19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 8 HAZİRAN 2020 PAZARTESİ TASARIM: SERPİL ÜNAY YORUM Oruç Aruoba ve felsefe Geçen hafta, Türkiye’nin önde gelen felsefecilerinden ve yazarlarından birisi olan Oruç Aruoba’yı kaybettik. Sorgulayıcı, analitik ve yaratıcı düşüncenin özünü oluşturan felsefe gibi çok önemli bir alanda çalışan çok değerli bir insanı yitirmiş olduk. Türkiye ne yazık ki, felsefe açısından dünyanın en çorak ülkelerinden birisidir. Bu büyük bir talihsizliktir. Çünkü Anadolu, bir zamanlar, felsefe ve bilim açısından dünyanın en gelişmiş bölgelerinden birisiydi. Antikçağda, “mitos”tan “logos”a, yani söylenceden akıl yürütmeye, yani hurafe ve safsatadan felsefeye ve bilime yönelme sürecindeki ilk büyük kırılma, Anadolu’da Miletos’ta gerçekleşmiştir. Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes gibi doğa filozofları, evreni ve doğayı, doğa üstü güçlerle değil, doğanın kendi içinde açıklamışlardır. Atomcu kuramın öncülerinden Leukippos da Miletos’ludur. Atina’da felsefi ve bilimsel çalışmaları ilk defa başlatan Anaksagoras Klazomenai’lidir. Değişimci kuramın öncüsü Herakleitos Efesos’ludur. Matematikçi Pitagoras, deneyimci akımın öncüsü Epikuros ve güneş merkezci kuramı ilk defa ortaya atan astronom Aristarkhos Anadolu’nun kıyısında bir ada olan Samos’ludur. Epikuros bir dönem Lampsakos’ta da yaşamıştır. Modern tıp biliminin kurucusu Hippokrates yine Anadolu’nun kıyısında bir ada olan Kos’ludur. Modern tarih biliminin kurucusu Herodotos Halikarnassos’ludur. Kinik akımın öncülerinden Diogenes Sinope’lidir. Stoacı akımın öncülerinden Kleanthes Assos’ludur, Krisippos Soli’lidir. Dönemin en önemli astronomlarından birisi olan Eudoksos Knidos’ludur. Felsefe tarihinin en önemli filozoflarından birisi olan Aristoteles bir dönem Assos’ta yaşamıştır. HHH Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde, felsefe ve bilim, Anadolu’da, teokrasinin vurduğu darbeyle çökmüştür. Aydınlanmanın yerini dinsel hurafeler, safsatalar ve dogmalar almıştır. Bizans’ta ve Osmanlı’da, yaklaşık 1600 yıl boyunca, felsefe ve bilim tarihinde devrimci ve özgün bir kuram geliştirmiş tek bir filozof ve bilim insanı çıkmamıştır. Osmanlı’daki monarşik, teokratik ve feodal yapının, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğündeki devrimlerle yıkılmasından sonra, Anadolu’nun önüne yeni bir fırsat çıkmıştır. 1600 yıllık kaybı 100 yılda telafi etmek kolay olmasa da, bu dönemde oldukça önemli bir altyapı geliştirilmiştir. Takiyettin Mengüşoğlu, Nusret Hızır, Hilmi Ziya Ülken, Nermi Uygur, Macit Gökberk, Bedia Akarsu, Teo Grünberg, Afşar Timuçin, İoanna Kuçuradi, Arda Denkel, Uluğ Nutku, Doğan Özlem, Ahmet İnam, Pınar Canevi, Oruç Aruoba gibi kişiler, bu yeni düzende yetişen önemli felsefeciler arasında yer alırlar. Onların yetiştirdiği yeni kuşaklar da bu meşaleyi taşımaya devam edeceklerdir. HHH Oruç Aruoba, üniversiteden genç denebilecek bir yaşta koptuğu halde, felsefeden kopmamış, bu alanda önemli eserler vermeye devam etmiştir. David Hume’un “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma”, Friedrich Nietzsche’nin “Deccal” ve Ludwig Wittgenstein’ın “Tractatus LogicoPhilosophicus” eserlerini Türkçeye çeviren Oruç Aruoba, “Benlik”, “Sayıklamalar”, “Kesik Esintiler”, “Geç Gelen Ağıtlar”, “Ol / An”, “Doğançay’ın Çınarları”, “Zilif”, “Çengelköy Defteri”, “İle”, “Yakın”, “Ne Ki Hiç”, “Tümceler”, “De Ki İşte”, “Yürüme”, “Uzak”, “Hani”, “Olmayalı”, “Meşe Fısıltıları” gibi özgün eserlerinde de, şiir ve aforizma yoluyla, felsefi düşüncelerini işlemeye, evreni, doğayı, insanı ve toplumu anlamaya ve anlamlandırmaya devam etmiştir. Bu eserlerde Oruç Aruoba’nın analitik zekâsıyla yaratıcı ruhu bir araya gelmiş, ayrıca akıl ile duygu, üst bir seviyede bütünleşmiştir. Bu eserler, ne salt aklın, ne de salt duygunun ürünüdür. “Logos” ve “pathos”, akıl ve duygu, bu eserlerde ayrılmaz bir bütünlük içerisindedir. Aynen Oruç Aruoba’nın kişiliği gibi. Evreni, doğayı, insanı ve toplumu “logopathos” ruhuyla anlayabilecek ve anlamlandırabilecek bir kişinin daha eksilmesi, evren, doğa, insan ve toplum için büyük bir kayıptır. Bu kaybı telafi edecek olan varlık ise yine insandır. 8 HAZİRAN 2020 SAYI: 34575 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:26 05:25 13:08 17:08 20:41 22:31 Ankara 03:19 05:13 12:53 16:50 20:22 22:08 İzmir 03:52 05:40 13:16 17:10 20:41 22:21 Önce bir CHP’li ve iki HDP’linin vekillikleri düşürüldü, ardından apar ta hak arayan herkes teröristtir. O halde soralım: “Gezi Direnişi, 8 Mart eylemleri, 1 Ma topar mahpusa tıkıldılar; ertesi yıs mitingleri, Adalet Yürüyü gün, “gönlüm razı değil” diyerek şü nedir?” Sokak eşittir çatış Erdoğan hafta sonu için konan ma demek demokrasiye dar sokağa çıkma yasağını kaldırdı. İki olay arasında doğrudan bağı Ayrıntılar bedir! Suç olan sokakta hak aramak değil, şiddete başvur Padişahlık görmezsek, meseleleri kavrama mız mümkün değildir. Ülkede yasa, maktır. Hâlâ bir anayasa varsa eğer; toplantı, gösteri, yürüyüş hükümet sistemi! hukuk varmış gibi davranan herkes gülünç duruma düşer. Erdoğan, “Alıştığınız türde bir yapmak demokrasi göstergesidir. Toplum kendini nasıl ifade edecek? Talepleri nasıl dile Cumhurbaşkanı olmayacağım” de laik, hukukun üstünlüğüne bağlı, bi getirecek? Bu tutum güvenlikçi mişti. Dürüst davrandı. Bu, şu de lim yolunda giden ülke var mı? Oysa politikalara onay vermektir, otoriterli mektir: “Savcı da benim hâkim de! Türkiye devrimi ve mucizesi tam da ğe boyun eğmektir! Bilim Kurulu da benim, polis de!” Biz bu saydıklarımızdı. “Adam kazandı” Erdoğan’ı tanıyoruz, biliyoruz. Sorun vakasıdır bu. Küfür eden müritlere! o değil ki; bu sürece “dur” demekle yükümlü kimseler ne yapıyor, onu bilmiyoruz. Yani gördüğümüzün dışında siyasal önerileri var mı? Yoksa iktidarı meşru kılmak için kuyruğuna takılmaya devam mı edecekler? Sokak ve demokrasi Meclis fiilen feshedildiği halde vekiller neden orada oturur anlamış değilim. İşlevleri olmadığına göre çıkarları söz konusu sanırım. İlke olma Bizim ülkede yazık ki her mahalle kendi padişahına iman ediyor. Yukarıda söz ettiğim eleştirileri dillendirdikçe küfür edenler, saldıranlar gırla gidiyor. Oysa sağlıklı demokrasi için ilk koşul eleştiridir. Akıllı yönetici çev Adam kazandı yınca mesele yok. Arkadaşları ya resinde dalkavuk istemez! Oysa siyaka paça götürülüp içeri tıkılırken, ge set kurumu bizde “padişahım çok ya “Biz nerede yaşıyoruz” sorusu ride kalanlar hâlâ bu ikiyüzlü oyunu şa” kültürüyle biçimlenir. Bir de pusu önemlidir, yanıtı güncellenmelidir. sürdürüyor. Erdoğan usta bir yön kültürü var. Başkanların yüzüne gü Türkiye “laik, demokratik, hukuk dev temle ilerliyor. Önce sosyal medya lüp her türlü dümeni çevirenler ülke leti” hedefiyle kuruldu. Hiçbir zaman da, ardından büyük basında mese si burası. Diyeceğim; örgütlü toplum tam anlamıyla laik olmadı gerçi, yine leleri tartıştırıyor, bakıyor ki ciddi iti önemlidir, çünkü hiçbir iktidar kitlesel de çabalandı. Demokrasi kör topal raz yok, uygulamaya koyuyor. Vekil itirazlara kulak tıkayamaz! ilerledi. Hukuk iyi kötü vardı. Şimdi ler, parti yöneticileri yalandan açık Türkiye’nin güncel ve tarihten ge hiçbiri yok. Kılıçdaroğlu, “Türkiye İs lama yapıyorlar, iş bitiyor. Gerçi ge len sorunları birikti. Bir de buna dün lam dünyası içinde yıldız gibi parlı nel başkanlar da haklı, deseler ki ve yanın içinde bulunduğu süreç ekle yor” dedi, bu söylemin üstüne her killere “sinei millete dönüyoruz” ço nince, iyice boğucu bir ortam doğdu. kes yattı. Oysa son derece önemli ğu gelmez peşlerinden. Daha emek Böyle süreçler bir yandan da olanak dir. Demek ki artık CHP Genel Baş lilik var yahu! Ballı maaşlar, toplum lar getirir. Soluk alamaz halde olan kanı ülkeyi böyle görüyor. sal itibar (!)... toplum yeni, farklı seçeneklere yöne Zaten geri kalmış bir ülkeyiz, an Meclis’te çözüm yok, mahkeme lir. Eğer özgün, tutarlı, ilkeli tezler or cak eskiden rotamız belliydi, uygar de çözüm yok, ne yapacaksınız pe taya konursa bu süreçlerde ilgi gö lığa, aydınlığa gidecektik. Meğer bo ki? Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın arayıp rür. Unutmayalım, siyasal İslam da şunaymış. İslam dünyasının yıldı da bulamayacağı bir hizmet daha böyle bir dönemde varlık gösterdi, zıymışız. Peki, soralım: Sözü edilen sundu: “Bizi sokağa çekmek istiyor sahte özgürlük, refah vaadiyle iktidar dünyada bir tane demokratik, uygar, lar” dedi. Bu ne demektir? Sokak oldu. Tersini kanıtlamak mümkün! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Muğla’nın Ortaca ilçesinde turistik bir yöre ve koy. 2/ Tutsaklık... Öğütülmüş tahıl. 3/ Batı Avrupa’da bir ırmak... Batı müziğinde aşk şarkılarına verilen ad. 4/ Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıvrımı... Kuzu sesi... Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set. 5/ Uçları dışa doğru kıvrılmış saç modeli. 6/ “Kime sorsan, evinde bir eksik” (Özdemir Asaf)... Bir bağlaç. 7/ Karagöz oyununda kullanılan kamış düdük... Baryum elementinin simgesi. 8/ Ayak direme... Asal gazlar sınıfından bir element. 9/ İsa’nın doğumuna ve Noel yortusuna verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mutluluk hormonu. 2/ Osmanlılarda gece bekçisi... Sığırın altı ay 1 234 5 678 9 1 P İ K TOGRAM 2 OBUA L EKE 3 T A T RACON 4 UR PAYE 5 KEBE ÖZNE 6 AK İ L AB 7 KERES EDE 8 EĞ İ N AKAR 9 PENT EKOS T 1 23 4 5 6789 1 2 3 4 5 6 lıktan bir yaşına kadar olan 7 yavrusu. 3/ Nâzım Hikmet’in soyadı... Orta ve Güney 8 Amerika’da görülen bir tür 9 deri hastalığı. 4/ Şarkı, türkü... Fas’ın plaka kodu... Hitit. 5/ Miskin, uyuşuk. 6/ Yunan abece sinde bir harf... Herkesin gözü önün de yapılan. 7/ Briçte, kazanılan her ele verilen ad... Bir gıda maddesi. 8/ Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir tür kumaş... Zehirsiz ve çok iri bir yılan. 9/ Hıristiyanlıkta para karşılığında günahlardan kurtulma. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Ayrıntılar AKP’nin HTŞ’yi ÖSO’laştırma planı Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova 5 Haziran’da dikkat çeken bir açıklama yaptı. Moskova’nın Ankara’ya iki önemli mesajı vardı: 1) “Heyet Tahrir elŞam’ın (HTŞ) siyasi muhalif hareket olarak sunulması amacıyla örgüte yeni bir isim verileceği belirtiliyor. BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist kabul edilen örgütlerle oynanan bu tür oyunlar, onları ideolojik ve laik, iyi ve kötü, aşırılıkçı ve ılımlı şeklinde ayırma girişimleri, hiç kimseye iyilik getirmedi.” 2) “Türk partnerlerin İdlib’i kontrol eden radikallerin etkisiz hale getirilmesine ilişkin yükümlülüklerini yerine getireceğini umuyoruz.” Türkiye’nin Suriye’deki ortağı Rusya’nın bu mesajları, İdlib konusunda 5 Mart mutabakatının uygulanmadığı anlamına geliyor haliyle... Peki, neden? ÖSO’yu homojenleştirme 24 Nisan’da Halk TV’de Ayşenur Arslan’ın “Medya Mahallesi” programında anlatmıştım: AKP hükümeti, HTŞ’yi ÖSO’laştırmak istiyor. Plan özetle şu: HTŞ bölünmeye zorlanacak ve daha “ılımlı” (?) olan parçası ÖSO’ya entegre edilecek. Çeşitli gruplardan oluşan ÖSO ise daha homojen bir yapıya dönüştürülecek. Bu plana HTŞ içinde de ÖSO içinde de itiraz edenler var. HTŞ içinde Colani’nin süreci Türkiye ile anlaşmalı ve çatışmasız yürütme taktiğine itiraz edenler var ve bunların bazıları örgütün tepe yönetimi olan şura üyeliğinden ayrıldı. Hatta bazılarına suikast düzenlendi! ÖSO içindeki 44 gruptan birkaçı ise denetimlerindeki bölgenin “sahibi” olmaya devam edebilmek için homojenleşmeye karşı çıkıyor. İşin dikkat çekici bir yanı da şu: AKP’nin bu planına paralel olarak, Washington da HTŞ konusunda ağız değiştirdi. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, “HTŞ’yi bir süredir uluslararası tehdit olarak görmediklerini” açıkladı! (6.2.2020) Mehmetçiği şehit eden radikaller İşte Moskova, AKP’nin bu tehlikeli planına itiraz ediyor. Hatta Moskova, Ankara’nın aksine Türk askerini şehit eden bu grupların adını da açık açık ilan ediyor! Örneğin Milli Savunma Bakanlığı, 19 Mart’ta iki Mehmetçiğin şehit olduğu saldırıyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeyi kullanmıştı: “Bazı radikal gruplar tarafından...” Yine bakanlık 27 Mayıs’ta M4 karayolunda Türk konvoyunu hedef alan ve bir askerimizin şehit olduğu saldırı için de adres vermedi. Ancak Rusya’nın Suriye’deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi Başkanı Oleg Juravlyov açık adres verdi: “Merkezimizin eline geçen bilgiye göre, terör eyleminden Türkistan İslam Partisi militanları sorumlu. Onlar, Türk askeri konvoyunun bu terörist grubunun mühimmat deposuna yaklaştığı sırada el yapımı patlayıcıyı infilak ettirdi.” Kimdi Türkistan İslam Partisi? Çin’deki Uygur ayrılıkçılarının silahlı cihatçı örgütü... Ve El Kaide bağlantılı bu örgüt Suriye’de HTŞ ile irtibatlı olarak Şam yönetimine karşı savaşıyor! Zaman zaman da ÖSO ile hareket ediyor! Ankara’nın iki yükümlülüğü 5 Mart mutabakatına göre Türkiye’nin iki yükümlülüğü var: Birincisi muhalifleri teröristlerden ayrıştırmak, ikincisi de M4 karayolunu güvenli hale getirmek. M4 karayolunun Türkiye’nin sorumluluğunda olan güneyinde ise HTŞ var! Moskova, 5 Mart mutabakatının üçüncü ayında 5 Haziran’da bu açıklamayı yaparak Ankara’dan artık radikalleri temizlemesini bekliyor! Ankara’nın radikalleri temizlemek yerine onları ÖSO çatısı altında birleştirmeye çalışması, Moskova’da rahatsızlık yaratıyor. Çünkü İdlib düğümü çözülmedikçe, Suriye sorunu siyasi çözüme taşınamıyor! AKP’nin ÖSO koridoru hedefi Peki, AKP hükümeti radikalleri temizlemek konusunda neden ayak sürüyor? Hatta neden o radikalleri ÖSO çatısı altında toplamak istiyor? Bu, AKP hükümetinin ikili ajandasından kaynaklanıyor. Defalarca yazdık: Türkiye’nin hedefi Amerikan Koridoru’nu engellemek, AKP’nin hedefi ise bu hedefi kullanarak Amerikan Koridoru yerine o koridorun bir parçasında ÖSO koridoru kurmak! İşte İdlib düğümünün çözülememesinin ve uzamasının esas nedeni bu! AKP hükümeti Fırat’ın batısında ÖSO koridoru kurabilmek için HTŞ’yi de kullanmak istiyor. Ancak bu oldukça riskli ve tehlikeli bir iş... Diğer yandan bu hedefin daha büyük sorunu ise şu: Fırat’ın batısında ÖSO koridoru kurma hedefi, Fırat’ın doğusunda Amerikan Koridoru’na razı olabilme potansiyeli taşıyor! Ankara’nın Şam’la anlaşmakta ayak sürümesi de, Esad’ı yıkma hedefinden vazgeçmemesi de, ABD’ye pazarlık etmeye devam etmesi de, hep bu ÖSO koridoru inşa etme hedefi nedeniyle... Türkiye’nin asıl “beka” problemi budur!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle