15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 5 2 KASIM 2020 PAZARTESİ BAŞYAZI >> Baş tarafı 1. sayfada Bu takipsizlik kararına rağmen, hukuksal açıdan asıl değerlendirme yapması gereken hukuk mahkemesi, basın özgürlüğü ve haber alma özgürlüğünü dikkate almadan cezaları onamıştır. Bu konuyu, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirmesi gereken 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, anayasanın basın özgürlüğü ile ilgili 25, 26 ve 28. maddelerini görmezden gelmiş, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yukarıda tarih ve sayıları verilen, “kovuşturmaya gerek yoktur” kapsamındaki kararlarını da yok saymıştır. 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı hem anayasaya hem Anayasa Mahkemesi kararlarına hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına aykırıdır. Kitaplara geçecek Hiç kuşku yoktur ki gerek BİK’in gerekse 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bu kararları, birkaç yıl sonra anayasal özgürlükleri kısıtlayan kararlar olarak kitaplara geçecek ve hukuk fakültelerinde okutulacaktır. Herkes bilmelidir ki Cumhuriyet gazetesi susmaz. Onu susturmak için yapılan bu hareketler Cumhuriyet gazetesini daha çok etkiler ve kamçılar. Bu gazete, DP’nin kanundışı hareketlerine karşı susmadı, askeri yönetimlere karşı susmadı, FETÖ’nün Ergenekon kumpasında susmadı ve dik durdu, AKP’nin bu ceza yöntemlerine karşı da susmaz ve susmayacaktır. Hukuk yollarına gidilecek Kuşkusuz, bu kararlara karşı tüm hukuk yollarına gidilecektir. Anayasa Mahkemesi’ne, oradan AİHM’ye gidilecektir. Özgürlükleri hiçe sayan hukuka aykırı bu kararların, demokrasi ile bağdaşmadığını göstermek için hukuk savaşı vereceğiz. Herkesin, hak ve özgürlüklerin temel ilkelerine ve demokrasi kurallarına saygı duymasını istiyoruz. Bir kez daha vurguluyoruz. Bu mali ve ekonomik baskılar patronları korkutur, çoğu zaman da onları yola getirir... Ancak Cumhuriyet gazetesinin patronu yok... Ama Cumhuriyet gazetesinin sadık okuyucusu var. Cumhuriyet gazetesi, yandaş basın gibi devlet kuruluşlarından, kamu bankalarından ya da ihale zengini şirketlerden ilan almıyor. Onun sahibi okuyucusudur ve onun sahibi gazeteyi her gün hazırlayıp halka sunan vefakâr emekçileridir... 97 yıllık Cumhuriyet gazetesi, saygın yoluna kararlılıkla ve ödün vermeden devam edecektir. Kurulmaya çalışılan Ankara 2 No’lu Barosu’nun imza için yaptıklarına avukatlar tepki gösterdi İş vaadiyle üye avı! “Çoklu Baro” düzenlemesiyle kurulmasının önü açılan 2 No’lu barolara imza toplama çalışmaları ve baro tanıtım kampanyaları sürüyor. Henüz 2 bin imzaya ulaşamayan Ankara 2 No’lu Barosu da sosyal medya hesapları ve adliyelerde SENA tanıtım çalışmaları yaYAŞAR parak üye toplamaya çalışıyor. Baronun sosyal medya hesabından yapılan paylaşımların birinde “Ankara’da stajını yeni baroda yapan hiçbir genç meslektaşımız işsiz kalmayacak. Ayrıca stajyer meslektaşlarımızın, stajlarının bir bölümünü kamu kurumlarının hukuk müşavirliklerinde yapmaları sağlanarak, onların mesleki anlamda en güzel şekilde yetişmesine imkân sağlanacaktır” mesajı yer alırken, bir başka paylaşımda ise “Ankara 2 Nolu Baro’da düşünen, araştıran, bütün birimleriyle ve üyeleriyle istişare mekanizması dahilinde çözümler üreten bir anlayışla hareket edilecek ve meslekteki kıdem ortalaması da göz önünde bulundurularak genç meslektaşlarımıza her alanda öncelik tanınacaktır” denildi. ‘Yapılan yasadışı’ 2 No’lu Baro girişiminin bu paylaşımlarına “Yandaş baronun arkası sağlam, sanki baro değil özel meslek lisesi” sözleriyle tepki gösteren çok sayıda avukat, bunun yasal olmadığını da savundu. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek, bu vaadin Avukatlık Yasası’na aykırı olduğuna dikkat çekerek, “Bu, ikinci baroya üye kaydını kolaylaştırmak için bir menfaat temini vaadidir. Bir çıkar karşılığı üye yapmak, avukatlık mesleğinin ahlakına, etiğine, geleneksel kültürüne ve ruhuna aykırıdır. Bizim meslek yasamızda, çıkar karşılığı iş kabul etme yasağı var. Bu baro, daha başlangıçta menfaat getirici vaatlerde bulunuyor. Artık hukuku, demokrasiyi, insan haklarını savunacak barolar yerine, menfaat temin edecek barolar geliyor” dedi. Avukat Doğan Erkan ise, kamu kurumlarında staj yapılma olanağının mümkün olmadığını ve bunun yasaya aykırı bir vaat olduğuna dikkat çekerek, “2 No’lu Baro’nun yakın vadede ‘baro stajı’ yaptırabileceğini zannetmiyorum. 2 No’lu baro, daha kendisi staj yaptıracak altyapısı olmadan başka yerlerde staj vaadi sunuyor” dedi. l ANKARA BU HAFTA TBMM’DE GÖRÜŞÜLECEK TORBA YASADA BIR KEZ DAHA ‘SERVET AFFI’ ELE ALINACAK ‘Kaçan para’ dönmüyor! MUSTAFA ÇAKIR TBMM Genel Kurulu’nda bu hafta, içerisinde, “varlık barışı” ile “vergi yapılandırmasının” da yer aldığı “torba öneri” görüşülecek. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, 20162019 yılları arasında milyon doların üstünde 17 bin 300 hesabın yurtdışına çıkarıldığına dikkat çekerek, “Şimdi, sıfır vergiyle 6. defadır servet affı çıkarıyoruz, paralarını getirmiyor insanlar” dedi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu CHP Sözcüsü Kuşoğlu, TBMM’de devam eden bütçe görüşmeleri sırasında dikkat çeken bazı veriler paylaştı. Kuşoğlu, Maliye’nin 289 milyar vergi, 165 milyar da prim alacağı olduğunu belirtti. Sürekli vergi afları, “servet affı” çıktığı halde, 2 yılda bir yeniden yapılandırma olduğu halde durumun bu olduğuna işaret eden Kuşoğlu, şöyle devam etti: “New World Wealth diye bir kuruluş var. Dünya ülkelerini takip ediyorlar. Hazırladığı bir rapor var. Her sene hazırlıyor bu raporu. Açık bilgidir bu, her tarafta var, buna göre Türkiye dünyada en fazla paranın kaçtığı ilk ülke. 20162019 arasında milyon doların üstündeki 17 bin 300 hesap yurtdışına çıkmış. En az 200 milyar doların yurtdışında olduğunu tahmin ediyoruz” dedi. Böyle bir ortamda 6 kez “servet affı” çıkarıldığını belirten Kuşoğlu, şunları söyledi: “Yurtdışındaki paralarınızı Türkiye’ye getirin” dedik, hiçbir vergi almadan. Halbuki daha önce, 15 yıl önce, 20 yıl önce, çok daha önceki yıllarda yüzde 2025 vergi varken insanlar paralarını Türkiye’ye getiriyorlardı, vergili olarak getirebiliyorlardı. Şimdi, sıfır vergiyle 6. defadır servet affı çıkarıyoruz, paralarını getirmiyor insanlar. Neden getirmediklerini, neden götürdüklerini çok iyi sorgulamamız lazım. Türkiye maalesef böyle bir durumdadır.” l ANKARA ESKİ BAŞBAKAN, 73 YAŞINDA VEFAT ETMİŞTİ Cenaze tören kıtasında bulunan tüfekli askerlerin silahlarının boş olup olmadığının tek tek kontrol edildiği de görüldü. Mesut Yılmaz son yolculuğuna uğurlandı 11 yıl Anavatan Partisi Genel Başkanlığı, Dışişleri ile Kültür ve Turizm Bakanlığı ve 3 kez başbakanlık görevlerini üstlenen Mesut Yılmaz uzun süredir akciğer kanseri tedavisi gördüğü hastanede geçen cuma günü yaşamını yitirmişti. Yılmaz için Üsküdar Marmara İlahiyat Fakültesi Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski başbakanlardan Tansu Çiller ve Binali Yıldırım, Anavatan Partisi Genel Başkanı İbrahim Çelebi, eski TBMM Başkanları Köksal Toptan ve Hikmet Çetin, TBMM Başkanvekili Celal Adan, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, ‘Bin Günde Memleket Hareketi’ni başlatan Muharrem İnce, milletvekilleri, siyasetçiler, belediye başkanları, iş, sanat ve spor camiasından tanınmış çok sayıda ismin katıldığı tören öncesinde Yılmaz’ın eşi Berna Yılmaz, oğlu Hasan Yılmaz ve kardeşi Turgut Yılmaz taziyeleri kabul etti. Erdoğan, Gül ile selamlaştı Cenaze töreninde Erdoğan’ın Abdullah Gül’le selamlaşıp bir süre konuştuğu, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na ise selam vermediği görüldü. Yılmaz’ın naaşı, bir süre önce yaşamını yitirerek Beykoz’daki Kanlıca Mezarlığı’nda toprağa verilen oğlu Yavuz’un yanına defnedildi. l İç Politika SALTANATIN KALDIRILMASI VE HARF DEVRIMI’NIN YILDÖNÜMÜ KUTLANDI Cumhuriyetin kilometre taşları Aylin’i kaybettik. Zamansız... Apansız... Annesi : Zehra Uyanık Ablası : Ayşenur Arslan Yeğeni : Sinan Arslan Çağdaşlık yolundaki iki büyük devrim olan, saltanatın kaldırılmasının 98. yılı, harf devriminin ise 92. yılı kutlandı. TBMM’nin 1 Kasım 1922’de kabul ettiği kararname ile saltanat kaldırıldı. 29 harften oluşan Yeni Türk Alfabesi ise 1 Kasım 1928’de kabul edildi. CHP Grup Başkanvekili ve milletvekili Özgür Özel, sosyal medyadan paylaştığı mesajda, saltanatın kaldırılmasının üzerinden 98 yıl geçtiğini anımsatarak “Rejime kasteden anayasa değişikliğiyle millet egemenliğinin tesis edildiği parlamentonun tırpanlanan yetkilerini geri alana, saray rejiminin saltanatını sonlandırana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. En önemli devrimlerimizden #HarfDevrimi’nin 92’nci yıldönümünü kutluyoruz. Bir gecede tarihimizin silindiği iddialarının aksine Harf Devrimi çağdaşlaşma yolunda önemli mesafeler kat edilmesine, okumayazma oranının yükselmesine büyük katkılar sunmuştur” ifadelerine yer verdi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ise Twitter’dan yaptığı açıklamada “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir. Osmanlı Saltanatı’nın geri gelmemek üzere kaldırılışının 98., Harf Devrimi’nin 92. yılı kutlu olsun” ifadelerine yer verdi. l Haber Merkezi ANMA Prof. Dr. Şerife Tuba LİMAN Seni anmadan geçen tek günümüz yok. Her geçen gün artan özlemle... İdris Yelda Tunga Neva Liman ‘AYDINLANMANIN ÖNSÖZÜ’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca paylaşımında “#HarfDevrimi cehalete açılan savaşın, akıl ve bilimle aydınlanmanın önsözüdür...” ifadelerine yer verirken, TBMM Başkanvekili Levent Gök şu paylaşımları yaptı: “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin saltanatı kaldırarak egemenlik hakkını kayıtsız şartsız halka vermesinin 98. yıldönümünde Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve minnetle anıyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen büyük eğitim seferberliğinin en önemli adımlarından biri olan Harf Devriminin 92. yılını gururla kutluyorum.” Enkaz! Ayrıntılar İzmir deprem haberi önüme düşünce, pek çok kişi gibi hemen kendi deneyimlerimi anımsadım. İstanbul’da iki kez sallanmıştık, günlerce parkta yatıp, dehşet içinde haberleri gözlemiştik; ilk saatlerin ne denli zor olduğu gün gibi aklımda hâlâ! HHH İlkin kendi derdine düşüyor insan, on ikinci kattaki evimizden aşağı inene dek sanki bir ömür geçmişti. Karanlıktı, mahşer yeri gibiydi her indiğimiz kat; kimi bebekliydi, bazısı yaşlıları nasıl aşağı indireceğini çözmeye çalışıyordu, kimsenin diğerini gözü görmüyordu. Korku soluyorduk, bir yandan artçılar sürüyordu ve elbette binamıza güvenmiyorduk. Aşağı vardığımızda telefonların çalışmadığını fark ettik, uzakta deprem haberini duyan sevdiklerimize nasıl erişeceğimizi düşünürken, bir yandan da yakınlarda bulunanlara ulaşmak için hemen araca binip, yol almaya çalışıyorduk. Davranışlarımızın düşünce süzgecinden geçtiği pek söylenemezdi doğrusu. Caddelerde pijamalı, yarı çıplak, çaresiz insanları neden sonra fark ettik. Geceydi, yazdı. Türlü söylentiler hemen yayılmıştı. İlk radyo haberleri İstanbul’un yerle bir olduğunu söylüyordu, inanmak için çok nedenimiz vardı elbette. İnsan en güçsüz halinde, ilkel duygularla yakalanıyor böyle durumlarda. HHH Uzun zaman geçti. Deprem hakkında bilgilendik, ne yapılması gerektiğini de anladık, ancak İstanbul’da yine aynı korku içindeyiz. Şehrim artık daha sahipsiz, betondan bir canavar halini aldı. Toplanmak için el kadar yeşillik bulmak imkânsız, gerçeği söyleyelim, hepimiz felaketi bekliyoruz. Arada yoklayan sarsıntılarla aynı soru aklımıza düşüyor: “Beklenen deprem gerçekleşince ne yapacağız?” Yalandan, kişisel bir iki önlem dışında yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Çocuklarımızı avutuyoruz, yaşlılarımıza moral vermeye çalışıyoruz, kendimizle baş başa kalınca da eğer hakikatle yüzleşme cesaretimiz varsa, başımıza geleceği düşünüp o büyük çaresizlikle kıvranıyoruz. HHH Deprem, bilimin çoktan söylediği gerçeğiyle karşımızda; tam saati hariç, neredeyse tüm çıplaklığıyla ne olacağını biliyoruz. Gariptir; hâlâ “İyi de ne zaman olacak” diye soran, hatta neredeyse bilimcileri suçlayanlar var. Bu tuhaf, hayli bencil soru, tam da toplumun ne halde olduğunu ortaya koyuyor. Yani kişi yeri, saati bilse kendini kurtaracak, tek dert bu! Bu bencillik karşısında ürkmemek elde değil! Sıradan yurttaşın bu türden büyük doğa olayları karşısında yapacakları sınırlıdır. Depreme tek tek, aile olarak, site sakinleriyle, mahalleliyle hazırlanmak mümkün değildir. Deprem gibi büyük doğa olaylarına tüm ülke ile hazırlanılır. Siyasal tercihler yazgınızı belirler. HHH Şehirleri ranta teslim ederseniz, kaçak yapılaşmanın önünü açarsanız, gerekli olmayan (kanal gibi) saçma sapan projelere para yatırırsanız, kentsel dönüşümü ticari fırsat sayarsanız, yeşile yer bırakmazsanız, son kaçınılmazdır! Bir de buna “imar barışı” denen, cinayetlerin önünü açan ve ahaliden büyük alkış alan uygulamayı eklerseniz, tablo tamamlanır. Bencil insan, nedense hep başkasının öleceğini sanır! Yani tüm olaylarda olduğu gibi deprem de ideoloji ile ancak kavranıp, aşılabilir. İzmir’de yıkılan yirmiye yakın bina karşısında nasıl çaresiz olduğumuzu gördük. Üzülerek söylüyorum ki ucuz atlattı İzmir bu olayı (Çünkü insan yaşamı sayı değil, her can önemli, ancak elde olmadan karşılaştırma yapmak zorundayım). Benzer sarsıntı benim şehrimde olsa ölü sayısı binlerle anılacaktı, öyle de olacak, yakın zamanda üstelik! HHH Enkaz “çöküntü, döküntü, yıkıntı” anlamına geliyor. Deprem ardından, enkaz altında kalan yurttaşları kurtarma çalışmalarını, yine acıklı biçimde film gibi izliyoruz, ardından moloz yığını vinçle kaldırılıyor ve bitiyor. Ölen insanları unutuyor, günlük yaşama dönüyoruz. Tuhaf, sapkın bir hal bu! Yakında yıkılacak şehrimizde, sevdiklerimizi yitireceğimizi bilerek, büyük acı çekeceğimizin ayırdında olarak devam ediyoruz işimize! Bu basbayağı ruhsal hastalıktır! Bilinçli bir varlığın bu halini nasıl açıklar acaba psikiyatrlar? HHH İnsan; çözemeyeceği, gücünün yetmeyeceği sorunu göz ardı ediyor, kaçınma davranışı gösteriyor. Hakikati anımsatan ne varsa izini silmeye çalışıyor. Depremler olmaya devam edecek, biz ürkerek, eğer birinde ölmediysek hâlâ siyasilerin gösterisi eşliğinde izlemeye devam edeceğiz olan biteni! Ali Erbaş: “Deprem kıyametin bir örneğidir, alıştırmasıdır” diyor. Öte dünyaya inanmayanı insandan saymıyordu zaten Erbaş. Diyeceğim; iki yazıdan birinde Diyanet İşleri Başkanı’ndan söz etmek zorunda kalıyorsa insan, durum apaçık görünüyor demektir! Memleket enkaz altında can çekişiyor uzun zamandır! ‘Seçimden önce seçim kazanmaya var mısınız?’ Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Mayıs Stadyumu’nda AKP Samsun 7. Olağan İl Kongresi’ne katıldı. Partisinin üye sayısının 11 milyonu geçtiğini ifade eden Erdoğan, “Hanımlar, gençler 2023 seçimlerini, seçimlerden önce kazanmaya var mısınız” diye sordu. Erdoğan’ın konuşmasına CHP Milletvekili Yıldırım Kaya tepki gösterdi. Kaya “İzmir’de insanlar enkaz altında; bir yandan cenazeler kaldırılıyor. Erdoğan Samsun İl Kongresi’nde ‘Seçimden önce seçim kazanmaya var mıyız?’ diye propaganda yapıyor. Bütün Türkiye İzmir’in acısını yüreğinde hissetti. Bir sen hariç” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle