19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 15 8 HAZİRAN 2020 PAZARTESİ Herkesin şarkılarda mırıldandığı şair! Geçen hafta 29. ölüm yıldönümünde anılan şair Ahmed Arif’in şiirlerini bilmeyen bile şiirlerinden bestelenmiş şarkıları ezbere bilir: “Hasretinden prangalar eskittim”den tutun da “Ay Karanlık”, “Terketmedi Sevdan Beni”, “Leylim ley” hangimizin aşk acılarına ortak olmadı ki? Annesi Kürt, babası Kerküklü, 1927 Diyarbakır doğumlu, sekiz kardeşin ağabeyi Ahmed Arif, küçük yaşta öksüz kalmış ama devlet okullarında okurken Merkez Bankası’na girmiş; hem de çalışmış ve o zamanlar pek yaygın olduğu haliyle şiirlerini, hem de para karşılığında şiir dergilerinde yayımlatmış! Tabii o dönem de demokrasi ve özgürlükler sonsuz değil, şair oluyor ama özgür kalamıyor! Siyasi görüşleri nedeniyle tutuklanan, işkence gören, hapis yatan, okulunu ve memuriyet hakkını yitiren ozan, yaşamı boyunca pek çok baskıya maruz kalan Ahmed Arif, daha sonraları hayatını kazanmak için gazetecilik yapıyor. Şiirleri çok seviliyor, kitabı “Hasretinden Prangalar Eskittim” çok satılıyor. Oldukça genç yaşta kalp krizinden kaybettiğimiz Ahmed Arif’in şiirleri bugün de müzikle yaşamaya devam ediyor. Biz de kendisini bir başka şairin kaleminden anıyoruz. NURDURAN DUMAN Dağ zirvelerinden, bayırlardan havayı, suyu, madeni toplaya toplaya gelen sert harfler. Ekili biçili tarlalardan, balığa çıkılan sulardan, göz nuru dökülen el işleyen tezgâhlardan derlenen ağız dolusu sevecen sözcükler. Türküler, deyişler, destanlar, ağıtlar, deyimler ile... Halkın kaynağından beslenir, yaşamın hallerini gözetler, derdini edinir, edindiği derdin endişesine sahip çıkar. Ölesiye. Çünkü şairdir Ahmed Arif, namus işçisi yani yürek işçisi. Açlık, susuzluk, tütünsüzlük, zincir, hasret... Ama ille de ötekinin onu terk etmeyeceğine güven. Kimdir bu öteki? Sevdasıyla terk etmeyen “Şair”i? Sevgilisi mi? Yurt sevgisi mi? İnsanlığa, özgürlüğe, üleşmeye ve şiire inancı mı? Kimini bazı dizelerinde doğrudan işaret ederken çoğu şiirinde her birinin, hepsinin sevdasını görebilir okuyan kendi haline göre. Çünkü onu ona bağırır. Dipsiz kuyulara, akan yıldıza, bir kibrit çöpüne varana... Çünkü içeride gelen yeşil soğana sevinir, karanfil kokan cigaraya, dışarıda ise memleketinin dağlarına gelmiş bahara. Bu derin özleyişle müm kün müdür prangalar eskitmemek? Mısra çekmemek? Nasıl da hem yıl ları hem bizleri bulur, bir mısra bo yu macerası oysa. Maphushane da mında değil Makamı Yusuf’tadır çünkü Ahmed Arif. Dört duvar ara sında değil, pi rinçte, pamukta, tütünde. Kara cadağ, Çukuro va ve Cibali’de. Şafakları balı ğa çıkar akan akmayan su larda, paydo sa gider bütün tezgâhlarda, bir bahar akşamı dünyada. İster sevgilinin özle mi ister öteki nin dertleri ol sun benimsediği, dışarıdaki Ahmed Arif dünyanın tüm halleri ilgilendirir onu. Zaten tutun duğudur da hepsi, her biri. Yüksek avaz, keskin, asi bir sesin derinle rinden yayılan mırıl mırıl insan, şı rıl şırıl doğa, pırıl pırıl vatan sevgisi. “Dağlarının, dağlarının ardı / Na sıl anlatsam... / Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz. Çırılçıplak, / Vay kurban... / ‘Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda.’ / Yiğitlik, sen cehennem olsan bile / Fedayı kabul etmektir, Cennet yapabilmek için seni, / Yoksul ve namuslu halka. / Bu’dur ol hikayet, / Ol kara sevda.” Ritim yapısının, ezgisinin debisinin gücünü sevdadan, inançtan, haklılıktan alan bu aykırı ses, yaşadığı ülkenin şiirini söylerken dünya şiirini de iyi bilmiştir. Şiir hareketlerinin etkin ve etkili yaşandığı 40’lı, 50’li yıllarda poetikasını nerede konumlandıracağını net biçimde seçmiştir. Cemal Süreya “Ahmed Arif kendi şiirine en uygun yapıyı ve mısra düzenini getirmiştir” der. “Bir de Paul Eluard için söylenmiş bir sözün onun şiirine de uyduğunu söyleyelim: Paul Eluard’ın şiiri imgenin tutsağı değildir; gerçeküstücü döneminde de, ondan sonraki dönemde de, şiirin temelinde yatan ana öğe, mısraların kısalığı, ku ruluş tarzı ve bunların birbirleriyle bağlama biçimi sayesinde ipuçlarını hiçbir zaman saklamamıştır. Ahmed Arif’te de öyle. İmge, çıplaklığın çarpıcılığını taşır; düşünce, vurucu özelliğini ilk anda kullanır. “Hasretinden Prangalar Eskittim’de bunun birçok örneğini görüyoruz. Sonra imge onda sınırlı bir öğe değil. Bir bakıma şiirin kendisi, bütünü. Öyle ki bütünüyle vardır onun şiiri. Kelimeler ilişkin oldukları kavramları aşan ve daha geniş durumları kavrayan bir nitelik gösteriyor. Şiirin bütünü içinde kullanılmış bazı düz sözler inanılmaz bir çarpıcılık, bir imge yeteneği kazanmaktadır Ahmed Arif’te. Öte yandan, şiirin içinde birer ikişer kelimelik mısralar halinde akan bu sözler biçim yönünden de önem kazanmaktadır. Öyle ki kendiliğinden doğan ve yalnız Ahmed Arif’e özgü gizli bir aruz gibi bu sözlerden bütün şiire bir müzik yayılmakta ya da bütün şiir çekidüzenini onlarda bulmaktadır” diye devam eder. Şair “Anadolu” şiirinde “Beşikler vermişim Nuh’a / Salıncaklar, hamaklar, / Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır, / Anadolu’yum ben, Tanıyor musun?” diye sorar. Tanıyor muyuz? Müzisyenlerini festivale çağırıyor İKSV GENÇ CAZ İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Garanti BBVA sponsorluğunda sonbahar aylarında yapılacak 27. İstanbul Caz Festivali, genç caz müzisyenlerini festivale katılmaya çağırıyor. Genç Caz değerlendirme konserleri için son başvuru tarihi 30 Haziran olarak belirlendi. Türkiye’de amatör veya yarı profesyonel olarak müzikle ilgilenen genç müzisyen ve topluluklara 27. İstanbul Caz Festivali programında yer alabilecekleri bir platform oluşturan Genç Caz, caz ve benzeri müzik türlerine ilgi duyan genç müzisyenleri teşvik etmeyi ve profesyonel müzik dünyasına hazırlamayı amaçlıyor. Katılmak isteyen müzisyenler, başvurularını http://genccaz.iksv. org/ adresinde yer alan online başvuru formunu doldurarak yapabilirler. Genç Caz’a profesyonel bir albüm yayımlamamış, 30 yaşın altında olan müzisyenler başvurabiliyor. Genç Caz Seçici Kurulu tarafından 7 Temmuz Salı günü başvuruların arasından belirlenecek on topluluk, 1112 Temmuz CumartesiPazar günlerinde değerlendirme konserlerine davet edilecek. Zerrin Tekindor Zerrin Tekindor’un ‘GÜÇLÜ KADINLARI’ Zerrin Tekindor, başarılı oyunculuğu kadar yaptığı tablolarla da dikkat çekiyor. Kadınların gücünü göstermeyi hedefleyen Global Women At Work’un Instagram sayfası Tekindor’u, ilham veren ressam olarak nitelendirdi. Sayfada yapılan paylaşımda, “Başarılı bir aktrist olan Zerrin Tekindor, aynı zamanda çalışmalarıyla ilham veren bir ressam. Tablolarında birbirinden güçlü kadın karakterler resmediyor” denilirken Tekindor, “Kadınlar kendi kaderlerini başkalarının eline teslim ediyorlar. Oysa en çok kadınlar güçlü olmalı! Resimlerimde kadın ların en kuvvetlisini, en başarılısını, en özgürünü yapmaya çalışıyorum. Güçlü kadınlar çiziyorum, kendim öyle olmak istediğim için öyle oldular. Yapmak istediğini yapabilen olmak istiyorum. Bana kendimi çok iyi hissettiriyor” dediği belirtildi. Arter çocuklar için çevrimiçi Arter’in çevrimiçi çocuk atölyeleri haziran ayında devam ediyor. Çocuklar, atölyelerle hem çağdaş sanatı keşfediyor hem de kendi eserlerini üretiyor. Saat 11.00’de başlayacak ücretsiz atölyelere katılım kontenjanla sınırlı olduğundan ogrenme@arter. org.tr adresine kayıt yaptırmak gerekiyor. 413 Haziran’da “Kuş Dürbünü” atölyesinde 69 yaş ara lığındaki çocuklar, hayal güçleriyle sanatın yaratıcı olanaklarını birleştirerek gökyüzünü gözlemlemek için rengârenk bir kuş dürbünü tasarlayacaklar. 420 Haziran’da ise “Fluxus Resim” 711 yaş aralığına yönelik atölyede çocuklar sanatın gündelik yaşamla ilişkisi üzerine sohbet edecek ve tesadüfi olaylardan yola çıkarak kendi sanat eserlerini oluşturacaklar. Bir kültür elçisi 2017 yılının Mayıs ayında, Tarsus’taydım. Beter bir sıcak vardı ama o anda hissetmiyordum çünkü “Şelale”deydik. Doğal bir dekor gibi sıralanmış kayaların arasına dökülen suyun güçlü sesi kulaklarımızda yankılanırken, serinliği içimizi ferahlatıyordu. Tarihi katman katman biriktirmiş Tarsus kentinin bir has evladıyla, kendini her şeyden önce “Tarsuslu” olarak tanımlayan sevgili dost Mehmet Canbolat’la birlikteydik. Canbolat inanılmaz üretkenliğini hiperaktifliğiyle besleyen, durmadan proje üretip hepsinin peşinden koşan bir sanat, kültür, edebiyat tutkunu ve tam 45 yıllık gazetecidir. Yerel basından sonra “Cumhuriyet”te de 4 yıl çalışır, 1980’den sonra ise doktorasını yapmak üzere Almanya’ya gider, gidiş o gidiş… 40 yıldır AlmanyaTürkiye ve tabii ki Tarsus arasında mekik dokuyup duruyor. Tarsus’tan Vatikan’a Yıllarca çeşitli gazetelerin Frankfurt ve Almanya sorumluluğunu, TRT’nin Almanya temsilciliğini yapan Canbolat’ın Almanya’da gerçekleştirdiği en önemli iş, farklı kültürler arasında kurduğu köprü ve üstlendiği kültür elçiliği rolüdür. Frankfurt’a, aslında genelde Almanya’ya Türkiye’den hangi aydın, sanatçı, yazar, çizer gitse Canbolat onun oradaki işini, etkinliğini kendi işi ve etkinliği bilir, elinden gelen gelmeyen her türlü yardımı, tanıtımı yapmaya uğraşır. Canbolat güzel cümlelerin ardında değil hayatın içinde, laf ebeliği yaparak değil pratikte demokrattır, insan hakları savunucusudur. Ayrıca ilginç karşılaşmaların insanıdır Canbolat, kendisine hep siz asıl bu karşılaşmaları anlatacağınız bir kitap yazmalısınız, derim. Kolay değil, “Ben Tarsuslu Paulus” diye bir kitap yazmış, sonra da bu kitabı ve “Orada niye Paulus’un bir hemşerisi de yok?” diye sitem eden mektubunu Papa’ya göndererek, Paulus’un 2000. doğum yılı için Vatikan’da düzenlenen kutlamaya katılmıştır. O dönemin Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ı da alıp Vatikan’a, o törene gidişleri başlı başına bir serüvendir. Vatikan’da mihmandarlığını yapan üst düzey görevli Mehmet Canbolat’a şöyle der: “Vatikan’a tarihinde iki Mehmet girdi. Biri dağıtmak için, diğeri düzeltmek…” Almanya cumhurbaşkanı: ‘Ben de Tarsusluyum’ Bir diyalog insanıdır Canbolat, yaşadığı Langen kenti ile Tarsus arasında hayata geçirdiği “Kardeş Kent Projesi”nden sonra dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff’u Tarsus’a götürmüş, “Tarsus’un Fahri Hemşerisi” ilan edilen cumhurbaşkanı “Artık ben de Tarsusluyum” diye demeç vermiştir. Almanya’da Langen Belediyesi Kültür Ödülü, Kreis Offenbach Vilayeti Onur Ödülü gibi çeşitli ödüllerin sahibi olan Canbolat şu anda Almanya’da “Toplum” adlı yerel gazeteyi çıkarıyor, 1.5 yıldır da YouTube’dan “Toplum24TV” adlı bir kanalla yayın yapıyor. Mehmet Canbolat’ın bence en değerli özelliklerinden biri de tiyatro aşkıdır. Zamanında devlet konservatuvarı sınavlarına da girmiş, ama bir şekilde olmayınca gazeteciliğe yönelmiş. O sınavı anlatışını, daha doğrusu oynayışını gülmekten kırılarak izlerken “Ah jüri bunu görseydi, biz Türk tiyatrosunu böyle bir yetenekten nasıl mahrum bıraktık diye hayıflanırdı” demiştim. Şu günlerde Mehmet Canbolat’ın morali bozuk. Korona günlerinde, “Evde Kal Sanatsız Kalma” başlığıyla çeşitli kültür ve sanat etkinliklerinin videolarını sunduğu “Toplum24TV” kanalı 3 ay yayın yapamayacak. Her zamanki tez canlılığıyla hareket eden Canbolat, hiçbir ticari amaç gütmeyen bu programda bir gösteriyi izin almadan yayımlamış. Gelen şikâyet üzerine de kanala kapatma cezası verilmiş. Eminim, konunun ilgili taraflarının Canbolat’ın nasıl bir insan olduğu hakkında biraz daha bilgi ve veri toplama şansları olsaydı iş buralara gelmezdi. Umarım sorun yakında halledilir, küçümsenmemesi gereken önemli bir kültür hizmeti sunan “Toplum24TV” de yayınına devam eder. THE ROYAL OPERA HOUSE ONLINE KONSERLE DÖNÜYOR Dünyada 6 milyon 800 binden fazla kişiyi etkileyen salgın nedeniyle yaklaşık üç aydır kapalı olan İngiltere’deki The Royal Opera House, önümüzdeki hafta ilk canlı performansa ev sahipliği yapacak. The Guardian’da yer alan habere göre, 13 Haziran’da Londra’nın ünlü sahnesinde yapılacak konser üçlemesinde ilk konser, ku rumun YouTube, Facebook hesaplarından ve Radio3’te canlı olarak yayımlanacak. Bu ücretsiz etkinlikte müzisyen Loise Alder, Toby Spence ve Gerald Finley, Wayne McGregor’ın koreografisiyle dünya prömiyerini yapacak. 20 ve 27 Haziran’da henüz ayrıntıları açıklanmayan performanslar ise 4.99 sterline canlı olarak izlenebilecek. ‘Sözsüz Günlükler’ online Keman sanatçısı Önder Baloğlu tarafından sunulan “Sözsüz Günlükler” projesi, (Unvoiced Diaries) ulusal ve uluslararası platformlarda ülkemizi temsil eden 24 Türk bestecinin pandemi sürecinde ürettiği eserlerden oluşuyor. Dijital platformda yüksek kalitede bir müzik arşivi oluşturmayı hedefleyen proje, 8 Haziran 4 Temmuz tarihleri arasında bu eserleri, bestecilik stilleri ve yaşamları üzerine Gedik Sanat resmi sosyal medya kanalları üzerinden paylaşacak. Projenin son aşamasında ise temmuz ayı içerisinde eserlerin kayıtları tamamlanıp bir tanıtım filmiyle sanatseverlere sunulacak. ‘Hak Odaklı Sinema’ Salgın nedeniyle ertelenen 18. Uluslararası Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 1222 Haziran tarihleri arasında “Hak Odaklı Sinema” temasıyla çevrimiçi yapılıyor. Festival, 12 Haziran Cuma saat 21.00’de, yeryüzünün dört yanından festivali mümkün kılan kadınlarla birlikte, Filmmor’un internet sitesinde canlı yayınla açılacak. Festivalde film gösterimlerinin yanı sıra çevrimiçi panel, söyleşi ve atölyeler de olacak. Gençlere destek Küçükçekmece Belediyesi, gençlerin yeteneklerini geliştirmelerini desteklemek amacıyla ücretsiz ses yarışması düzenledi. Yarışmaya 1525 yaş arasındaki gençlerden 100’e yakın videoyla başvuru yapıldı. İlhan Şeşen, Çetin Akdeniz ve Gamze Kor’dan oluşan jüri kararıyla 30 video finale kaldı. Finale kalan yarışmacıların performans videolarının linki, Küçükçekmece Belediyesi sosyal medya sayfalarında paylaşılarak halk oylamasına sunuluyor. 8 Haziran Pazartesi günü sona erecek olan halkoylamasına, Küçükçekmece Belediyesi’nin resmi internet sayfasından katılabilirsiniz. Dereceye girip ödül almaya hak kazanan yarışmacılar belediyenin internet sayfasından ve sosyal medya hesaplarından açıklanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle