25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11 24 ŞUBAT 2020 PAZARTESİ Ekonomik krizle birlikte işverenlerin sendika karşıtı tutumları daha da keskinleşti ‘İş’te en çok şiddeti kadın ve LGBTİ işçiler görüyor UNI Küresel Sendika Ticaret İşçileri Departmanı Koordinatörü Onur Bakır: Küresel eşitsizliğin büyüdüğü, iklim krizinin derinleştiği, ekonomik krizlere politik krizlerin eşlik ettiği, güvencesiz istihdam modellerinin yaygınlaştığı zor bir dönemden geçiyoruz. Onur Bakır, Şehriban Kıraç’a konuştu. UNI (Küresel Sendikalar Birliği) Ticaret İşçileri tutumlarının daha da keskinleştiğini söyleyebiliriz. Departmanı Koordina n Bu dönemde Türki törü Onur Bakır, ekono ŞEHRİBAN ye işçi hareketi ile dünmik krizle birlikte işve KIRAÇ ya işçi hareketinin gün renlerin sendika düş demi hangi alanlarda manı tutumlarının daha da farklılaşıyor? keskinleştiğini söyledi. İş Farklılaşmadan ziyade yerlerinde taciz ve şiddetin; ortaklaşmadan söz edebiliriz. sağlık ve bakım, otel, resto Çünkü Türkiye’de ve ran ve eğlence, ulaşım, tica dünyanın dört bir yanında ret ve bankacılık sektörle neoliberal, emek düşmanı, rinde yoğunlaştığına işaret eden Bakır, taciz ve şiddetin çoğu zaman bildirilmediğini, sendika düşmanı politikalar daha saldırgan bir biçimde uygulanıyor ve bu politikalar Özgürlüklere küresel saldırı ancak kadın işçiler ve LGBTİ yeni bir mücadele dalgasını işçilerin şiddet ve tacize çok da beraberinde getiriyor. n Sendikal örgütlenme ve bas larda sendikal mevzuat olumsuz yön daha fazla maruz kaldığını vurguladı. Merkezi İsviçre’de bulunan ve ticaret, bankacılık, Örneğin, Fransa’da emekçiler emeklilik haklarının gasp edilmesine karşı ZOR DÖNEMDEN GEÇIYORUZ kılar konusunda Türkiye’yi diğer faaliyet gösterdiğiniz ülkelerden ayrıştıran özellikler nelerdir? de değişti. Bu sistematik saldırıya karşı uluslararası örgütlenme ve dayanışmanın önemi daha da artıyor. n Özellikle sanayide teknolojik iletişim, temizlik, güvenlik, medya ve spor gibi farklı hizmet sektörlerinde çalışan 150’den fazla ülkeden 20 milyondan fazla işçiyi temsil eden UNI Küresel Sendika’dan Onur Bakır ile Türkiye ve dünyada sendikalaşma önündeki engeller ve işçilerin yeni mücadele alanlarını konuştuk. Baskılar arttı n Türkiye’deki emekçilerden özellikle krizle birlikte ne tür şikâyetler alıyorsunuz? Krizle birlikte sendikal örgütlenme girişimlerinin mücadele ederken, Türkiye’de emeklilikte yaşa takılanlar gasp edilmiş emeklilik haklarını geri almak için mücadele ediyor. Endonezya’da, Güney Kore’de, Ukrayna’da, Kolombiya’da sendikal hakları kısıtlamaya dönük yasa ve politikalara karşı mücadele yükselirken, n İşçileri nasıl bir gelecek Uluslararası Sendi bekliyor, ne yapmalı işçiler böyle kalar Konfederasyo bir döneme hazırlık için? Küresel eşitsizliğin giderek büyüdüğü, iklim krizinin derinleştiği, ekonomik krizlere politik krizlerin eşlik ettiği, işçi haklarına ve sendikal haklara yönelik küresel bir saldırının yaşama geçirildiği, teknolojik gelişmelerin çalışma yaşamını köklü bir biçimde dönüştürdüğü, nu ITUC’nin 2019 yılı Küresel Haklar İndeksi’nde Türkiye, işçiler için en kötü 10 ülke arasında yer aldı. Sendikal hak ve özgür yeni güvencesiz istihdam modellerinin lüklere yönelik kı yaygınlaştığı zor bir dönemden geçiyoruz. sıtlama, engel ve Yerküremiz hem ekolojik anlamda hem ihlaller bakımın toplumsal anlamda bu yıkımı artık dan Türkiye, olum taşıyamıyor. İşçi sınıfının örgütlü gücünü suz örneklerle ben her alanda büyütmek, kapitalizmin yol açtığı yıkıma karşı hem sosyal adaleti hem de iklim adaletini sağlamak için büyük önem taşıyor. İşçilerin zerlik gösterirken sendikal hakların daha iyi olduğu ülke ve sendikaların uluslararası lerden ayrışıyor. Ayrı birliği ve dayanışmasını ca, sendikal hak ve öz gelişmeler Endüstri 4.0 ile gelecekte birçok işin ortada kalkacağı, insanların işini kaybedeceği de ifade ediliyor, siz bu alanda ne tür riskler görüyorsunuz? Dijitalleşme, otomasyon, robotlaşma ve yapay zekâ gibi teknolojik gelişmeler, belli işleri ortadan kaldırırken yeni işler doğuruyor. Bu süreç, işçi sınıfı bakımından daha iyi çalışma koşulları ve yeni olanaklar sağlayabileceği gibi sendikalar ve işçilerin katılımı ve müdahalesi olmadan ilerlerse, yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Makro düzeyde politika oluşturma süreçlerine sendikaların etkin katılımıyla ulusal, sektörel ve işletme düzeyinde toplu pazarlığın güç üzerindeki baskıların daha Türkiye’de birçok güçlendirmekten başka bir gürlüklere yönelik küre lendirilmesi hayati önem taşıyor. da arttığını, işverenlerin farklı sektörde çaremiz yok. sel bir saldırı söz konusu. Hem teknolojik gelişmeler hem sendika düşmanı sendikalar ve işçiler Fransa, İtalya ve İngiltere gi de küresel iklim krizi; geleceğin sendikal hakların önündeki bi sendikal hakların görece da çalışma dünyasına adil bir geçişi engellerin kaldırılması, CESARET VAR grev hakkının yasaklarla boğulmasına karşı fiili ha iyi olduğu ülkelerde bile son yıl zorunlu kılıyor. n Türkiye’de sendikal örgütlenmedeki gidişatı mücadeleler veriyor, direnişler örgütlüyor. 8 Mart’ta kampanya başlıyor nasıl görüyorsunuz? Son yıllarda özellikle kamudaki taşeron işçilerin örgütlenmesi ve kamuya geçişinin de etkisiyle sendika üyelik oranında bir artış yaşandı ancak bu artış toplusözleşme kapsamına yansımadı. Tüm engellere ve baskılara rağmen özel sektördeki işçilerin örgütlenme eğilimlerinde de gözle görülür bir artış söz konusu. Ancak işkolu barajı, işyeri ve işletme barajı, sendikal nedenle işten çıkarmalar, yetki itirazı gibi engeller nedeniyle bu örgütlenme girişimleri çoğu örnekte toplu iş sözleşmesi ile sonuçlanamayabiliyor. Türkiye’de ücret geliri ile hayatını kazananlar için toplusözleşmeden yararlanma oranı yüzde 67’ler seviyesinde. Bir tarafta işçiler örgütlenmesin, toplu iş sözleşmesi yapamasın diye tasarlanmış 12 Eylül mirası bir sendikal mevzuat var, bir tarafta ise tüm zorluklara rağmen sendikalaşma iradesini, cesaretini göstermeye devam eden işçiler. Emekliliğe yönelik saldırılar Öte yandan, küresel sendikal gündemin ön sıralarında yer alan birçok konu da Türkiye sendikal hareketinin gündemine girmiş durumda. Örneğin, iklim adaleti mücadelesinde birçok ülkede sendikalar önemli bir rol üstlenirken; Tez Koopİş Sendikası’nın geçen aylarda konuya ilişkin yaptığı uluslararası sempozyum Türkiye’de de sendikaların iklim adaleti mücadelesine daha etkin bir biçimde katılacağının işaretlerini veriyor. Ancak özellikle iki hususta bir farklılaşmadan söz etmek mümkün. Ne yazık ki, teknolojik gelişmelerin çalışma yaşamına etkileri ve geleceğin çalışma dünyasına adil geçiş sorunu Türkiye’de henüz hak ettiği ilgiyi görmüyor. İkincisi de emeğe yönelik saldırılar birçok ülkede sendikaların daha çok ortak hareket etmesine yol açarken; Türkiye’de daha parçalı bir yapıyı görüyoruz. n İşyerlerinde taciz ve şiddetin boyutları konusunda elinizde veri var mı, en çok hangi sektörlerde ve hangi ülkelerde yoğunlaşıyor, buna karşı çalışanlar neler yapabilir? Uluslararası araştırmalar, işyerinde taciz ve şiddetin, sağlık ve bakım, otel, restoran ve eğlence, ulaşım, ticaret ve bankacılık sektörlerinde daha yaygın olduğunu gösteriyor. Bu sektörlerin ortak paydası, üçüncü taraf şiddetinin, yani hizmet verilen kişilerin uyguladığı şiddetin de devreye girmesi. Taciz ve şiddetin çoğu zaman bildirilmemesi ve birçok ülkede etkin ölçüm sistemleri olmaması nedeniyle ülke düzeyinde karşılaştırma yapmak çok isabetli sonuçlar vermiyor. Ancak kadın işçiler ve LGBTİ işçilerin şiddet ve tacize çok daha fazla maruz kaldığını biliyoruz. UNI Küresel Sendika ile küresel sendika federasyonu ve örgütlerinin, özellikle de kadın birim lerinin yıllardır yürüttüğü kampanya neticesinde 2019’da Uluslararası Çalışma Örgütü 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni kabul etti. Şimdi de bu sözleşmenin ülkeler tarafından onaylanması ve uygulanması için UNI Kadın Birimi, diğer küresel sendika federasyonları ile bir kampanya yürütüyor. UNI Ticaret İşçileri Departmanı olarak bu 8 Mart’ta “Ticaret Sektöründe Şiddete Yer Yok” başlıklı ticaret sektörüne özel bir kampanya başlatacağımızı da vurgulamak isterim. Temel gündem örgütlü gücü büyütmek n UNI’nin 2020 ajandasında neler var, ana odak alanlarınız neler olacak? İşçi sınıfının örgütlü gücünün büyütülmesi temel gündem. Çalışma yaşamında şiddet ve tacizle mücadele; toplumsal cinsiyet eşitliği, insan hak ve özgürlükleri, barış ve de mokrasinin güçlendirilme si UNI’nin ana odak alanla rı arasında yer alıyor. n Türkiye’de giyim ma ğazalarındaki ilk toplu iş sözleşmesi H&M’de imzalandı, ama aynı dönemde başka hazırgiyim perakende şirketlerinde işçiler sendikaya üye oldukları için ciddi baskıyla karşılaştı, nasıl değerlendiriyorsunuz? UNI Küresel Sen dika Ticaret İşçileri Departmanı’nın da katkı sı ve desteği ile Koopİş Sendikası’nın H&M’de im zaladığı toplu iş sözleşme si, hızlı moda sektöründe imzalanan ilk toplu iş söz leşmesi olarak da büyük önem taşıyor. UNI Küresel Sendika’nın Küresel Çer çeve Sözleşme imzaladığı uluslararası firmaların, bu küresel çerçeve sözleşme lerinin de gücü işçi sınıfı nın küresel gücü, ülke dü zeyinde şirketlerin tutumu üzerinde belirleyici etkide bulunuyor. Fırtına balık fiyatlarını artırdı Havaların fırtınalı ve yağışlı olmasıyla balık fiyatları tırmanışa geçti. Erdek’te balıkçı tezgâhlarında yerli hamsi geçen hafta 10 liradan satılırken, dün kilosu 25 liraya yükseldi. Hava muhalefetinin haricinde denizlerde her geçen yıl giderek azalan balık çeşitlerinin de fiyatların artmasına neden olduğuna dikkat çeken seyyar balıkçı Turan Çolak, “Denize açılan balıkçı tekneleri limana boş ağlarla döndüğü için hamsi 30 lira da olur” dedi. Balık halinde yerli hamsinin kasasının 450 lira, kolyozun 280 lira, uskumrunun 550 liradan satıldığını ifade eden Çolak, “Bugünlerde tezgâhlarda istavrit 20, gümüş 15, çupra 40, uskumru 40 ve karides de 30 liradan satılıyor” diye konuştu. İhracatın yıldızlarına ödül Türkiye’ye 2019’da 13 milyar 302 milyon dolar döviz kazandıran Ege İhracatçı Birlikleri, bu ihracata büyük katkı sağlayan 56 üyesini ödüllendirecek. EİB, “İhracatın Yıldızları Ödül Töreni”nde sektörlerinde ilk üçte yer alan firmaların yanı sıra Ege Bölgesi’nde en fazla ihracat yapan birinci firma ile en fazla ihracat yapan dış ticaret sermaye şirketi de ödüllendirecek. EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, temsili olarak EİB’nin 2019 yılında gerçekleştirdiği 13.3 milyar dolar ihracatının yaklaşık yüzde 40’ını gerçekleştiren 56 firmayı ödüllendirdiklerini, ihracata bir dolar bile katkı sağlayan tüm ihracatçılara teşekkür ettiklerini kaydetti. Eskinazi, Türkiye’nin 2019 yılındaki 180.5 milyar dolar ihracatına Ege Bölgesi’nden 22.5 milyar dolar katkı sağlamanın gururunu yaşadıklarını belirtti. l İZMİR Türkiye Odalar ve Borsalar TOBB’DAN Birliği (TOBB), Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) ve İSTANBUL’A ICC Türkiye Milli Komitesi YENİ OFİS tarafından kurulan “ICC Girişimcilik Merkeziİstanbul Bölge Ofisi”nin açılışı bugün yapılacak. TOBB ve ICC Türkiye Milli Komitesi Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ev sahipliğinde düzenlenecek törene, Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay da katılacak. Küreselleşmenin merkezinden ‘yenifaşizm’in merkezine 1980’lerde yeni küreselleşme sürecinin merkezinde ABD vardı. 2008 finans krizi sonrası dönemde yükselmeye başlayan “yenifaşizm”in merkezinde de ABD yer alıyor. Bu iddiayı, çarşamba günü Almanya’nın Hanau kentinde, bir faşist militanın dokuz can alan terörist saldırısına dikkatle bakınca gözlerimizin önünde şekillenen resimdeki ayrıntılarla desteklemek olanaklıdır. ‘Beyaz ulus’ ve düşmanları Hanau’daki terörist saldırıyı gerçekleştiren faşist bir “yalnız kurt” değildi. O, ABD’de, Norveç’te, Yeni Zelanda gibi Batı ülkelerinde, camilere, sinagoglara, siyahların gittiği bir kiliseye, azınlıkların alışveriş ettiği marketlere yönelik terörist saldırıları gerçekleştiren militanlarla aynı “siber uzayı”, aidiyet duygusunu ve dünya görüşünü paylaşıyordu. Söz konusu aidiyet duygusu, ülkelerin sınırlarını aşan “siber uzaydaki”, ABD merkezli bir iletişim ağı üzerinde şekillenen bir “beyaz ulus üstünlüğü” fantezisine ilişkindir (Uluslararası sermaye ulus devletlerin gücünü kırıyor diye sevinen şaşkınlar, acaba arkasından neyin geleceğini sanıyorlardı?). Bu eylemciler, tek tek kişiler ya da faşist grupların üyeleri olarak terörist eylemlerini bu “beyaz ulusu” korumak adına gerçekleştiriyorlar. Takip ettikleri web siteleri, katıldıkları “chat room” çevrelerinde bu “beyaz ulus” fantezisini ortak ideolojik araçlarla üretiyor ve besliyorlar. Bu “beyaz ulus üstünlüğü” fantezisinin merkezinde, bir Fransız entelektüelin ürettiği, ABD’deki neonazi grupların benimseyerek yaymaya başladığı “Great replacement” paranoyası var: Göçmenler, beyaz ırktan olmayanlar, beyazların yerini almaya başladı. Yakın gelecekte beyazlar kendi ülkelerinde azınlığa düşecekler, soylarını, dinlerini, kültürlerini koruyamayacaklar. Terörist eylemlerin aktörleri, artık mutlaka bir ırkçı, dinci, kadın düşmanı “manifesto” yayımlayarak, eylemi “beyaz ulus” adına gerçekleştirdiklerini anlatıyorlar. “Beyaz ulus”un siber uzayında, Müslüman düşmanlığı, “göçmenlerin gelişini Yahudiler örgütlüyor, finanse ediyorlar” iddiasıyla birleşiyor Merkezinde ABD var “Beyaz üstünlüğünü” savunan ABD’li örgütler, Avrupa’da ve dünyanın başka yerlerindeki “beyaz üstünlüğü” savunucularıyla yalnızca “siber uzayda” değil, düzenledikleri toplantılarla gerçek mekânlarda buluşuyor, tartışıyor, onlara silah eğitimi veriyorlar. Bu hareketleri yakından izleyen araştırmacılar, Ukrayna’daki savaş ortamının, yenifaşizmin militanlarının deneyim kazanması için çok verimli bir platform oluşturduğunu vurguluyorlar. Donald Trump da konuşmalarında “beyaz üstünlüğü” gruplarını kayırıyor, terör eylemlerinin ardından onları doğrudan eleştirmiyor, göçmenleri hedef alıyor. Trump’ın seçilmesinde çok önemli bir rol oynayan Steve Bannon, Avrupa’da kurduğu bir örgütlenmeyle “beyaz üstünlüğünü” savunan grupları, birleştirerek bir “Beyaz Enternasyonal” oluşturmaya çalışıyor. Trump’ın Almanya’ya büyükelçi olarak atadığı, Fox News haber kanalından Richard Grenell, 2018’de, Bannon’un kurduğu Breitbat Web sitesiyle yaptığı söyleşide, “Avrupa’nın sağ milliyetçi gruplarını güçlendirmek istediğini” söyleyerek “küçük” bir skandal yaratmıştı. Cuma günü gazeteler, Trump’ın bu Grenell’i, ABD’nin istihbarat örgütlerini koordine eden ve denetleyen kurumun başına atadığını aktarıyorlardı ve Trump Almanya’daki faşist katliam üzerine hâlâ bir açıklama yapmamıştı. Trump, yargının başına kendi yandaşlarını getirdi, Cumhuriyetçi Parti’yi egemenliği altına aldı, içişleri bakanlığında çok sayıda personeli değiştirdi. Şimdi de istihbarat yapılanmasının başına kendi adamını getiriyor. Bu sırada, Avrupa ülkelerinde özellikle Almanya’da siyasi merkez parçalanmaya devam ediyor; Hıristiyan Demokrat Parti bir liderlik krizi yaşıyor. Merkez partiler sağa kaydıkça, yenifaşizmin partileri oy kaybetmiyor aksine güçlenmeye devam ediyor. Tek umut veren ve eğer merkez partilerle bir araya gelebilirse “faşistleşme sürecini” yavaşlatabilecek parti, siyasi spektrumun sol ucundaki Yeşiller. AfD de faşistler de bunun farkında, Yeşilleri esas düşmanları olarak görüyorlar. Vaillant 2019’da yüzde 10 büyüdü Türkiye’de yaşanan ekonomik durgunluğun etkisiyle 2019’da ısıtma sektörü yüzde 20, soğutma sektörü yüzde 35 daraldı. 2019’da kombi pazarının ürün satışlarının ise yüzde15 küçüldüğünü aktaran Vaillant Group’un Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Alper Avdel, “Pazardaki daralmaya rağmen Vaillant Türkiye olarak pazar payımızı artırarak yüzde 10 büyüdük. Geçen yıl gerçekleşen ürün satışlarımızın yüzde 3540’ı yenileme pazarında gerçekleşirken, yüzde 6065’i ise inşaat sektöründeki ilk alımlardan meydana geldi” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle