28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DIŞ HABERLER EDİTÖR: BETÜL BERİŞE dishab@cumhuriyet.com.tr 7 31 MAYIS 2020 PAZAR ABD, Libya’da Rusya etkinliğine karşı Tunus’a asker konuşlandırmayı önerdi Kuzey Afrika kapışması Libya’da iç savaş sürerken uluslararası güçlerin Akdeniz’den stratejik Kuzey Afrika bölgesine uzanan mücadelesi kızışıyor. ABD’nin Af AFRICOM’un İstihbarat Dairesi Direktör Yardımcısı Hadfield, Rusya’nın Libya hamlesiyle Kuzey Afrika’daki jeostratejik kalesindeki gücünü artırma hedefinde olduğunu söyledi. rika Kuvvetleri (AFRICOM) Komutanı Stephen Townsend’in, Tunus Savunma UUH güçlerinin gesel güvenlik için işbirliği konu Bakanı İmed Hazgui ile telefon görüşmesinde Rusya’nın Libya’daki faaliyet operasyonları sürüyor. sunda mutabık kalındığı kaydedildi. Townsend’in, “Rusya, Libya’daki lerinden kaygı duyduklarını söylediği bildirildi. Tunus’a “Güvenlik Güçleri çatışmayı körüklerken Kuzey Afrika’daki güvenlik oldukça önemli bir Yardım Tugayı” konuşlandırabilecekleri önerisini getirdiği aktarıldı. Libya’da Birleşmiş Milletler’in (BM) kaygı haline geldi” dediği ifade edildi. Tunus’a “Güvenlik Güçleri Yardım Tugayı” konuşlandırabilecek tanıdığı, Ankara destekli Trablus merkezli Ulusal Uzlaşı Hükümeti (UUH), nin kontrolündeki bölgeye gönderildi leri önerisini getirdiği aktarıldı. Bu tugay, ABD Kara Kuvvetleri’ne bağlı son dönemde ülkenin doğusunda kont ği açıklaması gelmişti. İddia ise Rusya ve ittifaklık bulunan ülkelere, güvenrolü elinde tutan Rusya destekli Hali parlamentosunun üst kanadı Federas lik, eğitim ve tatbikat amacı ile gön fe Hafter güçlerine karşı sahada etkinliğini artırmış durumda. Bunda son dönemde Türkiye’nin gönderdiği insansız hava araçlarının (İHA) rolü olduğu yorumları dikkat çekiyor. yon Konseyi’nce reddedilmişti. AA’nın önceki geceki haberinde, AFRICOM komutanı Townsend ile Tunuslu Bakan Hazgui görüşmesinde, iki ülke arasındaki eğitim ve tat derilen birlik olarak biliniyor. ‘Oyun değişir’ Öte yandan Reuters’ın haberine göre, AFRICOM’un İstihbarat Dairesi ‘Rus uçakları gitti’ Hafta ortasında Hafter safında sava bikat faaliyetlerinin yanı sıra stratejik işbirliğinin ele alındığı belirtildi. Libya’da tırmanan şiddete karşı böl Direktör Yardımcısı Tuğgeneral Gregory Hadfield, Rusya’nın Libya’ya savaş uçakları göndermesinin süregi şan Rus özel güvenlik şirke den iç savaşta bir taraftan ti Wagner’e bağlı bir grup paralı askerin, Trablus’un güneyinden tahliye edil ‘PUTİN YENİ ÜS Rusya Devlet İSTİYOR’ Başkanı Vladimir Putin’in, Suriye’de Rus ordusuna ilave gayrimenkul ve deniz yana denge değiştirici rol sağlayacağı dikleri haberleri de günde alanı sağlanması için talimat verdiği belirtildi. Bu nı dü me yansımıştı. Aynı dönem çerçevede savunma ve dışişleri bakanlıklarını Şam yönetimi ile müzakere de, AFRICOM’dan Rusya’ya etmekle görevlendirdiği kaydedildi. 2015’te Rusya ile Suriye hükümeti arasında im ait savaş uçaklarının Libya’da Hafter cephesi zalanan anlaşma çerçevesinde müzakerelerin yapılması istendi. Uzlaşı, Rus uçaklarının ve askerlerinin Hmeymim Üssü’ne süresiz yerleşmesini içeriyor. Rus ordusu, Suriye’de Hmeymim Hava Üssü’nün yanı sıra deniz üssü olarak Tartus Limanı’nı kullanıyor. şünmediklerini belirtti. Ancak bu hamlelerin, Moskova’nın Kuzey Afrika’daki jeostratejik konumunu güçlendirmeye yarayabileceği görüşünü dile getirdi. Hadfield, gazetecilere yaptığı açıklamada, 14 kadar Rus jetinin Libya’da Hafter güçlerinin bulunduğu Cufra Üssü’ne, İran ve Suriye hava sahalarından geçerek ulaştığını savundu. Uçakların henüz kullanılmadığını söyledi. Rusya’nın halihazırda, Akdeniz Havzası’nda sadece Suriye’de üssü bulunuyor. Hadfield Moskova’nın adımlarına ilişkin, “Bu Hafter’i ya da onun safındaki Libya Ulusal Ordusu güçlerini desteklemek, nihai zafer, savaşı kazanmakla ilgili değil, Rusya’nın bölgedeki mevzilerini güçlendirmesiyle ilgili” yorumunu yaptı. “Eğer Rusya Libya’da daimi bir pozisyon elde ederse, kalıcı üssü olursa ve dahası uzun menzilli füze sistemi konuşlandırırsa bu Avrupa, NATO ve pek çok Batılı ülke için oyun değiştirici olacaktır” diye konuştu. Türkiye’ye ABD, AB, İsrail ve kimi Arap ülkelerinden Doğu Akdeniz’de baskılar artarken Ankara Libya’daki UUH ile deniz yetki alanları anlaşmasına varmıştı. RusyaABD savaş uçakları arasında hafta arasında Akdeniz ve Karadeniz üzerinde engellemeler yaşandığı haberleri basına yansımıştı. Libya’da kalpazanlık iddiası ABD Dışişleri Bakanlığı, Rusya’yı sahte Libya Dinarı basmakla suçladı. Maltalı makamların yaklaşık 1.1 milyar dolar değerinde sahte Libya Dinarı’na el koyduğunu duyuran ABD, bu paraların bir Rus kamu şirketi olan Gosnak tarafından basıldığını iddia etti. Sahte paraların Libya’daki “yasadışı paralel bir yapı” tarafından sipariş verildiği de ifade edildi. DW’nin aktardığı habere göre uzmanlar, bakanlığın sözünü ettiği yapının Moskova’nın yanı sıra BAE, Mısır ve Fransa tarafından da desteklenen Hafter cephesi olduğunu savunuyor. ABD’DE ÖFKE SELİ TV çalışanları hedef alındı Afganistan’da şiddet hız kesmiyor. Başkent Kâbil’de dün özel televizyon kanalı Kurşid çalışanlarına yönelik bombalı saldırıda bir gazeteci ile şoför yaşamını yitirdi. Aracın bir kavşakta bombalı saldırıya uğradığı bildirildi. Olayda 5 kişinin yaralandığı kaydedildi. Saldırıyı üstlenen olmazken gözler IŞİD ve Taliban’a çevrildi. Polis şiddetine karşı ABD’nin pek çok bölgesinde protestolar dördüncü gününde de sürdü. Minnesota tarihinde ilk kez eyalet muhafızlarının sokağa konuşlanma kararının alındığı gündeme yansıdı. T.C. İSTANBUL 11. AİLE MAHKEMESİ’NDEN Davacı HALİL ÖZ ile davalı FATME NAZİFOVA CHAUSHEVA tarafından aleyhinize açılan Boşanma (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeni İle Boşanma (Çekişmeli)) davasının yapılan yargılamasında; Davalı FATME NAZİFOVA CHAUSHEVA’nın bildirilen adresinde tebligat yapılamamış, emniyet marifeti ve diğer tüm aramalara rağmen yeni adresinin tespiti mümkün olmamıştır, dava tarihi itibari ile ön inceleme duruşma aşamasına gelindiğinden Davalı FATME NAZİFOVA CHAUSHEVA’ya ön inceleme duruşma gününün HMK 139. maddesi gereğince belirlenen gün ve saatte duruşmaya gelmediğiniz veya gelip de davayı takip etmediğiniz takdirde dosyanın işlemden kaldırılacağı, sulh için gerekli hazırlığı yapmanız duruşmaya gelmediğiniz takdirde diğer tarafın yargılamaya devam etmek istemesi durumunda yokluğunuzda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceğiniz ve diğer tarafın muvafakatiniz olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği hususu; ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğin yapılmış sayılacağı, tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Duruşma günü: 08/09/2020 Duruşma saati: 10:10 Duruşma yeri: İstanbul 11. Aile Mahkemesi Duruşma Salonu Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1168281) T.C. İSTANBUL 11. AİLE MAHKEMESİ’NDEN T.C. İSTANBUL 13. AİLE MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2017/503 Esas Davacı BAHAR ÖZKAN ile davalı EYÜP ÖZKAN tarafından aleyhinize açılan Boşanma (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeni İle Boşanma (Çekişmeli)) davasının yapılan yargılamasında; Davalı EYÜP ÖZKAN’ın bildirilen adresinde tebligat yapılamamış, emniyet marifeti ve diğer tüm aramalara rağmen yeni adresinin tespiti mümkün olmamıştır, dava tarihi itibari ile sözlü duruşma aşamasına gelindiğinden davalı EYÜP ÖZKAN’a HMK 186. maddesi gereğince sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunan gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadığı takdirde yokluğunda hüküm verileceği hususu ile sözlü duruşma gününün ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğin yapılmış sayılacağı, tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 04/05/2020 Duruşma günü: 08/09/2020 Duruşma saati: 09:50 Duruşma yeri: İstanbul 11. Aile Mahkemesi Duruşma Salonu Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1168287) ESAS NO: 2019/1247 Esas DAVALI: IRODA ABDULLAEVA Santral Cad. No:40 D:2 Kağıthane/ İSTANBUL Davacı/Davacılar tarafından aleyhinize açılan Boşanma (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeni İle Boşanma (Çekişmeli)) davasının yapılan yargılamasında; Mahkemenizce dava dilekçesinde belirtilen adresinize duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmış olup, tebligat yapılamamıştır. Adres araştırmasından da bir netice alınamadığından dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Duruşma Günü: 08/09/2020 günü saat: 10:50’da duruşmada bizzat hazır bulunmanız, veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, Aksi taktirde H.U.M.K.’nun 3156 sayılı yasa ile değişik 213/2 maddesi uyarınca yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı hususu tahkikat duruşma gün ve saatinin tebliğinin yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1168296) ABD’de George Floyd’un polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesinin ardından farklı kentlere sıçrayan gösteriler hız kesmezken, Detroit’te eylemcilerin üzerine ateş açılması sonucu bir kişi hayatını kaybetti. Detroit Emniyeti Sözcüsü, önceki gece yaşanan olayda protestocuların polisle karşı karşıya geldiği bir anda SUV tipi bir araçtan kalabalığın üzerine ateş açıldığını,19 yaşındaki bir gencin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Beyaz Saray’da alarm Washington DC’de düzenlenen protestoda ise eylemcilerle polis arasında arbede çıktı. Protestoların şiddetlenmesi üzerine Beyaz Saray’ın tecrit altına alındığı bildirildi. Öte yandan şiddet olaylarının artması üzerine Savunma Bakanlığı aktif görevdeki askeri birliklere olayların başladığı Minnesota eyaletine bağlı Minneapolis’e konuşlanmaya hazır olmaları emri verdi. Trump’tan tehdit Talimatın, Başkan Donald Trump tarafından sözlü olarak verildiği be lirtildi. Trump, eylemcilerin binanın sınırlarına girmeleri durumunda “vahşi köpekler ve uğursuz silahlarla karşılanacakları” tehdidinde bulundu. Destekçilerini karşı protestoya çağırdı. Bu arada Trump, Floyd’un ailesi ile telefonda görüştüğünü belirterek “Floyd’un ailesi adaleti, Minnesota halkı da güvenli bir şekilde yaşamayı hak ediyor” dedi. Floyd’un ölümüne yönelik düzenlenen protestolara ilişkin, “Gösterilerin barışçıl olması çok önemli. Bu gösterilerin hukuk dışı bir anarşi ve kaos halini almasını istemiyorum. Yağmalar, barışçıl protestocuların sesini bastırmamalı” değerlendirmesinde bulundu. Floyd’un ölümüne neden olduğu suçlamasıyla önceki gün tutuklanan polis memuru Derek Chauvin’in eşinin, boşanmak istediğini avukatı aracılığıyla duyurduğu da gündeme yansıyan haberler arasındaydı. DSÖ’ye arka çıktılar ABD’de Trump yönetiminin Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) ayrılma kararına Almanya, Rusya’dan tepki geldi. Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Kararı üzücü ve küresel sağlık için geri bir adım” olarak nitelendirdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova’dan ise “Washington’ın sağlıkta işbirliği ile ilgili uluslararası yasalara uymadığı” çıkışı yükseldi. Zaharova, “Yeni tip koronavirüs salgınına karşı dünyanın virüse karşı çabalarını güçlendirmesi gerektiğini” söyledi. ABD Başkanı Donald Trump, DSÖ’yü yeni tip koronavirüs salgınında yetersiz kalmak ve Çin’in kuklası olmakla suçlamıştı. Felaket zamanlarında yaşamak “Bunca acının arasında tek avuntum, bir felaketler çağında yaşadığımızın bilincinde olmak” diyor Nobel ödüllü fizikçi Max Planck kendisi gibi gene Nobelli başka bir bilim insanı olan Fritz Haber’e ve ekliyor: “Bir doğa afeti altında yaşarmışçasına olanları kabul etmek zorundayız!” Yıl 1933. Hitler iktidara geleli 4 ay olmuş... Almanya o dönemde bilime yön veriyor. Max Planck ülkenin bir numaralı bilimaraştırma merkezi, Kaiser Wilhelm Enstitüsü’nün başkanı. Haber de aynı kurumda yönetici... Haber’e siyasi çevrelerden enstitü içindeki Yahudileri ayıklama talimatı geliyor. Haber direnebilmek için Max Planck’ı arıyor. Planck’tan aldığı yanıt: “Başımıza gelen doğal afetten farksız. Kendini boşuna yorma. Olanları kabullen.” Başlıbaşına bu bile, bilim aristokrasisinin Hitler Almanyası ile ne büyük hızla uzlaştığını göstermeye yetiyor. Buna Hitler dönemi terminolojisiyle “Selbstgleichschaltung” (kendiliğinden hizaya girmek) diyorlar. Bütün bunları karantina günlerinde okuduğum Erik Larson’un “Canavarların Bahçesinde” isimli kitabından öğrendim. Türkçe çevirisi sanıyorum henüz yok. Ama Almanca, Fransızca, İtalyanca çok sayıda dile çevrilen eseri, “felaket zamanlarında yaşamanın” nişanesi olarak dil bilen okurlara hararetle öneririm. Bazı öyle satırlar var ki insanın içine işliyor. Baskıdan kaçan aydınlardan bahsederken örneğin “sürgün”e gidenlerin yanında kimilerinin “iç sürgün”ü seçtiğini anlatıyor yazar. “İç sürgün”ün “felaket zamanlarında yaşama” ile nasıl iç içe olduğunu öğreniyoruz. Romanlaştırılmış tarih Larson, Hitler’in iktidara gelişinin ardından ABD Başkanı Roosevelt’in Berlin’e büyükelçi olarak yolladığı William E. Dodd ve ailesini öykünün merkezine koyuyor. Gerçek olaylar ve karakterlere yer veren yazar tarihi romanlaştırmış. Bunu sürükleyici bir anlatımla başaran Larson, elinize aldığınızda bırakamadığınız bir kitap çıkarmış. Canavarlar Bahçesi’nin beni bu kerte sarmasının baş nedenlerinden biri, Larson’un faşizmin yükselişine kayıtsız kalan dış dünyaya ayna tutması. Roosevelt Amerikası günümüz Amerikası’ndan farklı değil. Roosevelt Dodd’u Berlin’e gönderdiğinde Hitler’in ne korkunç olduğunu biliyor. Museviler işten atılmış, kitaplar yakılmış, “Konzentrationslager/toplama kamplarına” Yahudiler değilse bile sosyalistler, komünistler, liberaller çoktan doldurulmuş... Gidişatın vahameti ortada. Ama Roosevelt Berlin’e dişli bir büyükelçi göndermek yerine halim selim pasif bir tarihçiyi yolluyor. Elçi Dodd’un hayali beri yanda Almanya’ya vardığında kafasında planladığı ABD iç savaşını anlatan bir kitap yazmak. Köy yanar, deli kız taranır misali dünya yıkılırken büyükelçi “kitabımı yazacağım boş zamanı nihayet bulacağım” diye seviniyor. Roosevelt’in etliye sütlüye karışmayan böyle bir elçiyi derdest etmesi elbette tesadüf değil. ABD o dönemde izolasyonizmi seçmiş. “Yahudi meselesi”ne Almanya’nın iç sorunu gözüyle bakıyor ve bugün olduğu gibi tam göç karşıtı bir konjonktürden geçtiği için Almanya’dan kaçacak Yahudilere asla kapı açmak istemiyor. Buhran sonrasında ayrıca Washington “New Deal” politikalarını başlatmış. Ekonomiyi ayağa kaldırmak için paraya ihtiyacı var. Almanya’nın da o sırada Amerika’ya deve yüküyle borcu bulunuyor. Roosevelt yalnız o paraları kurtarmak istiyor. Berlin’e yolladığı sefire de yüklediği tek misyon bu oluyor. Özgürlük gaspı, Nazi zulmü falan umurunda olmuyor. Korku, biat ve popülizm Dodd ve ailesi 13 Temmuz 1933’te “ağaç kokularının” havayı sardığı tılsımlı bir yaz günü Berlin’e varıyorlar. Kendilerine Tiergarten parkı karşısında çok güzel dayanmış döşenmiş, kirası da kelepir olan bir rezidans seçiyorlar. Büyükelçi, Berlin gibi bir yerde nasıl olup da böyle bir düşeş bulduğunu kendisine hiç sormuyor... Sefir ve ailesinin vardıkları şehir son derecede canlı. O dönemde bile trafikte 120 bin araba var. Metrosu, renkli tramvayları, vızır vızır işleyen otobüsleriyle Amerikalı diplomatın ailesine büyük bir güven duygusu aşılıyor. “Canavarlar Bahçesi”nin en etkileyici yönlerinden bir diğeri de bu: Hitler Almanyası’nın dış makyajı ile iç çürümesi arasındaki tezatı çok iyi anlatması. Gestapo şeflerinden Sovyet casuslarına dek çok farklı kesimlerle “ilişkileri” olan sefirin 24 yaşındaki kızı Martha, Berlin’in en gözde mekânlarında Hotel Adlon, Hotel Eden, Café Josty, Romanisches Café... gönül eğlendirirken Hitler, Berlin’in rakipsiz patronu haline geliyor. Işıl ışıl yaz güneşi altında göz kamaştıran Berlin dışardan gelenlere “hiç de öyle ürkütücü bir yer değilmiş” duygusu verirken, şiddet her yere halka halka yayılıyor. Basını, bakanlıkları, üniversiteleri, yurttaşları “hizaya sokma” anlamındaki “Gleichscaltung” korku imparatorluğu, biat, oportünizm ve aklın susturulmasıyla tırmandırılıyor. “Canavarlar Bahçesi”, felaket zamanlarını kavramak için benzersiz bir kitap.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle