21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 18 TEMMUZ 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER Darbelerle siyasal mücadele 15Temmuz’da yaşanan darbe girişimi bir sonuçtu. Siyasal İslamın iktidarda güç paylaşımı için yaptığı mutabakat sınıra dayanmıştı. Liberaller işlevlerini yitirmiş, ideolojik açıdan kullanışlılar devre dışı bırakılmıştı. İktidar paylaşımı artık açıkça zorlama gücünün kimin denetiminde olacağı konusunda düğümlenmişti. “Ne istediler de vermedik” düzeni, AKP ile Gülenci yapı arasındaki ittifakı geri dönülemez bir iktidar savaşına sürüklüyordu. AKP, yeni bir rejimin inşasında engel olarak gördüğü yapıları tasfiye ederken Gülenci örgütlenmeden yararlanmış; Gülenci yapı ise iktidarın önünün açılmasında sahip olduğu etkinin özgüveniyle, “gerçek iktidar benim” vesayetçiliğini bu kez AKP üzerinde sınamaya çalışmıştı. 15 Temmuz, bu çatışmanın son aşamasıydı. Sonrası malum: İktidar, “kandırıldık”, “Allah affetsin” dedi. Geçmişe dair, yaşananlardaki kendi payını görünmez kılmaya çalıştı. Bir yandan da devlette ve toplum üzerinde sahip olduğu gücü mutlak hale getirmek için adımlarını hızlandırdı. Oysa Türkiye’nin darbelerle gerçek anlamda mücadelesi, siyasal bir düzen değişikliğini gerektiriyor. Sadece sonuçlarla değil, nedenlerle de mücadele ediliyorsa gerçek darbe karşıtlığından söz edebiliriz. Neydi 15 Temmuz’a götüren nedenler? Din sömürüsüyle yapılanan bir suç örgütü, devletin çeşitli kurumlarında adım adım yer tutmuş ve belirleyici hale gelmişti, daha doğrusu emperyalist projelerle uyumlu olarak getirilmişti. Devlet örgütlenmesinin laiklik ilkesine göre, hiç kimseye, hiçbir inanca ya da görüşe ayrım yapmadan hareket etmesinin, din sömürüsünün önlenmesinin ne denli önemli olduğunun kanıtıydı yaşananlar. Bu noktada soralım: 15 Temmuz’dan sonra tarikatların devlet içindeki belirleyiciliği arttı mı azaldı mı? Din sömürüsü, dini istediği gibi, çıkarlara göre çarpıtarak kullanma eğilimi sona erdi mi? Darbelerle siyasal mücadele için laiklik, devlet işlerine dini karıştırmamak, din sömürüsünü önlemek zorunluluktur. Gelelim liyakat ilkesine. FETÖ devlette nasıl örgütlendi? Sınavları ele geçirerek, soruları çalarak; karşıtlarını karalayıp, hapse attırıp istediklerini de kamuya aldırarak. Demek ki gerçek anlamda darbelerle siyasal mücadele için, kamu alımlarında, atama ve yükseltmelerde “iktidara karşı”, “iktidardan yana” diye ölçüler koymamak, işi gerçek anlamda ehline vermek gerekiyordu. Ne dersiniz, geride kalan 4 yılda yapılan atamalarda ana ölçü liyakat midir, yoksa iktidara itaat midir? Kayırmacılık, “adamını bulmacılık”, “referans” adı altında iktidara yakın olduğunu kanıtlamaya yurttaşı itmek gibi sorunlar bitmiş midir? Nedenlerle de mücadele Bir başka boyut: Gülenci yapının yıllar içinde dershanelerde, eğitimde örgütlenmesi boşuna değildi. Devlet, kamusal ve laik niteliğinden uzaklaştıkça yoksul halk çocukları, eğitim yoluyla bir yerlere gelebilmek, saçma sapan sınav bariyerlerini aşabilmek için birçok taşra şehrinde neredeyse rakipsiz bırakılan Gülenci dershanelere, okullara mecbur ediliyor, yönlendiriliyordu. Evet, dershaneler kapatıldı; ancak yoksul halk çocuklarını tarikat yurtlarına, okullarına, etkinliklerine mecbur bırakan özelleştirmeci düzen sona erdi mi? Son 4 yılda özel okulların payı bizzat devlet eliyle artırılmadı mı? Tarikat yurtları, FETÖ’den boşalan alanı doldursunlar diye cesaretlendirilmedi mi? Kamucu bir eğitim, kamucu bir yatırım politikası izlendi mi? Darbelerle mücadele için kamucu bir eğitim politikası şarttır. Son olarak: Darbeciler 15 Temmuz gecesi Meclis’e saldırdı. Öyleyse ne yapmak gerekirdi? Darbeciler Meclis’e saldırdıysa Meclis’i daha da güçlendirmek, demokratikleştirmek; gücün denetimsiz, frensiz şekilde tek elde toplanmasını önlemek; buna uygun bir anayasal düzen kurmak zorunluydu. İyi ama 15 Temmuz’dan sonra ne oldu? İktidar durumu fırsata çevirdi, yeni ittifaklarının alanı açmasından cesaretle, apar topar bir anayasa değişikliğini gündeme getirdi ve Cumhurbaşkanına kararnamelerle devleti tek başına düzenleme yetkisi veren, Meclis’i iyice zayıflatan, tek kişilik, frensiz bir düzeni yerleştirdi. Basının sesi kısıldı, muhalefetin olanakları iyice daraltıldı. İşin özeti, Türkiye’nin gerçekten darbelerle mücadeleye ihtiyacı var. Ancak bu, siyasal düzlemde de olmalıdır. Laiklik, liyakat, kamuculuk, demokratik bir anayasa ve hukuk devleti. İnançları kullanmayıp koruyacak, hakları güvence altına alacak; 12 Eylül darbe anayasasının yerine gerçekten demokratik bir anayasayı en yüksek mutabakatla yerleştirecek; kutuplaştırarak, kavgayla, haksızlıklarla değil; birleştirerek, hukuku ve adaleti temel alarak ilerleyecek bir siyasal mücadele şart. Darbelere ve mutlakiyet özlemlerine karşı en geniş birlik böyle kurulur. Keşif uçağının düşmesi ve terör saldırısı sonucu şehit olan polis memurları dün toprağa verildi Şehitlere hazin tören Van’da Artos Dağı’na keşif uçağının çarparak düşmesi ve Siirt’te terör saldırısı sonucu şehit olan polis memurları dün memleketlerinde son yolculuğuna uğurlandı. Keşif uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlardan Komiser Yardımcısı Samet Üstüner (27) ile uçuş teknisyeni polis Mustafa Keskin (28) için Ankara’da Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde tören düzenlendi. Şehit Üstüner’in 1.5 yıllık eşi Elif Üstüner, tören boyunca eşinin fotoğrafına sarıldı. Törende gözyaşlarına boğulan anne Ayşe Üstüner’i, polisler sakinleştirdi. Şehit Mustafa Keskin’in eşi Büşra Keskin de törene kucağında 10 aylık oğlu Ali ile birlikte katıldı. Gözyaşlarına boğulan Büşra Keskin’i, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu teselli etmeye çalıştı. Türk bayrağı sarılı tabutları, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay ile birlikte bazı bakanlar taşıdı. Cenaze araçları camiden çıkana kadar arkasından yürüyen şehit yakınları, gözyaşlarına boğuldu. Şehit Mustafa Keskin’in eşi Büşra Keskin, “Dik duracağım, oğluma da bakacağım. Gözün arkada kalmasın” diyerek gözyaşı döktü. Büşra Keskin, eşini asker selamıyla uğurladı. Altın madalyası vardı Şehit Komiser Yardımcısı Semih Güzelay (22) için İzmir Torbalı’da cenaze töreni düzenlendi. Güzelay’ın naaşı, Torbalı ilçesinde babaevinde helallik alınmasının ardından Gaziemir 15 Temmuz Camisi’ne getirildi. Protokol üyeleri, şehidin anne ve babasına taziyelerini iletti. Şehidin naaşı, kılınan cenaze namazından sonra Bornova Işıkkent Şehitliği’ne defnedildi. Henüz 10 yaşındayken tekvando yapmaya başlayan Güzelay, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birçok birincilik elde ettiği öğrenildi. 29 yaşındaki komiser yardımcısı İrfan Aydoğan da memleketi Bursa’da son yolculuğuna gözyaşları içinde uğurlandı. Aydın’ın naaşı, Fethiye Mahallesi’ndeki baba evine getirilerek helallik alındı. Cenaze, buradan Mihraplı Camii’ne götürüldü. Şehidin yeğeni polis üniformasıyla cenazeye gelerek, amcasının tabutuna son kez sarıldı. Şehit Aydoğan, Hamitler Kent Mezarlığı’nda şehitliğe defnedildi. Acılı anne ağıt yaktı Şehit polis memuru Burak Derya için de memleketi Mersin’in Anamur ilçesinde bulunan Kıbrıs Camisi’nde tören düzenlendi. Törene, şehidin annesi Firdevs, babası Özcan ve kız kardeşi Çiğdem Derya da katıldı. Şehidin annesi Firdevs Derya, tören sırasında “Oğ 6 aylık Öykü, babasını uğurladı Siirt’in Pervari ilçesinde PKK’li teröristlerle girilen çatışmada şehit olan özel harekât polisi Anıl Kemal Kurtul’un (29) cenazesi dün memleketi Hatay’ın Kırıkhan ilçesine getirildi. Mimar Sinan Mahallesi’nde yaşayan ailesinin evinin önüne helallik alınması için götürülen şehit Anıl Kemal Kurtul’un Türk bayraklı tabutuna sarılan annesi Meryem Kurtul, gözyaşı döktü. Helallik alınmasının ardından Şehit Anıl Kemal Kurtul için Kırıkhan Hacı Meryem İçcan Mezarlık Kompleksi’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene, şehidin annesi Mer yem, babası Muhammet, kardeşi Mehmet Tayfur, eşi Hülya, 6 aylık kızı Öykü, protol üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Şehidin gözyaşı döken annesi ve eşini, kadın polis memurları teselli etti. Küçük Öykü ise babasının meslektaşları kadın özel harekât polislerinin kucağında töreni izledi. Şehidin yakınları törende güçlükle ayakta durabildi. Cenaze namazının kılınmasının ardından şehidin naaşı şehitlikte toprağa verildi. Çatışmada şehit düşen Muhammed Demir’in cenazesi önceki gün memleketi Sivas’ta toprağa verilmişti. AILE AYAKTA DURMAKTA ZORLANDI Özel harekât polisi Onur Ramazan Bayram’ın naaşı öğle saatlerinde Manisa Alaşehir Devlet Hastanesi morgundan alınarak ailesinin yaşadığı Soğuksu Mahallesi’ne getirildi. Genç polis memuru için burada helallik alınıp dua edildi. Daha sonra şehidin naaşı, cenaze namazının kılınacağı Alaşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü bahçesine götürüldü. Cenazede, anne Semra, baba Nail Bayram ve kardeşi Cenap Bayram ayakta durmakta zorlanırken, büyük üzüntü yaşayan aile bireylerini, yakınları ve şehidin meslektaşları teskin etmeye çalıştı. lum, tüm arkadaşların toplanmış buraya. Yavrum, tüm meslektaşların burada bak” diye ağıt yaktı. Acılı anneyi, görevli polisler ve yakınları teskin etti. Şehidin naaşı, defnedilmek üzere Ovabaşı Mahallesi Mezarlığı’na götürüldü. Pilot Komiser Gökhun Mete Altunbaş için de Kırıkkale’nin Keskin il çesinde tören düzenlendi. Törene şehidin babası Süleyman Altunbaş, annesi Sonay Altunbaş ve polis memuru eşi Hilal Altunbaş’ın katıldığı cenaze töreninde acı ve gözyaşı hâkimdi. Altunbaş’ın cenazesi törenin ardından şehitlikte toprağa verildi. l Haber Merkezi İBB Meclisi’nde AKPMHP oylarıyla Hacıosman Korusu’nun Atatürk tartışması adı ‘Hacıosman Atatürk Kent Ormanı’ oldu HAZAL OCAK İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nin dünkü son toplantısında önemli kararlar alındı. UNESCO dünya miras listesinde olan ve Danıştay kararıyla müze statüsü kaldırılan Ayasofya’nın müze fonksiyonu iptal edildi. Hacıosman Korusu’nun isminin “Atatürk Kent Ormanı” yapılması teklifi reddedildi. CHP tepki gösterdi. Mecliste çoğunluğa sahip AKP ve MHP grupları geçen pazartesi günü Ayasofya’nın imar planlarının “Ayasofya Camisi ve Külliyesi” olarak değiştirilmesini teklif etmişti. İlgili komisyona havale edilen teklif, Yenikapı’daki Avrasya Gösteri Merkezi’nde dün gerçekleşen toplantıda gündeme geldi. Teklifin komisyon görüşünde “Ayasofya CamiMüze fonksiyonunun iptal edilerek ‘Ayasofya Kebir Camii Şerifi ve Külliyesi’ fonksiyonuna alınması” uygun görüldü. CHP’li meclis üyesi Sedat Özkan teknik olarak daha önceden Ayasofya’nın planlara camii olarak işlendiğini anlattı. Teklif, konuşmaların ardından oybirliğiyle kabul edildi. Kolonya şişesi atıldı Teklifin görüşmeleri sırasında “FETÖ” gerginliği çıktı. CHP’li meclis üyesi Fah 04 yaş çocuğu olan anneye ulaşım ücretsiz İBB Meclisi’nde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun seçim vaatleri arasında yer alan 4 yaş ve altındaki çocukların annelerine ücretsiz ulaşım kartı verilmesi de oybirli ğiyle kabul edildi. İstanbul’da sağlık çalışanlarının toplu taşıma araçlarını ve İSPARK otoparklarını ücretsiz olarak kullanma süresi de 31 Ağustos’a kadar uzatıldı. rettin Kayhan, “Yüreğiniz varsa gelin bir araştırma komisyonu kuralım. 2004’ten 2020’ye kadar hangi cemaate, hangi vakfa İstanbul’un arsalarını parsel parsel vermişler araştıralım. AKP ne oy kullanmış, CHP ne oy kullanmış bakalım” dedi. Bu sözler üzerine meclis üyeleri birbirlerinin üzerine yürüyüp kolonya şişesi ve su bardağı attı. Oturuma ara verildi. Meclis gündemine Hacıosman Korusu’nun isminin “Atatürk Kent Ormanı” olarak değiştirilmesine ilişkin teklif de geldi. AKP ve MHP Grubu’nun çoğunlukta olduğu komisyon, teklife ilişkin verdiği görüşte “yöre dışındaki insanlar tarafından da bilinen bölge isminin yok olmaması ve Atatürk isminin tek başına kullanılması durumunda neresi olduğunun bilinmesinin mümkün olmadığı” gerekçesiyle korunun “Hacıosman Atatürk Kent Ormanı” ola rak isimlendirilmesini uygun gördü. ‘Neyi engelliyorsunuz?’ CHP Grup Sözcüsü Tarık Balyalı, “Bu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e karşı çok büyük ayıptır. Eğer Atatürk isminin önüne bir şey getirecekseniz bu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olur, başka bir şey olmaz. Eğer bir yer ibaresi ifadesi varsa, Atatürk Kent Ormanı Hacıosman Korusu diyebilirsiniz. Bunu kabul edebilmek mümkün değil. Atatürk ismini niye bu kadar engellemeye çalışıyorsunuz gerçekten bilemiyoruz” diye konuştu. AKP Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş ise “Atatürk bizim ortak değerimiz. Atatürk ismi her yere, her ortama verilmez. Onun üzerinden siyaset yapmayın” dedi. Teklif CHP’li ve İYİ Parti’li meclis üyelerinin “ret” oyuna karşın AKP’li ve MHP’li meclis üyelerinin oylarıyla kabul edildi. Rektör ODTÜ’lü ruhu taşımalı Türkiye’de kurulmuş ODTÜ Mezun Dernekleri ve bu derneklerin bir araya getirdiği Mezun Dernekleri Konseyi, yakında yapılacak ODTÜ Rektör atamasına ilişkin bildiri yayımladı. Bildiride “ODTÜ Rektörü, ÖDTÜ’lü ruhunun temel ilkelerinden birisi olan topluma karşı sorumluluk gereği ODTÜ akademik, idari personeli ve öğrencilerinin bu anlayışa uygun etkinliklerini engellemeyeceği gibi ayrıca desteklemelidir” denildi. Adana, Antalya, Bursa, Eskişehir, Gazian tep, Kayseri, Eskişehir, İstanbul, Ege, Kocaeli, Mersin ve Samsun’da bulunan ODTÜ mezunlar dernekleri’nin oluşturduğu Mezun Dernekleri Konseyi, yakında yapılacak ODTÜ Rektör atamasına ilişkin bildiri yayımladı. ODTÜ rektörünün, bu yıl Yüksek Öğretim Kurumu’na başvuru yapan adaylar arasından doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanacağına dikkat çekilen bildiride, atanacak rektörün özelliklerine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çağrı yapıldı. YANLIŞTAN DÖNÜLDÜ Mustafa Necati’nin adı evine dönüyor SARP SAĞKAL CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, Cumhuriyetin ilk Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’ye ait eve, şeriat çağrıları yapan Nuri Pakdil’in adının verilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’la görüştüğünü söyledi. Kaya “Değiştirme kararını tekrar görüşeceklerini ve bunu düzelteceklerini söyledi” dedi. Kaya ayrıca, Mustafa Necati’nin adının yaşatılması için CHP’li belediyelere yazı gönderildiğini ve bu isimle kültür evleri açılacağını belirtti. Cumhuriyet tarihinin ilk Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’ye ait tarihi Kültür Evi’ne, “Yaşasın şeriat” sloganı atan ve Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e “Firavun” diyen Nuri Pakdil’in adı verilmişti. Durum pek çok sivil toplum kuruluşu ve siyasi parti tarafından tepki toplarken, konuya ilişkin eylemler yapılmıştı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, Mustafa Necati Evi’ne ilişkin Cumhuriyet’e konuştu. Başından beri sürecin takipçisi olduklarını vurgulayan Kaya, konuyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’la da görüştüğünü anlattı. Kaya, “Değiştirme kararını tekrar görüşeceklerini ve bunu düzelteceklerini söyledi” dedi. Çalışmalara ilişkin de bilgi veren Kaya, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Yeşilyurt semtinde inşa ettiği kültür merkezine Mustafa Necati adını verileceğini anımsatarak “Belediyelerimize bu konuyla ilgili yazı gönderdik. İllerimizdeki kültür evlerine Mustafa Necati’nin adının verilmesi için çalışmalar yapıyoruz. Beledeyilerimiz tek tek illerinde bu ismi yaşatacak” diye konuştu. l ANKARA Elizabeth Tuganova Önbaş. 700 kilometre uzaklıktaki bakımevine gönderildi Kimsesiz Rus ressama sürgün MEHMET İNMEZ Bir zamanlar tabloları ve koleksiyonları kapışılan, kitabı yayımlandığında en çok satanlar listesine giren “Aşkın Yüzyılı Elizabeth” romanının kahramanı Rus ressam Elizabeth Tuganova Önbaş, Fethiye’de kaldığı yaşlı bakımevinden, 700 kilometre uzakta Niğde’nin Bor ilçesine gönderildi. 71 yaşındaki sanatçıya maddi manevi yardımcı olan Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Başkanı ve şair Ümit Yaşar Işıkhan, yaşanan duruma tepki göstererek “Bu sanatçıya yapılan sürgündür. Devletin bir sanatçıyı barındıracak odası yok mu?” dedi. 1949 yılında Moskova’da dünyaya gelen ünlü ressam Tuganova Önbaş, 1990 yılında Türkiye’ye yerleşti. 20 yıldır Datça, Marmaris ve Fethiye’de yaşamını sürdüren sanatçı, Türkiye’nin değişik kentlerinde resim sergileri açtı. Tabloları koleksiyonerler tarafından kapışılan ressam, yıllardır Türk, Rus ve Gürcü kültürleri arasında bir köprü kurarak birçok etkinlik düzenlemesine rağmen son yıllarda rahatsızlığı nedeniyle tek başına kaldı. Yalnız başına yaşayamayan Elizabeth Tuganova Önbaş’a, Datça Belediyesi, Datça Kaymakamlığı ve üyesi bulunduğu Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği tarafından destek verildi. Fethiye’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı özel yaşlı bakımevine yerleştirildi. Ancak iki hafta önce kimseye haber verilmeden Niğde’in Bor ilçesinde bulunan özel bakımevine gönderildi. Kendi rızası olmadan ve haber verilmeden yapılan nakil için bakımevinde yer olmadığı gerekçe gösterildi. Sanatçının izni olmadan başka bir yere götürülmesine Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Başkanı Dr. Ümit Yaşar Işıkhan, tepki gösterdi. Elizabeth’in önemli bir değer olduğunu, kendisi ve aktivistlerin sürekli yanına giderek yardımda bulunduğunu dile getiren Işıkhan, “Sanatçı Önbaş’ın talebi olmadan sürgüne gönderilmesine şaşırdık. Gerekçe olarak yer olmadığı ifade ediliyor. Devletin veya belediyelerin hiçbir bakımevinde bir kişilik odası yok mu? Ege Bölgesi’nin bir iline neden gönderilmedi? Devletin sanatçıya sahip çıkmasını istiyoruz” diye konuştu. l İZMİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle