25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 3 NİSAN 2020 CUMA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABERYORUM Tekme Değerli dostlar bir süredir “virüs”le oturup, “virüs”le kalkıyoruz; “Virüs”ü konuşuyoruz, Virüs’ü okuyoruz, “TV”de izliyoruz, kuşkusuz dünya ile birlikte. Dolayısıyla gördük ki, salgının daha ilk adımında, halkın toplu olarak bulunduğu yerler olan “sinagog”lar, “kilise”ler kapatıldı. Ayrıca, Hıristiyanların önderi “Papa” da ayinini yine Vatikan’ın penceresinden yaptı; her zaman tıka basa dolu alan, önlem dolaysiyle bomboştu. İslam dünyasının pek çok ülkesinde de gerekenler yapıldı, camiler kapatıldı. Ülkemizde ise “bize göre” kural uygulandı; camiler, mescitler açık kalacaklar, yalnızca cuma günleri ve kandil gecesi kapanacaklar. Bilindiği gibi kıyamet koptu, daha ilk hafta, ilk cuma namazı için camiye giden bir kişinin: “Bugün cuma, bu nasıl kural? Kuran’da böyle bir şey yazıyor mu?” haykırışıyla, cami avlusunun kapısına “tekme” atmasının görüntüleri basında yer aldı. (21.3.2020) Bu resimleri Cumhuriyet’te gördüğümde, altı yıl önce “310 işçi”nin öldüğü “Soma Kömür Ocağı Kazası”nın (13.5.2014) hemen ertesinde, Başbakan Erdoğan’ın Soma’ya gelmesi, eylem yapanları dağıtan korumalarından biri, yere düşmüş bir gence öyle bir “tekme” savurmuştu ki, o görüntüyü, daha doğrusu o “tekme”yi hiç unutamam. Dahası, Başbakan Erdoğan’ın bu “kazayı” sakin bir sesle: “Bu, işin fıtratında var!” yani “Olacak böyle şeyler!” değerlendirmesini de insan unutamıyor... Kuşkusuz yerin derinliklerine gömülen “301” emekçimizi de... Dün böyleydi durum, günümüzde ise kuralların “Saray” için, örneğin Saray’ın camii için geçerli olmadığı da yayımlanan görüntülerle ortaya döküldü. Saray’ın özel “Millet Camii”nde kılınan cuma namazı görüntüleri, parmak ısırtacak bir “gösteri” düzeniyle yapılıp topluma sunuldu. Değerli dostlar, yine araya girip, gazetemiz yazarlarından Enver Aysever’in geçen haftaki TV programına katılan değerli ilahiyatçımız Cemil Kılıç’ın: “İslamın ilk dönemlerinde kadınların da cuma namazlarına katıldığını, bu durumun Emeviler döneminde engellendiğini bildiren” açıklamasını anımsatayım dedim. Ayrıca, yeni “İnfaz Paketi”nde “cinsel suçlar”a verilecek cezaların hafifletilmesi karşısında kadınlarımızın “‘Erkek adalet’ değil, ‘gerçek adalet’ istiyoruz!” haykırışlarını da... Bilmem katılır mısınız? Öte yandan değerli dostlar, Erdoğan’ın, “yedi aylığını koyarak” başlattığı “Devlet’e ‘bağış’ istemi”nin “Devlet” ne denli küçük düşürdüğünü görenler, “Devlet ‘bağış’ istemez, devlet ‘vergi’ alır!” diyorlar, haklı olarak... Ne var ki, insan ister istemez, bundan böyle “Devlet, ‘Fitre’ ve ‘Zekât’ da kabul ederse” diye düşünmekten kendini alamıyor... Sıra onlara da gelir mi? Belki de “Devlet” bu duruma düşmesin diye, ana muhalefet “CHP”, “10 Maddelik Kaynak Önerisi” sundu, ilki şöyle: Cumhurbaşkanlığı’nın 13 uçağından 12’si satılsın. Haklı, yerinden bir öneri değil mi? İnsan üçüncü öneriye de dörtdörtlük bir destek vermekten kendini önleyemiyor. Yazlık, kışlık saraylar satılsın. Satılsın ki, bu “görgüsüzlük” bitsin, hiç olmazsa bu bağlamda... Ve değerli dostlar, yedinciye de bir bakalım, yazıyı noktalamadan önce, Saray’ın harcamalarından tasarruf edilsin. Yerden göğe haklı bir öneri, harcamaların dakikası, “on iki bin lira”ydı, şimdi günlük harcama sanırım “milyon”a ulaşmış... Erdoğan, “CHP’li belediyelerce oluşturulan dayanışma ve yardım ağlarını engellemek için” uğraşacağına, kendine sunulan bu “kaynak önerileri”ne baksın, çevresiyle birlikte... Ne dersiniz? SOSYAL MEDYADA ‘KULIS’ HESAPLARINA GÖZALTI Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nun FETÖ soruşturması kapsamında, sosyal medyada “Ankara Kuşu” adlı hesaba ilişkin O.Y, “Kulis Kuşu” adlı hesaba ilişkin Ü.K. ve “Türkiye Gerçekleri” adlı hesapla ilişkili M.A. hakkında gözaltı kararı verildi. Bir dönem yerel gazetede görev yaptığı bildirilen O.Y. Ankara’da, Ü.K. ile M.A. ise İstanbul’da düzenlenen operasyonlarla yakalandı. Ü.K. ve M.A, işlemlerin ardından Ankara’ya götürüldü. l ANKARA/Cumhuriyet 3 NİSAN 2020 SAYI: 34512 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 05:09 06:37 13:12 16:47 19:38 21:00 Ankara 04:56 06:22 12:57 16:32 19:21 20:42 İzmir 05:22 06:46 13:20 16:54 19:43 21:02 Geçen yazımda, “çocukların sokaktaki oyunlarından” söz etmiştim… Şimdi gü nümüze gelelim… Veliler, eskiden sokakta, bah çede oynayan çocuklarını merak ederlerdi. Çocuklar, günümüz de tam tersine evden çıkmıyor lar! Çünkü “bilgisayara bağımlı Bağımlılık çağı (2) lar”… Günümüz velilerinin kay gıları, eski velilerden daha çok! Neden acaba? Çünkü çocuklarının saatler dir bilgisayarda neler izlediklerini, da karşılıklı eşli oyunlar oynayınız. hangi oyunları oynadıklarını, kimlerle ile 5. İyi örnek olun! Veliler, aile üyelerine tişim halinde olduklarını, “cinsel sitele bu araçlar konusunda da iyi örnek olma re” bulaşıp bulaşmadıklarını bilmiyorlar! lıdırlar… Evde bilgisayarda yapacakla Yasaklamak çare mi? Elbette değil! rı ‘çok ivedi’ bir durum varsa, kısa süreli Çocukların “teknolojik iletişim aracı” kul kullanmalarına özen gösteriniz… lanımı her geçen gün hızla artıyor. 2013’te 6. Çocuklarınıza sorumluluk verin! Ço 24 yaş arası çocukların yüzde 80’i bu tür cuklarınızın yaşlarına uygun, ev içerisin araç kullanıyordu, günümüzde ise bu oran de yapabilecekleri (örneğin mutfakta!) yüzde 97’ye çıktı. Üstelik kullanım yaşı da başka sorumluluklar da verebilirsiniz… 1’in altına indi! 7. 7 yaşından küçük çocuklarınızı bil HHH gisayar, dizüstü, iPad ve akıllı telefon Kimi uzmanlarca çocuklara 3 yaşın ile tanıştırmayınız. 7 yaşından sonra ise dan önce, “cep telefonu ve tablet kullanı günde ancak 1 saat olacak biçimde, si mı” önerilmiyor. 3 yaş üstü için ise “gün zin de gözetiminizde, eğitsel oyunlar ile de en fazla bir saat kullanım” o da ancak zaman geçirmesini sağlayabilirsiniz… velilerin izinleri ile… Çocuklar, uykudan 8. Çocuğunuzun güvenli ‘internet en az bir saat önce bu araçları kullanma bağlantısı’ kullanmasını sağlayın, arka malılar… Uyku öncesi, TV’nin de bulun daşlarını tanıyın ve o ortamda iletimini madığı bir odada oyalanmaları, kitap, ga izleyiniz…” zete, dergi okumaları sağlıklı uyku açısın HHH dan da önemli… İstanbul Mazhar Osman Ruh Sağ HHH lığı Hastanesi, Çocuk ve Ergen Psiki AÜ, “Nöropsikiyatri” Hastanesi “Ama yatri Klinik Sorumlusu Doçent Gül Ka tem Uzmanı” Yrd. Doç. Dr. Onur No raçetin ise “TBMM Madde (eroin, ko yan, teknolojik gelişmelerin yaşamı ko kan esrar vs...) Bağımlılığını Araştırma laylaştırırken, bilinçsiz kullanımının ise Komisyonu’na” sunum yaptı! Demek aile içinde çeşitli sorunlar yarattığına ki bilgisayar da “bağımlılık” yapıyor! dikkati çekiyor… Aman dikkat! Yrd. Doç. Dr. Noyan, uluslararası bir Sunumunda, “Öyle hastalarımız çalışmaya göre Türkiye’de internete var ki 810 saat bilgisayarın başından günde 26 milyon kişinin girdiğini ve bu kalkmıyor. İnternet nedeniyle saatlerce kullanıcıların internette ortalama olarak aç kalan çocuklar bile var. Türkiye’de 280 dakika (4.5 saatten fazla) zaman de tedavi merkezleri açılabilir!” dedi… geçirdiklerinden söz ediyor. HHH Dr. Noyan, “velilerle birlikte” şu ön Çocuklara sıkça verilen “Yap lemlerle bu etkilerin en aza indirilebile ma, etme, dokunma, uzatma!” gi ceğini öneriyor: bi komutlar, zamanla geri tepebi “1. İletişim kurun! Koşullu davranma lir… “Yasaklamak” yerine “yönlendir dan çocuklarınıza saygı ve sevgi göste mek” daha çok işe yarıyor. Çocuğu rin. Çocuklarınızla aile, akraba ve arka nuzla birlikte, internete girip doğrula daş ziyaretlerine gidin. Ziyaretlere gider rı, yanlışları anlatmak daha iyidir. Bu ken teknolojik cihazları yanınızda götür nu yaparken “yasak” kavramını kullanır meyin. (Tabii koronavirüssüz ortamda!) sanız geri teper… 2. Kaliteli zaman geçirin! Çocuklarınız Bazı uzmanlar şunları öneriyorlar: la parklara ve spor merkezlerine, genç Çocuğunuzla birlikte, bilgisayar ve lerle sinemaya, tiyatroya ve maçlara gi internet kullanımı ile ilgili makul kuralla dilebilir. (Tabii koronavirüssüz ortamda!) rın olduğu bir liste hazırlayınız. Listeyi, 3. Bu ortamda en iyisi, birlikte kitap, bilgisayarın yakınında her zaman görü gazete ve dergi okuma saatleri planla lebilecek bir yere asınız… Çocuğunuzun yınız… bu kurallara uyup uymadığını izleyiniz. 4. Çocuklarınızla halıda, yerde, masa Mümkünse, çocuğunuzun kullandı ğı bilgisayarı odası yerine salon ya da oturma odasına koyunuz. Çocuğunuzun “çevrimiçi arkadaşları” hakkında bilgi toplayınız! Çocuklarınız ders çalışırken, internette klasik müzik, hafif Batı müziği ya da çeşitli Türk müziği dinletiniz… Böylece çocuğunuzu bilgisayardan zaman zaman kurtarıp müzik dünyası ile tanıştırıp bir değişik kültür de eklemiş olursunuz… “Facebook, Instagram, VhatsAap, Tvitter” gibi sitelerden, mümkün olduğu kadar çokça uzak durup, sizin satın aldığınız “basılı gazeteyi” okusunlar… HHH Bu yıl “çizgi romanların” satışları, özellikle Fransa ve Belçika’da öne çıktı… Geçen yıl, Fransa’da “çizgi roman” satış rakamı 580 milyon dolara ulaştı! Artık genç kuşaklar, deli gibi “çizgi roman” okuyorlar. 1990’da Fransa’da yayımlanan çeşitli “çizgi roman” sayısı 700 iken, geçen yıl bu rakam 5 bine yükseldi. Bu yıl “Asteriks’in” 60’ıncı yılı... 1947’de yayını başlayan “Red Kid” ile 80. yılını kutlayan “Batman” çizgi romanları ise yine gündemdeler... Çizgi romanlar, “bilgisayar bağımlılığının” panzehirleri… Bu resimli romanları elbette veliler de zevkle okuyabilirler… Çocuklarınızın “çizgi roman” ve “basılı gazete” okumalarını lütfen teşvik ediniz… HHH Venüs’ün doğuşu. Bu fotoğrafı çok severim! Ünlü İtalyan ressam Sandro Boticelli’nin 1486’da tamamladığı, Venüs’ün bir ergen kadın olarak denizden doğuşunu anlatan bu resim dünya klasikleri arasına girmiştir… Gel gör ki gençler, cep telefonlarından internet tartışmasını yeğliyorlar, bağımlılıkları nedeni ile bu ünlü dünya klasiğini gözleri görmüyor! İhaleler ‘uyarı’ dinlemiyor THK, 11 UÇAĞINI SATIŞA ÇIKARDI Türk Hava Kurumu (THK) Genel Başkanlığı, envanterinde bulunan 11 uçağını satışa çıkardı. Söz konusu uçaklar yangın söndürmede kullanılıyor. Resmi Gazete’de yayımlanan ihale ilanında kurum envanterindeki 11 “M18 A/B Dromader uçağı”ve depoda bulunan fmalzemelerin satışının, 13 Nisan’da ihale usulüyle gerçekleştirileceği duyuruldu. l ANKARA/ Cumhuriyet SARP SAĞKAL Kamu İhale Kurumu’nun (KİK) koronavirüs tedbirleri kapsamında bulunduğu, “ihalelerin elektronik ortamda yapılması” veya “posta yoluyla teklif yapılması” uyarıları dikkate alınmadı. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD), “virüsten karşı temastan kaçının” uyarılarına karşın, 7 Nisan’da genel müdürlüğün Altındağ’daki binasında “Temizlik İşi, Çeşitli Tip Kalorifer Kazanlarının Yakımı ile Temizlik Malzemesi Temini Hizmet Alımı” ihalesi yapacağı ortaya çıktı. Oysa, Kamu İhale Kurumu’nun internet sitesinden yayımlanan duyuruda, koronavirüs salgını nedeniyle ihalelere katılacak kuruluşlar için “yeni yapılacak ihalelerde (iptal edilen ihaleler dahil) eihale kullanılması gerektiği”, “ilk oturuma katılmak için idareye gidilmesinin gerekmediği”, “ihale komisyonlarının fiziksel olarak toplanmasına gerek bulunmadığı” uyarıları yer alıyordu. l ANKARA/ Cumhuriyet BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 1 234 5 678 9 1 SOLDAN SAĞA: 1/ Bisiklet yarışları için düzenlenmiş pist. 2/ Bazı Arap ülkelerinde kadınların giydiği kara çarşafa 1 2 3 4 HOÇK İ N L A E T A ROT İ L RE TRO E F E EL EN İ R Z 2 3 4 verilen ad... “Sevmiş iki ufku 5 T A Z İ M E T görürler daha engin” (Y.K. Beyatlı). 6 İ A Ş E A M E L 5 3/ Bir nota... Maksim Gorki’nin 7 K L İ N O M A N İ 6 bir romanı... Uzaklık işareti. 4/ Ekvator bölgelerinde yetişen bir 8 İ NEK SOS 9 ULA ANTRE 7 meyve. 5/ Eski dilde bulut... Argoda kaba saba ve görgüsüz kimseye YUKARIDAN AŞAĞIYA: 8 verilen ad. 6/ Mısır’da ünlü bir arkeolojik alan... Duman lekesi. 1/ Herhangi bir makine 9 nin bir doğrultuda gidip 7/ İslam inancına göre, kıyamet gelerek iş gören parçası.. günü bütün ölülerin dirilerek Eski dilde su. 2/ Oyunda cezalı toplanacakları yer. 8/ Yankı.. Batı çocuk... Afganistan ve Pakistan’da Afrika müziğinde kullanılan telli kadınların yüzlerini örtmek için bir çalgı. 9/ Bakla, fasulye, bezelye kullandıkları peçe. 3/ Bir nota... gibi sebzelerde, içinde tohumların Küçük su kanalı... İlkel benlik. sıralanmış bulunduğu kabuk... 4/ Atın başına geçirilen dizgin ve Hava ve gaz akımları oluşturmakta süsler... Tatsız tuzsuz yiyecekler kullanılan aygıt. için kullanılan bir sözcük. 5/ Soyu 23 4 5 6789 tükenmiş olan bir hayvan. 6/ Su geçirmez kumaştan yapılan bir tür spor ceket. 7/ Önü hendekli siper... Tarla sınırı... Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş. 8/ Mersin’in bir ilçesi... Papalığın simgesi olan üç katlı taç. 9/ Ermenistan’ın kendi dilindeki adı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Siyaset... Yine aynı şeyi yapıyor kara cahiller, kör cahiller. Şu meşhur, “Böyle günde siyaset yapmayın…” muhabbetinden söz ediyorum. Yine aynı sahtekâr “susturucu” takılıyor faşist tabancaların namlularına. Şu lanet olası “Hepimiz aynı gemideyiz…” yılışıklığından söz ediyorum. Ne zaman kriz çıksa, ne zaman berbat etseler bir çuval inciri, ne zaman duvara toslatsalar ülkeyi, ne zaman komaya soksalar ülkeyi.. Hep aynı terane. Hep aynı kulak tırmalayıcı cızırtılı kırık plağı devreye sokuyorlar. Bugün de aynı şeyi yapıyorlar. Krizi yönetemediklerini, on milyonlarca insanın sağlığını göz göre göre tehlikeye attıklarını, on milyonlarca insanın yaşamını düşünmeden, üstelik de uyarılara kulak asmadan “freni patlamış bir TIR kamyonu gibi” bildiklerini okumalarını yüzlerine vurunca, hemen (akılları sıra) “ayar çekmeye” çalışıyorlar: “Gün siyaset yapma günü değil…” Oysa ki, “siyaset” tam da budur işte. Hayatın özünü teşkil eden her şeyin çözümüne ya da çözümsüzlüğüne, içinden çıkılmaz hale getirilmesine ya da halledilmesine dair aldığınız, almadığınız, alamadığınız her tavır, kullandığınız bütün tercihler, buram buram birer “siyasi tercih”tir. Üstelik de meselelere “sınıfsal” bakış açınızı ele vererek. İdeolojik duruşunuzu ve konumunuzu “iyot gibi” açığa çıkararak. Bugün de, yeni koronavirüs (Covid19) belasıyla baş etmeye çalıştığımız bu dönemde, olan biten budur. Kendi siyasi tercihlerinizi, ve “bilimi değil dini bakış açınızı, hurafelere dayalı düşünce tarzınızı, emeği değil sermayeyi öncelikli düşünen ideolojik tercihinizi” ortaya koyan her davranışınız, her açıklama ve kararınız, “siyaset” denen şeyin “ta kendisi” olduğunu nasıl inkâr edebilirsiniz? Haftalardır bas bas bağırıyor aklı başında tüm bilim insanları. “Bu işin şu aşamadaki (yani ilaç ve aşı bulunana kadar) ilk ve tartışmasız çaresi, sosyal mesafeyi sıfıra indirmektir. Yani sokağa çıkma yasağıdır. Ve en başta Çin ve Güney Kore’nin başarılarının altında yatan şey, yaygın test uygulamasıdır…” diye. Kulak asmıyorsunuz. Haftalardır, bir yandan insanlara “evde kal” derken, bir yandan da evlerinden çıkmadıkları takdirde aç kalacak olan milyonlarca emekçi için bir çare üretmiyorsunuz. Bak, “üretemiyorsunuz” da demiyorum. Doğrudan açıkça itham ediyorum: “Üretmiyorsunuz” diyorum. Çünkü işvereni, sermaye sahibini, işyeri sahibini, KOBİMOBİTOBİ sahibini düşünmekten, onların (yüzü gülen Rifat’ların diyeyim) derdine çare arayışından, onların paralarına pansuman ve sargı bezi olmaktan başınızı kaldırıp da onların (mal ve hizmet) üretimini asıl gerçekleştiren elleri ve beyinleri düşünmeye fırsat bulamıyorsunuz. Her sabahın köründe yollara düşüp bir inşaata, bir fabrika ya da atölyede bir mağazada, markette çalışmak zorunda olan, gitmediği an “sistemden düşürülüp açlığa mahkum edilecek” olan emekçileri aklınızdan bile geçirmiyorsunuz. Öteki ülkelerin liderliklerinin yaptığını yapmaya cesaretiniz yok. Çünkü iktidarınızın (sadece sizin de değil, sizin gibi tüm sağ iktidarların) var olma nedeni olan sermayeyi ürkütmek, incitmek istemiyorsunuz. Bak, Kanada, ABD, İngiltere Fransa, Almanya filan da “komünist yönetimler” değil neticede. Ama oradaki “sosyalinsani bilinç” (zihinsel vicdani gelişmişlik düzeyi diyelim) en azından biraz daha güçlü olduğundan, işyerlerini, fabrikaları çalıştıran emekçiler olmadan toplumun da var olmadığını biliyor en azından. Normal zamanda “sömürü” söz konusu olduğunda hiçbirinin diğerinden bir farkı olmamasına karşın, bugünün “olağandışı, olağanüstü, yüz yılda bir görünen” koşullarının farkındalar da o yüzden. Siz, bunun bile ayırdında değilsiniz. Avazı çıktığı kadar bağırıyor başında tüm bilim insanları:“En azından şu birkaç hafta, pandeminin frenine basmak için total karantinanın önemini kavrayın” derken, siz “Aman sokağa çıkma yasağı uygularsak, zabıta ve polis altından kalkamaz. Asker filan gerekir. O da netameli bir tercih. Neme lazım abi? Geçmişte karşı çıktığımız şeylerle kol kola görünmemeliyiz” sığlığı içinde hareket ediyorsunuz. Sorarım size: Bu “siyaset” değil mi? Yerel yönetimler, kaynakları kısıtlı olduğu için yardım ve bağış kampanyası başlatmak istediğinde, “Yedirmem o işi size. Ben kendi hesabımı açacağım. Seninkini bloke ederim” demek? Bu da “siyaset” değil mi? Bağış tartışması ve banka hesabı tartışmasını bir anda abuk sabuk bir tanımlama ile “Ayrı devlet kurma girişimi” diye adlandırmak, insafsız bir “siyasi manevra” değil mi? Yerel yönetimi başarısız göstermek için İETT otobüslerinde “Organize Kötülük” filmleri çekmenin adı ne? “Çirkin Siyaset” değil mi? Böyle bir günde, önlemlerle, çarelerle uğraşacağına, yanlış uygulamaları eleştirenlerin üzerine trollerle, savcılarla, polis baskınlarıyla, medya yasaklarıyla gitmek nedir? Kendinize gelmenin ve sizden sağlıklı kararlar bekleyerek sağlıklı günlere ülkeyi döndürmenizi bekleyen insanların dertlerine eğilmenin zamanı geldi geçiyor. Aklınızı başınıza devşirin hanımlar, beyler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle