15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 2 KASIM 2020 PAZARTESİ HABER İzmir Seferihisar’da tsunamiden etkilenen balıkçılar Cumhuriyet’e konuştu: Neredeyse ormana çıktık Balıkçı İrfan Kozan deprem öncesi denizde bazı gariplikler fark ettiğini anlatıyor. Tsunami sırasında denizde mahsur kalan ve daha sonra kurtarılan Cüneyt Efeer, tsunami sırasında Gökliman’da denizin 3 metre açığında olduklarını belirterek “Saniye sürmedi. Çekti bizi. Normal seviyesinin 3 katına çıktı birden” diyor. Mezkez üssü İzmir’in Seferihisar ilçesi açıkları olan 6.6 büyüklüğündeki depremin ardından tsunaminin vurduğu Seferihisar’dayız. Tsunami sırasında denizde kalan balıkçılar ilk kez böyle bir afetle karşılaştıklarını belirterek deniz yüksekliğinin 3 katına çıktığını anlatıyor ve ekliyor: Kıymet gibiydi. HAZAL OCAK Seferihisar’a girer girmez tsunaminin izleriyle karşılaşıyorsunuz. Bölgede yazın cıvıltısından eser kalmamış. Her yerde çamur izleri... Sahildeki kafeteryalar darmadağın... Ekipler sürekli bölge genelinde su boşaltıyor. Kaleiçi’ne giriyoruz. Esnaf tsunamiden kalanları topluyor. Doğma büyüme buralı 70 yaşında Şenay Özer hayatında ilk kez böyle bir afetle karşılaştığına dikkat çekerek “Deprem anında evdeydik. Çok kuvvetli oldu, korktuk. Dışarı çıktık. Sonra sular geldi. Köyümüzün halini böyle görünce çok üzüldüm” diyor. Elektrik direkleri patladı Liman bölgesine geçiyoruz. Denize afet sırasında 3 tane araba düşmüş. Kimi tekneler batmış, kimileri yan yatmış. Hummalı bir çalışmayla tekneleri denizden çıkarıyorlar. Yaşadıkları şoku atlatamayan bölge sakinleri aralarında konuşurken “Kıyamet koptu sanki” diyor. Sahil balık restoranı işleten 56 yaşındaki Mehmet Orcan sandalyelerini düzeltiyor, temizli yapıyor. 33 yıldır esnaflık yapan Orcan yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Balık satış yeri olan mezatın üzerine çıktık. Ancak o zaman kurtulabildik. Önümüzdeki elektrik direkleri patladı. Çok korktuk. Depremleri çok yaşadık ama bu şekilde bir depremi yaşamadık. Tsunami hiç olmamıştı. Boydan boya marinaya kadar sular çekilVEDAT ARIK di. Yatlar yan yattı. Sonra öyle bir hızla su üzerimize gelmeye başladı ki... Bütün millet ceketini çantasını alıp kaçtı. Kimsecikler kalmadı. O an bildiğim bütün duaları okudum. Dedim artık teslim olacağız. Başka yapacak bir şey yok. Camlar patladı. Bundan sonra sağlığımız yerinde olsa yeter.” Aklıma çocuklar geldi Tsunami sırasında denizde mahsur kalan ve daha sonra kurtarılan 51 yaşındaki Cüneyt Efeer de doğma büyüme buralı. Aslında kaptanlık yapıyormuş ama şimdi balıkçılık yapıyor. Efeer, tsunami sırasında Gökliman’da denizin 3 metre açığında olduklarını belirterek “Saniye sürmedi. Çekti bizi. Normal seviyesinin 3 katına çıktı birden. Neredeyse ormanlara çıktık. Gökliman’dan çıkarken de girdap oluştu. Teknenin motorları büyük ol Balıkçı Cüneyt Efeer tsunami oluştuğu sırada denizde seyir halindeyken yaşadıkları korku dolu anları anlattı. masa alacak bizi içine. Korktuk. İletişim de yok. O an aklıma çocuklar geldi. Deprem sırasında da tekne çok kötü sallandı. O an herkes bindi, arabasına kaçtı. Her şeyi bıraktılar. İskele, yatlar hep gitti. Ben dünyayı gezdim kaptanken böyle bir şey görmedim” ifadelerini kullanıyor. Denizle şaka olmaz 62 yaşındaki balıkçı İrfan Kozan ise depreme evde yakalanmış ama afet öncesi denizde bazı gariplikler fark ettiğini anlatıyor. “Denizle şaka olmaz, denizin şakası olmaz” diyen Kozan, “Deprem denizi bardak gibi salladı. Sabit teknelerin ipleri koptu. Çok kötüydü. Denizde de bir süredir bazı gariplikler vardı. Balık da kısıtlıydı. Depremden önce denizde bazen gelgit oluyordu. Ben balığa çıktığımda hissediyordum. Bir gariplik olduğu belliydi” diyor. DEPREMİ DEĞERLENDİREN UZMANLAR BİR KEZ DAHA UYARDI AHMET DAVUTOĞLU: İktidardan korkmayın Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Bu liyakatsiz, ciddiyetsiz, iktidardan korkmayın. Onlar sizin alın terinizi çarçur etmekten, onlar hukuk devletini yok etmekten korkmadılar” dedi. Gelecek Partisi 1. Olağan Kongresi Ankara’da ANFA Altınpark’ta yapıldı. Kongreye sadece delegeler ve basın mensupları davet edildi. Kongrede konuşan Davutoğlu, esnafa, çiftçiye, kadına, işçiye, gence “korkma” diye seslendiklerini belirterek, “Bu liyakatsiz, ciddiyetsiz, 28 Şubat ve eski Türkiye artığı iktidardan korkmayın. Onlar sizin alın terinizi çarçur etmekten, onlar hukuk devletini yok etmekten korkmadılar. Artık korkan tek bir kesim var. İktidar korkuyor. Muhalif gazetecilerin karşısına çıkmaktan korkuyorlar. Gerçek soruları cevaplama cesaretleri yok” dedi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini eleştiren Davutoğlu, “İktidar sahipleri son dört yıl içinde demokrasiyi özgürlükçü bir perspektif ile kurumsallaştırmak yerine 15 Temmuz direnişini şahsi iktidarlarını pekiştirmek üzere kullanmışlardır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bu iktidar pekiştirme çabasının ürünüdür” ifadelerini kullandı. Asgari ücretlerin düşüklüğünü eleştireren Davutoğlu, asgari ücretle çalışanların brüt ücretlerini net olarak ödeyeceklerini söyledi. Seymen GP’de Kongreye tek aday olarak giren Davutoğlu, geçerli 829 oyun tamamını alarak Gelecek Partisi Genel Başkanı oldu. Kayıtlı 1010 delegeden 842’sinin oy kullandığı seçimde 13 oy geçersiz sayıldı. İYİ Parti’de genel başkan yardımcısı olarak görev yaptığı sırada partiden istifa eden Hasan Seymen de Gelecek Partisi’nin kadrosuna katıldı. Seymen, kongrede Gelecek Partisi rozeti taktı. Seymen, blok liste olarak hazırlanan Gelecek Partisi Yönetim Kurulu Üyeliği listesinde de yer aldı. l ANKARA/Cumhuriyet Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu, “Bir bina böyle yıkılmaz. Eğer bir parça deprem hesabı yapılsa, anca bombalarsanız bu hale gelir” dedi. Fay yasası bir an önce çıkmalı İzmir’i vuran depremin ardından bölgedeki gelişmeleri inceleyen uzmanlar bir kez daha uyardı. Kentsel dönüşüme vurgu yapan uzmanlar deprem yönetmeliği ve yasalara dikkat çekti. Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan, Gazeteduvar’a yaptığı açıklamada Türkiye’de “fay yasasının” bir an önce çıkarılması gerektiğini söyledi. İzmir gibi fay zonları üzerinde yer alan şehirlerdeki binaların boşaltılıp kentsel dönüşüme tabi tutulması gerektiğini belirten Alan, “Yıllardır aynı şeyleri söylüyoruz maalesef bugüne kadar bu söylemlerimiz karşılık bulmadı” dedi. Fay yasası, fay hattının geçtiği yerlerde zararların en aza indirgemek, fay hatları üzerinde yapılaşmayı engellemek, var olan konutların ve yapıların ise kentsel dönüşüm projeleri ile güvenli alanlara taşınmasını sağlamayı amaçlıyor. Uzmanların değerlendirmeleri şöyle: n Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu: (Yerle bir olan apartmanlar için) Bir bina böyle yıkılmaz eğer bir parça deprem hesabı yapılsa; anca bombalarsanız bu hale gelir. Zeminin muhakkak KUŞADASI’NA DIKKAT ÇEKILDI Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Jeofizik Mühendisliği bölümünce hazırlanan ilk değerlendirme raporunda, Batı Anadolu ve Adalar Denizi’nin oldukça diri bir tektonizmaya ve depremselliğe sahip olduğu, Batı Anadolu’da son 30 yıl içinde 3 yıkıcı büyük deprem meydana geldiği belirtildi. 2020 Kuşadası Körfezi depreminin sürpriz olarak düşünülemeyeceği ifade edilen raporda, “2017 KaraburunMidilli ve 2017 GökovaBodrum depremlerinin dış merkezleri civarındaki ve Kuşadası Körfezi’ndeki depremler dikkat çekicidir ve belki de gelecekte oluşacak adı geçen depremlerin ayak sesleridir” denildi. etkisi vardır. Bu bölgede alınan şiddet kayıtlarında çok yüksek değerler yok. Eğer zayıfsa bütün binaların yıkılması lazım. Demek ki yıkılan binalar öbürlerinden farklı. Yıkılmayan binalarda da muhakkak hasar vardır, çünkü hepsi benzer şekilde. Bir bina bu hale geliyorsa bunun deprem tasarımıyla alakası olamaz. Çok fazla hata var burada, hepsi bir araya gelmiş, bu olmuş. Eğer bu deprem merkezde olsaydı çok daha felaket ortaya çıkardı.” n Prof. Dr. Tolga Bekler (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı): 1970’deki Gediz, 1992’deki yine Seferihisar ya da Manisa depremlerini yaşadık. Maalesef deprem konusunun her 10 senede bir yaşandığı bir ülkede yine benzer depremleri görmeye alışmamız gerekiyor. Baktığımız zaman yıkım özelliği oluşturabilecek nitelikte bir deprem. Özellikle de mühendislik hizmeti almamış binalarda veya belli bir mukavemet göstermiş, zayıflamış binalarda bu tür büyüklükteki depremlerin yıkım özellikleriyle karşılaşmamız muhtemeldir. Türkiye’nin en büyük eksikliği maalesef eğitimden ve bilimden uzak kalmasıdır. Ne kadar fazla uzak kalırsak, o kadar fazla zarar göreceğimiz aşikar. l Haber Merkezi CHP’Lİ SEYİT TORUN’DAN İKTİDARA ÇAĞRI Felaket olmadan adımları atalım MAHMUT LICALI CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun İzmir’de meydana gelen deprem felaketinin ardından iktidara gerekli adımların atılması çağrısında bulundu. CHP’li Torun İzmir’de meydana gelen çok sayıda vatandaşın hayatını kaybetmesine ve yaralanmasına neden olan deprem felaketinin ardından bölgede yaptıkları çalışmalarla ilgili şunları dile getirdi: “İzmir Büyükşehir Belediyemiz ve ilçe belediyelerimizin arama kurtarma ekipleri depremden hemen sonra sahaya inmiş ve ilk müdahaleleri gerçekleştirmiştir. Ardından AFAD da devreye girmiştir. Tüm büyükşehir, il ve ilçe belediyelerimiz de dayanışmayla harekete geçti. Tüm CHP’li belediyelerle topyekun İzmirli vatandaşlarımızın yanındayız. Burada herkes elinden gelen gayreti gösteriyor ancak bazı siyasilerin kendini göstermek için şov peşinde koştuğunu üzülerek takip ettik. Zaman şov yapma zamanı değil, can kurtarma, yara sarma zamanıdır. CHP olarak bu konuda üzerimize düşen neyse yapmaya hazırız. Tüm samimiyetimizle çağrı yapıyoruz: Bir dahaki felaket bizi bulmadan gerekli adımlar acil olarak atılmalıdır.” Bilim de düşman mı sayılıyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “fikri iktidar olamadık” sözlerinden kendilerine görev çıkaranlar toplantılar düzenliyorlar. Kütahya’da Dumlupınar Üniversitesi bu toplantıların ilkini yaptı. Yenileri de olacak gibi görünüyor. Savları hep aynı temele oturuyor: “Batı bütün ilmini İslamdan aldı. Batı’dan çarpık ideolojiler ve taklitçilik geldi. Biz, köklerimize, kendi aslımıza dönmeliyiz. Pozitivizm denen akım, inancı inkâr etmektedir.” Şimdi, düzenledikleri toplantılarla bu savlarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Pozitivizm, gözlemlere, deneylere, kanıtlara dayalı akıl yürütme ile sorgulama ile araştırma ile gerçeklere ulaşmayı amaçlayan bilimsel yöntemin anahtarı. Bunu reddedip akıl yürütme yolunu bırakıp inançla dünyayı açıklamaya kalkarsanız dogmalara saplanmanız kaçınılmaz. Bilim yolundan kaçınmanız size hiçbir şey kazandırmaz. Gerçeklere gözünüzü kapatsanız da o gerçek gelir sizi bulur. Depremler ve Covid19 pandemisi İzmir yöremizde büyük bir deprem oldu. Can kayıplarımızı, yıkılan yapılarımızı üzüntüyle yaşadık. Açıklamalar hep bilimden geldi. Jeologlarımız, inşaat mühendislerimiz, alanın uzmanları, fay hatlarındaki kırılmaları açıkladılar. Yapıların zemin etütlerini sorguladılar. Temelin nasıl yapılması gerektiği, kullanılan malzeme, depremi düşünen yapı sistemi sorgulandı. Bilim konuştu, bilim ne olduğunu açıkladı, bilim ne olacağını anlattı. Siz bu bilimin dayanağı olan “pozitivizm”i kötüleyerek ne yapmak istiyorsunuz? Sormayalım mı? Araştırmayalım mı? Fay kırılmalarını kabul etmeyelim mi? Dogmalara mı sığınalım? Olay budur. Gelelim Covid19 pandemisine. Neden maske takıyorsunuz? Onun yerine muska takmayı neden düşünmüyorsunuz? Maske takıyorsunuz, çünkü onun virüsten koruduğunu çok iyi biliyorsunuz. Neden o kötülediğiniz Batı’dan gelecek olan aşıyı bekliyorsunuz? Fransa’dan Pastör Enstitüsü’nden gelecek aşıyı kullanmayacak mısınız? Elbette kullanacaksınız. Çünkü o aşının koruyucu olacağını biliyorsunuz. Çocuklarınızı o kötülediğiniz Amerika’lara, Avrupa’lara gönderdiniz. Hastalıklarınız için, o kötülediğiniz ülkelerde çare aradınız. Bilimin ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Ama iş toplumu uyutmaya gelince, inkârcılığın sonu gelmiyor. Ama ekonomi de sizin martavallarınızla yürümüyor. Çünkü, ekonomi de bilimdir 1 ABD Doları 8.35 TL. (31 Ekim 2020.) Kimse ücretini dolarla almıyor elbette. Ama doğalgaz dolara ayarlı. Benzin mazot dolara ayarlı. Elektrik dolara ayarlı. Tarımın girdileri, endüstrinin kullandıkları dolara ayarlı. Çarşı pazar fiyatlarla ateş almış. İşsizlik yangın gibi ortalığı kasmış kavurmuş. Saray’ın pembe gözlüklerini takanlara göre “her şey çok iyi, daha da iyiye gidiyor”. Bunları inanmadan söylüyorlarsa kötü. Eğer inanarak söylüyorlarsa daha da kötü. Hani, faizler düşerse enflasyon da düşerdi! Hani, dolar daha da düşecekti, millete dolar sattırdılar. İş geldi, dolarla alınan çantanın tartışmasına dayandı. Marka mıydı, çakma mıydı, konuşulup duruluyor. Siz ekmeğe bakın, ekmeğe. Siz, ete, ota, peynire, süte bakın. Kendinizi aldatırsınız ama bu halkı artık aldatamazsınız. Çünkü, ekonomi bilimdir. İnkâr etmek size bir şey kazandırmaz. Ya muhalefet? Neden iktidar bu kadar pervasız? Aklına geleni yapıyor, ağzına geleni söylüyor da neden? Çünkü, karşısında güçlü bir direnç görmüyor. Güçlü bir direnç. Atatürk Cumhuriyeti’ni temsil eden güçlü, azimli, kararlı direnç. Laik Cumhuriyeti coşkuyla paylaşan, toplumun sürüklendiği darboğaza kararlılıkla karşı çıkan güçlü bir direnç. Tarikatlardan, cemaatlerden oy beklemeyen, halkın sağduyusuna iktidar kararlılığıyla, gür sesiyle ulaşan güçlü direnç. İktidar olduğu zaman ne yapacağını mırıltılarla değil, haykırışlarla açıklayan, ilkelerini doğrudan açıklamaktan korkmayan cesur bir güçlü direnç. İşte ortada bu muhalefet yok. Sadece konuşarak muhalefet olunmaz. Muhalefet, halkın arasındaki yapıcılıktır. Muhalefet halka güven veren öncülüktür. Muhalefet halkın özlediği tutarlılıktır. O zaman iktidar olursunuz. Güvenilmez ortaklarla değil, kendi özgüveninizle yürüdüğünüz zaman iktidar olursunuz. Ancak o zaman...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle