15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 11 2 KASIM 2020 PAZARTESİ Hiç beklemediği ödülü GÖZYAŞLARIYLA ALDI Antalyalı yönetmen Sevgi Hirschhöuser, ilk filmi Toprak’la başarıya doymuyor; Almanya’nın, Berlinale’den maddi anlamda daha değerli olan ve ilk kez bir Türk yönetmene verilen HOF Film Festivali’nin büKONUK YAZAR yük ödülünü kazanınca duygu seli yaşadı. O töreni ve yaşadığı EMEL sürprizi şöyle anlattı: SEÇEN “Aslında rüya gibi filmin filmini yaşıyorum. Bu yıl 54’üncüsü düzenlenen festivalin bir parçası olabilmek benim için zaten çok değerli ve yeterliydi. Ödül kazanma beklentim olmadığı için konuşma bile hazırlamadım, onun için ödülü kazandığımı öğrenince çok duygulanıp ağladım! Festival yetkilileri bize yarışmaya katılan her yönetmenin seremoniye mutlaka gelmesi gerektiğini söyledi. Hatta geç kalmıştık, telefonla arayıp acele edin dediler, içeriye girdiğimde ödül açıklaması başladı, kameralar beni çekiyordu. Orada benden başka yönetmenin olmadığını görünce çok heyecanlandım. Kazandığımızı ve gerekçesini okuduHOF Film Festivali’nin 52 bin Avro değerindeki altın ödülü Türk yönetmen Sevgi Hirschhöuser’ün olurken filmi Toprak’a bir ödül de İspanya’dan geldi. 2020’nin HOFER GOLD ÖDÜLÜ manevi olarak zaten Almanya prömiyerimde kazandığım için son derece kıymetli. Ama maddi değeri de çok büyük; sertifikalı saf altın (mevcut perakende fiyatı yaklaşık 52 bin Avro) değerinde. Ek olarak bir yıldan fazla bir süreyi kapsayan yeni bir film yazım, çekim ve proje geliştirilmesiyle ilgili olarak efsanevi Alman yönetmenler Edgar Reitz ve Bernhard Sinkel tarafından sanatsal destek. Sevgi Hirschhöuser altın ödülüyle. n Almanya basını, başarınızı nasıl değerlendirdi? lar; filmin posterini gösterdiler, göz Beni “ALTIN KIZ” ilan ettiyaşlarımı tutamadım. Hiç unutama ler. Bu ödülü alan ilk Türk oldum, yacağım bir tören oldu. medyanın da büyük ilgisi var. n Toprak filmi ödüllere doymun Almanya’da prömiyerini geryor... çekleştirdiğiniz film için yorumBavyera Güzel Sanatlar Akademi lar nasıl? si tarafından Heinz Badewitz anısın Jürideki ünlü yönetmenler Edna verilen FriedrichBaurStiftung gar Reitz ve Bernhard Sinkel’ın yorumları ve kazanma nedeninin bir özeti şu: “Sevgi Hirschhäuser’in filmi, kırsal yaşam tarzlarının çürümesi, geleneksel yaşam tarzının giderek yok olması ve vatan kaybının her yerde yaygın olması nedeniyle dünyanın pek çok yerinde meydana gelebilecek bir hikâyeyi anlatıyor, ancak TOPRAK, resimlerinde kesinlikle açık olan benzersiz bir anlatıya sahip, güçlü bir film. Kahramanların yüzleri, içinde yaşadıkları yalnız kulübe gibi küçük evleri ve nar sattıkları tozlu köy yolu unutulmaz. Film bir veda hikâyesi anlatıyor. Filmin bu karakterlerin hayatı normale döndürme şeklinin asla olmayacağına dair acı verici bir his var.” Bir ödül de İspanya’dan Toprak, bu yarışmanın hemen arkasından katıldığı, İspanya’nın Palma de Mayorca kentindeki Uluslararası 9. Evolution Mallorca Film Festivali’nde de birinciliğe değer görüldü! Sevgi Hirschhäuser ödülünü, Festival Direktörü ve kurucusu Sandra Lipski’nin elinden aldı. BEYAZPERDEDE İNGILIZ AJANI GERÇEKTE İSKOÇ BAĞIMSIZLIKÇISI MUSTAFA K ERDEMOL James Bond’un yaratıcısı Ian Fleming’in tüm ısrarlarına karşın “iyi, hoş da pek tanınmış biri değil” diyerek az kalsın James Bond rolünü ona vermeyecekti ünlü yapımcılar Albert “Cubby” Broccoli ile Harry Saltzman. Oysa biraz zahmet edip araştırmış olsalardı, “Erkek Güzeli” seçildikten sonra sinemaya geçen Seann Connery’nin çok önceden sıkı bir aktör olarak iyi bir yer edindiğini öğrenmiş olacaklardı. Bond oluncaya kadar 1957 BBC yapımı “Requiem for a Heavyweight”de, 1961’de Anna Karenina’nın televizyon uyarlamasındaki başrolü unutulmazdır Connery’nin. Neyse ki Fleming’in bastırmasıyla dünyanın en ünlü “ajanı” Bond’a hayat verdi perdede Connery. Kendisinden sonra da daha iyisini beceren olmadı. Yeri gelmişken belirtelim, neden öyle yapmıştır bilinmez ama Fleming’in Bond’u aslında tam da İngiliz olmayan, yabancı kökenleri olan bir figürdü. Ancak İngiliz sinemasında Bond, tüm İngiliz değerlerine sahip, safkan bir İngilizdir. Bond gibi kusursuz bir İngilizi sahnede canlandıran da hayatı boyunca İskoç milliyetçiliği yapmış olan Connery’dir. Oysa, elbette düşmanlık beslemese de İskoçya’nın bağımsızlığını destekleyen biri olarak İngiltere karşıtıydı. Bu nedenle İngiliz sağının da aşırı milliyetçi çevrelerinin de tepkisini çekti yaşamı boyunca. Sağ kolundaki “sonsuza kadar İskoçya” yazılı dövmesi en hızlı Bond zamanlarında da mevcuttu. Tam adıyla Thomas Sean Connery, İskoçya’nın Edinburgh kentinde Protestan bir anneden, Katolik bir babadan doğdu. Katolik olarak yetiştirildi ama ateist olduğuna inanan geniş bir çevre vardır. Belki de “Şeytandan korkmuyorsanız Tanrı’ya ihtiyacınız yoktur” demiş olmasındandır bu. Cümle kendisine ait değil tabii. Bir ateist olan Umberto Eco’nun Gülün Adı romanında geçen, romanın sinemada Connery’nin canlandırdığı kahramanı ateist William of Baskerville’den bir alıntıdır bu aslında. Ama Connery’nin Baskerville gibi düşündüğünün sanılmasına yol açtı haliyle. Kuşkuya yer yok. Geri denilecek kadar muhafazakâr yaklaşımları olan biriydi; en büyük ayıbı, “yola getirmek için kadınlara vurmak gerekir” gibi şaka yollu da olsa son derece sevimsiz bir laf etmesidir. 1965’te Playboy dergisine verdiği söyleşide ettiği bu laf için ciddi pişmanlık duymuştur. “Yaptığım aptalca bir yorumdu” dediği bilinir. Çocuklarını ihmal eden bir baba oluşu da itici kılmıştır onu büyük bir kesimin gözünde. Siyasal olarak İngiltere monarşisine karşıydı tabii. İskoçya’nın bağımsızlığını savunan İskoçya Ulusal Partisi’nin büyük destekçisiydi. Yılda 40 bin sterlin yardım yapardı bu partiye. Mitinglerinde de konuşmuştur bolca. Neden diye soranlara “Diğer tüm uluslarla eşit olmak istiyorum. Tek isteğim bu” yanıtını vermiştir. Bağımsız bir ulus oluncaya kadar İskoçya’ya gitmeyeceğini söylemiş, bu sözünü de uzun süre tutmuştu. Krallığın “Sir” unvanını iki kez reddettikten sonra sonunda kabul etmesini gerekçesini de alacağı parayla “tiyatro işlerini” rahat sürdürmek olarak açıklamıştı. Ama kendisine “Sir” denmesinden hiç hoşlanmadı. Hep İskoç gibi davranması buna engeldi kuşkusuz. Aktör arkadaşı Harrison Ford onun için “Sean, Arap şeyhlerinden ejderhalara kadar her rolü İskoç aksanıyla oynuyor. Bir aktör olarak, ağzını her açtığında vatanını onurlandırıyor” deyişinde haklıydı. Bu yanını herkeSeann Connery sin bilmesini isterdi Connery. Yardımseverdi. “Mr Universe” yarışmasında “Erkek Güzeli” seçildiğine aldığı tüm parayı Glasgow’daki Genç Yetimlere vermişti. “Diamonds Are Forever”den aldığı ücreti de dezavantajlı geçmişe sahip İskoçlara eğitimlerine devam etmeleri için mali yardım sağlamak üzere Scottish International Education Trust’ı kurmak için kullanmıştı. Kimse aşırı İskoç milliyetçiliBeyazperdede İngiliz ajanı gerçekte İskoç bağımsızlıkçısı...En Güzel Erkek yarışmasından aldığı tüm parayı Glasgow’daki yetimlere bağışlayacak kadar sessiz bir yardımsever, sağ koluna İskoçya dövmesi yaptıracak kadar yurtseverdi. İki kez reddettiği “Sir” unvanını kabul etmesinde Hollywood’un da baskısı etkili olmuştu. Hiçğinden ötürü onu “ırkçılık”la suçbir zaman terlemeyen, hep lamadı ama 1993’te, Michael beyaz gömlek giyen, saCrichton’un Japon şirketlerinin dece dry martini içen tek vicdansızlığını ele alan romanı “ajan”dı. Rising Sun’ından uyarlanan filmindeki rolü nedeniyle “ırkçı” olduğunu söyleyenler de çıktı. Sadece bir James Bond olarak anımsanması büyük haksızlık olur. Alfred Hitchcock, 1964 yapımı Marnie’de onu Tippi Hedren’in çelişkili kocası olarak oynatmıştı ki oyunculuğu çok övülmüştür. The Hill’de (1965), The Offense’de (1973) de başarısı inkâr edilemez. Bond gerçekten en iyi ona yakıştı. Hiçbir zaman terlemeyen, hep beyaz gömlek giyen, sadece “dry martini” içen tek “ajan”dı o. Bu özellikler “beyaz gömleğin en yakıştığı aktör” olarak ancak onda fark edilirdi. Kimselerin öldüremediği Bond da ölürmüş. James Bond gerçekten öldü. Şiir ve hikâye dinletileri Nâzım Hikmet, Gülten Akın, Attilâ İlhan gibi isimlerin şiirleriyle devam edecek. İş Sanat 21. Sezonu dijital ve ücretsiz Üzülelim mi, sevinelim mi bilemedik, İş Sanat, 21. Sezonu bu yıl pandemi nedeniyle seyircisiz, dijital platformlarda paylaşıyor. Kendi sahnesinde kayda alınacak tüm konser ve etkinlikleri bu platformlardan herkese açık ve ücretsiz yayımlayacak! Bir yandan canlı müzik dinleme keyfinden mahrum kalacağız ama bir yandan da bütün etkinliklere, evimizden üstelik de hiç ücret ödemeden ulaşabileceğiz! İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten “11 Mart’taki Richard BonaAlfredo Rodriguez konserinin ardından salonlarımızı kapatıp etkinliklerimizi sosyal medya hesaplarımıza taşımıştık. 75 günde, 400’ü aşkın içeriği dijital platformlar üzerinden sunduk. Gördüğümüz ilgi, sevincimiz oldu. Sanatla moral bulduk. Yeni sezonumuzda da ülkemizin sanatçılarından oluşan bir programı dijital ortamda yapmayı tercih ettik” diyor. Sanat Yönetmeni Defne Turaç da “Yayın günlerini aylık olarak duyuracağız. Konser/etkinlik kayıtları İş Sanat’ın sosyal medya hesaplarından yayın günü 20.30’dan itibaren izlenebilir olacak. Çocuklar için hazırladığımız içeriklerin yayın saatleri ise 15.00. Konser/etkinlik kayıtları sezon sonuna kadar yayında kalacak” açıklamasını yapıyor. Yeni sezon 5 Kasım’da başlıyor İş Sanat, 21. Sezonu’nu 5 Kasım’da besteci ve orkestra şefi Serdar Yalçın yönetiminde, çoğunluğu bağımsız çalışan müzisyenlerden oluşan İstanbul Ensemble konseri ile başlatıyor. İş Sanat’ın gelenekselleşen yeni yıl konserlerinin bu yılki konuğu ünlü tenor Murat Karahan ile orkestra şefi Erol Erdinç yönetimindeki Limak Filarmoni Orkestrası. Şiir ve hikâye dinletileri devam ediyor İş Sanat’ın şiir ve hikâye dinletileri, Sait Faik Abasıyanık hikâyeleri ile 9 Kasım Pazartesi akşamı başlayacak. Şiir ve hikâye dinletileri Nâzım Hikmet, Gülten Akın, Attila İlhan gibi isimlerle devam edecek. Okuma Tiyatrosu, W. Shakespeare’in ünlü eseri “Romeo ve Juliet” ile başlayacak; “12. Gece”, “Othello” ve A. Çehov’un “Üç Kızkardeş” eserlerinden okunacak bölümler ile sezon boyu devam edecek. Çocuklara eğlenceli masallar “İş Sanat Masal Tiyatrosu”, Lerzan Pamir’in yönetmenliğinde oyuncular Aslı Tandoğan, Anıl Altınöz ve Mert Aydın’ın canlandıracağı “Kırmızı Başlıklı Kız”, “Prenses ve Bezelye Tanesi”, “Hansel ve Gretel”, “Çizmeli Kedi” ve “Karlar Kraliçesi” gibi klasik dünya masalları, 21. sezon boyunca çocuklarla birlikte olacak. Somalı madenciler İzmir’de Cuma 30 Ekim günü öğleden sonra yaşanan depremle Bodrum’da da sallandık. Bir süre sonra telefonum çalmaya başladı. O gün Kuvayi Milliye Destanı’nın Seferihisar turnesi vardı. Oyuncularım peş peşe arıyor, yaşadıkları şoku anlatıyorlardı. Depremin merkez üssü Seferihisar açıklarındaydı. Ardından televizyonlarda acı dolu görüntüler akmaya başladı. Asıl yıkım İzmir’in Bayraklı ilçesinde yaşanmış, 17 bina yıkılmıştı. Pazar günü itibarıyla can kaybı sayısı, AFAD verilerine göre, ne yazık ki 69’u buldu. Yıkılan binaların enkazlarında kurtarma çalışmaları hâlâ devam ediyor. Sorular, sorular, sorular... Sorulabilecek o kadar çok soru var ki... Zemin katlardaki marketlerin alan kazanmak için kesilen kolonları, çekiçle vurulunca toz gibi dağılan kolonlar, yanlış zeminde, aslında tarla olan yerlerde çarpık yapılaşma sonucu dikilen ve demirlerinden çalınan çürük binalar, sorumsuz müteahhitler, tüm kamu yönetimleri açısından en hafif deyimiyle denetimsizlik, umursamazlık, iş bilmeme, verilmemesi gereken ama her nasılsa verilmiş ruhsatlar sonucu yaşanan can kayıpları... Ve İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Okan Tüysüz’ün açıklaması: “Önemli olan ve sorgulanması gereken bu yapıların neden yıkıldığıdır. Deprem doğal bir olaydır. 80 kilometre uzakta olan bir depremde yapıların yıkılması bir cinayettir.” Hesap vermemenin sıradan bir olay haline getirildiği, liyakatin neredeyse tamamen devre dışı bırakıldığı şu güzel memlekette bu cinayetin hesabını verecek biri çıkacak mı acaba? Hiç umudum yok. Tarım ve Ormancılık Bakanı’nın tamamen kendi yetki alanına giren tarlalarda yapılaşmaya seyirci kalıp, sonra deprem alanındaki enkazın üstünde, yetki alanının tamamen dışındaki kurtarma operasyonuna müdahale ederek gösteri yapabildiği bir ülkede yaşıyoruz. İnsanlığın bittiği nokta Zaten toplum öyle örgütsüzleştirilmiş, üstelik öyle kutuplaştırılmış, bölünmüş ki böyle felaketlerde bile ortak bir tepki yükselmiyor, yükselemiyor. Bırakın tepkiyi, sosyal medya denen garabette, deprem başlığı altında “Allah zinanın başkentini uyarmak için salladı, unutmayın Lut kavmine ne olduğunu...” gibi nefret söylemiyle dolu mesajlar dolaşıyor (bkz. Prof.Dr. Emre Kongar’ın “Aydınlanma” köşesi, Cumhuriyet, 1 Kasım 2020). Ekranlarda kendi vatandaşlarının o perişan, iç kanatan görüntülerine, oğlunun üstüne kapaklanıp onunla birlikte can veren babaya, can pazarında hayatta kalmaya uğraşan çocuklara, o kurtarma ekiplerinin bir canı daha ölümün elinden almak için didinmesine, kedileri enkazdan kurtaran köpeklere bakıyorlar ve bundan başka söyleyecek bir laf bulamıyorlar demek. İnsanlığın bittiği nokta bu olsa gerek... Neyse ki başkaları da var Neyse ki başkaları da var. İnsana umut veren, bu memlekette daha her şey bitmedi dedirtenler de var... O itfaiyeciler, o kurtarma ekipleri, hele yardıma koşan Somalı madenciler... Hayatlarını her gün yerin kimbilir kaç metre altında, hiçbir iş güvenliği kuralına uyulmayan vahşi maden ocaklarında riske atan, 301 arkadaşlarını kazada değil, buz gibi iş cinayetinde yitirmiş madenciler; “toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çok olan” işçi sınıfımızın, halkımızın fedakâr çocukları... En meşru talep olan tazminat hakları için yürümek istediklerinde önleri kesilen, coplanan, gözaltına alınan Somalı madenciler, İzmir’de yıkılan binaların enkazından can kurtarma savaşında şimdi, diğer kurtarma ekipleriyle birlikte bir dayanışma destanı yazarak... Kuvayi Milliye’yi de var eden, destanlaştıran bu ruhtu, bu dayanışmaydı, bu kardeşlikti. Elimizden almaya, bizi bölerek yok etmeye çalıştıkları o ruh en kritik noktalarda, her şeye rağmen gösteriveriyor kendini. Nâzım’ın dediği gibi: “...sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı/bir şafak vakti değişmiş olur,/bir şafak vakti karanlığın kenarından/onlar ağır ellerini toprağa basıp/doğruldukları zaman.” Galeri Merkür, Artweeks Akaretler’de Bu yıl 28 Ekim8 Kasım tarihleri arasında Beşiktaş, Akaretler, Sıraevler No:37’de açık kalacak sergiye Galeri Merkür; Abdülkadir Öztürk, Arzu Akgün, Burak Kutlay, Cengiz Yüzsever, Ersan Deveci, Eylül Deniz, Fatma Tülin, Zeynep Çilek Çimen, Gamze Zorlu, İsmet Doğan, Kurt Bullend, Kübra Boy, Nilhan Sesalan, Nilay Özenbay, Saliha Yılmaz, Şevket Arık, Şevket Sönmez, Ziya Tacir, Burcu Perçin, Ebru Döşekçi, Ekrem Yalçındağ ve Vuslat’ın eserlerinden oluşan geniş bir seçkiyle katılıyor. YILDIZ TILBE’DEN KADINA ŞIDDETE KARŞI YENI ŞARKI Yıldız Tilbe’nin, kadına şiddete karşı dikkat çekmeye yönelik “O Kız” isimli eseri müzikseverler ile buluştu. Sözü ve müziği Yıldız Tilbe’ye, düzenlemesi ise Burak Kendir’e ait olan “O Kız” adlı eser, Özdemir Müzik etiketi tüm dijital platformlarda yerini aldı. Gözleri Çelik Mavisi / Mustafa Kemal Atatürk İzmir’de 9 Eylül’de hizmet vermeye başlayan Medicana International İzmir Hastanesi, Cumhuriyetin ilanının 97. yıldönümünde bir sergiye ev sahipliği yapıyor. “Gözleri Çelik Mavisi / Mustafa Kemal Atatürk” isimli sergide, Atatürk kapaklı Time dergisi, Atatürk ve silah arkadaşlarına karşı çıkarılan fetvanın orijinal kopyası, Atatürk’ün özel eşyaları, Atatürk’ün çektiği telgraflar, emeklilik belgesi, yazışmaları, o döneme ait gazeteler ve dönemsel belgelerin de içerisinde olduğu çok sayıda eser sergileniyor. Cumhuriyetin ilanının 97. yıldönümünde açılan sergi, 15 Kasım’a kadar açık kalacak. Chano Dominguez Quartet CRR’de Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’ndaki etkinlikler 3 Kasım Salı günü 18.00 ve 20.00’de Chano Dominguez Flamenko Quartet ile devam ediyor. Bandolero (cajon), Blas Córdoba (vokal), Daniel Navarro (dans) ve gruba adını veren piyanist Chano Dominguez’den oluşan, M. de Falla, I. Albeniz, E. Granados, F. Mompou başta olmak üzere klasik İspanyol bestecilerini araştıran dörtlü yorumlarını büyük Flamenko geleneği ile birleştiriyor. Şakalı akustik Koray Candemir ve Harun Tekin’in 2014’ten beri düzenlediği Şakalı Akustik adlı konser, 4 Kasım’da DasDas Sahne’de.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle