21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 27 TEMMUZ 2020 PAZARTESİ [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İstanbul Sözleşmesi ve medya baykuşları PROF. DR. NECLA ARAT KADIN ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ BAŞKANI İstanbul Sözleşmesi artık herkesin bildiği gibi, imzalayan devletlere “Kadına karşı şiddeti önleme, şiddetten koruma, şiddet eylemlerini kovuşturma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma” yükümlülüğü getiren uluslararası bir sözleşmedir. Evrensel değerleri temel alır ve kadının insan haklarını pekiştirir. 2012’de imzalanıp 1 Ağustos 2012’de yürürlüğe giren bu sözleşmenin açık adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesidir.” Ne var ki Sözleşmenin ilk imzacısı olan ve uluslararası toplantıya ev sahipliği yapan ülkemizde 2019’dan itibaren bazı gerici yazar ve dernekler, amacı “Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirerek gerçek anlamda kadın erkek eşitliğini teşvik etmek” olan bu sözleşmeyi yerden yere vuruyor ve feshedilmesini istiyorlar. Şizofrenik açıklamalar Öne sürdükleri gerekçeler arasında “İstanbul Sözleşmesi’nin klasik Türk kadını ve Türk aile yapısı ile veya yine klasik İslam ailesi ve Müslüman kadın değerleriyle büyük bir farklılık arz etmesi”; Doğuştan gelen, biyolojik olan ve ‘fıtrat’la gelen farklılıkları reddetmesi”; İslam esaslarında kadın ve kızın ayrı olması, erkeğin de cinsiyet eşitliği içinde düşünülemeyeceği” türünden zırvalar yer almakta. Buna ek olarak medya baykuşları “İstanbul Sözleşmesi ile kadına şiddeti önleme adı altında toplumun cinsiyetsizleştirilmeye çalışıldığı, ailesiz toplumun dayatıldığı, bunun bir Haçlı oyunu olup İstanbul’un fethinin intikamı ve rövanşı anlamına geldiği gibi şizofrenik açıklamalar yapıyorlar. Ve ekliyorlar: “Asıl fitnenin başı İstanbul Sözleşmesi’nden önce CEDAW’dır. CEDAW da bir aileyi yok etme projesidir. Aileyi yıkan saldırıların temel amacı, ‘fıtrat’a karşı savaştır. Yani Allah’ın Kadınlarımız her zamankinden daha uyanık olmalı ve daha güçlü bir direniş sergileyerek yılların çaba ve birikimi sonucunda kazandıkları haklardan asla vazgeçmemelidir. yaradışına karşı muhalefettir. Müslümanlar, uyanık olun!” Onlar, bütün dünya toplumsal cinsiyet eşitliğini hızlandırmak için yeni yeni girişimler başlatırken bu olayı “bir eşcinsellik operasyonuna, kadın erkek eşitliği kılıfına sokulan bir cinsiyetsizleştirme ve ahlaksızlaştırma operasyonuna” indirgemeye çalışıyorlar. Dahası “Seküler yaşam adı altında sapıklığın devlet eliyle zorla dayatıldığını; sakal ve bıyık yasağı konularak milletimizin cinsiyetsiz hale getirilmeye, özellikle askerlerimizin ve polislerin kadınlaşmış erkek gibi görülmelerinin sağlanmaya çalışıldığını” öne sürüyorlar. Sonra, bir de bakıyoruz 21 Temmuz tarihli gazetelerde “Memurlara sakal izni çıktığı” haberleri yer alıyor. Kadınlar farkında Medya baykuşları, kadınların çalışma yaşamında olmalarına da karşı çıkıyor: “Kadınları hiç gereği yokken çalışma hayatına zorla sokmaya çalışmak büyük yıkımlara yol açmıştır. Aileyi yok eden kanunların çıkarılması ve İstanbul Sözleş mesi gibi, Müslüman bir devlette skandal olacak icraatlar fütursuzca icra edilmektedir” diye yakınıyorlar. Onlar, artık yalnız İstanbul Sözleşmesi’nin değil, kendilerine göre “ailenin temelini sarsan” Türk Medeni Kanunu’nun, Türk Ceza Kanunu’nun ve CEDAW’ın da feshedilmeleri için on binlerce imza toplamayı sürdürüyorlar. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, Çoklu Baro sisteminin yasalaştırılması, laikliğin ve hilafetin yeniden tartışmaya açılması talepleri türünden akıl dışı adımlar; kadın erkek eşitliğinin sağlanması için yapılmış olan yasa ve sözleşmelerin feshi girişimleri; bir değerli yazarımızın dile getirdiği gibi “Siyasal İslamın azgınlaştığının göstergeleridir”. Bu tehlikenin farkında olan kadınlarımız, ortak akıl tatile çıkıp yerini medya baykuşlarına bıraktığı için, her zamankinden daha uyanık olmalı ve daha güçlü bir direniş sergileyerek yılların çaba ve birikimi sonucunda kazandıkları haklardan asla vazgeçmemelidir. Nasıl bir CHP? ledeiktidarolmaplanlarındaKemalizmin yerine dair daha tatmin edici bir söylem üretmesi gerekmektedir. Mustafa Kemal’in ma kamına duyulan saygıyla ve Türk DR. ÖMER ATAGENÇ kabetin önünü tamamen tıkamak siyasetinin sayısal olarak alter KIRKLARELİ ÜNİ. ÖĞRETİM ÜYESİ tadır. Siyasetin “gündelik” dili, il natif üretememesi nedeniyle olukesel bir duruştan ve gelecek viz şan sessizlik partinin Kemalizmle CHP’nin “iktidar yolu” sloganıyla düzenlediği kurultay, partinin önümüzdeki süreçte neler yapacağının da bir işareti olacaktır. Ancak kurultaydan ve iktidar olma yolundan ziyade CHP’nin mevcut durumuna dair yapılması gereken başka bir tartışmanın da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. CHP’nin iktidarı hedeflemesi ve mevcut siyasal duruma karşı bir alternatif sunması, elbette demokratik bir siyasal rejimin gereği, Cumhuriyetin tarihsel ve siyasal mirasını sahiplenen kitlelerin temel motivasyon kaynağıdır. Ancak CHP’nin nasıl iktidar olacağı sorusu kadar nasıl bir CHP’nin iktidar olacağının da öncelikle parti yonundan kopuk bir pragmatizmin kitlelere sirayet etmesine de neden olmaktadır. Tabanda siyasal polemiğin “ilkesel” niteliğine karşılık yönetim katlarına doğru tırmandıkça görülen “taktik” hesaplar, partinin ilkesel yöneliminin geleceğine dair bazı noktaları muğlak bırakmaktadır. Siyasetin sahada farklı bir dille yapılmasının reel bir boyutu olduğunu teslim etmek gerekir. Ancak bir partinin siyasal ufkuna dair gündemler muğlak olduğu müddetçe seçmenine nasıl bir ülke vaatettiği aynı oranda muğlak kalacaktır. CHP’nin, partinin tarihsel ve siyasal mirasını temsil edebilme gücü bu meselenin daha da netleşmesini sağlayacaktır. kurduğu ilişkide oluşan deformasyona da sessiz kalınmasını beraberinde getirmektedir. Kemalizme bakış ne olacak? Cumhuriyetin kazanımlarının korunması gündeme geldiğinde “oy” kaygısıyla hareket eden ve parti dışındaki seçmeni küstürmemek konusunda oldukça hassas olan yönetim katı, partinin esas seçmen kitlesini oluşturan Kemalist tabanın hassasiyetlerini dikkate alma konusunda esnek davranmaktadır. “Kemik oy” fikrinin yarattığı özgüven, mevcut taktik hesaplarda parti dışı seçmenin daha ağırlıklı bir rol oynamasını sağlamaktadır. içinde önemli bir tartışma konusu haline gelmesi elzemdir. Zira partide “istikamet” sorunu, gün Tatmin edici tavır şart Türk milletinin bütününe hitap edebilmek elbette CHP gibi kurucu bir parti ve ideolojinin temsilci cel siyasal gelişmeler nedeniyle CHP’nin Kemalizmle ve Altı si açısından kritik önemdedir. An sürekli olarak geri plana atılmak Ok ile kuracağı ilişkinin ilerleyen cak parti dışı seçmenlere yönelik ta, partinin tabanını oluşturan süreçte önemli olduğunu ifade et kurulan dile bakıldığı zaman mi ve “kemik” olarak nitelendirilen mek gerekir. Kitleler önünde, kür ras ile oy kaygısı arasındaki den seçmen kitlesinin siyasal kon sülerde ve basınyayın organların genin sürekli olarak oy kaygısı le santrasyonu yalnızca iktidar par da 1923’ün mirasına dair üretilen hine bozulduğu görülmektedir. Bu tisi üzerinde yoğunlaşmaktadır. retorik ile güncel siyasetteki faa bozulma ise kendi siyasal ideolo Türkiye’de oy kazanma yarı liyet arasındaki uyumsuzluk, ta jisi ve tarihsel mirası üzerinden şının basit bir matematik hesa banın iktidar partisi odaklı tehdit parti dışı seçmeni ikna etme ko ba doğru dönüşmesi ve seçim sü algısı sebebiyle sürekli olarak ge nusunda partinin gerekli başarıyı reçlerinin sayılar ve istatistiklerle ri planda kalıyor. Ancak CHP’nin gösteremediği de ortadadır. açıklanması, ilkesel bir siyasal re uzun vadeli planlarında, özellik “Yenilenme” fikri Altı Ok’un “Devrimcilik” ilkesinin gereğidir. Ancak bugün CHP’nin “yenilenme” fikrinde Kemalizm ekseninde bir güncelleme mi yapılacağı yoksa Kemalizmin tarihsel mirasına “teşekkür edilip” tarih sahnesindeki yerine konularak farklı fikirlerle ikame mi edileceği belirgin değildir. Partinin tabanına ve yönetim katına ayrı ayrı bakıldığında bu soruya her iki cevabın verilmesi de mümkündür. Parti içi tasfiyelerde ilk sıraları “ulusalcı” kanattaki üyelerin alması ve Kemalizmle doğrudan kurulamayan eleştirel diyaloğun defaatle “ulusalcılık” üzerinden sağlanması da göz ardı edilmemesi gereken bir gerçekliktir. Muğlaklığı netlik giderir CHP iktidar olabilir, evet. Ancak olduğunda partinin tarihsel ve siyasal mirasıyla ne ölçüde barışık olacağını şimdiden kestirmek mümkün değildir. Kemalizmin utangaç bir savunusunun devamının verdiği tek mesaj Kemalizmin güncel gerçeklere uyum sağlayamaması ve tarihteki yerini almasına dair iddianın daha kuvvetli olduğudur. Ulusdevlet tartışmalarından Kürt sorununa, neoliberal tahribattan laikliğe kadar pek çok kritik gündemde partinin geleceğe dair vizyonunu ve bu vizyon içinde Kemalizmin ve Altı Ok’un nerede duracağını net bir şekilde bilmenin seçmen açısından önemli bir muğlaklığı gidereceği ortadadır. İttifaklar ve ‘dostlarımız’ söylemi... Cumhuriyet, geçen haftaya özel haberleri, röportajları ve yazı dizisiyle damga vurdu. Başkent Ankara’da CHP’nin 37. Olağan Kurultayı, İstanbul’da Ayasofya’nın ibadete açılması siyaseti hareketlendirdi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultaydan bir hafta önce Cumhuriyet’te kaleme aldığı yazı, kurultay konuşmasının içeriğine yönelik mesajlar taşıyordu. Alev Coşkun’un CHP’nin kurultaylar tarihini anlattığı üç günlük yazı dizisi ilgiyle takip edildi. Türkiye, Kılıçdaroğlu’nun “İkinci Yüzyıla Çağrı Bildirisi” başlığı altında yaptığı kurultay konuşmasının ayrıntılarını ilk Cumhuriyet’ten okudu. Güçlü bir kadroyla kurultayı takip ettik. Miyase İlknur’un yazıları, Sertaç Eş’in analizleri, Ali Açar’ın aktardığı kulis bilgileri, Mahmut Lıcalı’nın haberleri ve Necati Savaş’ın fotoğraflarıyla tüm hafta boyunca Ankara’da kurultayın nabzını tuttuk. Yazarlarımız da köşelerinde kurultaya dönük önemli yazılar kaleme aldı. Cumhuriyet, Ayasofya açılışında isim vermeden laik, demokratik Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’e “lanet okuyan” Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a yönelik kamuoyu tepkisini gündeme taşıyan gazete oldu. Bu konuyla ilgili ayrıntıları bugün “Olayların Ardındaki Gerçek” sütununda okuyacaksınız. HHH Biz Türkiye’nin saygın referans gazetesiyiz; bütün partilere eşit mesafedeyiz. Kurucumuz Yunus Nadi’nin söylemiyle “Ne hükümet ne de parti gazetesiyiz!..” Siyasetin “yüzde 51’e kilitlendiği” bir dönemde muhalefete sayfalarımızı açıyoruz. Gazeteciliğin asıl gücünün iktidarı elinde tutan siyasi erkleri eleştirmekten geldiğini biliyoruz. Zaman zaman muhalefetin önemli siyasi aktörleri CHP lideri Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener’le söyleşiyoruz. AKP ile uzun yıllar boyunca beraber yürüyen ancak şimdilerde siyaset sahnesinde yeni partileriyle yola devam eden Ali Baba can ve Ahmet Davutoğlu’yla da birbiri ardına röportajlar yaptık. İpek Özbey’in sorularını yanıtlayan bu isimlerin Cumhuriyet’e yaptığı açıklamalar büyük yankı yarattı. Meclis’te üçüncü parti konumunda olan HDP’nin önemli isimlerinin röportajları da sayfalarımızda okurla buluşuyor. Son olarak Edirne Cezaevi’nde tutuklu eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş yazarımız Enver Aysever’in sorularını yanıtladı. Demirtaş’ın röportajda, “HDP, Millet İttifakı’nın gizli veya açık ortağı değildir. Bize parmak sallayıp söylem dayatan bazı muhalefet sözcülerinin hadlerini ve hudutlarını bilmelerinde fayda var. HDP’yi aşağılamaya, HDP’ye hakaret etmeye devam ederseniz cevabınızı vermekten çekinmeyiz...” söylemi dikkat çekiciydi. Demirtaş’ın, siyasetin ana gündem maddesi olan “ittifaklarla” ilgili sözlerinin Ankara’da tüm partilerin yetkili isimleri tarafından dikkatle okunduğunu düşünüyorum. Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşmasında “dostlarımızla iktidar olacağız” söylemi kulislerde “Babacan’a, Davutoğlu’na” ciddi bir mesaj olarak algılandı. Siyasi dengeler gösteriyor ki olası bir erken seçime kadar “ittifak köprüsünün altından çok su akar...” HHH Bu haftaki “Cumhuriyet’ten Okurlara” köşesini CHP’nin 37. Kurultayı için geldiğimiz başkentte gazetemizin Ankara Bürosu’nda yazıyorum. Siyasetin gündemi Ankara’nın sıcağı kadar ağır... Telefonlara birbiri ardına, parti meclisi listeleriyle ilgili kulislerde dolaşan isimler düşüp duruyor... Önümde, Ankara büromuz muhabirlerinin özel haberlerinden oluşan geçen haftanın manşetleri... Hafta başında Gökçekler’le ilgili seri haberleriyle Sena Yaşar, hemen ardından FETÖ ile ilgili seri haberleriyle Alican Uludağ fark yarattı. Cumhuriyet; muhabirleri, yazarları haberleri ve analizleriyle gündemi belirlemeye devam edecek... ÜÇ MEKTUP... Her gün cezaevlerinden “mektuplar” alıyorum. Ve bugün üç mektuba kısa kısa yer vermek istiyorum... “Karanlıktan korkmak cesur insanlara, aydınlıktan korkmak da korkaklara göredir. Önceden alınmış kararların hukuk adına bizlere dayatılmasını kabul etmiyoruz. Şayet bu bedel, Cumhuriyet devrimlerini, aydınlık yarınları, fakir fukaranın, yoksul halkın haklarını savunmamızdan dolayı ödetiliyorsa, ben bu bedeli başımla, gözümle öderim. Ancak; Dilsiz olmamı isteyenlere inat dilsiz alfabesini öğrenirim susmam, Kör olmamı isteyenlere inat korkmam, Sağır olmamı isteyenlere inat alışmam, ve Hamit’in müthiş beyitinde de dediği gibi ‘Yağsın nesi varsa kainatın lakin bu derin sükut dinsin!’ Silivri’den esaretten özgürce selamlarımla...” Murat Ağırel (GazeteciYazar) “Gazetenizle gelen Le Monde diplomatique Türkiye’yi ilgi ve beğeni ile okuyorum. Le Monde diplomatique’in, okuyucularınızın dünyada olupbitenleri daha iyi izlemeleri ve anlamalarına önemli bir katkı sağlayacağına inanıyorum. Ancak, yabancı basın erişim imkânım olmadığından, benim için ayrı bir değeri oldu; bundan dolayı da teşekkürlerimi iletmek istedim. Bu anlamlı işbirliğinizin uzun ömürlü olmasını dilerim. Saygılarımla...” Osman Kavala (İş İnsanı) “Geçtiğimiz aylarda bir yazı yazmıştınız. Babanızdan ve Zonguldak’tan bahsediyordunuz. Çok çarpıcı gerçekti. Ne zamandır bu konuda size yazmak istiyordum. Soma’da katledilen 301 madencinin ailelerinin avukatlığını yaptık. Soma da başka bir Zonguldak’tır. Babanızın, babaların ciğerlerinin karartılmasına izin vermeyeceğiz! Öleceğiz ama izin vermeyeceğiz! Canımızı cüppe yaptık, memleketimizi, hepimizin haklarını savunuyoruz. Ölüm orucu eylemimi bu yönüyle düşünmenizi de isterim. Kısa ziyaretime böyle son vereyim. Çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim. Kendinize iyi bakın...” Aytaç Ünsal (Avukat) ALEV COŞKUN’UN İKİ KİTABI 33 55 TL YER NE TL SERVER TANİLLİ SETİ 250 YER TL NE 125 TL MUSTAFA BALBAY’IN YENİ KİTABI 22 38 TL .80 YER NE TL DURAN BÜLBÜL’ÜN YENİ KİTABI 18 30 TL YER NE TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle