21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 27 TEMMUZ 2020 PAZARTESİ HABER/YORUM Kavala tutukluluğunun 1000. gününde Silivri’den konuştu: Hukuksuzluk yaygınlaştı Ayasofya ile çağ atlamak! Bizanslılar tarafından kilise olarak yapılan, Osmanlılar tarafından camiye dönüştürülen, Mustafa Kemal Atatürk tarafından ise müzeye çevrilen Ayasofya’nın, neoOsmanlıcı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeniden camiye çevrilmesinin sonucunda, laiklik karşıtı kitleler mutluluktan kendilerinden geçtiler. Bu insanların mutluluğunun kaynağı nedir? Ayasofya’yı camiye çevirerek çağ mı atladılar? Ayasofya cami olunca, Türkiye, bilimde, teknolojide, felsefede, sanatta, siyasette, hukukta, ekonomide, eğitimde, sağlıkta çağ mı atladı? Bir bilimsel, felsefi, sanatsal, kültürel, siyasal devrim mi yaşadık? Avrupa, ortaçağdan sonra Rönesans ve aydınlanma devrimleriyle ileriye doğru çağ atladığı için övünürken, 21. yüzyılda Türkiye’deki bazı çevrelerin, Ayasofya’nın camiye çevrilmesini tarihsel önemde büyük bir gelişme olarak görmeleri, onların cehaletinin ve zavallılığının göstergesidir. Aslında, kendi hastalıklı zihinlerindeki kurgularla yaşayan bu insanlar gerçekten de çağ atlamışlardır, ancak bu çağları ileriye doğru değil, geriye doğru atlamışlardır! Atladıkları yer ortaçağdır! Atatürk’ün işgalden kurtardığı Ayasofya’yı “fetih” ettikleri sanrısıyla yaşayan, 21. yüzyılda hâlâ “fetihten”, “kılıç hakkından”, hukuken geçerliliği kalmamış padişah vasiyetinden söz eden bu insanlar, hayaletler âleminde yaşamaktadırlar. HHH Bu fetihçi anlayış aynı zamanda, uyuşmuş tembel zihinlerin de bir ürünüdür. Çünkü, Da Vinci, Raffaello, Botticelli, Michelangelo gibi bir sanatçı olmak; Kopernik, Galilei, Kepler, Newton, Einstein, Pasteur gibi bir bilim insanı olmak; Platon, Aristoteles, İbn Sina, İbn Rüşd, Aquinas, Locke, Descartes, Spinoza, Hume, Kant, Rousseau, Hegel, Marx, Nietzsche gibi bir filozof olmak; Washington, Jefferson, Lafayette, Robespierre, Atatürk, Gandhi, Lenin, Mao, Castro, Ho Chi Minh gibi bir devrimci olmak; Watt, Volta, Trevithick, Ronalds, Diesel, Edison, Tesla gibi bir mucit olmak, zordur. Bu insanların açtıkları yoldan ilerlemek de zordur. Ismarlama bir “Danıştay kararıyla” ve hükümet emriyle bir müzeyi camiye çevirmek dünyanın en kolay şeyidir! Bunlar bir marifet değildir. Kurnazlık, bu işleri becermek için yeterlidir. Bunun için herhangi bir analitik ve yaratıcı akıl gerekmez! HHH Sorun bununla da kalmıyor. Bir ülkede siyasetçiler, “kim daha dindar” yarışına girmişse, saygınlık dindarlıkla ölçülür hale gelmişse, ayrıca cami, namaz ve ezan, milli bir değer olarak ortaya konmuşsa, bayrak ve ezan ilişkilendirilerek, bayrak milli bir simge olmaktan çıkarılmışsa, o ülkenin ortaçağ karanlığında boğulması kaçınılmazdır. Cami Türkiye’de kimlerin ibadet alanıdır? İslam dininin Sünni mezhebinden olan vatandaşların. Namaza çağrı olarak bilinen ezan da cami geleneğinde olan bir şeydir. İslam dininin Alevi mezhebinden olanların ibadet alanı cemevleridir, cami değildir. Türkiye’de on milyonu aşkın Alevi vatandaş yaşamaktadır. Aleviler Müslümandır, ama camide ibadet etmezler. Ayasofya’yı camiye çevirirken, ezanı bayrakla birlikte milli bir konu olarak ele alan Erdoğan’ın, Alevi vatandaşları bu milletin bir parçası olarak görmediği bir kere daha ortaya çıkmıştır! Alevilerin dışında, Türkiye’de İslam dininin Sünni mezhebinden olan, ancak Müslümanlığın özünde caminin, namazın ve ezanın bulunmadığını düşünen, İslamı, Allah’ın varlığının ve Muhammed’in onun elçisi olduğunun kabul edilmesiyle ve Kuran’daki ahlak anlayışıyla ilişkilendiren, ayrıca laiklik ilkesini benimseyen, onlarca milyon vatandaş bulunmaktadır. Bunun dışında, Türkiye’de, Müslüman ve dindar olmayan, kendisini ateist, agnostik ve deist olarak tanımlayan beş milyonu aşkın vatandaş, ayrıca on binlerce Hıristiyan ve Musevi vatandaş bulunmaktadır. Erdoğan, camiyi, namazı ve ezanı milli bir simge olarak görerek, Türkiye’deki bu kesimleri ve vatandaşları da milletin bir parçası olmaktan çıkarmıştır! Ay yıldızlı bayrak milli bir simgedir, çünkü vatandaşları ayırmaz. Bayrak, bütün vatandaşların bayrağıdır. Ama cami, namaz ve ezan, milli bir simge değildir! Bunun aksini savunan da bilin ki, kesinlikle milli değildir! 27 TEMMUZ 2020 SAYI: 34624 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:01 05:48 13:16 17:11 20:33 22:12 Ankara 03:52 05:36 13:00 16:54 20:15 21:51 İzmir 04:23 06:02 13:23 17:14 20:34 22:06 Gezi davasında beraat etmesine karşın tahliye edilmeyen ve bu kez başka suçlardan tutuklanan sivil toplum kurucusu iş insanı Osman Kavala, Silivri Cezaevi’ndeki tutukluluğunun 1000. gününde, “Türkiye’de hukuksuzluğun giderek yaygınlaştığını” belirtti. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Silivri Cezaevi’nde Osman Kavala ile görüştü. Kavala, şu mesajları verdi: “Tam 1000 gündür buradayım. Hakkımda açılmış üç soruşturmanın hiçbiri hukuken beni burada tutmaya yetmiyor. Zincirleme dosyalarla tutukluluğum sürdürülmeye çalışılıyor. En üzücü yanı ise cezaevine girdiğimden bu yana adaletsizlik konusunda, hukuksuzluklar konusunda hiçbir iyileşme gözükmemesi. Gazeteciler, siyasiler, aydınlar içeride. Hukuksuzluk yaygınlaştı. Yargıdaki siyasetin etkisi ile davranma alışkanlığı iyice art tı.” 12 Eylül döneminde bile yargıya bu kadar müdahale olmadığını ifade eden Kavala, “Siyasetin yargıya müdahalesinde FETÖ’cülerin yaptıklarına ‘stabilize yol açmak’ dersek, şu anda bu müdahale ‘otoyol’ oldu! Yargı reformuna rağmen hukuksuzluğun sürmesi, yaygınlaşması Türkiye’nin geleceği açısından ümit kırıcı” dedi. “Sadece kendi yargı sürecime baktığımda ülkede hukukun niteliğinin ne kadar kötüleştiğini görmek çok üzücü” diyen iş insanı Osman Kavala, “İlk iki dosyadan beraat ve tahliye çıkınca AİHM’nin ihlal kararlarını dolanmak, gereğini yapmamak için üçüncü dosyayı yarattılar. Orada da ortada iddianame yok. Casuslukla suçlanıyorum. Ama bunun için bir bilgi edinme ve bu bilgiyi aktarmam gerekiyor. Ama ortada ne bilgi var, ne de belge var. Tamamen beni içeride tutmak için yaratılan bir dosya” değerlendirmesini yaptı. EBRU TIMTIK 35 KILOYA DÜŞTÜ Çakırözer Silivri’de “adil yargılanma” talebiyle başlattıkları ölüm orucunu 207 gündür sürdüren tutuklu avukatlardan Ebru Timtik ile de Ebru Timtik görüştü. Timtik’in sağlık durumunun çok kaygı verici olduğunu belirten Çakırözer, “Cezaevine girmeden 90 kilo olan avukat Ebru Timtik, 35 kiloya düşmüş durumda” dedi. Timtik ise “Toplumsal açıdan beklentilerimizin birçoğu karşılandı. Şimdi sadece adli yargılanma talebimizin Yargıtay’daki sonucu kaldı. Yargıtay’ın bu adaletsiz kararı bozması halinde ölüm orucunu sonlandıracağım” diye konuştu. ‘Teyzemi tutukladılar’ Timtik, “Benim taleplerimi dile getirmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın evinin yakınlarında pankart açmak istedi diye teyzemi de tutukladılar. 22 gündür yanımda. Ona yapılan adaletsizlik de bitmeli” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Ufak doğranmış sebzelerin kuşbaşı et ya da kıymayla pişirilmesiyle 1 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 1 A L G A R İ N A 2 LA KARACA 23 4 5 6789 2 yapılan yemek. 2/ Eski 3 G H A B İ T A T Türklerde toplumsal 4 A K A A S A R bölüşümü düzenleyen sistem ya da hukuk... Ankara’nın bir ilçesi. 3/ İzmir’in Menderes 3 5 R A B A T Ş G 6 İ R İ S PASA 4 7 H A T A Ş A E R ilçesinin eski adı. 4/ Karaman’ın bir ilçesi. 5/ Eski dilde bulut... Aldatma işi, hile 6/ Bir nota... Atılgan, gözü pek. 7/ Osmanlı şehzadelerini eğitmekli görevli devlet adamı... Judoda teknik olarak rakibinden zayıf kalan taraf. 8/ Kumaşla as 5 8 A C A R S E K İ 9 AT GAR İ P 6 lelere verilen unvan... Mora 7 dönük canlı kırmızı renk. 8/ Osmanlılarda gece bekçisi... 8 Defa, kere. 9/ “Biz sevdik olduk / Sevildik maşuk ol 9 duk” (Yunus Emre)... İçkili ve eğlenceli dost toplantısı. tar arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez... Aşırı şişman. 9/ Her şeyin ekonomik neden lerle belirlendiğini ve işçi sınıfı savaşımının yalnızca ekonomik bir savaşım olduğunu ileri süren düşünce akımı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Rendelenmiş kabak la yapılan bir tür köfte... Bir cetvel türü. 2/ Yüce, yüksek... Antalya’nın Serik ilçesinde turistik belde. 3/ Dünyanın bili nen en eski uygarlığına beşiklik eden bölge... Telefon sözü. 4/ Eski den harman ürünlerin den onda bir oranında alınan vergi... Meydan. 5/ Kesilen ağacın yerde kalan kütük dibi. 6/ Bağlama işlemlerinde kullanılan ağaç çivi... Umman’ın plaka kodu. 7/ Osmanlı Devleti’nde taşradaki nüfuzlu ai Korunacak değil yeniden kurulacak Cumhuriyet Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) 1994 yılında Galatasaray Lisesi’nde bir toplantı düzenler. “Atatürk’ün Cumhuriyeti Nereye Gidiyor?” konulu toplantının konuşmacısı Ahmet Taner Kışlalı’dır. Ancak Kışlalı’nın konuşmasının daha ilk cümleleri dinleyicilerde şaşkınlık yaratır, çünkü şöyle demektedir: “Atatürk’ün Cumhuriyeti kaldı mı ki, nereye gittiğini tartışıyoruz? Asıl, onu nasıl yeniden kurabileceğimizi tartışmalıyız.” Ardından Kışlalı tezini destekleyen somut örnekler verir… Kışlalı, iki yıl sonra 1996’da Cumhuriyet gazetesinde “Godot’yu Beklerken” başlıklı bir makale yazar ve Erbakan döneminde Atatürk Cumhuriyeti’ni hedef alan uygulamaları sıralar. Ardından da yukarıda değindiğimiz 1994’teki o toplantıyı anımsatır ve orada verdiği örneklerin, iki yıl sonra makalesinde yazdıkları kadar somut olmadığına dikkat çeker. Aradan 24 yıl geçti… Kışlalı, Erbakanlı dönemin ardından Erdoğan’lı dönemi görseydi, hele de Cumhurbaşkanlığı katından Atatürk’ün tarihe ihanet ettiğinin savunulabildiği, Diyanet İşleri Başkanı’nın Ayasofya üzerinden Atatürk’e lanet okuyabildiği şu günleri görseydi, acaba ne derdi?! Milli burjuvazi eksikliği 1994’teki toplantıyı şundan anımsattım: Biz Cumhuriyetçilerin Cumhuriyeti savunamadığı ve koruyamadığı ortada. Mesele bundan sonra ne yapılması gerektiğini saptayabilmek ve yapabilmektir. Peki, Cumhuriyet neden savunulamadı? Cumhuriyet devrimimiz, karakter olarak bir milli demokratik devrimdir. Bizde olduğu gibi her yerde bu karakterde devrimlerin “asıl sahibi” burjuvazidir; milli burjuvazidir. Kuşkusuz güçlü bir milli burjuvazi yoktu; Osmanlı Devleti’nin son döneminde ticaret başta olmak üzere ekonominin önemli alanları, yabancılarla iş tutan türde burjuvaziye aitti. İttihat ve Terakki’nin bu yapıyı değiştirmek üzere attığı kimi adımlar, zayıf da olsa bir “milli burjuvazi” oluşturmaya başladı. İşte o yapı, iyi kötü, Cumhuriyet devriminin de “sınıfsal” sahibiydi. Cumhuriyet kadroları, devrimden sonra o “milli burjuvaziyi” büyütmek için çeşitli hamleler yaptı. Ancak ilerleyen yıllarda “devrimcilik” sürdürülemedi; toprak ağalarıyla uzlaşıldı, dahil olunan Atlantik sistemine uygun olarak burjuvazinin büyüyen kısmı kompradorlaştı ve Cumhuriyet atılımı dondu. Donan yapı da ilerleyen yıllarda adım adım karşıdevrimin tırpanlarıyla budandı, tasfiye edildi… Sonuç mu? 26. Genelkurmay Başkanı Em. Org. İlker Başbuğ, 3 yıl önce bir kitap imza günü etkinliğinde şöyle demişti: “Bu gün Türkiye’nin milli burjuvazi sınıfı olsaydı, birçok sorunlar olmazdı” (28.10.2017). Burjuvazi neden Cumhuriyete sahip çıkmadı? Birincisi yukarıda da belirttiğimiz gibi burjuvazinin irice kısmı Atlantik kampı içinde kompradorlaştı; yabancı sermayenin temsilciliğine “terfi” etti. Komprador burjuvazi de ulusal ekonominin geliştirilmesini değil, temsilciğini yaptığı uluslararası büyük sermayenin çıkarlarını gözetti haliyle. İkinci olarak, burjuvazinin bir kısmı oldukça “kirli”dir; klasik ekonomik faaliyetlerle değil, siyasi destekle büyümüştür. O nedenle de bagajı sorunludur. Ne demek istediğimizi bir dönem İstanbul burjuvazisinin temsilcisi olarak başbakan olan Tansu Çiller’den hareketle anlatalım. Çiller önce “RP ile hükümet kurmak vatana ihanet, sistemin sonu, Türkiye’nin karanlığa bürünmesidir” dedi ama sonra gitti RP’yle koalisyon kurdu; RP’yi iktidar yaptı ve bugüne gelen yolu hazırladı. Peki, burjuvazinin temsilcisi, üstelik “sistemin sonu” diye de doğru görebildiği bir yola neden girdi? Birincisi Atlantikçiydi; ABD Kemalist değil, İslamcı Türkiye istiyordu artık. İkincisi de yolsuzluk dosyaları vardı. O dosyalar Çiller’i rehin aldı ve Çiller “sistemin sonu”na giden yolu hazırladı. Aynı Çiller, yıllar sonra da adım adım Cumhuriyeti tasfiye eden AKP’ye destek verdi. Neden? Oğlunun işleri için! Yeniden devrim, yeniden Cumhuriyet Cumhuriyetin “sahipleri”, Atlantik kampında olmanın gereği olarak komünistlere ve solculara düşman oldu, hatta onları baskılaması için “siyasal İslamcıların” önünü açarak Cumhuriyetin tasfiye edilmesine neden oldu özetle… Bu süreç sarmal bir şekilde, Kemalistleri de adım adım hedef alan ve en sonunda onları da tasfiye eden bir sürece dönüştü. “Sahipleri” ihanet ederken, Cumhuriyeti savunmak da halkın Kemalist kesimleriyle birlikte solculara kaldı en sonunda. Ve geldiğimiz yeri, “Hedef ne? Mücadeleyi nasıl ve kimlerle yürüteceğiz” sorularına doğru yanıt verebilmek için iyi saptamalıyız. Ahmet Taner Kışlalı’nın 1994’teki saptamasından başlayarak geride kalan 24 yıl artık şu gerçeği ortaya çıkarmıştır: Korunacak Atatürk Cumhuriyeti kalmadı, ama yeniden inşa edilecek Cumhuriyet hedefimiz var. Artık Cumhuriyeti savunma mevziisinde değil, “yeniden Cumhuriyet” devrimi yapma mevziisinde olmalıyız!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle