17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 4 MART 2020 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER Kılıçdaroğlu Erdoğan’a, BOP eşbaşkanlığı ve Suriye’de gelinen durum üzerinden yüklendi Mülteci sorunu böyle çözülmez İdlib’de askerlerimizin şehit edilmesinin ardından iktidarın ilk tepkilerinden birisi, Avrupa’ya kaçak geçişlerin önünü açmak oldu. Mesaj da belliydi: “Batı bize bu konuda destek vermezse, aynı sorunu kapısında bulur.” O günden beri İçişleri Bakanlığı neredeyse saat saat, kaç mültecinin Türkiye’den Avrupa’ya geçtiğinin bilgisini paylaşıyor. Son sayı yüz yirmi binin üzerindeydi. Diyelim ki böyle. Bu yöntem sorunu çözer mi? Yine verilerle konuşalım. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü yıllara göre Türkiye’ye giriş yapan düzensiz göçmenlerin (özellikle doğu sınırımızdan giren Afganistan, Pakistan göçmenleri) ve geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin sayısını yayımlıyor. Epey de düzenli; bunun için teşekkür edelim. Biz Batı sınırını açıyoruz da; Doğu sınırındaki durum ne olacak dedirten cinsten veriler. 2015’te 146 bin 485 göçmen kaçak yollarla giriş yapmış. Bu sayı 2018’de ise 268 bine yükselmiş. Tahmin edin, 2019’daki durum nasıl? Ben söyleyeyim: 454 bin 662’ye yükselmiş. Bu elbette yakalanıp kayıt altına alınanların sayısı. 4 yıl öncesine göre üç kat; geçen yıla göre neredeyse yüzde 70 artış. Son 15 yılın rekoru. İllegal sınır geçişleri, “sınır güvenliği” konusunun en fazla vurgulandığı dönemde katlanarak artmış. Özetle iktidar Yunanistan’a geçişleri açsa da çoğu kişi gitmiyor, gidenlerin çoğu da sınırdan çevriliyor. Batı’dan gidebilenlerden fazla sayıda insansa Doğu’dan gelmeyi sürdürüyor. Ağırlık noktası da belli. 2018’de kaçak yollarla girenlerin 100 bin 841’i Afganistan uyrukluydu; 2019’da ise 201 bin 437’si. Üstüne bir de Türkiye’de geçici koruma statüsünde yaşayan 3 milyon 588 bin Suriye vatandaşını ekleyin; tablo ortada. 4 milyonun üzerinde sığınmacı Türkiye’de, yıldan yıla da bu sayı artıyor. Kaç yıldır Almanya ile, AB ile benzer sürtüşmeler yaşanıyor. O sürtüşmelerden beri Türkiye’nin barındırdığı mülteci sayısı arttı mı, azaldı mı? Sorunu Türkiye lehine çözmeye yetti mi bu politika tarzı? Hayır. Dolayısıyla yapılan iş daha çok iç politikaya dönük kanımca. Onlarca askerimizin bir başka ülkede şehit edilmesi sonrasında milli tepkiyi yönetmekte zorlananların, toplumsal huzursuzluğun başka bir yansıması olan mülteciler kartı üzerinden, Batı’ya kafa tutulduğu izlenimi de yaratarak milliyetçi rüzgârı yeniden kendi lehine çevirme girişimi olarak da görülebilir yapılanlar. Etkisi oldu mu? Oldu; iç kamuoyunun odağını başka bir alana kaydırdı. Batı’nın rolü ve ‘ne yapmalıyız’ Oysa mülteciler sorunundan dünyada en fazla etkilenen ülkeyiz. Akılcı hareket etmeli, yalnızlaştıracak eylemlerden kaçmalıyız. Tek başımıza çözemeyiz. İktidarın mültecilerle ilgili olarak Batı’yı sorumluluk paylaşmaya çağırması doğru. Ancak izlenen yöntem de, politika da yanlış. Peki iktidarın yanlışları, Batı’yı aklar mı? Hayır. Bu noktada özellikle emperyalist merkezlerin ikiyüzlü tutumunu not etmekte yarar var. Batı ne diyor? “Parasını verelim, bize yollamayın”. Sonuç mu? BM Mülteci Örgütü’nün 2018 verisine göre dünyadaki sığınmacıların sadece yüzde 16’sı gelişmiş ülkeler tarafından kabul edilmiş. Yani sorumluluğu yeterince paylaşmıyorlar. “Ne yapsın gelişmiş ülkeler? Sınırlarını korumasınlar mı?” Sınırlarını korumak için, başka ülkelere sınır ötesi harekâtlar, emperyal müdahaleler yapmaktan vazgeçebilirler öncelikle. Bir başka veri... AB’den bu kez. Avrupa Birliği ülkelerine en fazla sığınma başvurusu yapan mülteciler hangi ülkelerin vatandaşı? Sırasıyla Suriye, Afganistan, Irak. Binlerce kilometre öteden Suriye Savaşı’na dahil olanlar, şimdi mülteciler sözkonusu olunca, “biz yokuz” diyorlar. Afganistan, 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD tarafından işgal edildi. NATO ittifakı bu işgale ortak oldu; çatışmalar, iç savaş, bitmeyen kavgalar sonunda mülteci akını oluştu. Irak, Afganistan’dan sonra işgal edildi. ABD öncülüğündeki “koalisyon” tarafından. Talan edilmiş, günlük yaşamın altüst olduğu, işgal ve iç kavgalarla geleceksizleştirilmiş bir ülkeden kaçışlar arttıkça arttı. Nerede şimdi o “koalisyon” güçleri? Kimse kusura bakmasın. Dünyada en fazla göç veren ülkeler, Batılı devletlerle ortaklarının petrol, para, jeopolitik üs hevesleriyle işgal ettiği, iç savaş ihraç ettiği ülkeler. Göç veren ülkelerin çoğu otoriter rejimlere sahip, refah düzeyi düşük, ama kaynakları zengin ülkeler; göçü daha da tetikleyen ülkelerin çoğu ise, gelişmiş, refahı yüksek, kendine demokrat ülkeler. Göçleri, yol açan nedenleriyle önlemek gerek. Askeri yöntemler çözüm değil: Çare iç işlerinde demokratik, müreffeh ülkelerin çoğalmasından; uluslararası ilişkilerde ise emperyalist müdahaleciliğin olmadığı bir dünya düzeninin inşasından geçiyor. Bir ülkenin tek başına başaracağı şeyler değil bunlar. Yalnızlaştıran değil, etrafında geniş bir blok toplayan siyaset gerektiriyor. Geldik mi yine, “Yurtta barış dünyada barış” programına. Hayat dört koldan dayatıyor. Particilikle, hamasetle uğraşanlar anlamaz bunu. ‘Egemenlerin maşası’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, emperyal güçlerin maşası olanların Türkiye’yi düzlüğe çıkaramayacağını belirterek “Putin’e telefon eder, Merkel’e telefon eder, Trump’a telefon eder. Onlar gelip vururlar, kendisi ayaklarına koşar. Benim askerimi vuran kim olursa olsun benim düşmanımdır. Ben niye onların ayağına gideyim? Topuğunuz kıçınızda Putin’e koşuyorsunuz” diye konuştu. CHP grup toplantısında şehitler için saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı okunmasının ardından Kılıçdaroğlu özetle şunları dile getirdi: n SANE NE KARDEŞIM: Bu toplantı benim için de zor olan bir grup toplantısı. Hepimizin yüreği kanıyor. Komşumuz bir ülkenin rejimini değiştirmek için özel bir çaba harcıyorsunuz. Sana ne kardeşim ya! Varsa bir sorun, uluslararası kuruluşlar var, gidersin BM’ye. Biz hiçbir zaman demokrasiden ödün veren bir rejimi savunmadık, bundan sonra da savunmayız. Hiçbir zaman Suriye’deki rejimi savunmadık, savunmuyoruz da. Bir Mehmetçiğin tek tırnağı bile Suriye’den de, Libya’dan da değerlidir. n SANA BU GÖREVI KIM VERDI?: Erdoğan, 26 Şubat 2006’da konuşuyor: “Biz; Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eşbaşkanıyız. Biz orada görev ifa ediyoruz. Böyle bir görev Türkiye’ye seçilerek verilmiştir.” Sana bu görevi kim verdi? Sana BOP’un eşbaşkanlığını kim verdi? Ortadoğu’yu kan gölüne döndüreceksin diye sana talimatı kim verdi? 4 Mart 2006’da konuşuyor beyefendi: ‘Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var. BOP eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Ve bu görevi yapıyoruz.’ Sen kendi ülkenle uğraş. Sana ne Ortadoğu’dan? Neden ege ÇANAKKALE YANITI: SEN ADINI ZOR YAZARSIN n Çanakkale va halettir? Eğer Çanakka tan toprağı: Erdo le ile Suriye’de bir ye ğan şu açıklamayı yapı ri beraber tutacaksan o yor; Çanakkale’den söz yerin adı Süleyman Şah ederken, “Gazi Musta Türbesi’dir. Sen Süley fa Kemal hitabıdır: ‘Ben man Şah Türbesi’ni IŞİD size ölmeyi emrediyo terör örgütünden kaçır rum.’ Bay Kemal şeha madın mı? Bayrağını in det nedir bilmeyen, bu dirmedin mi? Şu acziye nun cahili olan bir ki te bakın. Mustafa Kemal, şi” diyor. Çanakkale ile Saray’da mıydı? Cephe İdlib’i kıyaslamak kadar deydi. 33 erimiz şehit ol cehalet olabilir mi? Ça Kemal Kılıçdaroğlu muş, beyler toplanmışlar nakkale vatan topra Saray’da. Saray’da topla ğı kardeşim. İdlib ile Çanakkale’yi bir nanlar bana tarih dersi vermeye kal tutuyorsan vay bu memleketin ha kıyorlar. Sen kim tarih kim? Sen adını line. Nasıl bir anlayıştır, nasıl bir ce zor yazarsın. men güçlerin talimatına göre görev alıyorsun? n SENI KIM YÖNLENDIRDI? Aslında zaman zaman Erdoğan da gerçekleri görüyor. Anneler günü dolayısıyla 12 Mayıs 2013’de şu konuşmayı yapıyor: “Bizi Suriye’deki kanlı batağın içine çekmeye yönelik her türlü eyleme karşı soğukkanlı olmak zorundayız.” Peki ne oldu da bundan vazgeçti Erdoğan? Kim sana telkin etti, kim seni yönlendirdi? Aslında onun cevabını da Erdoğan veriyor, 5 Aralık 2017’de: “Biz Özgür Suriye ordusu’nu ey Amerika seninle beraber kurduk ya. Bunun adımını sizden önceki Obama yönetimiyle kurduk” diyor. Telkini kimin yaptığını itiraf ediyor. Suriye’nin parçalanması kimin işine yarıyor? Aklını kiraya vermeyeceksin. Devleti yönetiyorsan devlet aklı kavramını asla unutmayacaksın. n ERDOĞAN’I DINLEYINCE ÜZÜLDÜM: 27 Şubat’ta bekliyoruz birisi bir açıklama yapsın. 23.49’da Hatay Valisi, 9 askerimizin şehit olduğunu açıkladı. Gelen bilgiler bunun üzerindeydi. Sayın Vali önce 22 şehidin varlığını açıkladı, sonra “29 şehidimiz var” dedi. “Bu kadar şehit varsa TBMM’nin toplanması lazım” dedik. Parti sözcümüz açıklama yaptı; TBMM’nin hemen bir kapalı oturum yapmasının gereğinin altını çizdi. Birinci gün kimse yok, ikinci gün kimse yok... Üçüncü gün Erdoğan İstanbul’da bir toplantı yaptı. 33 şehidimiz var, ilk kez çıkıyor; ekonomiden bahsetti, başarılarından bahsetti. Tabii bir de benden bahsetti. Dinleyince memleketin haline bir kez daha üzüldüm. Biz ne kadar sorumlu, o beyefendi ne kadar sorumsuz davranıyor. n ARAYACAK OLAN SENSIN: Gencecik, pırlanta gibi çocuklarımızı ateşe atsa sevinecek adam. “Kılıçdaroğlu beni aramadı.” Arayacak olan ben değilim, arayacak olan sensin. Nedir bu durum bilgi vereceksin. Bir cumhurbaşkanı tarafsız olmazsa memleketi yönetemez, 83 milyonun cumhurbaşkanı olamaz. Cumhurbaşkanı bulunduğu ko num gereği devletin sigortasıdır. Devletin sigortası yok. Daha şehitlerimizin cenazesini toprağa vermemişiz. Nasıl böyle konuşursun? n O GECE CUMHURBAŞKANI YOKTU: “Şehitler tepesi boş kalmayacak” diye açıklama yapıyor. Zaten boş değil. O tepede yüz binlerce şehit var. Öyle bir pozisyon alıyorsun ki, “Neden ben buraya daha fazla şehit defnetmiyorum?” İnsanda biraz vicdan olur. O gece emin olun on binlerce aile sabaha kadar uyumadı. On binlerce anne, baba, gelin uyumadı o gece. Ama o gece bu memleketin Cumhurbaşkanı, bakanları, Genelkurmay Başkanı da yoktu. O gece devletten bir kişi vardı: Hatay Valisi. n FERIŞTAHINIZ GELSE DEVIREMEZ: 34 şehidiniz olur, Sarayınızda oturursunuz, çayınızı, kahvenizi içersiniz. Milletin önüne çıkmaya utanırsınız, 3 gün sonra çıkarsınız, hedef Kılıçdaroğlu? Niçin? Nasıl devireceğiz Kılıçdaroğlu’nu? Feriştahınız gelse deviremez. Sizin çocuklarınız oturacaklar, keyiflerini çatacaklar, fakir fukaranın çocuğunu Şehitler Tepesi’ne layık göreceksin. Hangi milletvekilinin, üst düzey yöneticinin, para babasının çocuğu İdlib’de? Hepsi parayla yaptılar. Bastılar parayı kurtardılar. Herkes eşit şartlarda askerlik yapacak. Nokta! n PUTIN’E KOŞUYOR: Bunlar mı vatansever; bunlar mı Türkiye’nin çıkarını savunacaklar? Emperyal güçlerin maşası olanlar Türkiye’yi düzlüğe çıkaramazlar. Putin’e telefon eder, Merkel’e telefon eder, Trump’a telefon eder. Onlar gelip vururlar, kendisi ayaklarına koşar. Benim askerimi vuran kim olursa olsun benim düşmanımdır. Ben niye onların ayağına gideyim? Topuğunuz kıçınızda Putin’e koşuyorsunuz. l ANKARA / Cumhuriyet İYİ Parti grup toplantısında İdlib’de şehit düşen Mehmetçiklerin fotoğrafları sıralara konuldu ‘Hâlâ gülüyor musun Erdoğan?’ İYİ Parti Grubu, İdlib şehitlerini fotoğraflarıyla andı. Grup sıralarına Mehmetçiklerin fotoğrafları konurken, Genel Başkan Meral Akşener Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sert tepki gösterdi. Erdoğan’ın partisinin milletvekilleriyle bir araya geldiği kahvaltıda açıklama yaparken gülmesini anımsatan Akşener, “36 evladımızı toprağa verdik, sen hâlâ eğleniyor musun Sayın Erdoğan” diye sordu. Akşener, dün, partisinin grup toplantısında İdlib’de şehit olan askerlerin isimlerini tek tek okudu. Milletvekillerinin oturduğu koltuklar boş bırakılarak şehit askerlerin fotoğrafları ile Türk bayrağı konuldu. Akşener’in konuşması öncesinde Fatiha ve İstiklal Marşı okundu. Akşener, salondakilere “Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene” sözlerini okuttu. Kürsüden ağlayarak inen Akşener, özetle şunları söyledi: n Rakamları sevmemezlik edemez: Bazı rakamları çok sever Sayın Erdoğan. Büyüme rakamları, yapılan yolların rakamları, açılan üniversite rakamları, toplanan vergi rakamları, inşaat rakamları... Bunlardan gülerek bahseder, çevresindekileri de güldürür. En acı günde bile, sevdiği rakamları sevmemezlik edemez Sayın Erdoğan. n Kahrolduk: Nitekim, “Birkaç tane İYİ Parti Grubu Akşener’in konuşması öncesi şehitler için saygı duruşunda bulundu. şehit” dedikten birkaç gün sonra, 36 rakamını duyduğunda da böyle yaptı Sayın Erdoğan. Güldü, güldürdü, o gülerken biz düşündük. O gülerken, biz kahrolduk. Yüreğimiz yandı, ruhumuz kavruldu. O güldükçe, güldürdükçe bu ülkeyi yönetme iddiasındakilerin, akıllarını, vicdanlarını çoktan rafa kaldırdığını gördük. n Hâlâ gülüyor musun? 36 oğlumuzu toprağa verdik, bir oğlumuzu da bu gün (dün) veriyoruz. Sen hâlâ eğleniyor musun Sayın Erdoğan? Şehidimize rakam deyip geçemezsin. Onlar ağlarken sen gülemezsin Sayın Erdoğan. Millet ne olduğunu öğrenmek için ekran başında, Sayın Erdoğan, hâlâ uçan ekonomi masalları anlatıyor. Madem Putin’in Suriye’de işi olmadığını düşünüyordun, ortak devriyeyi de kapsayan mutabakatı neden imzaladın Sayın Erdoğan? l ANKARA / Cumhuriyet HAREKÂTLARA DESTEK HÜKÜMETE ELEŞTIRI n Haddini bildirmeye devam ederiz: İYİ Parti siyasette aklın ve vicdanın sesidir. Bu anlayışla biz; bugün, yanı başımızdaki topraklar, pikap üstünde gezen birkaç teröriste devredilirken “Türkiye sessizce oturup uzaktan izlesin” diyemeyiz. Afrin’i, Fırat Kalkanı’nı ve Barış Pınarı’nı, bu sebeple destekledik, desteklemeye devam edeceğiz. Ancak, millet şehidinin yasını tutarken, milletin huzuruna gülerek çıkanlara, haddini bildirmeye de devam edeceğiz. n Umurunda değil: Damat, kayınpederin şakalarına gülüyor. Eski Meclis Başkanı, yaşından başından utanmadan, eliyle koluyla damada espri yapıyor. Millet ağlıyor, onlar eğleniyor. Şehitlerimizi onurlandırmanın yolu bu olamaz. Bu millet, Cumhuriyetini şehitlerine borçludur. Soruyorum Sayın Erdoğan: Sen, Mehmetçiğe olan can borcunu nasıl ödeyeceksin? Yas tutan milletin yüzüne gülerek mi? Senin umurunda değil, belli ki sen ödemeyeceksin ama biz ödeyeceğiz. Biz bu borcu, Türkiye’yi bir cennet bahçesine çevirerek ödeyeceğiz. İzmir şehidini uğurladı Suriye’nin İdlib kentinde, rejim güçlerinin saldırısı sonucu şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Mustafa Muhammed Ak (22), memleketi İzmir’de son yolculuğuna uğurlandı. Şehit Ak için dün Gaziemir ilçesinde 15 Temmuz Şehitler Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Şehidin acılı babası Cemil Ak (51), annesi Nermin Ak, oğullarının tabutu başında gözyaşı döktü. Şehidin 14 yaşındaki kardeşi Tuncay Ak da törende büyük üzüntü yaşadı. Caminin yakınında oturduğu öğrenilen ve şehit Ak’ı hiç tanımayan 10 yaşındaki Eda Yeğen, peluş oyuncağını şehidin al bayrağa sarılı tabutunun üzerine bıraktı. Bu davranış, herkese duygu dolu anlar yaşattı. Öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından şehit Ak’ın cenazesi, Kadifekale Şehitliği’ne defnedildi. l İZMİR / Cumhuriyet BİR ACI HABER DAHA Milli Savunma Bakanlığı, İdlib’de Piyade Uzman Çavuş Kadir Tuncer’in şehit olduğunu bildirdi. Şehidin acı haberi Trabzon’un Ortahisar ilçesindeki ailesine gece saatlerinde verildi. 9 askerin de yaralandığı belirtilen açıklamada, “Bahar Kalkanı bölgesinde bulunan unsurlarımıza rejimin açtığı ateş sonucu 1 kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, 9 kahraman silah arkadaşımız da yaralanmıştır. Bölgede 82 rejim hedefi ateş altına alınmış, 9 tank, 2 obüs, 6 ÇNRA ve 2 askeri aracın imha edildiği, 299 rejim askerinin de etkisiz hale getirildiği öğrenilmiştir” denildi. l ANKARA/ Cumhuriyet ŞEHIT CENAZE NAMAZI IKI KEZ KILINDI İdlib şehitlerinden Piyade Yüzbaşı Süleyman Şahin için memleketi Afyonkarahisar’da düzenlenen törende, eski Orman ve Su İşleri Bakanı AKP’li Veysel Eroğlu’nun geç kalması sebebiyle cenaze namazının ikinci kez kılındığı iddia edilmişti. Konu ile ilgili şehit yüzbaşının ailesi tarafından yapılan açıklamada, il müftüsünün henüz öğle namazı bitmeden cenaze namazını kıldırdığı ve şehidin bazı yakınları dahil olmak üzere cami cemaatinin cenaze namazına katılamadığı belirtildi. Aile, bu sebeple cenaze namazının ikinci kez kılındığını kaydetti. l İç Politika Gürbulak’ta şehit sayısı ikiye yükseldi Ağrı Doğubayazıt’ta Gürbulak Gümrük Müdürlüğü’ne ait zırhlı servis aracına düzenlenen roketli saldırıda şehit sayısı 2’ye yükseldi. İran sınırındaki Gürbulak Sınır Kapısı’na 3 kilometre mesafedeki TIR parkı yakınlarında servis aracına önceki gün düzenlenen roketli saldırıda ağır yaralanarak Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan Özgür Kavastan (29), dün hayatını kaybederek şehit oldu. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan Twitter’dan yaptığı açıklamada “Özgür Kavastan’ı tedavi gördüğü hastanede kaybettiğimizi üzüntüyle öğrendim” ifadelerini kullandı. Şehidin Mersin’in Mut ilçesinde yaşayan annesi Münevver Kavastan’ın evine Türk bayrağı asıldı. Saldırıda gümrük memuru Mustafa Türk şehit olmuş, 16 kişi de yaralanmıştı. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle