02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 17 ARALIK 2020 PERŞEMBE [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Destek mi, köstek mi? MEHMET ŞAKIR ÖRS Covid19 salgınının yarattığı tehlikeler, bütün dünyada sağlıklı gıdanın değerini ve tarımsal üretimin önemini artırırken ülkemiz tarım sektöründe ise tam tersi gelişmeler yaşanıyor. Başta buğday olmak üzere, tarımsal gıda üretiminin can damarı sayılabilecek ürünlerde ithalat vergisi sıfırlanıyor. Buna karşın, üretici için en önemli girdi olan akaryakıt desteği azaltılıyor. Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması kapsamına, çiftçinin Ziraat Bankası ile Tarım Kredi’ye olan borçları alınmıyor. Cezalandırma mı? Siyaset alanında “yerli” ve “milli” sözcüklerini dillerinden düşürmeyenler, uygulamada maalesef bunun tam tersini yapıyor. Yerli üretimi özendirecek ve yerli üreticiyi kollayacak önlemler yerine, neredeyse cezalandırmak anlamına gelecek kararlar alıyorlar. Hububat ürünlerinin ithalatından alınan vergi ya sıfırlandı ya da oranları düşürüldü. Böylece en stratejik ürünlerde ithalatın kapısı sonuna kadar açılmış oldu. Bu durum, zor koşullarda üretim yapan üreticimizin adeta cezalandırılması anlamına geliyor. Bin bir zorlukla ürettiği ürünler için desteklerin artmasını ve ürettiği ürünün hak ettiği değer fiyata satılmasını bekleyen üretici, tam tersine kösteklenmiş oluyor. Destekleme konusunda çiftçiler için önem taşıyan bir başka konu da tarımsal destekleme araçlarının kaynağından yapılan vergi kesintileridir. Bu durum, desteklemenin amacına da ruhuna da uymamaktadır. Dolayısıyla tarımsal desMuhalefet, “Üretime ve Üreticiye Destek” kampanyası başlatmalıdır. Bazı tarım ürünlerinin ithalatında gümrük vergisinin sıfırlanması ya da düşürülmesi, üreticinin cezalandırılmasıdır. Ayrıca desteklemeden kesilen vergi de kaldırılmalıdır. tekleme araçlarından yapılan her türlü vergi kesintisi kaldırılmalıdır. Üreticiler, siyasal iktidardan bunu istemekte ve beklemektedir. Destek azalıyor Çiftçilik yapan ve tarımla ilişkisi olan herkesin bileceği ve kabul edeceği gibi, tarımsal üretimde en önemli maliyet kalemleri mazot ve gübredir. Tarımsal üretim yapan üreticilerin en büyük yakınması da bu kalemlerde ortaya çıkmaktadır. Çiftçiler, çoğunlukla “yüksek maliyetdüşük fiyat” kıskacı ile boğuşmaktadır. Bu kıskacın ağırlıklı belirleyeni de mazot ve gübrede, dolayısıyla tarımsal girdilerde yaşanan fiyat artışlarıdır. Üretici artık bu maliyet artışlarını bırakın karşılamayı, takip bile edemez hale gelmiştir. Bu gerçekler bilinmesine karşın önümüzdeki yıl tarımsal destek bütçesinde bir artış olmayacak, 2020 yılındaki düzeyinde kalacaktır. Piyasada iğneden ipliğe hemen her üründe artış yaşanırken ve bu artışlar tarımsal üretim girdilerinde neredeyse tavan yaparken tarımsal desteğin aynı rakamda kalması, hatta mazot, gübre ve hayvancılık destekleri gibi kalemlerde azalacak olması, üreticinin cepten yiyeceği anlamına geliyor. ‘Söz’ uçtu mu? Tarımsal desteklerle ilgili olarak 2006 yılında çıkarılmış bir yasa var. Bu yasanın 21. maddesine göre çiftçiye her yıl milli gelirin yüzde biri oranında destek verilmesi gerekiyor. Ama bu oranda veriliyor mu derseniz, doğrusu hiç de verilmiyor. Bırakın bu orandaki ve rakamlardaki desteği, geçen günlerde torba yasayla Meclis’ten geçirilen kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması kapsamına, çiftçilerin Ziraat Bankası’na ve Tarım Kredi’ye olan borçları bile alınmadı. Çiftçi yine mağdur edildi. İşte görüldüğü gibi, üreticimiz hiçbir zaman milli gelirden hak ettiği payı alamıyor. Üstelik yasalar emrettiği halde, bu yasaların gereği siyasal iktidar ve yönetenler tarafından bir türlü yerine getirilmiyor. Doğal olarak çiftçinin alacağı da mahşere kalıyor! Üreticinin hakkını, hukukunu arayan da olmuyor. Üstelik üretici kesimin büyük bölümü, bu işin ayırdında bile değil. Üreticiler kendi haklarını maalesef yeterince gündeme getiremiyor. Kampanya şart İşte tam da bu aşamada, bu yasadan hareketle, başta ana muhalefet CHP olmak üzere, genel anlamda muhalefetin ülke çapında toplumsal bir kampanya başlatmasını öneriyoruz. “Üretime ve Üreticiye Destek Kampanyası” adıyla başlatılacak böylesi bir çalışmada, ilgili yasa maddesi dağa taşa, tarlaya ovaya yazılmalıdır. Elbette en önemlisi de milyonlarca üreticinin, çiftçinin belleğine yazılmasıdır. Kampanya sürecinde, kendilerini doğrudan ilgilendiren bu yasadan ve maddeden haberi olmayan üreticinin, çiftçinin kalmaması hedeflenmelidir. Üretici kesim ve siyasal muhalefet tarafından kırsal kesimde yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların faturası, iktidarın, ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyanların önüne konulmalıdır. Böylesi bir toplumsal kitlesel kampanya, iktidarın kırsal kesimdeki dayanaklarını zayıflatabilir. Üretici kesimin, kendi sorunlarıyla birlikte ülkenin ekonomik ve siyasal meselelerini sorguladığı, buna koşut olarak siyasal tercihlerini farklılaştırdığı yeni bir süreci başlatabilir. İktidar zehirlenmesi sitokin fırtınası ürettiğinde? Bütün siyasal partiler topluma hizmet için kurulur... Bütün iktidarlar da halkın, milletin en yüksek düzeydeki hizmetkârlarıdır. Fakat ne yazık ki “Her iktidar yozlaşır, mutlak iktidar ise mutlaka yozlaşır.” İktidar sahipleri, yeterli ahlaka sahip değillerse, demokratik değerleri yeterince içselleştirmemişlerse, ellerindeki gücü, sadece iktidarın nimetlerinden yararlanmak ve iktidarlarını sürdürebilmek için kullanmaya başlayabilirler. Demokratik rejimler, bu yozlaşmaya karşı kendilerini korumak için siyasal iktidarlardan bağımsız olan bir Yargı Kurumu oluşturmuşlardır: Bu rejimlerde, siyasal iktidarların bütün eylem ve söylemleri, Anayasalara, Temel İnsan Hak ve Özgürlüklerine uygunluk açısından Bağımsız Yargı tarafından denetlenir. Çünkü bir iktidarın meşruiyeti, sadece aldığı oyla değil, eylem ve söylemlerinin Anayasalara, Temel İnsan Hak ve Özgürlüklerine uygunluğu ile belirlenir. Bağımsız Yargı, Demokratik Rejim’in kendini korumak için kullandığı bir savunma mekanizmasıdır. HHH “Sitokin Fırtınası” COVID19 salgını dolayısıyla yeniden gündeme gelen ve bu vesileyle halkın da öğrendiği tıbbi kavramlardan biridir: (Örneğin COVID19’a yakalanan Prof. Burhan Kuzu’nun “Sitokin Fırtınası” nedeniyle hayatını kaybettiği belirtilmiştir.) Sitokin, vücudun bağışıklık sisteminin yani savunma mekanizmasının, dışarıdan gelen yabancı virüs ve bakteri saldırılarına karşı oluşturduğu askerlerin aralarındaki haberleşme araçlarına verilen isimdir. “Sitokin Fırtınası”, vücudu koruyan bu askerler arasındaki haberleşmenin birdenbire çok fazla artmasından dolayı askerlerin akıllarının karışmasına ve görevlerinin tam tersini yapmaya başlamalarına yani savundukları organizmayı çökertmelerine sebep olan bir olaydır! Siyasal iktidarların demokratik rejimin kurum ve kurallarına uygun davranmalarını sağlayan Bağımsız Yargı Mekanizması’nın işlevini, vücudu koruyan askerler arasındaki haberleşmeyi sağlayan sitokinlerin işlevine benzetebiliriz: Rejimi, ülkeyi, halkı, toplumu koruyan devletin meşru olarak kullandığı kaba kuvvet kurumları ile bu kuvveti kullanan siyasal iktidarların arasındaki haberleşmede, devletvatandaş ilişkilerinde, uyulacak emirleri, nehiyleri, kuralları, Bağımsız Yargı denetler. Bağımsız Yargı’nın yok edilmesi ve yargının siyasal iktidarın sopası olarak kullanılması, Demokratik Rejimin, kendini koruması beklenen yargı tarafından saldırıya uğramasına, yani bir Sitokin Fırtınası ile karşı karşıya kalmasına ve çökmesine yol açar. HHH Bence ülkemizde “Parlamenter Demokratik Rejim”in kaldırılarak yerine “Şahsım Devleti Rejimi”nin kurulması... Bu sırada yok edilen yargı bağımsızlığı ve siyasal iktidarın emrinde bir yargı mekanizmasının oluşturulması... “Demokratik, Laik ve Sosyal Bir Hukuk Devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir “Sitokin Fırtınası” ile karşı karşıya kalmasına ve yok olmasına yol açmaktadır! DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in yanındayız. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ 1980 MEZUNLARI DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. İEL’DEN BİR GRUP EMEKLİ KADIN ÖĞRETMENLER DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyorum. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yorum. Haber alma özgürlüğüm ç n C’ n yanındayım. Prof. Dr. Esin Emin ÜSTÜN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle