağdaşmayacak nitelikte davranışları ile güvenilirliği zedelenen rektör hakkında Yükseköğretim Kurumu Başkanlığı’nın 7 Ağustos tarihli talimatı ile Yükseköğretim Denetleme Kurulu’nca soruşturma yapılması uygun bulunmuştur” ifadeleri yer aldı. Acil olarak değerlendirilecek ifadelerinin bulunduğu açıklamada, “Konuyu görüşmek üzere Yükseköğretim Genel Kurulu 10 Ağustos’ta toplanacak olup rektörün durumu bu toplantıda acil olarak değerlendirilecektir. YÖK olarak, akademik camianın itibarını zedeleyen uygulamalara, tutum ve davranışlara asla müsamaha gösterilmeyeceğini kesin bir dille ve uyarı mahiyetinde ifade ederiz” denildi. Öte yandan, Pamukkale Üniversitesi’nden konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapılmazken soruşturma sonucuna göre açıklama yapılacağı öğrenildi. l Haber Merkezi Şehit Süleyman Ural toprağa verildi Süleyman Ural PençeKaplan Operasyonu bölgesinde teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 24 yaşındaki Piyade Uzman Çavuş Süleyman Ural, dün memleketi Samsun’un Vezirköprü ilçesinde gözyaşları içerisinde son yolculuğuna uğurlandı. Şehit Ural’ın Türk bayrağına sarılı tabutu, baba evinin önünde helallik alınmasının ardından Çekalan Mahallesi’ndeki aynı adı taşıyan camiye götürüldü. Törende, şehidin annesi Arife ve babası Aslan Ural ile kardeşlerini yakınları teskin etmeye çalıştı. Şehit Süleyman Ural’ın 5 ay önce nişanlandığı ve düğün hazırlığı yaptığı öğrenildi. Ayrıca 2018 yılında uzman çavuş olan Ural’ın aynı yıl Özel Kuvvetler Komutanlığı’na atandığı ifade edildi. l AA/İHA ÖZEL HAREKÂTÇI POLIS BAKAN AKAR: 83 TERÖRIST EVINDE ÖLÜ BULUNDU ETKISIZ HALE GETIRILDI İzne ayrılarak eşi ve çocuklarıyla Konya’ya giden özel harekât polisi Eyüp Atlı (38), tek başına Adana’nın merkez Çukurova ilçesindeki evine döndü. Anne Hatice Atlı, oğlunu görmek için evi ne gitti ancak kapıyı açan olmadı. Telefonla da Eyüp Atlı’ya ulaşılamayınca polisler evin kapısını çilingire açtırdı. Yatakta hareketsiz yattığını görülen Atlı’nın hayatını kaybettiğini belirledi. l DHA/İHA Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar ile Şırnak’a giderek Irak sınır hattındaki birlikler de incelemelerde bulundu. Akar, PençeKartal ve PençeKaplan operasyonlarının 48 gündür başarıyla devam ettiğini söyleyerek, “Bugüne kadar 83 terörist etkisiz hale getirildi” dedi. l ANKARA BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kıyı sağlık idaresince gemilere verilen giriş çıkış izni. 2/ Küçük çocuklarda ishal ve kusmalara neden olan bir virüs... Yumurtalık. 3/ “Çok uzaklardan kuşları geçiyor / Tüyleri diken diken” (B.R. Eyüboğlu)... Bir nota. 4/ Bir cins parlak kâğıt. 5/ Vücutta biriken azotlu bileşik... Acele, tez. 6/ Hekimlik. 7/ Notada durak işareti... Tantal elementinin simgesi... İsrail’in plaka imi. 8/ “Emirler, beyler” anlamında eski sözcük... Satranca benzer bir strateji oyunu. 9/ Üslup türlerini ve yöntemlerini inceleyen dilbilim dalı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Önyargı, peşin hüküm. 2/ Briçte iki manştan oluşan bölüm... “Yiğit yiğide yâr olur / Kötülerde ham olur” (Karacaoğ 1 234 5 678 9 1 MACENT A E 2 AVARA S İ N 3 CAR UÇ T E 4 ER STAT İ K 5 NAUT İ LUS 6 T ÇALAĞAN 7 A S TUĞ ME 8 İ T İ S AM V 9 ENEK NEVA 1 23 4 5 6789 1 2 3 4 5 6 7 lan). 3/ Tembellik... Bir nota. 8 4/ Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahveren 9 gi... Kırık kemikleri bir arada tutmaya yarayan nesne. 5/ Gerçekte öyle olmadığı halde, öyle olduğu varsayılan. 6/ Karadeniz yöresinde haşlanmış mısıra verilen ad... İskambilde bir kâğıt. 7/ Tuzağa düşürülen şey... Kitap getirmemiş peygamber. 8/ Yabancı... Maden, tahta ya da taş üzerine delik açmakta kullanılan aygıt. 9/ Çok sert bir kayaç... Yayla fırlatılan ucu sivri çubuk. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Sevr hezimettir! Bugün 10 Ağustos, YeniOsmanlıcıların bayramı! Bundan 100 yıl önce Osmanlı yönetimi Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri ile “Osmanlı Barış Antlaşması”nı imzaladı. Neyse ki Mustafa Kemal liderliğinde Kuvayi Milliye kuvvetleri, Türk’üyle, Kürt’üyle, Osmanlı hanedanının kulu olan tüm etnik gruplardan Anadolu insanıyla Kurtuluş Savaşı verdi ve Osmanlı’nın barışını yırtıp atıp, Türkiye Cumhuriyeti’nin barışını Lozan’da emperyalistlere kabul ettirdi. Mustafa Kemal liderliğinde Anadolu halkı hem emperyalist işgalcilere karşı hem de Osmanlı güçlerine karşı savaştı. Bu nedenle Kurtuluş Savaşı aynı zamanda bir devrimdir; Osmanlı hanedanının kulu olan halk, bu devrimle milletleşmiştir. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı Devleti’nin devamı değil, ondan bir kopuştur! (Yapısal olarak devamı olmak başka, kurumları miras almak başka şey elbette…) Lozan, Sevr’in antitezidir Devamı olsaydı, zaten Lozan’da oturulacak bir masa olmazdı, zira zaten 10 Ağustos 1920’de masaya oturmuş, barış anlaşması yapmışlardı. Devamı olmadığının ilanı da zaten 1 Kasım 1922’de kaldırılan saltanattır; Osmanlı hanedanın saltanatına son verilmiştir. Tarihte kalan Osmanlı devleti ile genç Türkiye Cumhuriyeti, en önemli ölçüt olan egemenliğin kaynağı bakımından birbirinin devamı değil, zıddıdır. Nitekim Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti’ni “milletin egemenliğine dayanan yeni bir Türk devleti” diye nitelemesi bile o kopuşa işaret etmektedir. Özetle, Türkiye Cumhuriyeti’nin Lozan Antlaşması, Osmanlı’nın Sevr Barış Antlaşması’nın antitezidir. Bu nedenle yeniOsmanlıcılar Lozan’ı hezimet sayar! Sevr öncesi paylaşım anlaşmaları Sevr ve Lozan konuları, tarihimiz açısından çok önemlidir. Ancak ne yazık ki geniş kesimler açısından ne Lozan ne de Sevr hakkıyla bilinmektedir. Oysa Sevr’e nereden ve nasıl gelindiğinin bilinmesi, tarihimizi doğru bilmemizi ve yorumlamamızı sağlamaktadır. Sevr, şu sürecin sonucudur: 1) Mart 1915’te Fransa, İngiltere ve Rusya arasında, İstanbul Antlaşması diye anılabilecek nota alışverişleri. 2) 26 Nisan 1915’te İngiltere, Fransa ve İtalya arasında Londra Antlaşması. 3) 1916’da İngiltere, Fransa ve Rusya arasında nota alışverişiyle varılan SykesPicot Anlaşması. 4) 1917’de İngiltere, Fransa ve İtalya arasında Saint Jean de Maurienne Antlaşması. Bu dört anlaşma, savaş boyunca emperyalist devletlerin Osmanlı topraklarını paylaşmak üzere kendi aralarında pay mücadelesi verdiklerini göstermektedir. İttihatçıları doğru değerlendirebilmek İşte bu nedenledir ki, yeniOsmanlıcıların Birinci Dünya Savaşı’na girilmesi nedeniyle İttihatçıları suçlaması doğru değildir; zira karar hem padişaha rağmen değildir hem de Osmanlı toprakları savaşın konusu olduğu için savaşın dışında kalabilmek olası değildir. Nitekim İttihatçılar, öncelikle İngiltere, Fransa ve Rusya’yla anlaşmak istemiş, bu ülkelerin yanında savaşa girmeye çalışmıştır. Ancak yukarıda belirttiğimiz dört anlaşmanın da işaret ettiği gibi bu emperyalist devletler Osmanlı topraklarını paylaşacağı için ittifak teklifini reddetmişlerdir. İttihatçıların Almanya’yla ittifaka yönelmesi bu gelişmenin sonucudur. Nitekim Mustafa Kemal de ilerleyen yıllarda birkaç kez savaşın dışında kalmanın mümkün olmadığını önemle belirtmişlerdir. Savaş süresince Almanya’ya iplerin fazla kaptırılmasından yanlış cepheler açılmasına kadar pek çok nedenle İttihatçılar suçlanabilir ama “Birinci Dünya Savaşı’na girmeleri yanlıştı” diyebilmek gerçekçi değildir. Sevr belgelerinin önemi 100 yıl sonra, üstelik kaynaklarından değil de politikacıların günlük dar çıkarları temelinde dile getirdiği kestirmelerden tarihi değerlendirmeye çalışmak, Birinci Dünya Savaşı sonuçlarına dair doğru yargılar geliştirilmesini önlüyor. Bugün o nedenle Cumhuriyet okurlarına iki temel kitap önereceğim: İlki, dışişleri bakanlığı da yapmış diplomatlarımızdan Osman Olcay’ın büyük titizlikle hazırladığı Sevr belgeleridir. Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlanan Sevres Antlaşması’na Doğru başlıklı kitap, Sevr’e giden süreçte yapılan çeşitli konferans ve toplantıların tutanakları ve bunlara ilişkin belgelerden oluşuyor. Belgelerdeki resmi yazışmalar, emperyalizmin bugüne de yansıyan bölge planlarını net anlayabilmemizi sağlamaktadır. Mudanya’dan Lozan’a Lozan, Sevr’in antitezidir dedik; işte önereceğimiz ikinci kitap da Lozan kitabıdır; Alev Coşkun’un Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlanan Diplomat İnönüLozan kitabı… Alev Coşkun, İsmet İnönü’nün TBMM’nin direktifleri doğrultusunda Lozan’da verdiği o büyük diplomasi savaşını incelemiş; tarihi belgelerden İnönü ve diğer katılımcıların hatıralarına ve Atatürk ile İnönü arasındaki telgraflara kadar pek çok belgeyi okurla buluşturmuştur. Lozan’daki 8 aylık diplomasi savaşının en dikkat çeken yanlarından biri, İnönü’nün muhataplarına “Ben Mondros’tan değil, Mudanya’dan geldim” demesidir! İşte bu tutum, başta yaptığımız kısa tartışmayı da açıklığa kavuşturmaktadır: Osmanlı yönetimi Mondros Ateşkesi’ni kabul ederek Sevr’e razı olmuştur; yeni Türk devletinin yöneticileri ise cephelerde kazanarak Mudanya Ateşkesi’ni yapmış ve Lozan’a kazanarak gitmiştir!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle