17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 4 MART 2020 ÇARŞAMBA [email protected] EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 3 Mart Devrim Yasaları ALEV COŞKUN 3Mart 1924, Laik Cumhuriyet’in üç temel yasasının kabul edildiği gündür. Cumhuriyet’in ve Atatürk’ün Aydınlanma Devrimlerinin temelidir. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti, 3 Mart 1924’te Meclis’te kabul edilen 3 yasa ile nitelik kazandı. Bu temel yasalar şunlardır: Halifeliğin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Bakanlığı’nın kaldırılması, Eğitim Birliği’nin sağlanması için mahalle mektepleri ve medreselerin kaldırılması. Cumhuriyetin nitelikleri Bu üç yasa nitelikleri ve içerikleri nedeniyle çok büyük devrimlerdir. Böylece Osmanlı Devleti’nin teokratik yapısı kenara itiliyor, din devleti yıkılıyor ve laik bir cumhuriyet kuruluyordu. Atatürk, 1 Mart 1924’te Millet Meclisi’nde dini kötüye kullanan politikacılara şöyle sesleniyordu: “İslam dinini, asırlardan beri alışılageldiği şekilde, bir politika aracı konumundan uzaklaştırmak ve yüceltmek gereğini görüyoruz. Kutsal ve dini inançlarımızı ve vicdani değerlerimizi, karanlık olan ve her türlü çıkar ve ihtiraslara giriş sahnesi olarak kullananlar, bütün kısımlarından bir an önce kesin biçimde kurtarmak, milletin dünyevi (dünya ile ilgili) ve uhrevi (ahiret ile ilgili) mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak bu suretle İslam dininin yüksekliği ortaya çıkar.” (TBMM Tutanak, Devre II, Cilt VII, S. 36) Atatürk bu konuşmasıyla, 3 Mart’ta yapılacak değişikliklere işaret ediyor ve dinin politikacıların etkisinden arındırılmasını istiyordu. Halifelik Kaldırılıyor 3 Mart Devrim Yasalarından birincisi, halifeliğin ilga edilmesidir. 1500 yıllık halifelik kurumu kaldırılıyordu. Osmanlı Devleti’nde Halife aynı zamanda padişah yani devletin başıydı. Ne yazık ki, Milli Mücadele’de emperyalist işgalcilere hizmet etmiş kimseler bu kurumu kullanmışlardır. Zaten Atatürk daha 1924 yılı başlarında, o devirde başbakan olan İsmet İnönü’ye gönderdiği telgrafta “Halifeliğin din ve siyaset açısından anlam ve önemini kaybettiğini” ve “Türkiye Cumhuriyeti’nin safsatalarla (boş ve temelsiz) uğraşmayacağını ve varlığını, bağımsızlığını tehlikeye atamayacağını” belirtmiştir. Zaten egemenliğin, halkın elinde olduğu bir cumhuriyet yönetiminde, gücünü dinden, “hilafet”ten Yıllardır Türk Aydınlanmasının temeline dinamit konulmak isteniyor, Aydınlanma devrimleri tersyüz etmeye çalışılıyor. Ancak akan su, tersine döndürülemez. Toplumsal gelişme, ortaçağa geriye itilemez. Yüce Türk milleti, bu temel akışa karşı olanları içten içe sezmektedir. Halkın içinde gelişen bir dip dalgası vardır. İşte durdurulamayacak olan budur... alan bir “devlet başkanı” olamazdı. Tüm bu nedenlerle halifelik ku rumu yani, devletin “din devleti” olma niteliği ortadan kaldırıldı. Bu olgu, yirminci asırda tüm İslam dünyasında yapılan en büyük devrimdir. Şeriye ve Evkaf Bakanlığı 3 Mart’ta Meclis’te kabul edilen ikinci yasa, “Şeriye ve Evkaf Bakanlığı”nın kaldırılmasıdır. Bu bakanlık, şeriat kurallarının uygulanmasında önemli görevler yapıyordu. Çağdaş bir toplumda din ile devletin birbirinden ayrılması gerekir. Bu yasa ile aslında laiklik tanımlanmış ve işlerlik kazandırılmıştır. Yasa açık ve yalın olarak şöyle diyordu: “Topluma ait işlerle ilgili yasama ve yürütme yetkisi TBMM ile hükümetinindir. Dine ait işlemlerden sorumlu kurum ise Diyanet İşleri Başkanlığı’dır.” Böylelikle, devlete, kamuya ve topluma ait işlerle inanç ve vicdanı ilgilendiren din konuları birbirinden ayrılıyordu. Din kurallarının kamuya ait işlemlerde başat olması terk ediliyor, onun yerine çağdaş hukuk öne geçiyordu. Eğitim Birliği Yasası 3 Mart’ta kabul edilen üçüncü yasa Eğitim Birliği Yasası’dır. Şeriat kuralları penceresinden yürütülen ve din kurallarına dayalı mahalle mektepleri ortadan kaldı rılıyordu. Osmanlı Devleti’nde eğitim ikiliği vardı. Bir yanda az da olsa modern ve çağdaş okullar, öte yanda dine dayalı “mahalle mektepleri” ve “medreseler” vardı. Eğitim Birliği Yasası ile şeriatı temel alan eğitim yerine, eleştirel aklı öne çıkaran çağdaş eğitim hedefleniyordu. Tüm bu nedenlerle 3 Mart Üç Devrim Yasası, Cumhuriyetin ve Atatürk’ün laik esaslara dayalı Aydınlanma Devriminin temelleridir. Sağcı ve Dinci İktidarlar Çok partili sisteme geçtiğimiz 14 Mayıs 1950’lerden bugüne son 70 yıldır siyasal iktidara egemen olan sağ ve muhafazakâr partiler, bu üç devrim yasasına karşı olmuşlardır. Bu iktidarlar din duygularını siyasete alet etmek amacıyla daima bu üç yasayı delmek için çalışmışlar, gayret göstermişlerdir. Bu geriye dönük iktidarların neden Milli Eğitim Bakanlığı’nı üstlenmek istedikleri açıktır. Amaç, Eğitim Birliği’ni yıkmak, eğitim sistemini tersine döndürmektir. Alabildiğine çoğalan Kuran kursları, alabildiğine çoğalan imamhatip okulları, alabildiğine çoğalan dinsel vakıflar, “Eğitim Birliği Yasası”nı delmek, hatta ortadan kaldırmak amacını taşımaktadır. İki ayrı dünya görüşü Atatürk şöyle diyor: “Uygar uluslar önünde saygınlık kazanmak isteyen Türk ulusu, çocuklarına vereceği eğitimi okul ve medrese namında birbirinden büsbütün başka iki çeşit kuruma teslim etmeye katlanamaz... Eğitim ve öğretim birleştirilmedikçe aynı fikirde, aynı zihniyette bireylerden oluşan bir ulus yapmaya olanak aramak boş bir uğraştır.” Atatürk’ün bu sözleri, eğitimin tam ikiye bölündüğü günümüz Türkiyesi’nde geçerliliğini koruyor. Ortaçağ karanlığı Atatürkçüler, aydınlanmacılar, çağdaş toplum amacını taşıyanlar, bu üç temel yasayı korumak görevini taşıyorlar. Bu yasalar Türk toplumunu ortaçağ karanlığından kurtarmak amacını taşıyan ileri adımlardı. Türk Aydınlanması, bu üç temel yasadan sonra birbirini tamamlayan devrimlerle yürütüldü. Devletin, toplumun, hukukun, eğitimin laikleşmesi sağlandı. Yıllardır Türk Aydınlanmasının temeline dinamit konulmak isteniyor, Aydınlanma devrimleri tersyüz etmeye çalışılıyor. Ancak akan su, tersine döndürülemez. Toplumsal gelişme, ortaçağa geriye itilemez. Yüce Türk milleti, bu temel akışa karşı olanları içten içe sezmektedir. Halkın içinde gelişen bir dip dalgası vardır. İşte durdurulamayacak olan budur... YENi KiTAPLARLA YENiDEN Milli Eğitim Bakanı’na açık mektup PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ Sayın Bakan, Size bu açık mektubu yazmamın nedeni ise Türkiye Ekonomi Kurumu konuğu olarak yaptığınız sunumda sıraladığınız eğitim sistemimizin sorun ve çıkmazları sonrasında yönelttiğim “Şimdi sıraladığınız bu sorunları, neden TTK Başkanı olarak giderici konumda iken ortadan kaldırmayıp, şimdi yakınıcılar arasındasınız?” soruma verdiğiniz, “Ben AKP döneminde getirildiğim TTK Başkanlığından tek istifa edenim” diyerek verdiğiniz yanıtı, “Bakanlıktan ayrıldıktan ya da ayırtıldığınızda yineleme gereği duyar mısınız?” diye yazıyorum. Öncelikle memur kılındığınız bakanlığın; politikasını, maliyesini, ekonomisini, ordusunu, eğitimini yönetme erkini yitirmiş, yok olma eşiğine gelmiş, çağdışı kalmış Osmanlı İmparatorluğu’na ait olmayıp, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devletine özgü olduğunu anımsatmak isterim. Ve yine size, 3 Mart 1924 günlü 430 Sayılı “Öğrenim Birliği Yasası”nın 96. Yılında, memur edildiğiniz Bakanlığınızın görünümünü önünüze sermek istiyorum. Bakanlığınızın olması gereken ülküsü: Türk toplumunu, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini korumaktır. Bunun dayanağı 430 Sayılı “Öğrenim Birliği Yasası”dır. Sayın Bakan, 430 Sayılı bu “Devrim Yasası”; ulusun birliğini amaçlayan ve bunu da, ulusun düşünce ve duygu birliğinde gören bir anlayışın ürünü olup, eğitim, bilim ve kültür kurumlarının Şer’iye ve Vakıflar Bakanlığı ile özel vakıflar tarafından yönetilmesinin kaldırılarak, tümünü,Bakanlığınıza aktarmıştır. Bu türden bir düzenlemenin amacı, Tanzimat’tan sonra, amaçlananın tam tersine,ivme kazanan, “laik okullar”, “dinsel okullar” ve “yabancı okullar” ayırımının yarattığı olumsuzlukların ortadan kaldırılmasıdır. Yanı sıra, ulusal kültürü, çağdaş uygarlık düzeyine eriştirmektir. Bunun başarılması, öncelikle, Bakanlığınızın genç kuşakları, “fikri, vicdanı ve irfanı hür” olarak yetiştirmesine bağlıdır. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde tarih sahnesine, “çağdışı kalmış bir devleti” tarih sayfalarına terk ederek, “tam bağımsızlık” ve “ulusun egemenliği” ilkesinin başarılması ile çıkan T.C., yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğine yaklaştığı günümüzde,ulusal bağımsızlığında önemli yitiklere uğramış, yetki li organları eliyle kullanılması gereken ulusun egemenliği ilkesi, tek bir muktedire teslim edilerek çökertilmiş, yoksullaştırılmış, yolsuzluklar ve yasaklar sıralamasında üst sıralarda yer alma utancını taşıyan, toplumsal açıdan parçalanmış, ortak değer ve ülkülerden kopartılmış, yoz bir kültüre tutsak görünüm sergilemektedir. Sayın Bakan, Bakanlığınızı doğrudan bağlayan Devrim Yasalarından 430 Sayılı “Öğrenim Birliği Yasası”ndan kopuş, yalnızca sizinle ve adına bakanlık yaptığınız AKP Hükümetleri döneminde olmamakla birlikte, zamanınızda hız ve derinlik kazanmıştır. Öncelikle, Bakanlığınızın görevinin, “fikri, vicdanı, irfanı hür kuşaklar” yetiştirmekten, “kinci ve dinbaz kuşaklar” yetiştirme biçimine büründürülmesi,T.C.nin yeniden “çağdışı kalmış bir devlet”e yelken açmasına hız kazandırmıştır. Bu çökertilme, eğitim, bilim ve kültür kurumlarının ve bunların hedef kitlesi olan genç kuşakların dinbaz, ırkçı, kinci, yerli ve yabancı dernek, vakıf, tarikat, cemaatlerin eline teslim edilmesi,dinci ve ırkçı dogma ve bağnazlıklara teslim edilmesi sonucunu doğurmuştur. Sayın Bakan, 96 yıl önce Bakanlığınıza ema net edilen eğitim ve öğretimin, tarikat ve cemaatler tarafından parsellenmiş Diyanet İşleri Başkanlığı ve kamu kaynakları ile beslenen tarikat ve cemaatler eliyle yönetilir olması, cehalet ve yobazlık üretim merkezlerine dönüştürülmesi, aklın yerine dogmaların,naklin yerleştirilmesi, yalnızca 430 Sayılı DevrimYasasının değil,Anayasanın “Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi” başlıklı 42. maddesine açıktan aykırıdır. Bu maddeye göre eğitim ve öğretimi, “Atatürk İlkelere ve Devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre” yürütmeniz size düşen görevdir. Yapmanız gereken, anayasa buyruğu eğitim ve öğretimin, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılmasını sağlayıp, denetlemenizdir. AKP Hükümetleri, 2002’den bu yana, ne 430 Sayılı Devrim Yasasına, ne de anayasaya uygun davranmamıştır.Bunun neden olduğu sonuç, 15 Temmuz 2016’da yararlı salaklarca girişilen silahlı kalkışma olmuştur.Yeni 15 Temmuzlar yaşanmak, “aldatıldık” denilmesi istenmiyorsa, laik Cumhuriyet ilkelerine ve Anayasa kurallarına sıkı sıkıya sarılmayı gerektirmektedir. Yoksa bu anayasal suç, üzerinize yapışacaktır. İnternete Özel %40 indirim “Kitap okuduğunuzu biliyoruz.” http://www.cumhuriyetkitap.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle