17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DİZİ EDİTÖR: İPEK ÖZBEY TASARIM: SERPİL ÜNAY 9 5 TEMMUZ 2020 PAZAR 12 TÜRKIYE’NIN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARI CUMHURIYET’E VERILEN CEZALARI DEĞERLENDIRIYOR Cumhuriyetsiz Cumhuriyet olmaz HAMDİ YAVER AKTAN YARGITAY ONURSAL DAIRE BAŞKANI Etkinliği ve yetkinliği tartışılmaz olan Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü Cumhuriyet gazetesini en “güvenilir” ve en “itibarlı” gazete olarak nitelendirmiştir/seçmiştir. Sahibi olmayan bir gazetedir Cumhuriyet! Sahibi okurlarıdır! Her darbe döneminde kapatılan gazetedir. Şehitleri olan gazetedir. Adını Ulu sal Kurtuluş Savaşı’nın önderi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK vermiştir. Bu özelliği itibarıyla başka gazete yoktur dünyada! Kurucu ilkelere, aydınlanmaya, çağdaşlaşmaya, eleştirel akla, gazetenin bağımsızlığına, kadınerkek eşitliğine, sanata vb. ilkelere sıkı sıkıya sahip çıkmaktadır. Demokrasilerde insanların haber alma hakkı vazgeçilemez bir haktır. Kamu yönetiminde şeffaflığın sağlanabilmesi, yurttaşlar tarafından denetlenebilmesi haberlerin özgürce verilebilmesinden geçer. İnsan hakları ihlallerinin önüne geçilebilmesi, yolsuzlukların önlenebilmesi vb. özgür basının olmasıyla mümkündür. Demokratik bir yönetimin göstergelerinde, güçler ayrılığı temel ilkedir. Yasamayürütmeyargı erklerinin varlığı zorunludur, yeterli değildir. Basın ya da genel anlamıyla medya demokrasilerde etkin, dördüncü güçtür. Özellikle kurumların denetlenmesinde, yurttaşların haber almasında önemli/başat bir işleve sahiptir medya! Kuşkusuz ki her özgürlüğün sınırsız olmaması gibi medyanın da özgürlüğünün sınırları vardır. Sorumluluk uluslararası belgelerde, anayasalarda ve yasalarda düzenlenmiştir. İdari, medeni, cezai ve etik yaptırımlarla sorumluluk alanları düzenlenmiştir. Bu alanlarda kamu gücünün şeffaf ve tarafsız olması ise hukukun gereğidir. Sözgelimi bir televizyon programında konuşmacının tehdit edici, silahlandığına ilişkin söylemi için öncelikle cezai soruşturma makamı suç soruşturmasını derhal ve etkin bir şekilde başlatmalıdır. Yazı yazdığı için gazetecinin evi, bize göre, pek ağır olmakla birlikte aranabiliyorsa tehdit edici söylem sahibinin, silah bulundurup bulundurmadığı yönünden öncelikle aranmalı, denetim makamı da (RTÜK) derhal yaptırım kararı almalıdır. Tek merkezden sipariş! Ülkemizde yazılı basındaki çeşitlilik azalmıştır. Konuyu açacak olursak önceki yıllarda on yıllardır birden fazla gazete okumak gerekli görülürken şimdilerde birkaç gazete, tek gazete sayılabilir. Öyle ki manşetler ve hatta köşe yazılarının başlıkları bile aynı olabilmektedir. Görülüyor ki farklılık kalmamış, adeta tek merkezden başlık/manşet siparişi verildiği izlenimi doğmuştur. Öte yandan farklı ve gerçek haber verme peşinde/amacında olan basın ise idari mekanizmalarla işlevsiz hale getirilmek istenilmektedir. Sadece idari yaptırımlar şöyle dursun, beraatla ve ret ile sonuçlanması kesin olmasına karşın ceza davaları ile tazminat davaları açılmaktadır. Özellikle kamu makamlarınca resen harekete geçildiği için ceza davalarının açılmasında daha duyarlı olunması ve özen gösterilmesi gerekmektedir. Kamuda görevli bir kişinin, kiraladığı araziye şömine ve çardak yapmasının, belediye tarafından yıktırılmasının haberleştirilmesinde terör suçundan dava açılabilmesi düşündürücüdür. Ne var ki yargı erkinin bağımsız/tarafsızlığı konusunda kuşkuların giderek artmış olması karşısında bu dileğimiz ideal olmaktan öteye geçememektedir. Bu bağlamda hemen belirtilmelidir ki anayasa (m. 138/2) ve yasalarımızda (TCK m. 285, CMK m.157) düzenleme olmasına karşın gizliliğin ihlal edildiği bir olgudur. Gerçekten de ceza soruşturmalarında şüphelilerin avukatlarından bile gizlenen belgelerin bir kısım basında yer aldığı ve yorum yapıldığı görülmektedir. Anayasaya, yasalara açık aykırılık ve suç teşkil etmesine karşın denetim mekanizmaları ne yazık ki işlememektedir. Cumhuriyet’in sahibi okurlarıdır! Son dönemde özellikle Cumhuriyet gazetesine yönelik idari ve cezai soruşturmaların arttığı görülmektedir. Basın İlan Kurumu tarafından basın özgürlüğünü doğrudan etkileyebilecek, yurttaşların haber hakkını kısıtlayabilecek ve Cumhuriyet gazetesinin hak ettiği ilanları almasını önleyecek ölçüde yaptırımların uygulandığı Anayasa hukuku kitaplarına bakmak yeterli Son olarak ve özellikle açıklamak durumundayım ki Alev Coşkun’un 27 Mayıs 2020 tarihli “27 Mayıs 1960’ın 60. Yılı: Amaç Demokratik Anayasa Yapmaktı” başlıklı köşe yazısı, Basın İlan Kurumu’nca gazeteden savunma istenmesine konu olmuştur. Belirtilmelidir ki anılan yazı demokratik bir anayasa amacına dönüktür. Gerçekten de 1961 Anayasası ülkemizin gördüğü en demokratik anayasadır. Hukuk devleti, sosyal devlet, yargı bağımsızlığı, grev hakkı, sendika, dernek gibi örgütlenme hakkı düzenlemeleriyle örnek ana yasalardandır. Anayasa hukuku kitaplarına bakılması yeterli olacaktır. Basın İlan Kurumu teşkiline dair 195 sayılı kanunun 49. maddesiyle yazının ilgisi nasıl görülmektedir? Normatif düzenlemenin hangi maddelerine aykırılık oluşturmaktadır? Sözgelimi, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve Cumhuriyetin insan haklarına dayalı, demokratik, laik, hukuk devleti niteliğine aykırı düşmesi olanaksız olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi bu ilkelere bağlı ve savunan bir kurumdur. Suça tahrik veya teşvik edecek ve suç ile mücade leyi etkisiz kılacak olması ise söz konusu değildir. Alev Coşkun’un yazısı ayrıca bir tespit niteliğindedir. Kişisel bir anımı anlatarak bitirmek istiyorum: Demokrat Parti geleneğinden gelen, Adalet Partisi ile özellikle Doğru Yol Partisi’nde etkin devlet görevlerinde bulunan bir dostumla önceki aylarda sohbet ederken yeni bir anayasanın 1961 Anayasası esas/temel alınarak yapılması gerektiğini ifade ettiğinde, dostumun kişisel/ örgütsel kırgınlıklardan ne denli uzak ve akılcı olduğunu düşünmüştüm. görülmektedir. Etkinliği ve yetkinliği tartışılmaz olan Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü, Cumhuriyet gazetesini en “güvenilir” ve en “itibarlı” gazete olarak nitelendirmiştir/seçmiştir. Sahibi olmayan bir gazetedir Cumhuriyet! Sahibi okurlarıdır! Her darbe döneminde kapatılan gazetedir. Şehitleri olan gazetedir. Adını Ulusal Kurtuluş Savaşı’nınönderi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK vermiştir. Bu özelliği itibarıyla başka gazete yoktur dünyada! Kurucu ilkelere, aydınlanmaya, çağdaşlaşmaya, eleştirel akla, gazetenin bağımsızlığına, kadınerkek eşitliğine, sanata vb. ilkelere sıkı sıkıya sahip çıkmaktadır. Cumhuriyetsiz Cumhuriyet olmaz! Son zamanlarda mahkeme kararlarıyla tekzipler gelmektedir. Mahkemelerin gerekçelerine bakıldığında nesnel anlamıyla yeterli olmadığını 40 yılı aşkın bir süre yargıçlık yapmış biri olarak söyleyebilirim. Haberlerde çarpıcı başlıkların olması basının doğası gereğidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşmiş içtihadı karşısında idari yaptırım kararları yerinde değildir. Hatta Anayasa Mahkemesi’nin özellikle bireysel baş vurular nedeniyle aldığı kararlara aykırı düşmektedir idari yaptırım kararları. “Bir hakkın amacına uygun şekilde kullanılmasını son derece, zorlaştıran, ciddi surette güçleştiren, örtülü bir şekilde kullanılamaz hale koyan ve etkisini ortadan kaldıran sınırlamalar öze dokunur niteliktedir. (Anayasa Mahkemesi 18/06/2009 tarih ve 2006/121 esas, 2009/90 karar) Haber alma hakkının kısıtlanması Öte yandan AİHM kararlarına koşut olarak rahatsız edici düşünce açıklamalarını Anayasa Mahkemesi de ifade özgürlüğü yönünden koruma altına almaktadır. YouTube kararında, “Demokratik bir sistemde, kamu gücünü elinde bulunduranların yetkilerini hukuki sınırlar içinde kullanmalarını sağlamak açısından basın ve kamuoyu denetimi en az idari ve yargısal denetim kadar etkili bir rol oynamaktadır ve önem taşımaktadır. Halk adına kamunun gözcülüğü işlevini gören basının işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlı olduğundan basın özgürlüğü, herkes için geçerli ve yaşamsal bir özgürlüktür” denilmektedir. (Bireysel Başvuru No: 2014/4705, 29/05/2014) Cumhuriyet gazetesinin, Basın İlan Kurumu tarafından sürekli ilan kes me yaptırımı ile karşı karşıya kalması, haber verme, haber alma hakkının kısıtlanması anlamına geldiği kuşkusuzdur. Haberlerin içeriğine bakıldığında yukarıda verdiğimiz örnekler karşısında yaptırımların ağır olduğu ve hakkın özüne dokunulduğu sonucuna rahatlıkla varılmaktadır. Görünür gerçekliğin dahi basın özgürlüğüne girmesi karşısında değerlendirmemizin isabetsiz olduğu söylenemez. Adeta bu konularda yayın yapılması istenmemektedir. Bu da ulusal ve evrensel hukuk tarafından korunan hakkın, kullanılmasının önlenmesi anlamına gelmektedir. Hakkın özü ihlal edilmiştir! Hemen belirtmelidir ki Anayasa Mahkemesi ile AİHM’nin yerleşmiş kararları gözetildiğinde, eğer kararlar kesinleşirse ihlal kararı verileceğinden hiç kuşku olmamalıdır. O zaman da Cumhuriyet gazetesinin uğradığı zararların tazmini söz konusu olacaktır ki “rücu mekanizmasının” varlığı gözetildiğinde karar mercilerindekilerin sorumlu olacakları unutulmamalıdır. YARIN: ÖZKAN YÜCEL / İZMİR BAROSU BAŞKANI CUMHUR UZUN / MUĞLA BAROSU BAŞKANI AKP’nin Meclis’e taşıdığı 3 yenilgisi! Önümüzdeki hafta da şu üç konu siyasetin gündeminde yer alacak: Baroların parçalanması, güvenlik soruşturması, sosyal medya... Üçü de AKP’nin kendi gücü olabileceğini düşündüğü, devletin ve toplumsal düzenin çok önemli alanları. Barolardan başlayalım... AKP’nin AKP rozeti taktırmadan ekrana çıkardığı has anlatıcılarının da kabul ettiği gibi iktidar, yargının savunma ayağına hâkim olamadı. Anadolu’daki kimi barolarda ağırlıkları var ama onlar bile iktidarhukuk ayrımında meslek ahlakından yana tutum takınıyorlar. Mademki barolarda ağırlığımız yok, en tepeden girelim diye düşündüler, Türkiye Barolar Birliği’ni (TBB) yanlarına çektiler. Hesap şuydu: TBB yönetimi bizimle hareket eder, devamında büyük kentlerdeki baroların bir kısmını çekerler, böylece kontrol ederiz. Baktılar ki bu da olmuyor, baroları parçalayarak dağıtmak üzere yola çıktılar. AKP iktidarının kurumlara, meslek örgütlerine bakışı şu: Ele geçiremiyorsan yok et, kendine göre kur! Barolar sıradan bir meslek örgütü değil. Anayasanın 9’uncu maddesinde; yargı yetkisi bağımsız mahkemelerce kullanılır diyor. Mahkemenin oluşması için de savunma şart! AKP, baroları ele geçirememe yenilgisini yasasına uydurmaya çalışıyor. HHH Güvenlik soruşturması 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yıllarca konuşulan bir sorundu. Darbeden 15 gün sonra 1402 sayılı yasayla pek çok kişi “güvenlik” gerekçesiyle kamu memuriyetinden edildi. 1402’likler diye bir 12 Eylül karası yerleşti. Benzer durum hortladı. 15 Temmuz’dan sonra devleti FETÖ’den alıp kendi istedikleri başka yapılara yöneltmek üzere art arda dört düzenleme birden yaptılar. Güvenlik ve arşiv soruşturması 29 Ekim 2016’da 676 sayılık KHK ile başladı. 6 Ocak 2017’de kapsam genişledi, taşeron işçilerin bile etraflı güvenlik soruşturmasından geçmesi benimsendi. 18 Ekim 2018’de torba yasaya eklenen maddeyle güvenlik soruşturmasını yapacak kişilere “sınırsız soru sorma” yetkisi verildi. Anayasa Mahkemesi (AYM) CHP’nin başvurusunu yerinde buldu. 24 Temmuz 2016’da “özel hayata saygı hakkı” gerekçesiyle iptal etti. AKP ek madde ile duruma devam etmek istese de 19 Şubat 2020’de bunu da iptal etti. 12 Eylül 2010 referandumu ile yargıyı FETÖ’ye teslim eden AKP, şimdi kamuya alınacak taşeron dahil herkesin sülalesini fişlemek istiyor. Bu siyasal fişlemedir! Halen Meclis’te bulunan ve İçişleri Komisyonu’nda kabul edilen kanun teklifinde iktidar utancından olsa gerek “kayın” sözcüğünü kaldırabileceğini kabul etti. Getirilen teklifte bir kişi kamuya girecekse, ailesi, birinci derecede kan bağının bulunduğu bütün akrabaları soruşturulacak. Sülale soruşturması! AKP biliyor ki insanlar liyakatle devlete girse işini iyi yapacak ama iktidarın boyunduruğuna girmeyecek. Kişinin kendisi AKP’li olsa bile sülalesine de bakılacak ki tam bir siyasal fişleme olsun. Böylece seçimi kaybetse de iktidarı kaybetmesin! Diyelim sülaleden biri suç işledi, torunu işe girmeyecek. Suçun kişiselliği 2 bin 500 yıl önce Roma hukuku ile kabul edildi! HHH Sosyal medya olayı ise AKP açısından tam bir fiyasko. Kişilerin özel yaşamına saygıyı hep savunduk ve kim olursa olsun, bu konudaki saldırıların kabul edilmeyeceğini vurguladık. Ne yazık ki arkasında iktidar gücü olan pek çok medya saldırganı yakın geçmişte tüm kadınları aktif sosyal medyanın dışına çıkarmak için her şeyi yaptı. İktidar da sosyal medya gücünden yararlanmak için her şeyi yaptı. Yenilgi 26 Haziran Cuma günü Erdoğan’ın canlı yayınına gençlerin gösterdiği tepki ile saklanamaz hale geldi. Toplum, özellikle gençlik, akıllı telefonlarla büyüyen gençlik, “benim de aklım var. Dolma akla gerek yok” diyordu. Şimdi Meclis’ten yasa geçirip sosyal medyanın olmadığı bir seçim süreci geçirme hazırlığındalar. Şöyle düşünüyorlar: Öyle koşullar getiririz ki bu alandaki şirketlerin kendisi terk eder! Bütün bunlar kaybetmenin “yasal” çırpınışları... Gençlik ferman dinlemez! 67 şüpheli Ankara Adliyesi’ne sevk edildi Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu ve suç geliri operasyonu “Bataklık” kapsamında gözaltına alınan 67 şüpheli, Ankara Emniyeti’ndeki sorgularının ardından adliyeye sevk edildi. Uyuşturucu ve uyuşturucu gelirlerine karşı, 9 ülkeyle birlikte “Bataklık Operasyonu” başlatılmış ve Türkiye’de 94 kişi hakkında gözaltı kararı verilmişti. Operasyon kapsamında 11 ilde gözaltına alınan şüphelilerden, aralarında örgüt elebaşları Nejat Daş ve Çetin Gören’in de bulunduğu 67’si Ankara Adliyesi’ne getirildi. Koronavirüs önlemleri kapsamında, aralıklı oturtularak üç otobüsle adliyeye getirilen şüpheliler, Ankara Cumhuriyet Savcısı Alper Türközmen tarafından sorgulanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle