02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 17 ARALIK 2020 PERŞEMBE HABER Ayrıntılar Sınıf bilinci yoksa kuru ekmek bile yok! Dünya Covid19 hastalığıyla başa çıkabilmek için katı önlemler alıyor. Devletlerin gücü, ideolojik tutumu da böylece anlaşılmış oluyor. Gelişmiş kapitalist ülkeler bu beladan kurtulmak için varını yoğunu ortaya koyuyor. Uzun süreli kapanma kararı almak kolay değil. Tüm toplumun beslenme, barınma, sağlık güvencesini sağlamak gerekli. Bu koşullara hazırlıklı olmak liberal demokrasilerde hukuk güvencesiyle sağlanıyor. Kapitalizm tıkır tıkır işliyor. Bizde durum vahim, göstermelik önlemlerle yol almak mümkün değil. Her mahallede, apartmanda, ailede Covid hastası var. Ölümler arttı, herkesin canını yakar halde. Hafta sonu içki satış yasağı koymak gibi anlamsız kararlar iyice güven kaybı doğurdu. Yazık ki toplum medya gümbürtüsüne boğulduğu için, canı doğrudan yanınca anlıyor sorunun boyutlarını. Bundan sonra tüm dünyada durgunluk, kriz bekleniyor. Bizim buna nefesi güçlü imamlar dışında önlemimiz var mı? HHH AKP güç kaybettikçe salgın koşullarının doğurduğu iklimden faydalanıp baskıcı tutumu sürdürecek. “Bizden başka ülkeyi yönetecek kadro yok, tek seçenek reis” tezi fiili olarak bitti. MHP dümene geçti. Ne derse yaptırıyor. Son günlerde ısrarla pazarlanan “Kürtsüz Demokrasi”, ittifaklardan “Millet” olanının belini bükmek için. Yüzde on üç oyu görmüş Kürt seçmeni saf dışı ederek yeni denklem aranıyor. CHP’yi HDP ile eşitlemek de başka bir taktik. Tutar mı? Sanırım bu saatten sonra ülke daha çok tencereyi tartışacaktır. Hayatta kalma güdüsü diğer tüm tartışmaların üstünü örter. “Kürtsüz Demokrasi” ne denli çağdışı bir yönetimde olduğumuzu gösteriyorsa da, dağ kadrolarının ve kimi kanaat önderi Kürt sözcüsünün ABD’ye yeşil ışık yakması da denklemi o kadar sarsıcı hale getiriyor. Karayılan’ın “Marksizm modası geçmiş” sözleri, Demirtaş’ın “sosyalizm vicdandır” vurgusuna ters. Biden ile birlikte oluşan süreçte ön almak için söylem değiştirmek, liberal rüzgâra teslim olmak büyük hata. Kim milli, kim gayri milli tartışması anlamsızdır. Emperyalizm Türk, Kürt ve tüm bölge halkının sorunudur. Yanlış teşhis tedavi edilemez yaralar açar. HHH Yanlış teşhis deyince, ekranlarda boy gösterirken işkembeden sallamanın da ölçüsü kaçtı. “Biz Araplara benzemeyiz, iki günde İsrail’i alırız” diyene mi rastlarsınız, yoksa başımıza gelen her kötülüğün nedenini Suriyeliler sanana mı? Garip bir cehalet hali bu! Toplumun gözü içine bakarak, yalan söylediklerini de gayet iyi bilerek, nasıl rahat konuşuyorlar, hayret! AKP’li yıllar hamasetin nasıl iş göreceğini bize her yönüyle kanıtladı. Lakin tersini de gördük; bilim yoksa, sanat yoksa, üretim yoksa, hukuk yoksa er ya da geç gemi batıyor. O günlerdeyiz. Pişkin biçimde “kuru ekmek yiyorlarsa aç değiller” diyebilmek utanmazlıktan, gamsızlıktan, şımarıklıktan öte nasıl açıklanır. Bu türden sarhoşluk ardı ardına yanlış yaptırır. İnsanlara “bir lokma bir hırka ile yetin” diyen Diyanet, Bodrum’da yüz milyonluk külliye yaptırıyor. Hangi dinde kardeş acaba kuru ekmek bulamayan işçiyle, saltanat süren diyanet başkanı? HHH Söz ettiğim konuların tümü ideolojiktir. Eğer liberal demokrasi savunusunda ısrar ederseniz Amerikancı, milliyetçi, dinci olursunuz. Birbiriyle çelişmez hiçbiri. Piyasacılık kutsal ortaklıktır aralarında. “Kuru ekmek” şakası (!) yapan AKP’li vekil sınıf bilincine sahiptir. Patronların tümü aynı ırktan, aynı dindendir. Erdoğan’ın yerli yerinde tarifinin somut göstergesidir. Gerçekten AKP paranın nereden geldiğini sormamaktadır. Yeter ki gelsin, yeter ki doğru cebe gitsin! Ekmeği nasıl paylaşacağımızı konuşmadan bu meselelerin içinden çıkamaz, havanda su döver dururuz. Sınıf meselesini konuşmayan her siyasi, kanaat önderi, akademisyen esasen gericiliğe hizmet etmektedir. Bakın daha aşı kime, hangi yolla, kaça yapılacak belli değil! Bazısı soruyor “Her mesele sınıfsal mıdır?” diye. Sınıfsaldır sınıfsaldır. Sadece gazetecilik yaptık Ayrıntılar Ayrıntılar Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’ta kiraladığı arazide yaptığı inşaata ilişkin haber gerekçe gösterilerek haklarında dava açılan dört Cumhuriyet çalışanı dün yargıç karşısına çıktı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, Kuzguncuk’ta kiraladığı araziye yaptırdığı şömine ve çardağın İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yıkılmasına ilişkin haberimiz nedeniyle haklarında dava açılan gazetemiz sorumlu yazı işleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça, Yazıişleri Müdürü İpek Özbey, muhabiri Hazal Ocak ve foto muhabiri Vedat Arık dün hâkim karşısına çıktı. Gazetemizde 14 Nisan 2020 tarihinde yayımlanan “Boğaz’da Kaçak Var” başlıklı haber gerekçe gösterilerek gazetemiz yönetici ve muhabirlerine “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” ve “özel hayatın gizliliğini ihlal” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya Olcay Büyüktaş Akça, İpek Özbey, Hazal Ocak, Vedat Arık, gazetemiz avukatları Turan Karakaş ile Buket Yazıcı katılırken Altun ve avukatı katılmadı. Kimlik tespitin ardından İpek Özbey suçlamaları kabul etmediğini belirterek “Biz gazeteciyiz. Bu haberin istihbaratı bize geldi. Çevre muhabirimiz Hazal Ocak haberi araştırdı ve gazetede basıldı. Kimseyi hedef göstermedik. Özel hayatın gizliliğini ihlal etmedik” dedi. Olcay Büyüktaş Akça ise kimseyi hedef göstermediklerini dile getirerek, “Vakıf arazisine izinsiz inşaat yapılmıştı. Biz de haberini yapYargılanan Cumhuriyet çalışanlarına TGS Genel Başkanı Gökhan durmuş destek verdi. lumu bilgilendirmek benim görevim ve dünyanın neresine giderseniz gidin buradaki izinsiz işlem haberdir. Gerçekten meslek hayatımda ilk kez böyle bir süreç ile karşı karşıyayım. Özel uzmanlık alanım kent ve çevre. Bu alanda Türkiye’nin saygın meslek kuruluşlarının da aralarında bulunduğu çok sayıda yerden 11 tane ödül aldım. Türkiye’nin en prestijli gazetecilik ödülü olarak kabul edilen Sedat Simavi Ödülü’ne başka bir kent haberiyle layık görüldüm. Yarın ödül törenine katılacağım bugün burada savunma yapıyorum. Ben suçlamaları kabul etmiyorum sadece gazetecilik görevini yaptım” dedi. Foto muhabiri Vedat Arık, “İddianamede yer tık” ifadelerini kullandı. alan yüz kızartıcı suçu hiçbir za‘Bugün dava yarın ödül töreni’ man işlemedim. 20 yıllık foto muhabiriyim. Şimdiye kadar hiç kimsenin hayatının gizliliğini ihlal etmedim. Muhabirimiz Hazal Ocak da “Benim Fahrettin Altun’un evini veya adresiiçin bu arazide bu izinsiz işlemleri ki ni bilmiyorum. Bildiğim tek adres hamin yaptığı önemli değil. Kim yapar bere konu olan vakıf arazisinin adresa yapsın, İstanbul’un en değerli sem si. Yaptığım gazetecilik faaliyetidir” tinde bulunan bu arazideki müdaha ifadelerini kullandı. leleri ben yine haber yapardım. Top l İSTANBUL / Cumhuriyet KIŞLADA ÖLDÜRÜLEN ASKERIN CESEDI BULUNDU Hasdal Kışlası’nda 2001 yılında öldürülen asker İsmet Işık’ın kardeşi Erol Işık, ağabeyinin kemiklerini memleketi Konya’ya götüreceklerini söyledi. İstanbul’daki Hasdal Kışlası’nda 2001 yılında vatani görevini yaptığı sırada kaybolan ve “firari” olarak kayıtlara geçen ancak cinayete kurban gittiği 2012‘de anlaşılan İsmet Işık’ın cenazesine cinayet hükümlülerinden birinin yer göstermesiyle ulaşıldı. Işık’ı kışlada para için öldürdüğü için müebbet hapis cezasına çarptırılan O.D., 19 yıl sonra Işık’ın cesedini gömdükleri yeri söyledi. O.D’nin kışla içerisindeki yer gösterme işleminin ardından bir cesede ait kemik parçalarına ulaşıldı. İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilen kemiklerin Işık’a ait olduğunun öğrenilebilmesi için Işık’ın kardeşi Erol ve babası Durmuş Işık’tan DNA örnekleri alındı. Sonuçlanan adli tıp raporuna göre, alınan DNA örneklerinin uyuştuğu ve cenazenin İsmet Işık’a ait olduğu belirlendi. Acısı bir nebze de olsa dinen aile, Işık’ın naaşını İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan alarak Konya’ya defnedecek. 19 yıl sonra... Işık’ın kardeşi Erol Işık, ağabeyinin, 2001 yılında İstanbul’daki Hasdal Kışlası’nda vatani görevini yaptığı sırada kantin görevlisiyken kışlada askerlik yapan B.Ş. ve O.D. tarafından para için öldürüldüğünü söyledi. Olayın 11 yıl sonra aydınlatılmasının ardından mahkeme sürecinin başladığını ifade eden Işık, yargılamalar sonucunda, sanıklar B.Ş. ve O.D’nin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldığını anımsattı. Işık, “Ağabeyimin bot bağcığı ile boğularak öldürüldüğü ve cenazenin bize ait olduğu belirlendi. Biz de birkaç gün içerisinde cenazeyi alarak Konya’ya getirmeyi planlıyoruz” dedi. l AA AKP’li Malatya Büyükşehir Belediyesi’nde baskı ve sömürü Üçüncü intihar girişimi İLAYDA KAYA AKP’li Malatya Büyükşehir Belediyesi’nde Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne bağlı çalışan C.V. isimli bir işçi, 8 katlı belediye binasının bloklarını birbirine bağlayan köprüye çıkarak intihar girişiminde bulundu. Atlayacağını söyleyen CV, “Biz işçiyiz, hayvan değiliz. Selahattin başkan bizi sömürdüğün yeter” diyerek isyan etti. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, C. V.’nin dalgınlığından yararlanarak yakalayıp gözaltına aldı. CHP Malatya İl Başkanı Enver Kiraz, C.V’nin intihar girişimi ile belediyede son iki ayda, üçüncü olayın yaşandığını belirtti. İsimlerinin açıklanmasını istemeyen belediye işçileri ise şunları söyledi: “Pandemi nedeniyle maaşlarımızda düşüş yaşandı. Ayrıca Türkİş Sendikası’na üye iken zorla istifa ettirilip Hakİş’e geçirildik. Çalışanlara sendika değişirttikten sonra kendi kurallarını uygulamaya başladılar. Pandemi koşullarına rağmen tam zamanlı çalışırken, sigortalarımız 15 gün üzerinden yatıyor. İtiraz edenlere ise ‘çalışmak istemiyorsanız dışarıda çalışacak çok fazla insan var. Beğenmiyorsanız gidersiniz’ diyerek baskı kurup tehdit ediyorlar. Güç onlarda olunca sesimizi çıkaramıyoruz. İntihara kalkışan arkadaş da maddi anlamda zorluklar yaşıyormuş. Geçinebilse insan kendi canından vazgeçer mi? ‘Belediyenin borcu var’ denilerek maaşlarımızdan kesinti yapıyorlar. Biz sadece hakkımızı istiyoruz.” CHP Malatya İl Başkanı Enver Kiraz ise “Malatya belediyesinde son 2 ay içinde, 3 intihar girişimi olduğunu öğrendik. Çalışanlar geçinemiyor, açız diye isyan ediyorlar. 2004’ten beri belediyeyi AKP yönetiyor. Borçlarla belediyeyi devraldıklarını söylüyorlar. Bu borç yükü işçinin sırtına yükleniyor” ifadelerini kullandı. Kiraz, belediyeye bağlı iştiraklerde çalışan işçilerin de 6 aydır maaşlarını alamadıklarını söyledi. KHK IHRAÇLARIYLA ILGILI ILK KARAR CUMHURBAŞKANINA HAKARET Altı yılda 128 bin soruşturma açıldı Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu kapsamında 2014 yılından beri 27 bin 717 dosyada savcılıklar tarafından kamu davası açıldı. Gazete Duvar’ın haberine göre, ceza mahkemelerinde görülen davalarda 9 bin 556 kişi bu suçtan mahkum edilirken, 7’si çocuk, 2 bin 676 kişiye hapis cezası verildi, 4 bin 325 kişi ise suçlamalardan beraat etti. 31 bin 109 kişi hakkında ise “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” verildi. Açılan davalarda yargılanan kişilerin yaş, cinsiyet ve uyruklarına göre sınıflandırıldığı istatistiklerde 18 yaşının altında çocuklar, Türk vatandaşı olmayan yabancılar ve tüzelkişilikler gibi grupların bulunması kamuoyunda Cumhurbaşkanı’na hakaret davalarıyla ilgili tartışma yaratan konulardan oldu. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde 44 dava açıldı. 2007’de görevi devralan Abdullah Gül döneminde, 2014 yılına kadar aynı suçtan 706 dava açıldı. l Haber Merkezi ÜZERİNDEN 6 AY GEÇTİ Sarısaç’a küfreden kişiye takipsizlik HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç’a Twitter hesabı üzerinden küfreden M.K. hakkında yapılan suç duyurusuna takipsizlik kararı verildi. Sarısaç, sosyal medyadan kendisine küfreden M.K. hakkında suç duyurusunda bulundu. Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan başvuruda, M.K’nin “Sesli ve yazılı bir ileti ile hakaret etme” suçu işlediği belirtildi. Savcılık, Sarısaç’a küfreden M.K. hakkında “6 ay süre geçti” gerekçesiyle “kovuşturmaya yer yoktur” kararı verdi. Sarısaç’ın avukatı Bişar Abdi Alınak da Van 2’nci Sulh Ceza Hâkimliği’ne giderek karara itiraz etti. Hâkimlik, “yeterli araştırma sonucunda delillerin toplandığı”, “gerekçeli olarak hukuki nitelendirmelerin yapıldığı”, “kovuşturmaya yer olmadığı kararının yerinde olduğu” gerekçeleriyle itirazı reddetti. Alınak, “Takipsizlik” kararı veren savcı ve itirazı reddeden hakimlik hakkında “Etkin ve etkili soruşturma yapmamak suretiyle müvekkilin kişilik haklarının zedelenmesine sebebiyet vermek” suçlamasıyla Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) şikâyette bulundu. l İç Politika AİHM: Hak ihlali var Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile işinden atılan Hamit Pişkin’in bireysel başvurusunda kararını açıkladı. Türkiye “adil yargılanma” ve “özel hayatın korunması” haklarını ihlalden mahkum edildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Olağanüstü Hal döneminde kanun hükmünde kararnameye dayanan idari kararla Ankara Kalkınma Ajansı’ndaki işinden atılan Hamit Pişkin’in başvurusu hakkında kararını açıkladı. Mahkeme oybirliği ile Pişkin davasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde adil yargılanma hakkının güvenceye alındığı 6’ncı maddenin ve özel hayatın ve aile hayatının korunmasını kapsayan 8’inci maddenin ihlal edildiğine karar verdi. 4 bin Avro tazminat ödenecek Türkiye, Pişkin’e 4 bin Avro tazminat ödeyecek. Pişkin dosyayı AİHM’ye taşımadan önce Anayasa Mahkemesi’ne de başvurmuş fakat AYM Mayıs 2018’de başvuruyu reddetmişti. Hamit Pişkin, AİHM’ye yaptığı başvuruda işten çıkarılmasının aile hayatını ve itibarını etkilediği, insanlarla ilişki kuramaz hale geldiğini ve KHK ile ihraç edildiği için kimsenin kendisine iş vermediğini de söyleyerek özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini söylemişti. l İSTANBUL / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle