23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 5 TEMMUZ 2020 PAZAR EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/YORUM İmdat, Z kuşağı! 14yaşındaki bir çocuk, evi basılarak Erdoğan’a hakaretten gözaltına alındı. Fişek fabrikasında şimdilik 7 işçi ölümü var. Avukatların 4 Temmuz’da yapacakları miting, sözüm ona korona ne deniyle yasaklandı. İtiraz eden avukatlara direkt biber gazı sıkıldı. Bunun gibi canımızı sıkan pek çok olay var, kendimizi çaresiz, geleceksiz hissediyoruz. Bir Türkiye hikâyesiyle devam edelim. Bir ev düşünün, tek göz oda. Tek göz odanın duvar ları rutubetten kararmış. Odada tek bir pencere var, iki gözlü pencerenin bir gözü kalın bir kartonla kaplanmış, diğerinde silinse de temizlenmeyen bir cam var. Oda nın bir yanında bir lavabo, bulaşık yıkama yeri niyetine. Hemen altında bir Aygaz tüpü, boş. Odadaki tek ses tüplü bir televizyonun cızırtılı sesi. “Kadınlı erkekli bir televizyon programı; bir adam ka rısını arıyor. Kadın sevgilisine kaçmış, sevgili de ora da, koca çocuğuna DNA testi yaptırmış çocuk ne ba badan ne sevgiliden. Koca ne rede olduğu belli olmayan ka rısına yalvarıyor.” “Geri gel, her şeyi unutacağım.” En büyüğü 10 yaşında dört çocuk, ayaklarında yırtık ço raplar, üstlerinde başkaları nın olduğu belli olan hırka lar, bir yer sofrasının çevresin de toplanmış annelerinin on lara birer dilim ekmek verme sini bekliyorlar. Anne kapının Kelebeğin gözyaşları. hemen önündeki duruyor. Buradan giriş yerinde çocukların onu görmesi mümkün değil ama o çocuklarını görüyor. Yüzlerinde derin bir açlık, annelerinin önüne koyacak ları bir dilim ekmeği bekliyorlar. Uzun bir zamandır, ek mek dışında hiçbir şey yemediler. Arada sırada kom şuların getirdiği tarhana çorbası dışında. “Televizyonda çok mutlu bir aile; annebaba bir kız, bir oğlan, iki çocuk ve bir köpek. Günbatımında bir de niz kıyısında yürüyorlar. Altta beş yıldızlı bir tatil köyü nün adı geçiyor.” Anne tek tek çocuklarının yüzlerine bakıyor. Onla rın ilk meme emişlerini anımsıyor, hele küçük oğlan nasıl da asılırdı memeye. Sonra usul usul büyümeleri ni, söyledikleri ilk “anne” sözcüğünü anımsıyor. Büyük oğlanın okula gideceği gün nasıl da heyecanlı olduğu nu, ortancasının “ben de okula gideceğim” ağlama sını anımsıyor. Bir zamanlar ufak tefek işler bulan ko casının, bir bayram öncesi her çocuğa bir çift ayakka bı alacak parayı kazanınca, nasıl da sevindiklerini, ço cukların ayakkabıyla uyuduklarını, ayakkabıları eskime sin diye, çamurlu tozlu yollarda nasıl da özenle yürü düklerini anımsıyor. Annenin bugün bir dilim ekmek bekleyen çocukları na verecek ekmeği yok. İşsizlikten bunalan baba, sa bahları erkenden evden çıkıp gidiyor, kahvede kim ona bir bardak çay ısmarlarsa onun masasında akşa mı ediyor. Mahalledeki bakkal artık onu ve çocukları nı doyurmaktan bıktı. Küçük oğlan geçen gün kovalan dı bakkaldan, bakkal onu çiklet çalarken yakalamıştı. Komşulara gidecek yüzü yok. Onlarda da ekmek azal dı, çoğu bir yıllık tarhanalarını şimdiden bitirdi. “Televizyonda ünlü bir manken çocuklarını kucağına almış, çocuk gelişimine pozitif etkileri olan bir yeni çık mış bir ürünü tanıtıyor. Çocuklar sapsarı saçları, pem be beyaz yüzleriyle hiç durmadan gülüyorlar.” Anne çocuklarına bakıyor. Küçük dışında hiçbiri ağ lamıyor, anne onların midelerinin kazındığını biliyor ama renk vermiyorlar, uslu uslu annelerini bekliyorlar, birazdan yanlarına gelir onlara birer dilim ekmekle dört tane zeytin mutlaka getirir. Anneleri onları asla aç koy maz. Öyle görmüşler, öyle bilirler. Anne dalıp gidiyor, artık çocuklarını görmüyor, onla rın yerinde dört melek var şimdi, bir dilim ekmeğe ihti yaçları olmayan, dans edip eğlenen, ölümsüz melekler. Onun çocukları birer melek artık, onları Tanrı’ya ema net etti, hiçbir şeyden korkmuyor artık, kapının yanın da duran av tüfeğine uzanıyor eli, yüzünde bir garip gülümseme, çocuklarına, meleklerine son bir kez ba kıp av tüfeğini kalbine doğru tutuyor ve eli hiç titreme den tetiği çekiyor. Çocuklar tüfek sesiyle bir an birbirlerine bakıp ka pıya doğru koşuyorlar, orada anneleri bir kan gölünün içinde yatıyor. Ne yazık ki güzel ülkemizde bu hikâyeler öyle çok ki bir adım uzağımızda. Derin bir soluk alıp bu derin ça resizlikten nasıl kurtuluruz diye düşünmeye başlaya biliriz. Benim aklıma hep içinde yaşadığımız vahşi ka pitalist düzenin tek bir şeyden anladığı geliyor. Onla rın canını tüketme alışkanlıklarımızı değiştirerek yaka biliriz. Yapılan araştırmalara göre Z kuşağının en büyük özelliği tüketim yapmamaları, markalara değer verme meleri ve reklamlara kulak asmamaları. Öyleyse on ların yolundan gitmeye başlayalım.Gençlik gelecek tir sloganımız olsun! Ve çağıralım: Neredesin Z kuşa ğı? Ses ver. 5 TEMMUZ 2020 SAYI: 34602 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:33 05:31 13:14 17:13 20:47 22:36 Ankara 03:25 05:19 12:58 16:55 20:28 22:13 İzmir 03:58 05:46 13:21 17:15 20:46 22:26 Türk ordusunu en iyi yetişmiş askerlerinden mahrum bırakarak etki Eğilmeyen baş ezilemez! sizleştirmeyi amaçlayan FE Ali Türkşen, yazıyor: TÖ, kumpas davalar çökmüş Dünya güzeli bir coğ ve mağdurları 2014’ten öte rafyanın, zor zamanlarına ye teker teker özgürlüklerine denk gelen insanlarız. He kavuşmuş olsalar da son top le hele Türkiye’nin son on lamda ne yazık ki başardı! sekiz yıllık yönetiminde bi Asla vazgeçme, asla! TSK, değerli ve donanım lı yüzlerce subayından kopa rilerine bal, baklava, börek düşerken bize hep keder rıldı. Bunlardan kimi kumpas sürecinde emekli edildi, kimi öylesine kırgındı ki emekliliğini istedi kimi de Ali Tatar gibi suçlanmayı onuruna yediremeyerek intihar etti ya da kederden öldü. Öyle ya da böyle, sonuçta FETÖ kazandı ve bugün kendisi yararlanamasa da AKP iktidarına kemikleri kırılmış bir ordu bıraktı. Kemikleri kırılmış bir ordu nedir? Kardak’ta kahraman, Hasdal’da esir Kardak kahramanı SAT komando timinin komutanı, Kurmay Deniz Albay Ali Türkşen; Balyoz kumpasıyla kırılan seçkin subaylardan biriydi. Üç buçuk yıl yattığı Hasdal’dan çıktıktan sonra TSK’ye döndü. Kızağa çekildiği bir yılın so düştü desek yalan olmaz. Coğrafya kaderimiz değil, kederimiz oldu kısaca. Yine de daha iyi insanlar, daha iyi bir toplum uğrunda mücadele etmekten geri kalmamaya çalışıyoruz. SAT Komando kursunun kazandırdığı, “Olduğumdan daha iyi biri olabilirim” fikrini yaşamaya ve aktarmaya gayret ediyorum. Bazen sormuyor değilim kendime: “Çok param ve zamanım olsaydı ne yapardım” diye. On sekiz yıldır AKP’nin ik nunda, emekliliğini istedi. Vardır elbet kendimle ilgili bencil tidar olduğu ülkede, Lozan Ali Türkşen, “kalp hastası” teş ce yapacak bir şeylerim. Çok paha Antlaşması’yla Türkiye’ye aidiyeti hisiyle masa başı subayı olmayı lı arabalara binmeyeceğimi biliyo tescilli Eşek Adası’nın tam on altı kabullenmeyip irade gücüyle ka rum. Bilmem kaç bin dolarlık saatler yıldır Yunan işgali altında olması derini yenmiş, muazzam bir efor takmayacağımı da. Gezerdim her dır, kemikleri kırılmış bir ordu... gerektiren SAT komandosu ola halde, diyorum. Görebildiğim kadar Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropulu’nun geçen hafta Eşek Adası’na ve adaya sivil/askeri varlığıyla iyice yerleşen Yunan kurumlarına yaptığı ziyaret; akıllara tabii ki SAT komandolarının TSK’nin iskeleti henüz sağlam iken Kardak Kayalığı’na yaptığı çıkarmayı getirdi. Siyasal İslamın iktidar olduğu Türkiye Devleti ve Müslüman ordusu gerçekten büyük değişim geçirdi! bilmiş sıra dışı bir insandı. Yüksek lisanstan İngilizceye ve Aikido’daki siyah kuşağına, her artısını dişleriyle tırnaklarıyla elde etmişti. Elbette ki boş durmadı. Kader ortağı SAT komandosu, FETÖ kumpasıyla kırılan değerlerimizden Em. Deniz Binbaşı Levent Bektaş’la ATAK Akademi’yi kurdu. Üç kitap yazdı. Beni en çok duygulandıran, sonuncu kitabı, Emekli Bir SAT Ko çok yer görürdüm. Daha önce gidemediğim yerlerde ailemle, dostlarımla birlikte hayatın tadını çıkarırdım. Ama ne yaparsam yapayım, iş dönüp dolaşıp aynı yere geliyor. İnsan hep başkalarına hizmet ettiğinde, hayatını anlamlı kılacak bir şeyler yaptığında, birilerine daha iyi insanlar olmaları yönünde ilham verdiğinde iyi hissediyor kendini, en çok. O zaman bu mal hırsının pek de önemi kalmıyor. Kendi malım, zenginliğim varken söylemiyorum bunla 1996’da bir kayalığa sahip çıkarken, mandosunun Olağandışı Hayat rı. Var olup da böyle davrananlardan AKP’nin iktidar sürecinde 18 Türk Hikâyesi altbaşlığıyla başarılar ve öğreniyorum. adası ve 92 bin km2 kıta sahanlığı çilelerle dolu yaşamını anlattığı As 31 Ocak 1996 sabahı, Kardak’tan Yunanistan’a bırakıldı. la Vazgeçme Asla* oldu. Gümüşlük Limanı’na döndüğümüz de, kalabalık bir basın ordusu ve halkın sevgi seli karşılamıştı bizi. Kalabalığın azaldığı bir ara, yanımıza yirmili yaşlarda bir çift yaklaştı. Genç anne, dört beş yaşlarındaki evladına dönüp: “Bak oğlum, bu abilerin yüzlerini sakın unutma” dedi. “Biz dün akşam onların sayesinde evimizde huzur içinde uyuduk. Bu akşam ve yarın akşam da onlar sayesinde huzur içinde uyuyacağız. Bu kahramanları sakın unutma!” Bu annenin öğüdüne, bir askeri kalbini tam ortasından vuran olağanüstü etkili sözler olarak bakabilirsiniz ya da benim sevdiğim tanımla, bir aptalın neden bir ömür boyu aptal kalmakta ısrar ettiğini açıklayan sihirli sözcükler olarak da. Bütün ömrümü, gurur duyduğum bu aptallıkla geçirdikten sonra bugün de aynı aptallığa devam etmemi sağlayanlar yok değil. Kadıköy’den bindiğim otobüsle evimin bulunduğu sokağa doğru giderken, yabancı bir el alıyor elimi avuçlarıma ve elin sahibi: “Sakın susma, sen konuştukça umut ışığı oluyorsun bize de. Sağ olasın. Sakın susma!” diyor. Emekli bir aptalı ele geçirmenin ve hâlâ aptallık peşinde koşmasını sağlamanın yeni formülü işte bu! Biliyorum ki bu aptallık hiç peşimi bırakmayacak ve ben de hiç şikâyet etmeden ömrümün sonuna kadar öyle kalacağım. * Ali Türkşen’in Asla Vazgeçme Asla başlıklı yaşamöyküsü, özellikle yolun başlangıcında olup kimliğiyle istemleri arasında sıkışan gençler için yol gösterici; ama her yaştaki okura sonunda “Helal olsun!” dedirten bir yapıt. * Alıntı: Ali Türkşen, Asla Vazgeçme Asla/Kırmızı Kedi Yayınevi, 2020 Suudiler korona korkusuyla, hacı adaylarına kapıları kapattılar. Yani bu yıl “şeytan taşlan mayacak!” Şeytan taşlama, hac ibade tinin olmazsa olmazı. İnsanları günah işlemeye zorlayan şey Şeytanıracim* tana karşı tepki ve direnmeyi temsil ediyor. Her yıl on binlerce yurttaşımız Kâbe’ye bir saat yürüme uzak lığında olan Mina Dağı eteğindeki, betondan dev bir huni şeklindeki şeytan simgesine dört gün süresince nohut büyüklüğünde taşlar fırlatıyor. Bu, çok zorlu ve tehlikeli bir eylem. Her zaman o büyüklükte taş bulunmuyor. Mahşeri kalabalık ortasında şeytana iyi nişan almanız gerekiyor. Iskalarsanız onlarca kez denemek zorundasınız. Ayrıca itiş kakış sırasında kural gereği anadan üryan sarındığınız üzerinizdeki “ihram”ın sıyrılmasıyla, şeytana rezil olmanız da mümkün. H Rahmetli Turgut Özal’ı izlerken, meslektaşımız Fehmi Koru sayesinde ezilme tehlikesinden kurtulmuş ve sütununa haber olmuştum. Çok şükür, farklı dönemlerde üç kez bu zorlu deneyimden alnımın akıyla çıktım. Reyiz’in Davos ziyareti gibi daha da şeytan taşlamaya son verdim. H Hac yasaklandı diye milletin “antrenmansız” kalacak hali yok. Şeytanlaştırma ve şeytan taşlama konusunda da şanslı ülkeyiz. Bu konudaki yetki, görev ve sorumluluğu iktidar üstlenmiş durumda. Diyanet’in İslam Ansiklopedisi, şeytan doğal. Hapse atılan muhalif siyasetçile rin, gazetecilerin, sanatçıların, karartılan ekranların, ilan kesme cezası ile cezalandırılan gazetelerin hepsinin yani “şeytanın avukatlığı”nı yapanlar hep oranın üyeleri. Geçen 24 Mayıs’ta parti teşkilatlarına “gönül seferberliği” için düğmeye bastı. Şeytana karşı mücadele elbette akılla, akıllılarla değil, gönül ve gönüllüler eliyle olacaktı. Taşı ilk yiyenler her zamanki gibi gazeteciler oldu. Müyesser Yıldız, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel hapse atıldı. İçerideki Barış Terkoğlu, Ferhat Çelik ve Aydın Keser çıkarıldı. (Adaletin şeytani halleri böyle tecelli ediyor. Atılan niye içeri atılıyor, çıkarılan niye çıkarılıyor? Atan da bilmiyor, çıkan da. Şeytan da böyle taşlanıyor zaten! H Dünya lideri feraseti ve basiretiyle tam 7 yıl önce “Sosyal medya denen şey toplumların baş belasıdır! Yalanın daniskası burada!” buyurmuştu. (02.6.2013 NTV) Hedefi CHP ve MHP liderleri mi idi? Zira, Kemal Kılıçdaroğlu’nun taşlamak için toplam 49 veya 70 adet Twitter’da 1 milyon 402 bin 377; Dev küçük taş gerektiğini belirtiyor. let Bahçeli’nin de 645 bin 158 takip “Baş belası” denilen ve taşlanacak çisi vardı. olan şeytanın nitelikleri şöyle sıralanıyor: Ama onları kıskanıyor veya eleştiri “Riyakârdır. yor olamazdı. Hakkı batıl, batılı da hak gösterir. Kendisi, 3 milyon 239 bin 322 takip İnsanın düşmanıdır. çi ile dizlerine kadar sosyal medyanın Kötü bir arkadaştır. içindeydi. (14.8.2013 Türkiye Gazetesi) İnsanı her yerden görür. H Her yerde aldatmaya çalışır.” Satın alınan aldırılan medya eli ile H şeytan taşlamak yeterli olmuyordu.. Bu niteliklerin hepsi muhalifliğin ta Bu yüzden “bela ve illet” dediği hal nımı gibi. de bizzat sosyal medyada “tweet’le Taşlanmaya müstahak olmaları da yip” durdu. bu yüzden. Ama bir türlü en yakın rakibini ge İşe barolardan başlaması ise çok çemiyordu. Bu yüzden geçen yıl bu sütunda naçizane şöyle yazdık: “En büyük rakibi ne İmamoğlu ne de Kılıçdaroğlu! Tek hasmı var; Külliye’ye bir türlü getirtip ‘saray artizi’ yapamadığı Cem Yılmaz. Reyiz, ‘İstesem milyonları istediğim yere yığarım’ falan diyor. Ama Twitter’daki takipçisi sadece 13 milyon 765 bin kişi. Bir esprisi ile milyonları kırıp geçiren Cem Yılmaz’ı ise 14 milyon 79 bin kişi izliyor.! Biri 17 yıldır milletin anasını ağlatırken, ötekinin tek nüktesine milyonlar kahkahalarla gülüyor. (Bu yazı üzerine Aktrollere çifte mesai talimatı verilmezse yetişeceği de yok.” (26 Mayıs 2019) H Hay akıllara karpuz kabuğu düşürmeyeydim. O günden sonra, takipçi sayısı her ay düzenli olarak 110 küsur bin kişi artarak 1 yıl içinde şu günlerde 16.3 milyona ulaştı! Ve Twitter’da da “tek adam” oldu. Bunun sevinciyle üniversite sınavına giren gençlerle YouTube’dan canlı yayın sohbeti yaptı. 18 yaşındakilere milletvekili olma hakkı da tanımıştı. Bol alkış ve “like” bekliyordu. Tam tersi oldu. Binlerce “Oy Moy Yok” nidasına hedef oldu. Taşlanacak şeytan olarak YouTube’a mim koydu. H Bu arada yeni bir sevinç yaşadı. 8. torunu Hamza Salih’i doğmuştu. Albayrak bebeğin annesine babasına, sosyal medyanın demirbaşı olan binlerce habis karakter iğrenç yorumlar yağdırdı. Yıllar önceki görüşünün “sosyal medya beladır” doğrulandığına hükmedip Meclis’e sosyal medyayı hizaya getirme talimatı verdi. Ama hangi sosyal medya? Hadi “Netfiliks”i atladık. Daha Instagram’ı, Facebook’u, TikTok’u, Blogger’ı, YouTube’u, Myspace’i, LinkedIn’i Tagged’i var da var! Bunları ele geçirmeye ne kamu bankası dayanır ne de müteahhit! Anadolu’da, “Şeytan taşlamaktan namaz kılmaya vakit bulamıyor” diye yaygın bir deyiş var. Keşke bu duruma düşmese. (*)Lanetlenmiş şeytan KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr AKP’LI AĞRI BELEDIYESI Başkan Savcı Sayan İsmailağa’yı ağırladı AKP’li Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, makamında İsmailağa Cemaati müritlerini ağırladı. Ziyarete ilişkin sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Sayan, “İsmailağa cemaati mensupları belediyemizi ziyaret ettiler” ifadesini kullandı. AKP’li Başkan Sayan’ın dün, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda yer alan fotoğraflarda, makamında İsmailağa Cemaati müritlerini ağırladığı görüldü. Sayan o fotoğrafları, “İsmailağa cemaati mensupları belediyemizi ziyaret ettiler” notuyla paylaştı. İsmailağa Cemaati müritleri temaslı bir şekilde yan yana otururken, maske takmadı. AKP’li Sayan’ın cemaat müritleriyle yan yana çektirdiği fotoğrafta ise maske ve sosyal mesafe kuralının uygulanmadığı görüldü. l Haber Merkezi Van Gölü’nde kayıp 10’a çıktı Van’da, 27 Haziran’da göle açılarak kaybolan tekneyi arama çalışmalarında 3 kişinin daha cesedine ulaşıldı. Gevaş ilçesine bağlı Altınsaç Mahallesi’nde 27 Haziran’da tekneleriyle Van Gölü’ne açılan ama bir daha haber alınamayan teknenin bulunabilmesi için arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Yapılan çalışmalar sonucu Bitlis’e bağlı Reşadiye köye açıklarında, dün, 3 kişinin daha cesedine ulaşıldı. Böylece arama çalışmalarında ulaşılan ceset sayısı 10’a yükseldi. l AA Tire Belediyesi’nde ‘böcek’ çıktı İzmir’de, İYİ Partili Tire Belediye Başkanı Salih Atakan Duran’ın makam odasında dinleme cihazı bulundu. Duran’ın, bir durumdan şüphelenerek uyarıda bulunmasıyla güvenlik kamerası kayıtlarını inceleyen polis, olaya ilişkin çalışma başlattı. Duran, “Biz bu makamın kapılarını tüm halkımıza açtık. Belediyeyi kapalı kapılar ardından karar alınan durumdan Tire halkına hesap verir, adil bir hale getirdik. Kimseden hiçbir konuda, hiçbir şekilde çekincemiz yok” dedi. l Haber Merkezi ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI ‘Kimyasal patlayıcı yakalandı’ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Mardin Derik kırsalında, büyükşehirlere gönderilmek üzere hazırlanan kimyasal patlayıcının ele geçirildiğini duyurdu. Başkanlık ettiği Mardin’de basına kapalı yapılan güvenlik toplantısının ardından sosyal medyadan paylaşımda bulunan Soylu “Mardin Derik kırsalında, büyükşehirlerimize gönderilmek üzere hazırlanmış kimyasal patlayıcı ve patlayıcı düzenekleri ele geçirildi. Kahraman jandarmamıza teşekkür” ifadelerini kullandı. l ANKARA/Cumhuriyet kamilmasaraci@gmail.com 5 terörist etkisiz hale getirildi İçişleri Bakanlığı, iç güvenlik operasyonlarında; Tunceli Ovacık kırsalında, Jandarma Özel Harekât birliklerince gerçekleştirilen hava destekli operasyonda, 2 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Bakanlık, 2 teröristten birinin, 500 bin TL’ye kadar ödülle gri listede yer alan “Sefkan Mardin” kod adlı Ferhat Ateş olduğunu belirtti. Milli Savunma Bakanlığı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, PençeKaplan Operasyonu’nda PKK’li 3 teröristin etkisiz hale getirildiğini belirtti. l ANKARA / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle