17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 18 MART 2020 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ECE KURTULUŞ DURSUN Burhan Kuzu’nun ifadesine Cumhuriyet ulaştı: Düşüncemi iletmek için aradım HABER İTİRAF GİBİ İFADE HÂKİM ÖZCAN YARGITAY’DA YARGILANACAK Zindaşti ve 3 adamını tahliye eden hâkim Cevdet Özcan hakkında geçen ay Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca iddianame hazırlanmıştı. İşadamı Doğan Kasadolu’nun “ihbar eden” sıfatıyla yer aldığı iddianamede, Özcan’ın Zindaşti’yi tahliye etmesi karşılığında rüşvet aldığı anlatıldı. Özcan’ın avukatlar Oktay Bağatır ve Servet Haznedar’dan üzerinden seri numarasının bir şifre olarak kullanıldığı 10 liralık banknot alarak Kapalıçarşı’da bulunan bir kuyumcuya gittiği kaydedildi. Özcan’ın bu banknotu verdikten sonra kuyumcudan 3.5 milyon dolar aldığı belirtildi. Özcan iddianamenin kabul edilmesiyle “rüşvet almak” ve “görevi kötüye kullanma” suçlarından Yargıtay’ın ilgili dairesinde hâkim karşısına çıkacak. Zindaşti Kuzu SAVCILIK: SORUŞTURMA SÜRÜYOR İstanbul Barosu Başkanlığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir dilekçe vererek Kuzu ile ilgili yürütülen soruşturmanın durumunun bildirilmesini talep etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosu tarafından baroya soruşturmanın devam ettiği anlamına gelen “Prof. Dr. Burhan Kuzu hakkında soruşturma dosyasının derdest olduğu hususunda, bilgi ve gereği rica olunur” yanıtı verildi. Yargı üzerinde baskı kurarak İranlı “uyuşturucu baronu” Naci Şerifi Zindaşti’yi tahliye ettirdiği id diasıyla hakkında soruşturma başlatı lan eski AKP milletvekili ve Cumhur başkanlığı Hukuk Politi kaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun ifa desine Cumhuriyet ulaş ZEHRA ÖZDİLEK tı. Zindaşti’yi tahliye eden hâkimi aradığını ancak baskı yapmadığını savu nan Burhan Kuzu, “Eski bir öğrencim olan Zindaşti’nin avukatı İlker, uzman görüşü şeklinde hukuki mütalaamı mahkeme hâkimine bildirmemi is tedi. Talimat ve telkinde bulunmak sızın düşüncemi iletmek amacıy la Cevdet Özcan’ı telefonla aradım. Eğer delil yoksa tutuklanmanın bir tedbir olduğunu serbest bırakılabi leceğini söyledim” dedi. Buluşma et lokantasında Zindaşti’nin kızı ve şoförünün öldürülmesi olayının azmettiricisi olduğu iddiasıyla yargılanarak beraat eden Orhan Ünğan’ın şikâyeti üzerine hakkında nüfuzunu kullanarak yargıya baskı yaptığı iddiasıyla soruşturma başlatılan Burhan Kuzu, 6 Mart’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosu’na ifade verdi. Zindaşti’yle 2011 yılında ortak tanıdıkları vasıtasıyla tanıştığını anlatan Kuzu, Cumhuriyet’e yayımlanan fotoğrafın Ankara’da bir et lokantasında çekildiğini söyledi. Zindaşti’nin vatandaşlık konusunda kendisinden yardım talep ettiğini belirten Kuzu, gazetemizde yayımlanan ve soruşturma dosyasında yer alan mesajlaşmalarla ilgili olarak da “Böyle bir mesaj yazdığımı da hatırlamıyorum. Herhangi bir şekilde ihale takibi veya başka bir işlem takibi söz konusu değildir” dedi. ‘Uzman görüşü’ Firari durumdaki Zindaşti’nin avukatı İlker Dağlı’nın eski bir öğrencisi olduğunu ve Ankara’da kendisini ziyaret ettiğini anlatan Burhan Kuzu, “Tutukluluk süresinin dolduğunu belirtti ve bu konuda görüşümü sorarak bir nevi danıştı. Ben de eğer delil yoksa tutuklanmanın bir tedbir olduğunu serbest bırakılabileceğini söyledim. İlker de kanunen engel bulunmayan uzman görüşü şeklinde hukuki mütalaamı mahkeme hâkimine bildirmemi istedi. Ben de bu çerçevede en ufak bir mahkemeye talimat ve telkinde bulunmaksızın düşüncemi iletmek amacıyla İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimi Cevdet Özcan’ı telefonlar aradım. Kendisine Zindaşti’nin hakkında delil bulunmadığını ve tutuklama süresinin dolduğunu Eski AKP milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burhan Kuzu, “uyuşturucu baronu” Zindaşti’yi tahliye eden hâkimi aradığını ancak baskı yapmadığını savundu. Prof. Dr. Kuzu, ifadesinde “Talimat ve telkinde bulunmaksızın düşüncemi iletmek amacıyla Cevdet Özcan’ı telefonla aradım” dedi. Burhan Kuzu SAVCININ SORMADIĞI SORULAR Dosyada şikâyetçi sıfatıyla yer alan Orhan Ünğan’ın soruşturma dosyasına Kuzu’ya sorulmak üzere gönderdiği sorular savcılık tarafından sorulmadı. Ünğan’ın sorulmasını istediği sorulardan bazıları şöyle: l İçişleri Bakanlığı’na gidip Zindaşti hakkında yapılan soruşturmanın durdurulması için talepte bulundu mu? l Tüm bu olayların ve müdahalelerin sonucu benim hapiste olmam ve Zindaşti’nin firari olarak dolaşması, husumetimiz olması sebebiyle öç almak için kardeşim İlhan Ünğan’ın katledilmesine vesile olmasından ötürü Burhan Kuzu’nun yüzüne bulaşmış olan kardeşimin kanını görmekteyim. Bu Kuzu’nun vicdanını bir nebze olsun sızlattı mı?” iddia ettiklerini söyledim. Ancak herhangi bir şekilde tutukluluğun devamı veyahut tahliye edilmesi gerektiği hususunda bir görüş bildirmedim” dedi. Çelişkili tarihler... Zindaşti’nin tahliyesinden sonra itiraz mercii olan 6. Sulh Ceza hâkiminini de aradığını belirten Kuzu, mahkeme hâkimini kendisine itirazı kabul ettiğini ve şahıs hakkında tutuklama kararı verdiğini söylemesi üzerine telefonu kapattığını söyledi. İfadesinin başında Zindaşti ile 2011’de bir kere görüştüğünü söyleyen Kuzu’nun ifadesinin sonlarına doğru “Zindaşti’yi en son ne zaman görüştüğümü hatırlamıyorum ancak 2014 yılı olabilir diye düşünüyorum. O tarihten sonra herhangi bir şekilde görüşmedim” demesi dikkat çekti. ‘Mağduriyet giderdim!’ Burhan Kuzu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) müfettişlerine ifade ve ren savcı ve hâkimlerin “Ankara’dan sürekli arıyordu. İran ile ilişkiler için serbest kalmalı” şeklindeki ifadelerin hatırlatılması üzerine ise kendisini şu ifadelerle savundu: “Ben binlerce hukuk fakültesi öğrencisine hocalık yaptım. Çok sayıda hâkim, savcı öğrencim vardır. Bu nedenle hâkimler ve savcılar ile sıklıkla görüşürüm. Bu görüşmelerimde herhangi bir art niyetim yoktur. Siyasetçi kimliğim de var. İnsanların mağduriyetini giderecek talepleri idari makamlara iletirim.” Mesleğinin verdiği kişisel duruşunun ve dünya görüşünün gereğince hiçbir şekilde yargıya baskı yapmadığını savunan Burhan Kuzu, hakkındaki iddiaların FETÖ kumpası olduğunu savundu. Kuzu, “Özellikle FETÖ silahlı terör örgütü ile mücadelede ön plana çıkmış bir kişiyim. Bundan dolayı hedef haline getirilme ve bana kumpas kurulması söz konusu olabilir” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL T.C. İSTANBUL 44. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NDEN Dosya No: 2017/488 Esas Mahkememizin 17/12/2019 tarih2017/488 esas 2019/893 karar sayılı ilamı ile; Nasır ve Zekiye’den olma 1980 Suriye doğumlu Muhamad ABDULLA Trafik Güvenliğinin Tehlikeye Sokulması suçundan beş ay hapis cezası ile cezalandırılmasına veCMK.’nın 231/5 maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, CMK.’nın 231/8 maddesi gereğince beş yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği ve yapılan tüm aramalara rağmen karar sanığa tebliğ edilemediğinden, 7201 Sayılı Yasanın 28 ve devamı maddeleri gereğince ilanen tebliğine karar verilmekle, ilanın gazetede yayınlanmasından itibaren 7 gün içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunduğu yer nöbetçi asliye ceza mahkemesine vereceği bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt katibine beyanda bulunması yolu ile İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından inceleme yapılması amacıyla itiraz yoluna başvurabileceği, aksi takdirde ilamın gazetede yayınlanmasından itibaren 15 gün sonra kararın sanığa tebliğ edilmiş sayılacağı ve kararın kesinleştirileceği hususu tebliğ olunur.12/03/2020 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1152354) T.C. İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Sayı:2019/592 Esas Davacı, ABDULLAH EROL YETİM ile Davalı, NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜ. arasında mahkememizde görülmekte olan Nüfus (Ad Ve Soyadı Düzeltilmesi İstemli) davası nedeniyle;Diyarbakırili, Sur ilçesi, Süleyman Nazif Mahallesi, cilt no 20, Hane No:340 BSN: 18’da nüfusa kayıtlı Veysel Mahmut ve Nuriye oğlu, 1990 doğumlu, 28657524144 TC kimlik nolu ABDULLAH EROL YETİM’in soyadı hanesinin “GÜRSOY”olarak değiştirilmesine, Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1152311) T.C. BÜYÜKÇEKMECE 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2020/19 KARAR NO: 2020/95 HÜKÜM: Davanın kabulü ile, İstanbul İli, Kağıthane ilçesi, Gültepe Mah. cilt 4, hane351, BSN 13 ‘de kayıtlı 24391812684 T.C. Kimlik nolu Hatice Böğüş’ün adının Hadice olarak DEĞİŞTİRİLMESİNE ve bu şekilde nüfusa tesciline karar verilmiş olup, tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 16/03/2020 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1152676) T.C. GAZİOSMANPAŞA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NDEN ESAS NO: 2019/436 KARAR NO: 2020/68 Mahkememizin 2019/436 Esas – 2020/68 Karar Sayılı, 12/02/2020 tarihli ilamı ile; Malatya ili, Pütürge ilçesi, Poskıran Mah/Köy, Cilt No:47, Hane No:86, BSN:92’de nüfusa kayıtlı, Bekir ve Hatice oğlu, Bayrampaşa 24/12/2019 doğumlu, TC58561625200 kimlik nolu Muhammed Ebayezidi Toker’in nüfus kayıtlarında “Muhammed Ebayezidi” olan isminin “Muhammed Beyazıt” olarak TASHİHEN TESCİLİNE, karar verilmiş olup, ilan olunur. 13/03/2020 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1152287) T.C. KÜÇÜKÇEKMECE 11. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NDEN Dosya No: 2019/387 Esas Mahkememizin 22/10/2019 Gün2019/387 esas2019/692 karar sayılı Kararı ile sanık Kulsahat ve Urazgüloğlu 03/01/1994 Türkmenistan doğumlu, RAHMAN KULSAHATOV hakkında Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokmak suçundan Mahkümiyet kararı verilmiştir. Sanığa ait gıyabi karar tüm aramalara rağmen tebliğ edilemediğinden 7201 sayılı tebligat kanununun 28 ve 29 maddeleri uyarınca her hangi bir gazetede ilanı ile ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde tebliğ edilmiş sayılacağı ve kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. 10/03/2020 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1152345) T.C. HATAY 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NDEN Esas No:: 2018/598 Karar No.: 2020/288 Sanık: MEDİHA İSA, Muhammed ve Mutia oğlu, 1992 İdlip Suriye doğumlu, Suç: Yaralama Suç yeri: Hatay/Merkez Suç tarihi: 08/04/2018 Karar Tarihi:03/02/2020 Kanun maddesi: TCK nun 86/1maddesi Verilen ceza:Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Yukarıda özeti yazılı kararın Tebligat Yasasının 28 ve müteakip maddeleri gereğince Gazetede ilanına, ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde kararı veren mahkemeye veya bulunulan yer Asliye Ceza Mahkemesine verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle İstinaf nezdinde istinaf edilebileceği,yasal bir başvuru olmadığı takdirde kararın kesinleşeceği hususları ilanen tebliğ olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1152652) Ol Yemen’de can verenler... T üm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını akla ister istemez tarihteki benzer olayları getirdi. Pek çok yayın organında Avrupa’yı ortaçağda kasıp kavuran veba salgınından Birinci Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı’nın en büyük düşmanları gribe, koleraya kadar geçmiş anımsatılıyorlar. Bilmek değil, bilmemek ürkütücüdür. O nedenle gerek tarihte gerekse bugün olanları tüm gerçekliğiyle bilmek, çözümü de beraberinde getirir. Anadolu’da bir söz vardır: Zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter, güzelliğine güvenme bir sivilce yeter. Silivri günlerinde bu söze şunu eklemiştik: Özgürlüğüne güvenme bir ihbar yeter. Bugüne de şu ek uygun düşüyor: Refahına güvenme bir virüs yeter! Şu aşamada hepimize düşen bilimin ışığında aklın yolunu izlemek. Gerçi şu söz de gerçek oldu ama: Futboldan, siyasetten ve tababetten herkes anlar... Her şeye karşın, doğru bilgiyi seçeceğiz, internetteki bilgi çöplüklerine karşı dikkatli olacağız... HHH Girişte vurguladığımız tarihsel salgınlar deyince benim aklıma ilk Yemen gelir. Yemen gezim sırasında ister istemez yanıtını aradığım soru şuydu: Ne kadar kaybımız oldu? Sorunun yanıtı bugün de askıda. Ancak ortalama kabul edilen rakam 300 bin. Bunu 1 milyona çıkaran kaynaklar da var. Kimi bilim insanları durumun ne kadar vahim olduğunu anlatmak için şöyle diyor: “Yemen’de ne kadar asker kaybettiğimizi tarih söylemiyor, çünkü söylemekten korkuyor...” Yemen’in başkenti Sana’da ortaokul öğrencisi Şerif, “Derslerde Türklerle, Osmanlı ile ilgili ne okuyorsun” sorumuza şu yanıtı vermişti: “Öğretmenimiz söyledi... Yemen’in 20’nci yüzyıl başındaki adı, Makbarat al Etrek imiş... Yani Türkler Mezarlığı...” Yemen’deki onca acıyı türkülerle, ağıtlarla göğüslemeye çalışmışız, ama anılarını yazan çok az. Onlardan biri 19111918 arasında Yemen’de kalan Zeki Ehiloğlu’nun “Yemen’deki TürklerTarihimizin İbret Levhası” başlıklı kitabı. Askerlerimiz Kızıldeniz üzerinden Hudeyde Limanı’na getirilir, burada Yemen içlerine gönderilirdi. Ehiloğlu’nun bu yol üzerindeki anılarından bir paragraf: “Tehame’de çöl hastalıklarına yakalananlar, bilhassa salgın hastalığa tutulanlar buradan ileri, daha yükseklere gidemezler... Hasta askerler mümkünse çadırlarda, yoksa yaylanın bir tarafına yatırılır, tedavi edilebilenler kurtulur, iyileşmeyenler buradan ne ileri ne geri götürülemeyerek çok telefat verirlermiş. Yemen’in her yanı Türkler mezarlığı... Salgın hastalık zamanında işte şu sağ yamaçta açılan çukurlara yüzlerce Türk askeri birden gömülmüş...” O yamaçlarda yolculuk ederken insanın aklına Yemen türkülerinin biri gelip biri gidiyor: “Günden yanı soldu mola/ Yerden yanı çürüdü mola/ Mehmedimin gözlerini/ Karıncalar oydu mola...” Yemen’deki kayıp nedenleri şöyle sıralanıyor: Salgın hastalıklar, yerli saldırıları, savaşlar... İlk sırayı onyıllar boyunca salgın hastalıklar almış. Yerli saldırılarında ise özellikle İngilizlerin kurguları etkili olmuş. Örneğin şunu yaymışlar: Osmanlı askerlerinin karnında altın var! Öldürün, deşip çıkarın! HHH Türkçemizde bir deyim var: Şapa oturduk! Çaresiz, umutsuz kaldık anlamında kullanıyoruz. Yemen gezim sırasında bu deyimin öyküsünü şöyle anlattılar: Kızıldeniz’de şap üreten kimyasal bir ortam var. Deniz yüzeyinden bir metre kadar altta sert bir adacık haline gelebiliyor. Bunu göremeyen kaptanlar gemiyi şapa oturtunca çaresiz kalıyor... Atasözlerimizin, deyimlerimizin çoğu tarihteki yaşanmışlıklar üzerine kurulu. Uğruna türküler yaktığımız Yemen’de de gidip dönmeyenlerin büyük bölümü salgın hastalıktan kırılmış... Sözün özü, içinde bulunduğumuz durumun şakası yok. Korku yararsız, önlem şart... Özdemir Asaf’ın şiiriyle noktalayalım: “Suya dokunmazmış, Sabuna dokunmazmış... Pise bak!” İş insanı Gurbanoğlu FETÖ’den tutuklandı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nca başlatılan FETÖ soruşturması kapsamında gözaltına alınan iş insanı Mansimov Gurbanoğlu ve Nuray Nurcihan Perker önceki akşam savcılık ifadelerin ardından İstanbul Adliyesi’nde nöbetçi mahkemeye çıkarıldı. Mahkeme Gurbanoğlu’nun tutuklanmasına karar verirken, Perker ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Gurbanoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve kardeşi Mustafa Erdoğan ile iş ilişkileriyle de biliniyor. Soruşturma kapsamında; Gurbanoğlu’nun FETÖ’nün tepe yöneticilerinden Akın İpek, Suat Yıldırım, Süleyman Uysal ile yoğun telefon irtibatı olduğu, hakkında yakalama kararı bulunan Muammer İhsan Kalkavan’ı şirketinde ağırladığı öne sürüldü. Ayrıca Gurbanoğlu’nun FETÖ’nün hukuk alanındaki kozmik yapılanması olduğu iddia edilen YKK Hukuk Bürosu ile irtibatlı olduğu belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle