18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 24 ŞUBAT 2020 PAZARTESİ [email protected] EDİTÖR:ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR Dost Orhan Kemal Orhan Kemal gerçek bir sosyalistti. Yazıları halkın, yoksulların ve özellikle işçilerin sorunlarından esinlenerek kitleleri etkileyen bir havadaydı. Yazarlığa Bursa Hapishanesi’ndeyken başlamış ve okuyuculara kendini çok sevdirmişti. Siyasal tartışmaların dışındaydı. Orhan Kemal’i bana Melih Cevdet 1946 yılında Akşam gazetesinde birlikte çalıştığımız dönemde tanıttı. Bir süre sonra Melih’in önerisi üzerine Akşam gazetesinde bir sanat sayfasının hazırlanmasına karar verdik. Orhan Kemal sık sık gazeteye geliyordu. Böylece dost olduk, birlikte Sirkeci’de bir meyhaneye gidiyorduk. 1958’de ben UNESCO’ya girip İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Orhan’la mektuplaşmaya başladık. İşte o mektuplardan örnekler: 28 Aralık 1960 tarihli bir mektup: Sevgili Hıfzı, Kartına, yeni yıl için iyi dileklerine teşekkürler. “Suçlu” için söylediklerine de çok sevindim. Bizde “sinema” nerde? Romanın burada da bir hayli başarılı filmini yaptılar. Ben gidip göremedim. Sinema, tiyatro, ne bileyim sanatla ilgili galalar, şu, bu, bana adeta yasak. Bu yasak ne idari, ne de polisçe. Ben bir “dolap beygiri”yim. Bana hasta olmak, tembellik, keyfince yaşamak, âşık olmak yasak! Boyuna, habire çalışmak, çabuk çabuk geliveren ev kiralarına, göz açıp kapayıncaya kadar bitiveren çay, peynir, tereyağ, Vita yağı, mercimek, bulgur, odun kömürü vesaire ikmale memur bir insan. Dert çok. Ama sakın, beni bu dertlerin altında ezilmiş sanma. Her şeye rağmen dipdiri, capcanlıyım. İnsan bu tür bir yaşamla, bu biçim yaşayanların halini anlıyor. Benim roman ve hikâyemi besleyen de bu. “Vukuat Var”ın devamı bugünlerde basılacak: “Hanımın Çiftliği”. Tabii göndereceğim. Hatta bunların devamını da yazmayı düşünüyorum. Ah bir parça, bir parçacık uzak kalabilsem kiradan, ev gailesinden, hanei viran endişesinden. Vallahi Hıfzı büyük, köklü, derin roman adına içim kaynıyor ama neylersin... Ara sıra yaz. Avrupa’dan mektup almak bile güzel şey. “Dünyayı görmeye gitmek” geçti. Hiç olmazsa “Dünyayı görmeye gidenler”den dünyanın çeşitli köşesinin, çeşitli pullarıyla gelen mektuplar alma zevkinden yoksun olmayayım. Eşe, dosta selam ve sevgiler. Sağ ol, var ol. Orhan Kemal Not: Bu mektubu yazıp çekmecede unutmuşum. On gün sonra elime geçti. Yaş ilerledikçe “deha” alametleri belirmeye başladı galiba. Bu da 24 Şubat 1961 tarihli ikinci mektup: Sevgili Hıfzı, Mektubunu dün gece aldım. Sevindim. Sağ ol, var ol. “İyiyim, iyiyiz” diyelim, âdet yerini bulsun. “İyi olmaya çalışmak”tan, her şeye rağmen, iyi kötü, yaşamanın yolunu bulmaktan başka çare yok. Yoksa, dehşetli bir sıkıntı içinde gece uykularımın kaçtığı da gerçek. Mesela şu satırları gece yarısı saat 1.30’da yazıyorum. Ödenmeyen iki aylık kira, yüz galon gaz bedeli, bakkala, kasaba borç... “Sıkıntım” içimden kabarıp taşıyor. Midemde bir düğüm. “Ülser’in bu türlü sıkıntı ile herhalde yakın bir ilintisi var.” Bütün bunlardan sonra sana “sır” mahiyetinde, mektubunda söz konusu etmemen şartıyla bir haber: Âşıkım! Hey gözünü sevdiğimin dünyası! Hem de “17 yaşında bir sevgili!”. Nasıl?.. Gelelim “Hanımın Çiftliği”ne... Kitap Göreve başlamamdan bir süre sonra Nâzım, Paris’e geldi. Nâzım’la tanıştık. Orhan’ın söylediklerini aktardım. Nâzım “Orhan çok yetenekli bir gençti. Bursa Hapishanesi’nde bulunduk. Şiir ve öykü denemeleri yapıyordu. Ben ona yardımcı olmaya çalıştım. Aramızda bir hoca öğrenci ilişkisi kuruldu” dedi. çı Remzi henüz basmadı, ama yakında basacağını sanıyorum, kapak üzerinde duruyor. Tanin’de “Çizgiler” başlığı altında yazacağım. Oraya bir roman istiyorlar. Eşten dosttan borç edip eve kapanacağım. Bir değil, iki roman yazacağım. Biri Tanin’e, öteki Cumhuriyet’e. Darbeden önce Nadir Nadi ile Yaşar vasıtasıyla görüşmüştük. “Bereketli Topraklar Üzerinde”nin bir çeşit devamı. O romandaki İflahsız Yusuf’un oğlu “İflahsız Memmet” İstanbul’a gelir hemşerileriyle. DP devri. Yıkım, yapım, tekrar yıkım devri. Meydan indir, meydan kaldır. Konu bu. Hayli de yazılmış. Sonra... Yeni, yepyeni hikâyeler yazdım. Kendi kendimi, kendi sanatımı yenileyen hikâyeler. Eylül’e doğru yayınlanacağını sanırım. En verimli ve bir hayli dişe dokunur şeyler yazabileceğimi sandığım, hatta yazmak için geberdiğim en olgun zamanım. Gel gör ki geçim belası! Kalabalık bir ailenin geçim derdi. Neyse, her şeye rağmen dünya güzel, dünya yaşanası. Dostlara selam, sevgi. Gözlerinden öperim kardeşim. Orhan Kemal Bu da Orhan Kemal’in adresini bilemediğim günlerde kendisine iletilmek üzere 6 Ekim 1967’de Fikret Otyam’a yazdığım bir mektup: Fikret Reis, Orhan Kemal nerelerdedir, sen bilirsin. Bende eski bir adresi var: Unkapanı falan. Ama hâlâ oralarda mıdır, bilmem. Senin yazın çok tatlıydı. Orhan’ın hastanede olduğunu oradan anladım. Dinle, bak, “Bereketli Topraklar Üzerinde”yi biri Fransızcaya çevirip Gallimard Yayınevi’ne göndermiş. Onlar da romanı okuması için bizim UNESCO’nun ünlü kişilerinden Roger Caillois’e vermişler. O da bana bir süre önce Orhan’ı sordu. Ben de anlattım. Yahut daha doğrusu anlatmaya çalıştım. Biraz önce Roger’i gördüm. Bana romanı çok beğendiğini ve Gallimard’a çok olumlu bir rapor verdiğini söyledi. Yani kitabın basılması ihtimali kuvvetlenmiş oluyor. Buna sevinirsin diye sana müjde vermeye kalktım. Orhan’a da haber ver. Gözlerinden öptüğümü söyle. Sevgi ve özlemle gözlerinden öperim. Hıfzı Topuz Bu da 2 Kasım 1967’de Semih Balcıoğlu’nun bana Orhan Kemal’le ilgili mektubundan bir parça: Geçen gün Orhan Kemal’i gördüm. Sevincinden yerinde duramıyordu orada kitabı çıkacağı için. Sizin gayretinizden uzun uzun bahsedip “Ulan yalnız körlerin mi kitabı çıkarmış dışarıda görsünler” dedi. Bu da 13 Kasım 1967 tarihli bir mektup: Çok sevgili Hıfzı Topuz, “Bereketli Topraklar Üzerinde” romanımın Gallimard Kitabevi’nce yayınlanma imkânının belirmeğe başlamasını Fikret Otyam’a müjdeleyen mektubunu Fikret bana yolladı. Bu işe çok sevindim. Sağ ol, var ol. Çünkü bu sefer de yan yatıp çamura batacağıma hemen hemen inanmıştım. Birçok kere öyle olmuştu çünkü. Şayet bu sefer de vazgeçilmezse, tabii Fransızcaya çevrilmekten çok memnun olacağım. Çevrilmezse... çevril mez, ne yapalım? (Çevrilmez dedim, bağışla. Basılmazsa demek istiyorum, anla işte.) Ben şimdi Basınköy’deyim. Gazeteciler Mahallesi’nde. Milliyet’ten Halit Çapın’ın dairesini satın aldık değil de, onun hakkını satın aldık şimdilik. Yoksa koskoca daireyi beş, on bine vermezler insana. Yıllar ve yıllardan sonra bir dostla karşılaşmış gibi oldum mektubunu görünce. Suç sende değil, benim ihmalimde. Yazamadım hay huy arasında. Şimdilik bu kadarcık olsun. Cevabını alırsam daha uzun yazarım. Dinolara selam, sevgiler. Gözlerinden öperim kardeşim. Orhan Kemal Bu da Orhan’ın bana 12 Ocak 1968’de yazdığı bir mektup: Çok sevgili Hıfzı Topuz, Mektubunu aldım. Hemen cevap veriyorum: Bundan önceki mektubuna ve Gallimard Kitabevi’nce “Bereketli Topraklar Üzerinde”nin yayınlanması müjdesine de çok sevinmiştim. Sağ ol. Şu anda Gallimard’ın mukavelesi ve 1500 Franklık çek önümde. Buralar bildiğin gibi. Kar, don, lodos. Ortalık çamur içinde. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda “72. Koğuş”, Ulvi Uraz’da da “Yalova Kaymakamı” “İspinozlar” adlı oyunlarım oynanıyor. İkisine de ilgi çok. Başkaca önemli havadisim yok. Başta Dino’lara, dostlara selam, sevgi. Gözlerinden öperim. Orhan Kemal Orhan Kemal’in Kimliği Orhan Kemal gerçek bir sosyalistti. Yazıları halkın, yoksulların ve özellikle işçilerin sorunlarından esinlenerek kitleleri etkileyen bir havadaydı. Yazarlığa Bursa Hapishanesi’ndeyken başlamış ve okuyuculara kendini çok sevdirmişti. Siyasal tartışmaların dışındaydı. Orhan’la sohbetlerimizde sık sık onun siyasal ve sosyal düşünceleri üzerinde duruyorduk. Bu sohbetler benim 1957’de Paris’e gidişime kadar sürdü. Oradan da yazıştık. Yazları tatil için İstanbul’a geldiğim günlerde de güncel olayları ve siyasal gelişmeleri tartışıyorduk. Bir süre sonra Paris’te UNESCO merkezinde gazetecilikle ilgili bir bölümün başkanlığına getirildim. Yolculuğa hazırlandığım günlerin birinde Orhan Kemal bana şöyle dedi: “Paris’te mutlaka Nâzım Hikmet’le görüşürsünüz. Kendisine çok sevgilerimi, selamlarımı söyle. Beni o yetiştirdi. Bugün yazar oldumsa, onun sayesinde oldum. Her şeyimi ona borçluyum. Söyle bunu kendisine.” Göreve başlamamdan bir süre sonra Nâzım, Paris’e geldi. Nazım’la tanıştık. Orhan’ın söylediklerini aktardım. Nâzım, “Orhan çok yetenekli bir gençti. Bursa Hapishanesi’nde bulunduk. Şiir ve öykü denemeleri yapıyordu. Ben ona yardımcı olmaya çalıştım. Aramızda bir hoca öğrenci ilişkisi kuruldu” dedi. Bu sözleri Orhan Kemal’e aktardım. Çok mutlu oldu. Orhan Kemal’i Haziran 1970’te Sofya’da yitirdiğimizi bana eşim Paris’te bildirdi. Öz kardeşimi yitirmiş gibi oldum. Bütün anılarım gözümde canlandı. Onun anısını Abidin Dino’yla paylaştım. çıkarı barış Altın OLAYLAR VESurGiye’dÖe yanRlış ÜŞLER TÜRbe TAŞıMANıN 5. Yılı İdlİb’de ateşkes için Fransa ve Almanya’nın liderleri devre AA ye girerken Erdoğan, çatışma lar için “savaş” ifadesini kul landı ve “150 civarında rejim iliklenen düğme mensubu etkisiz hale getirildi” dedi. Telefonla İdlib’i görüşen Türkİye, sınırları dışındaki tek toprağı olan Süleyman Şah Erdoğan ve Putin, temasları artırma konusunda anlaştı. >> 7’de Türbesi’ni IŞİD tehdidi gerekçesiy emeklİ Tuğamiral Türker Er le beş yıl önce bugün taşıdı. Emek türk, hava desteği olmadığına li Tümgeneral Ahmet Yavuz’a gö dikkat çekerek “Asker ölüme re bu stratejik bir hataydı. Yavuz, gönderiliyor. Türkiye’nin çıka “Türkiye’nin Suriye’deki varlığı sor rı bu savaşın sürdürülmesini ge gulanmayacaktı. IŞİD yenilecek, kü rektirmiyor” dedi. Emekli Büyü resel güçler bölgeye davet edilmeye kelçi Hüseyin Pazarcı’ya göre de cekti” diyor. >> İPeK ÖZbeY 8’de güce dayalı politika işe yaramaz. >> HÜSeYİN HAYATSeVeR 8’de Siyaset ve SiYaSet kıŞlaDa KARAbÜK Safranbolu’daki 125. Jandarma eğitim Alay Komutanlığı’ndan 2 bin 237 uz akıl...man erbaş mezun oldu. Askerlerin gösterisinde AKP’nin de lideri olan cumhurbaşkanı erdoğan’ın AA posteri açıldı. ARAŞTıRMA görevlisi 27 yaşın Hikmet, ağırlaştırılmış müebb karşın sanık hakkında “canava tartışma yarattı. baba Mustaf da sanık avukatının yaptığı sa Türkiye’nin gündemi dış politikada Suriye ve Libya’ya kilitlendi, sıkıştı. İki gün önce 22 Şubat günü Cumhuriyet’in birinci sayfasında Olayların Ardındaki Gerçek köşesinde “İdlib savaşı ve akılcı davranmak” başlığıyla önemli bir yazı yayımladık. Yazının bir bölümü OLAYLARIN ARDINDAKİ GERÇEK İdlib savaşı ve akılcı davranmak Bugün İdlib’de Türkiye ile Suriye merkez güçleri arasında bir savaş sürüyor. Bu savaşta Rusya, Esad yönetimi ve Suriye Devleti’nin askeri güçlerini destekliyor. Bölgeden şehit haberleri geliyor. “Tehlike”nin giderek tırmandığını bütün dünya görüyor. Türkiye şu anda İdlib’de galibi olmayan çok karma şık bir savaşın içindedir. Türkiye, daha ön ce Fırat’ın doğusunda bir harekât yaptı. Bu savaş ulusal çıkarlarımıza uygundu, çünkü Türkiye kendi topraklarını ve sınırlarını koruma savaşı veriyordu. Bu bölgede ABD’nin desteği ile ayrılıkçı PKK/PYD Kürt özerk bölgesi yaratılıyordu. Türkiye de bütün dünyaya “sınırlarımı koruyorum” diye ilan ederek meşru bir savaş verdiğini belirtiyordu. Bu durumun evrensel hukuk içindeki tanımı ve dayanağı, Türkiye’nin sınırlarının ve vatan bütünlüğünün korunması savaşı olmasıydı. İdlib’de Türkiye’nin vatan bütünlüğünü bozan, milli çıkarlarını sakatlayan bir durum söz konusu mudur? İşte tüm dünyada tartışmalı olan nokta budur. Esad’a bağlı Suriye güçleri de daha doğrusu Suriye Merkez Hükümeti, “Benim vatan bütünlüğüm ihlal ediliyor, onun için evrensel hukuka dayanarak vatan topraklarını koruyorum” diyor. Orada kimi köktendinci unsurlar vardır, kimi cihatçı unsurlar vardır. Kara savaşı çok zor Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir gece ansızın gelebiliriz”, “İdlib’de gerekirse karşı çıkan herkesle savaşırız” dedi. Putin’in sözcüsü Peskov ise “Bu senaryo en kötü senaryodur” diye yanıt verdi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İdlib’deki kara savaşında başarılı olması için hava desteğine gereksinim vardır. Oysa İdlib bölgesinin hava sahası Rusya tarafından denetleniyor. >> Arkası 5’te Albayrak’ın Kanal İs Yasak cHP GeNel bAŞKANlıĞ Cihaner’den adaylık sinyali ChP’de 2829 Mart’ta yapılacak kurultay öncesi kulisler hareketlenirken genel başkanlık adaylığı için ilk çıkış PM üyesi İlhan Cihaner’den geldi. Zemin yokladığını belirten Cihaner, “Bir alternatif olmalı” dedi. >> MAHMUT lıcAlı 4’te TOPbAŞ’ıN dAMAdı KAV şöyleydi: şünmek gerekiyor.” “İdlib harekâtı uluslararası Hem Suriye’den hem arenada Türkiye’nin Fırat’ın Libya’dan şehit haberleri ge doğusunda ve Güneydo liyor. Cumhurbaşkanı Erdo ğu Anadolu’da PKK’ye kar ğan, Suriye ve Libya politi şı verdiği haklı mücadeleyi kalarını savunurken “yeni bir zayıflatıyor. Türkiye, gerek istiklal mücadelesi verildiği siz bir savaşa girerek aynı ni” söylüyor, “Libya’da bir zamanda ekonomik yönden kaç tane şehidimiz var” di de giderek zayıflıyor. ABD yor. Şehit evlerine ateş dü ve Türkiye’nin düşmanla şüyor. Ve o ateş düştüğü rı ekonomik yönden zayıf bir yeri yakıyor!.. Türkiye görmeyi her zaman Atatürk’ün kuruluş parası isterler. nı ve ismini verdiği Cumhu ... Ankara’daki siyasal ik riyet gazetesinin çizgisi bel tidarın ‘aklıselim’e yani aklı lidir. Cumhuriyetin kurucusu kullanmaya gereksinimi var. Atatürk’ün söylediği “Savaş Kazanılamayacak bir savaş, zorunlu olmadıkça bir cina sadece devlet ve ulusun za yettir” sözü ilkemizdir. Olay rarına olmakla kalmaz, AKP ların Ardındaki Gerçek sü iktidarının halk nezdinde iti tununda yazıldığı gibi “ülke barının zedelenmesine de nin sokulacağı gereksiz bir yol açar. Akılcı olmak, sakin savaş” sadece emperyalist olmak ve geniş (makro) dü güçlerin işine yarar... ÖZGE MUMCU AYBARS CUMHURIYET’TE Babasının mirasına sahip çıkarak, Uğur Mumcu’nun sembol olan gazetecilik anlayışını sürdürmek üzere Uğur Mumcu Araştırma Gazetecilik Vakfı’nda (um:ag) gençlerin arkasında durdu. Vakıfta yetişen gençlerin birçoğu sonraki yıllarda Cumhuriyet ailesine katıldı. Şimdi de o gençlerin arkasında duran Özge Mumcu Aybars, güçlenerek büyüyen Cumhuriyet ailesinde. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Özge Mumcu Aybars, marttan itibaren yazılarıyla Cumhuriyet’te. 27 yıl önce bombalı suikastla kaybettiğimiz Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli araştırmacı gazetecisi, Cumhuriyet’in simge ismi Uğur Mumcu’nun adını yaşatmak için eşi Güldal Mumcu tarafından kurulan, çocukları Özgür Mumcu ve Özge Mumcu Aybars’ın yönetim kurulu üyeliğini yaptığı Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nın senedi şu satırlarla başlar: “24 Ocak 1993 tarihinde öldürülen yürekli gazeteciyazar Uğur Mumcu’nun gazetecilik anlayışını sürdürecek genç gazetecile Özge Mumcu Aybars ri basına kazandırmak ve edebiyat, felsefe, sinema, resim ile görsel sanatta sıradanlığı reddedenlerin bir araya gelebileceği, kendilerini geliştirebileceği bir kültür ve sanat merkezi olma amacıyla kurulmuştur.” Özge Mumcu Aybars, marttan itibaren Pazar Dergi’de her hafta kaleme alacağı köşe yazısıyla Cumhuriyet okurlarıyla buluşacak; 15 Mart pazar günü ilk yazısıyla okurlarımıza “merhaba” diyecek. Sevgili Özge Mumcu Aybars’a “Evine hoş geldin” diyor, ilk yazısını Cumhuriyet okurları gibi büyük bir heyecanla bekliyoruz. Türkiye’nin yürekli gazetecisi Uğur Mumcu’nun dediği gibi, “Her gün bir ekmek bir Cumhuriyet...”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle