Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 31 MAYIS 2020 PAZAR gorus@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Gezi’den bugünlere gelen miras: Gezi Ruhu HATICE EROĞLU AKDOĞAN KÜTÜPHANECI YAZAR İnsan dahil tüm canlı varlıklar doğasına uygun bir çevrede yaşama sevincini yakalar. İçinden geçtiğimiz şu salgın günleri, bundan yedi yıl önce Taksim’de patlak veren Gezi Direnişi’nin nedenlerini haklı olarak bir kez daha bizlere hatırlattı. Çoğunlukla kentlerde yoğunlaşmış olsak da hayata dahil her canlı varlık için yaşanabilir bir çevre şarttı. Bu ve benzeri konulara ilişkin A’dan Z’ye biriken bir dolu sorun 2013 yılı mayıs ayının son günlerinde Gezi Parkı ağaçlarına yönelik saldırı sürecinde ayan beyan bir hal almıştı. Özel olarak korumak istediğimiz şey, gölgesine sığınıp sırtımızı dayadığımız ve temizlediği havayı soluduğumuz ağaçlar olsa da meselenin üçbeş ağaçtan çok fazlası olduğunun bir tanığı da aradan geçen yıllarda yaşanılası alanların başına gelenler oldu. İstanbul’un orta yerinde etrafı betonlaştırılmış olan Gezi, park olarak ilk dozer saldırılarına karşın kurtuldu ama Gezi Direnişi’ne yönelik saldırılar gündemden kalkmadı. Bir kere halkın kentine, ormanına, dağına, deresi ve suyuna, tarım alanlarına sahip çıkma hareketi olan Gezi’yi itibarsızlaştırma söylemleri, iktidarın ileri gelenleri ile onlara trollük yapanların dilinden hiç düşmedi. Bilindiği gibi “Gezici”leri darbe yapma suçlamasıyla görülen en son dava için de 18 Şubat 2020 tarihinde beraat kararı çıktı. Gezi gibi, insan dahil, her canlının temel yaşam haklarını savunan bir halk hareketinden ne hikmetse “darbe” çıkarılmaya çalışılması, direnişin anlam ve önemine yönelik düşmanlığın boyutunu göstermesi bakımından önemlidir ki söz konusu kinleri, Gezi’ye dair yandaş basında ortaya çıkan karalamalar ve düzmece iddianame içeriklerine rağmen dinmiş de değildir. Siyasi bir arkla plan bile olmadan mahallesini ve semtini sahiplenen Taksim İnisiyatifi üyelerinin park nöbeti etrafında gelişen direniş, polis ve zabıtanın saldırganlığının artmasıyla kendiliğinden bir halk hareketine dönüşmüştür. Bu aşamayla birlikte eylem, işten atılan, sendikasızlaştırılan, atanamayan, uğradığı her türlü haksızlık için adalet arayan ezilenlerin ve yağmalanan doğanın sesine dönüşmüştür. Yani Gezi’nin mesajı açık ve nettir: Çevre haktır, yağmalanamaz, yok edilemez! Bunun için de insan haklarına, demokrasiye, katılımcılığa, hukukun varlığına saygı gösterilmelidir. Gezi’nin sesi, çok renkli yaşamın sesi Hareketin başlangıç noktası Gezi Parkı’ydı ama dağların, nehirlerin, derelerin sesi de dört bir yandan gelip Gezi’ye karıştı. Yeni nesil gençliğin pratik zekâsının ince, orantısız gücü ile kültürümüzün mizah ve espri öğeleriyle karılan kimi talep ve mesajlar, Gezi’nin gerçekte Gezi’den öte yepyeni bir dünyayı kucakladığının somut bir göstergesiydi. “Korkma La Biziz, Halk!”, “O gazı Gezi Direnişi, “Gezi Ruhu” diye bir kavramı da ortaya çıkarmıştı. Bu ruhun özünde dünyanın hepimize yetebilirliliği inancı saklıdır. bize verseydin elektrik üretirdik be dostum”, “Su Akar Güldür Güldür/HES’ler Doğayı Öldürür”, “Ağaçlarla kuzeniz, kuzeni yedirtmeyiz” “Diren Gezi Parkı: Fındıklı’da Çayi Piturduk Celiyoruz”, “Bir güvercin ağlıyor/Gaz vurmuş kanadına/Ağlama güvercinim/Faşizmin inadına”, “Suyuma, Toprağıma, Dokunma”, “Sapanca’da ölen canlıların hesabını kim verecek?”, “Artvin’den Gezi’ye Bin Selam, Ekolojik İsyan” “Altınsız Olur Artvin’siz Olmaz”, “Şimdi Susarsan Erciş’e Artık Bahar Gelmeyecek”, “Dereler Özgürdür, Özgür Akacak”, “Simit Satar Onurlu Yaşarız, O AVM’yi Yapmayız!”, “Kaz Dağı’nın Üstü Altından Daha Zengin”, “Duy Artık: Ergene Zehir Saçıyor, Sağlığına Geleceğine Sahip Çık”, “Bafa’ya Sahip Çık ki, Çöl Olmasın”, “LOÇ’un Kalbi Gezi’de: Bugün Gezi’deki onlarca ağacı kurtarabilirsek, yarın Türkiye’deki ekolojik hayatı kurtarabiliriz”, “Sarı yazma bayraklar/İsyanda bu uşaklar/Kalkın ayağa kalkın/Biz Senoz’dan siz Loç’tan”, “Hiçbir şey sahipsiz değil, su bizim doğa bizim”, “Baraj yapma boşuna yıkacağız başına”, “Yaşamı Savunan Hopa, Tortum, Gerze Halkı Yalnız Değildir”... İşte böyle Gezi ve Gezi’den öteden Taksim’in yanı başına ulaşan daha bunun gibi yüzlerce ses ve dayanışma mesajları hiç dinmedi. Bir bakıma direnen, var olmak için çırpınan yaşamın çağrısı denmeli bu seslere... Değişik ülke halklarından da destek alan Gezi Direnişi’nin taleplerine karşı “İnşaat Ya Resulullah” anlayışı çerçevesinde palazlanmış şirketler doğal ve tarihi varlıklarımızı, yasa ve mahkeme kararlarına rağmen hiçe sayarak iç etmeye devam ettiler. Kalkınma adına yürütülen kâr hırsına yönelik açgözlülüğün dayandığı son nokta ise yeni köprü ve havaalanının ardından, “Kanal İstanbul” projesi de Gezi’de açığa çıkan halkın sağduyulu sesine olan tahammülsüzlüğün bir göstergesidir. Ki bu da Ekrem İmamoğlu’nun özleştirdiği biçimiyle “Ya Kanal, Ya İstanbul” karşıtlığı noktasında konumlanmıştır. Özellikle İstanbul’a yapılan ve yapılması planlanan kötülüklere bakıldığında Gezi Direnişi’nin nasıl da haklı ve onurlu bir zemine oturduğu daha iyi anlaşılacaktır. Üstelik bu onur aynı zamanda Gezi’nin sesine ses katan dünyanın dört bir yanındaki diğer kardeş halklara da aittir. Akılcılığını ve tarafsızlığını yitirmiş, üzerinde korku bulutları dolaşan yargı bile onca baskı ve çabaya rağmen Gezi’yi mahkum edecek gerekçe ve cesareti kendinde bulamamıştır. Evet, bu yüzden de Gezi onurdur ve bu harekete bizzat katılmış, penceresinden alkışlayıp tencere çalmış, direniştekilere tepsiyle poğaçabörek göndermiş, biber gazından etkilenenlere kapısından limon uzatmış herkes kendisiyle ne kadar övünse azdır. Çünkü o gün doğrudan ya da dolaylı olarak Gezi’ye katılmakla bugün Kaz Dağları’nda altın aranmasına, Aydın’da tarlalara jeotermal kuyu açılmasına, Alpu Ovası’na termik santral yapılmasına, Boğaz’a inat İstanbul’a kanal açılmasına da karşı durmanın geleneğini yaratmıştır. Dünya hepimize yeter Çalışmayanların evde kaldığı ve sokağa çıkma yasaklarının hüküm sürdüğü şu günlerde doğanın sesi bir başka gülümser oldu bizlere. Kaldırım taşlarının arasından yeşillikler boy veriyor. Araç ve insan trafiğinin yoğun olduğu günlerde farkına varamadığımız kuşların sesi evlerimizin içine ulaşıyor. Caddeler, sokaklar önemli ölçüde aburcubur yiyecek içecek ambalaj çöplerinden önemli ölçüde arınıp temizlendi. Bireyler sosyal medya ortamlarında benliğimizi kemiren tüketim alışkanlıklarıyla beraber, canlıların sağlıklı yaşam haklarına uygun bir çevrenin gerekliliği konusunda yoğun bir görüş alışverişinde bulunuyorlar. Çünkü Koronavirüs salgın günlerimiz, sağlıklı bir çevreye ki hele şehirlerde yaşıyor isek olan özlemi daha çok artırmıştır. Salgın tedbirleri başladığında insanların bir an önce köylerine, yazlıklarına ulaşma çabaları da bunun bir göstergesi değil midir? O halde Gezi Direnişi’nin insan ve çevre odaklı talepleri bugün, dün olduğundan daha çok geçerli ve akla yatkın hale gelmiştir. Madem bir kez daha pandemi nedeniyle “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” deniyorsa, eskisi gibi olmayacak şeylerin başında sağlığımızın dengesini kuracağımız çevre koşulları bulunur. Bu dengeyi ise ancak Gezi’nin çağrısı olan ekoloji ve insan odaklı politikalar sağlayabilir. Dün mesele “üçbeş ağaç” değil, hiç olmadı da. Bir orman tek tek yüzlerce, binlerce ağaçtan farklı bir şey; bir dere de akıp giden sudan farklı. Tepeleri maden için tıraşlanmış dağların da havası eski dağa ait olmaz. Suyu şişelenerek ticarileştirilen kaynaklar, onların çevresinde yaşayan canlılardan ve topraktan çalınmış bir parçadır. Paracılık siyaseti yaşamın önüne geçtiğinde denge de bozulur. Gezi Direnişi, “Gezi Ruhu” diye bir kavramı da ortaya çıkarmıştı. Bu ruhun özünde dünyanın hepimize yetebilirliliği inancı saklıdır. Bunun için yeter ki insanlık vahşileşmiş sermaye düzenini alt edebilen enerjiyi de kendinde bulabilsin. Yargının ‘gelin’leri Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) mesleğe kabul ederek geçen hafta yaptığı kura töreninde bin 379 hâkim ve savcı atandı. AKP ve MHP’ye yakın birçok isim de atananlar arasında yer aldı. Kurada, eski Adalet Bakanı Kenan İpek ve eski AKP Milletvekili Burhanettin Uysal’ın gelinleri, eski Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz’in 21 29 MAYIS re başladı. Toplu namazlar ise ülkenin büyük gereksinimi olarak lanse edildi. Cuma günleri okul bahçeleri, futbol sahaları da dahil olmak üzere hemen tüm açık alanlar namaz kılınma alanı olarak tarif edildi. vakaların yeniden artış göstermesiyle birlikte yükselen ikinci dalga kaygıları sonrası kimi kamu kuruluşları ve restoran ve kafelere yeniden geçici süreyle kapatma kararı geldi. Irkçılık nefes aldırmadı ABD’de George Floyd adlı siyah vatandaşın gözaltına alınırken polis şiddeti sonucu boğularak yaşamını kaybetmesi ve bu anın görüntüsünün sosyal medyada yayımlanması, ülkede ırkçılık karşıtı isyanın fitilini ateş oğlu ve gelininin de hâkim ve savcı olarak atandıkları görül Seçim tartışması ledi. Floyd’un son anlarında söylediği “Nefes alamıyorum” feryadı, isyanın şiarı haline gel dü. Evlerde cemaat tarzı sohbet CHP lideri Kemal Kılıçdaroğ di. Minnesota eyaletinde yaşanan olayın ya toplantıları düzenleyen Adalet ve lu, AKP’nin iktidarının baki kalma rattığı öfke ülke çapına yayılırken protesto Medeniyet Derneği’nin başkanı ve ba sı için Seçim Kanunu ve Siyasi Parti lar, polis ile göstericiler arasında şiddetli ça zı üyeleri de artık yargı üyesi olarak görev ya ler Kanunu’nu değiştirmeyi amaçladığına işa tışmalara sahne oldu. Gösterilerden bir kişi pacak. ret ederek “Seçime gideceksen gel, millet se öldü. ABD Başkanı Donald Trump polis şidde ni bekliyor. Senin tutunacak dalın yok. Se tine sessiz kaldı, protestocuları çapulcu ola Öğretmene büyük ayıp çimde gideceksin. Millet İttifakı büyüyecek, rak tanımladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, olay Öğretmenlerden, okul bahçelerinde kılınacak namazlarda, kolonya ve peçete tutmakla biz kazanacağız. Sen istediğini değiştir, millet ları faşizan bir tutum olarak değerlendirdi ve tabanda ittifakını kurar” dedi. kınadı. görevlendirilmek istenmesi, eğitimcilerin tepkisine neden oldu. Camileri ve avulularını na İdlib’de 1 şehit Hong Kong’da kriz tırmandı maz kılmak için yetersiz bulmuş olsa gerek ki Milli Savunma Bakanlığı, İdlib’de yapılan Salgının ekonomide yarattığı tahribatla mü AKP iktidarı, namazları okul bahçelerine taşı yol kontrol devriyesi esnasında ‘sebebi tespit cadele eden Pekin, Çin’e bağlı özerk yöne mak, öğretmenleri de namaz kılanların hizmeti edilemeyen bir patlama’ sonucu yaralanan tim bölgesi Hong Kong üzerindeki etkinliği ne vermek niyetini açıkladı. Eğitim sendikaları bir askerin şehit olduğunu açıkladı. ni artırma hamlesinde. Ulusal Halk Kongresi, ve öğretmenler sert tepki gösterdi. Hızlı normalleşme Hong Kong’la ilgili olarak sunulan ve protes Salgının üssü Amerika kıtası tolara yol açan yasa tasarısına, başta ABD ol Salgında yaşamını yitirenlerin sayısı 362 mak üzere birçok ülkeden gelen tepkiye rağ Koronavirüs önemlerinin büyük bir kısmı bin 920’ye yükseldi. Küresel çapta vaka sa men onay verdi. Çin’e bağlı özerk yönetimde nın 1 Haziran itibariyle kaldırıldığı açıklan yısı ise 6 milyona yaklaştı. Dünya Sağlık Ör Pekin karşıtı muhaliflerin ulusal güvenlik ge dı. En çok tartışalan 65 yaşın sokak yasağı gütü, çarşamba günü yaptığı açıklamada sal rekçesiyle yargılanmasının önünü açan yasa nın kalkmaması ile kreşlerden spor salonla gının merkez üssünün Avrupa kıtasından tasarısının Kongre’de görüşülmesi öncesin rına pek çok toplu faaliyet alanına izin veril Amerika’ya kaydığını duyurdu. ABD ise sal de ABD’den de keskin bir poltika değişikliği mesi oldu. Otobüsler yüzde 100 zamla, Yük gın nedeniyle yaşanan ölümlerin 100 bini aş sinyali geldi. İngiltere 300 bin Hong Kongluya sek hızlı tren şimdilik aynı fiyatlarla seferle tığı ilk ülke oldu. Öte yandan Güney Kore’de vatandaşlık vereceğini duyurdu. Gezi Direnişi yalanları 27 Mayıs 2013’te, Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesini engellemek için masum bir eylem başlatıldı. Bu eylem, sonradan FETÖ’cü oldukları belirlenen Emniyet mensupları tarafından şiddet kullanılarak, çadırlar yakılarak provoke edilince, zaten baskıdan bunalmış olan gençler ve onlara destek veren her görüşten gruplar eyleme katıldılar. Eylem bütün Türkiye’ye yayıldı ve haziran sonuna kadar devam etti. İçişleri Bakanlığı’nın raporuna göre, protestolar 81 kentin 79’unda yapıldı; yaklaşık 2.5 milyon kişi eylemlere katıldı.. Yaklaşık 4 bin 900 eylemci “şüpheli” konumunda gözaltına alındı. 600’den fazla polis, 4 bine yakın eylemci yaralandı. 36 kişi gözünden yaralandı, bir kısmı gözünü kaybetti. biri polis, sekiz kişi yaşamını yitirdi. Sevgili Aykut Küçükkaya, eylemi her gün yerinde izledi. Ben KOAH hastası olduğum ve polisin kullandığı zehirli gaz benim için ölümcül nitelik taşıdığı için Taksim’e hiç gidemedim ama Cumhuriyet’teki köşemde eylemin her aşamasını çözümleyen yazılar yazdım. Haziran sonunda eylem biterken de sıcağı sıcağına, birlikte hem olayları analiz eden hem de kronolojiyi aktaran, “Türkiye’yi Sarsan Otuz Gün, GEZİ DİRENİŞİ, Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak” adıyla Cumhuriyet Kitapları tarafından basılan bir kitap yazdık. Yazılar zaten hazırdı. Bunları kitaba göre uyarladık ve kitap temmuz başında yayımlandı. Kitabı bu kadar çabuk yazdığımıza inanmayanlar, komplo teoricisi troller, “Emre Kongar, olayın planlayıcıları arasındaydı; bütün olup bitenlerin senaryosunu önceden o hazırlamıştı. Bu kitap o senaryodur, başka türlü bu kadar hızlı yazılamaz” diye iftira attılar ama bana atılan tüm iftiralar gibi, o da o kadar gerçeklere aykırıydı ki tutmadı. (Bu satırlar yazılırken, kitap 29 baskı yapmıştı ve halen satış devam ediyordu.) Hemen hemen her yıldönümünde Gezi Direnişi için bir yazı yazdım. Bugün sadece yalanların ve davaların bazılarını anımsatmakta yetineceğim. HHH Camide içki içtiler yalanı. Bir gazetede, pencere kenarında bir bira kutusu fotoğrafı yayımlandı. Dönemin Başbakanı camide içki içildiğini iddia etti. Haberin, bira kutusu sonradan konulup hazırlandığı ve yalan olduğu ortaya çıktı. Kabataş yalanı. Bir AKP yöneticisinin gelini hakkında, Kabataş’ta bebek arabasıyla gezerken, üzerleri çıplak, başları bandanalı, deri pantolonlu 7080 kişilik bir grubun saldırısına uğradığı, yere düşürüldüğü, üzerine idrar yapıldığı iddiasıyla bir haber yayımlandı. Dönemin Başbakanı “Bu cuma görüntüleri yayımlayacağız” dedi. Saygın gazeteciler görüntüleri gördüklerini öne sürdüler. Ama haber yalandı, böyle bir olay olmamıştı. Görüntü filan da yoktu ve elbette yayımlanmadı. (Kabataş Yalancılarının listesi uzundur.) Sonradan gelinin psikolojik rahatsızlık geçirdiği ve haberi yazan kadının bunu uydurduğu iddia edildi ama gerçek bir türlü tam anlaşılamadı. Doktorlara ceza. Dolmabahçe’deki camiye sığınanlara açılan davada, 255 sanıktan 244’ü suçlu bulundu ve 2 ay 15 gün ile 1 yıl 2 ay 16 gün arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. Mahkeme camiye sığınan yaralıları tedavi eden ikisi asistan doktor dört sanığa da “ibadethaneyi kirletmekten” 10’ar ay hapis cezası verdi. Duruşmada, camide güvenlik görevlisi olarak çalışan kişi ifadesinde, “Caminin içinde alkol alan herhangi birini görmedim. Caminin içinde bir şeyler içen, tüketen ya da sigara içen de görmedim” dedi. Caminin imamı da “Allah’tan korkarım yalan söyleyemem” diyerek aynı biçimde ifade verince, görevden alındı ve sürgüne yollandı. Daha sonra, 8 Temmuz 2013’te meydana gelen olaylarda gözaltına alınan Mimarlar Odası’ndan Mücella Yapıcı ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu 26 kişinin yargılandığı bir başka davada da mahkeme beraat kararı verdi. Ama davalar bitmek bilmiyordu. Gezi Direnişi’ne destek vermek amacıyla İzmir’de gösterilere katıldıkları iddia edilenler hakkında, 2 yıl sonra, 6’şar yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. 2016’da 115 sanığın hepsi beraat etti. 6 yıl sonra bir dava daha açıldı: Gezi Direnişi Protestoları “Bir darbe kalkışması” olarak tanımlandı. Sanıklara, “Protestoları örgütlemek ve finanse etmek”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek” gibi akıl almaz suçlamalar yöneltildi. Şubat 2020’de sonuçlanan davada, Osman Kavala dahil, dokuz sanık beraat etti. OSMAN KAVALA TAHLİYE EDİLMEDEN ÖNCE BİR BAŞKA HAKSIZ VE HUKUKSUZ SUÇLAMAYLA YENİDEN TUTUKLANDI. HÂLÂ HAPİSTE! HAKSIZ VE HUKUKSUZ SUÇLAMALARLA TUTUKLU YARGILANAN ÖTEKİ SANIKLARI VE ÖZELLİKLE DE GAZETECİLERİ UNUTMAYALIM!