16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 12 KASIM 2020 PERŞEMBE YORUM Dağlık Karabağ’ın üç kazananı, üç kaybedeni Moskova, Baku ve Erivan arasında imzalanan anlaşmayla çeyrek yüzyıllık Karabağ sorununa “büyük ölçüde” bir çözüm getirilmiş oldu. Her anlaşmanın olduğu gibi bu anlaşmanın da kazananları ve kaybedenleri var elbette. İnceleyelim: Üç kazanan 1. Azerbaycan kazandı: İşgal altındaki topraklarının yüzde 70’ini kurtardı. Anlaşmaya göre Kelbecer 15 Kasım, Agdam 20 Kasım ve Laçin 1 Aralık’ta Azerbaycan’a iade edilecek. Yine anlaşmaya göre, Azerbaycan ile Nahçıvan arasında, güvenliği Rusya’ya ait olan bir ulaşım koridoru açılacak. 2. Rusya kazandı: Anlaşmaya göre Rusya temas hattına ve Laçin koridoruna barış gücü yerleştirecek. Barış gücünün 5 yıl olan görev süresi, taraflardan birinin süre dolmasından 6 ay önce itiraz etmemesi halinde, 5 yıllık dönemler için kendiliğinden uzayacak. 3. Astana modeli ve Türkiye kazandı: Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, savaşın başladığı 27 Eylül’den dört gün önce, Azerbaycan Milli Meclis Başkanı Sahiba Gafarova’ya “Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilen 5 bölgesinin geri verilmesinden yanayız” demişti. Rusya’nın Azerbaycan’a topraklarını kurtarması için yaktığı bu yeşil ışık, kuşkusuz TürkRus işbirliğinin bir sonucuydu. Üç kaybeden 4. ABD kaybetti: İkinci Kafkas Seddi girişimi yıkıldı: 100 yıl önce İngiltere’nin bölgede inşa etmeye çalıştığı Kafkas Seddi, KemalistBolşevik ittifakınca yıkılmıştı. Bugün de ABD’nin inşa etmeye çalıştığı ikinci Kafkas Seddi yıkıldı. ABD 2003’te Gürcistan’da “renkli darbe” ile Batıcı Saakaşvili’yi iktidar yaparak Kafkas Seddi inşasına başlamıştı. Putin’in 2008’de sert müdahalesiyle o girişim boşa düşürülmüştü. ABD’nin ikinci girişimi, Batıcı Paşinyan’ın yine bir “renkli darbe” ile 2018’de Ermenistan’a başbakan olmasıydı. İşte o girişim de iki yıl sonra boşa düşürülmüş oldu. Öte yandan ABD’nin iki hafta önce Ermenistan ve Azerbaycan dışişleri bakanları üzerinden denediği ateşkesin başarısız olması da kısa vadede “Washington süreci”nin, orta ve uzun vadede Minsk Grubu yaklaşımının artık geçerli olamayacağını gösterdi. 5. Ermenistan ve Batıcılık kaybetti: Paşinyan’ın şahsında cisimleşen Batıcılık ve Karabağ kökenlilerin Ermenistan politikasındaki ağırlığı kaybetti; Dağlık Karabağ nedeniyle kuşatılmışlığın Ermenistan’a verdiği zarara dikkat çeken ve bölge ülkeleriyle ilişkileri normalleştirmek isteyen kesimin uzun vadede önü açıldı. 6. Hükümet içindeki Amerikancılık kaybetti: SETA Dağlık Karabağ savaşının ilk gününden beri şu üç mesajı verdi: Bir; Ermenistan’ı Rusya kışkırttı ve Azerbaycan’a saldırttı. İki; Ankara ile Moskova arasında yeni bir rekabet alanı açıldı. Üç; Batı, Türkiye’nin Batı adına Rusya’yı dengelediğini görmeli. Bu Amerikancı ve TürkRus ilişkilerini sabote etmeye çalışan anlayış kaybetti. Çünkü tezleri temelden yanlıştı; Rusya Ermenistan’ı kışkırtmış değil, tersine Azerbaycan’a yeşil ışık yakmıştı. Dahası, Ermenistan’ın anlaşmalara dayanarak Rusya’yı müdahale etme çağrılarına Putin her seferinde “çatışma Ermenistan topraklarında değil” yanıtını vermişti. Altılı barış bölgesi Türkiye’den anlaşmaya ve bu sonuca iki sorunlu yaklaşım var: Birincisi, tabloyu sadece Rusya’nın başarısı olarak okuyan ve Azerbaycan’ın tam topraklarının tamamını kurtaracakken Moskova’nın araya girdiğini ve bölgeye yerleşerek Azerbaycan’ı da kendine bağımlı hale getireceğini savunan sağcı yaklaşım. Azerbaycan’ın topraklarının tamamını kurtarabilmesi maalesef gerçekçi politikaya uymuyor. 25 yıl sonra Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 70’ini kurtarması, bugünün gerçekleştirilebilir en azami hedefiydi ve gerçekleşti. İkincisi, Azerbaycan ile Nahçıvan arasında ulaşım koridoru kurulmasıyla bunun “Turan kapısı” olarak artık Türkiye’ye kesintisiz Orta Asya kapısı açtığını savunan daha sağcı yaklaşım. Irkçı Turancılığın gerici bir anlayış ve hayal olduğu ortadayken bunu zorlamak, “Asya Yüzyılı”na girildiği şu şartlarda Türkiye’yi Rusya ve Çin’le karşı karşıya getirmekten başka bir şeye yaramaz. Artık yapılması gereken, Astana modelini kurumsallaştırarak Güney Kafkasya’da 3+3’ü inşa etmek, yani Türkiye, İran ve Rusya üçlüsü ile Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan üçlüsünü “altılı barış bölgesi”nde buluşturmaktır. 12 KASIM 2020 SAYI: 34732 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:13 07:41 12:53 15:31 17:55 19:18 Ankara 05:57 07:23 12:38 15:18 17:42 19:03 İzmir 06:19 07:43 13:01 15:44 18:08 19:27 Günlük yaşadıklarımıza bakıyorum da dört bir yanımız ağır hayat dersleri ile kuşatılmış. İhtirasları gözlerini bürümüş insanlar, ailelerini, ait oldukları kurumları, ülkelerini akıl almaz şekilde ateşe atıyorlar. Atatürk’ü yok etmeye çalışırken altında kalanlar! Büyük önderimizin aramızdan ayrılışının 82. yıldönümünde, yurdun her yerinde milyonlarca vatandaşımız yine Anıtkabir’e veya Atatürk anıtlarına koştular, trafik her yerde durdu. Birkaç örümcek kafalı yobaz hariç herkes Ata’sına saygı için caddelerde, meydanlarda ve sosyal medyadaydı. Şimdi insanlar işlerine gelmediği için pek hatırlamak istemezler ama 1990’larda Atatürk’ü en sert şekilde savunan bizler adeta köşeye itilmiştik. Televizyonlarda sansür başlamıştı ve egemenlik yobazlardan önce İkinci Cumhuriyetçilerdeydi, yani “Yetmez ama evetçi”lerin öncü kollarında! Neler yapılmadı ki... Atatürkçü yazar ve gazeteci arkadaşlarımız öldürüldü; bizleri susturmak, Kemalizmin mirasına her yerde iftira atmak, anlamını biçim bozumuna uğratmak için her şey yapıldı. Ne oldu sonra? Hatalarını itiraf etme veya özür dileme cesareti bile olmayan bu çapsız kalemşorların kullanım süreleri doldu, tasfiye edildiler. Atatürk ise dimdik ayakta. Bu ülkede öyle sağlam tohumlar bırakmış ki hainler ona saldırdıkça topraktan adeta orman gibi fışkırıyor! Düşünceleri ile devrimleri ile hatıraları ile tüm güzellikleriyle... Paşinyan, kendi tetiklediği depremin altında kaldı... Sovyetler’in dağılmasının ardından Ermeniler ve Azeriler arasında yaşanan gerilimler sonucunda yüz binlerce kişi yaşadığı topraklardan göç etmek zorunda kaldı, Ermenistan topraklarında yapılan büyük gösterilerin ardından Karabağ’a saldırdı ve sıcak savaş başladı. 28 yılı aşkın süren işgal ve savaşlar, Azeri sivillerin gördüğü şiddet ve baskı yıllarca sürdü. Hocalı katliamı ve benzerlerinde yüzlerce Azeri sivil katledildi. İşgal edilen Azeri toprakları yıllarca bu yeni statükonun altında ezildi. 27 Eylül’de Ermenilerin cephe hattı boyunca saldırıları sürdürerek ateşkesi defalarca ihlal etmiş olmaları, bu yılın çatışmalarını başlatan kıvılcım oldu. Paşinyan, iki yıldır Ermenistan’ın kaderine yön veriyor ve bu yeni savaşta gözünü kırpmadan sivilleri, köyleri, kasabaları, şehirleri bombalatıyordu. Bütün bunları yaparken arkasında Batılı ülkelerde konuşlanmış diyasporanın küstahlaşan tavırları, uluslararası medya gücü ve söylemi vardı penguen medya komedilerine yatay geçiş yaptık. Ertesi gün malum birkaç ana muhalif gazete dışında hiçbir medya organı, damat beyin istifasını haber yapmaya cüret edemedi. “Belli olmaz; yarın vazgeçerler, kaHırs ve hayat bak bizim başımıza patlar” modundaydı hepsi. Böydersleri! lece halkımızın merkez medyadan bilgileri alan kısmı pazar gecesini ve pazartesi gününü ligde sayılmayan goller ve verilmeyen penalancak uluslararası kamuoyunu kantıların gölgesinde geçirdi. Bir kuş dırmaya bu da yetmedi! Aynı Paşin kadar saf ve bihaber olarak! yan, evvelsi gece işgal ettiği toprakSonra Beştepe’de ne yaşandı bilardan çekileceğini taahhüt ederek linmez, istifa kabul edildi ve haber apar topar resmen mağlubiyetini ka nihayet Saray’ın izniyle ahaliye ulaştı! bullendi. Ülke karıştı, parlamento ba Böylece ne mi oldu? İşte burası çok sıldı. Paşinyan, Dimyat’a pirince gi önemli! Döviz artışı hakkında kendiderken evindeki bulgurdan oldu. Hırs, sine yöneltilen endişeli sorulara alayPaşinyan’a da ülkesine de ölümcül cı bir şekilde “Niye bunları soruyorbedellerle döndü. sunuz maaşınızı dolarla mı alıyorsuTrump, Biden’a nuz?” şeklinde dâhiyane yanıtlar bulan espri dolu ve nüktedan bakanıyenilmeyi bile mızı o dövizler sanki birden yiyiverdi... Dolar mı, yoksa Avro mu sobaşaramadı Geçen hafta Amerikan seçimlerini ve umut vaat etmeyen iki ışıksız ve yaşlı lideri ele almıştım. Seçimler yaşandı ve anladığım kadarıyla hatırı rumluydu, orasını bilemedik. Tek bildiğimiz, düz düşüşle irtifa kaybeden Türk Lirası, koltuğun boşalması ile erimeye hiç olmazsa bir günlük mola verdi! sayılır bir farkla Biden kazandı. Amerikalıların en azından yarısı, ülke iş3 Temmuz kumpasından galden kurtulmuş gibi sokaklarda medet uman ekipler, dans ediyorlar. Trump kimden örnek aldı, nereden literatürüne soktu bileşimdi ne yapıyorlar? miyoruz ama yenilgiyi kabul edemedi 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Aziz ve resmen oyunbozanlık içinde her Yıldırım, Şekip Mosturoğlu, İlhan yerde dava açmaya başladı! Ameri Ekşioğlu ve diğer sanıkları tekrar kalıların başına daha ne gelecek bil beraat ettirdi. Malum kesimler yine miyorum ama Trump edebiyle Be ağır depresyona girdiler. FETÖ kumyaz Ev’den ayrılmazsa yine sokaklar pası ile Fenerbahçe’yi pes ettirmekan gölüne dönebilir. Sayısız Ame ye yeminli, kulübün Atatürkçü dururikalının bu endişeyi taşıması bir ya şunu ağır bir şekilde cezalandırmaya na Amerikan siyaseti ve Cumhuriyet kalkışan çete, bir kere daha adaletin çi Parti eksenindeki sayısız insan da tokatını yedi. Çok merak ediyorum, şu anda başkanı sağduyuya davet 2011 yılında Fenerbahçe’yi pes etetmekle meşgul! Gerek AfroAme tirmeye çalışan, o yalanları UEFA’ya rikanlara, gerek Meksikalılara, ge ve bütün dünyaya yayan, yaygarasını rek kadınlara, gerek LGBTİ+’ya, koparan, ellerini ovuşturan futbol yögerek Covid konusunda halkı uya neticisi veya “gazeteci” malum güranlara ağır tepkiler veren huyruh, şu anda neler yapıyor? suz başkan, kaybetmeyi bile başa Ağızlarını bıçak açmadığı maramayan ve kendini ülkesiyle be lum; bütün eski demeçlerinden, raber utanç sınırlarına çeken isim makalelerinden ve gizli yazışolarak tarihe kalıyor! malarından utandıkları da maDövizin barbarca lum! Aynen Ergenekon ve Balyoz davalarında kumpasları kuyükselişi maliye bakanını yedi! rarak Atatürkçü yazar, generallerin hapse atılması için entelektüel bir dil kullanarak adaletten ve huBu istifanın en ilginç noktası, ilk saatlerinde esrarengiz bir Hollywood senaryosuna benzemesiydi. Önce kimse Instagram’da çıkan istifa bildikuktan bahseden ve şu anda tedavülden kaldırılmış o sahte demokrasi havarileri gibi... Uzun lafın kısası, hırs, ihtiras çok risinin gerçek olduğuna inanamadı. kötü bir şey. İnsanın aklını yer bitiBu olsa olsa Albayrak’ın hesabının rir. Farkına bile varamadan ayağıele geçirilmesi anlamına gelebilirdi. nın altındaki halıyı çeker, sahibine Ancak gecenin ilerleyen saatlerinde de boşluktan aşağı düşerken “Ben gerçek su üstüne çıktı. İstifa bir şa kimdim? Nereye gidiyorum” soruka değil, ağır bir gerçekti! Akabinde larına yanıt aramak kalır... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bektaşiliğin en üst aşamasındaki kişiye verilen san. 2/ Bir meyve... İri ve boru biçiminde beyaz ya da sarı renkli çiçeği olan bir süs bitkisi. 3/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Müzikte, İsa Peygamber’in çektiği acıları konu alan bestelere verilen ad. 4/ Bozma, bozukluk. 5/ Mesaj... Ağzımızdaki dişlerin bir bölümüne verilen ad. 6/ Bir papağan cinsi... Kendisine inanılan, sır verilen kimse. 7/ Büyük erkek kardeş... Şebeke... İsrail’in plaka kodu. 8/ Bir tür füze... Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı. 9/ Doğu Karadeniz yöresine özgü, ahşap ayaklar üzerine kurulan ve tarım ürünlerini saklamaya yarayan yapı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Lübnan ve Suriye’de yaygın olan dinsel bir topluluk. 2/ Sıkıntı verme, üzme... Güneyden esen 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 TRUVAKAR 1 2 R EMOR A O K 2 3 İ MAN RAKO 3 4 Y ROMA NO V 5 OD ZÜBÜK 4 6 L OĞ S AROS 5 7 EN ZAT İ U 6 8 9 AR İ VA İ M AMER İ KANO 7 8 yel. 3/ Tavlada “iki” sayısı... 9 Kocaeli’nin Körfez ilçesine bağlı, halısıyla tanınmış belde. 4/ Kişinin kendisini başkasının yerine koyarak onun duygularını 7/ Nazlı, şımarık... İlkel benlik. ve isteklerini anlayabilme yetene 8/ Telefon sözü... Mozart’ın, Türk ği... Rütbesiz asker. 5/ Yüce, yük müziğinden esinlenerek bestelesek... Soyundan gelinen kimse. 6/ diği ilk operası. 9/ MÖ 5. yüzyılda Hastalık nöbeti... Pamuk, yün gibi İngiltere’yi istila eden ve ülkeye şeyleri eğirmekte kullanılan araç. adlarını veren Germen halkı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] İki harika Türk neyin kanıtıdır?   İki harika Türkün dünyada birbiriyle yarışan koronavirüse karşı aşı üretiminde büyük bir etkililik değeriyle öne çıkmasını yazacağım tabii ki.. Şunu belirteyim: Prof. Uğur Şahin ve eşi Prof. Özlem Türeci’nin, ta Cumhuriyet Bilim Teknoloji döneminden beri harika çalışmalarını tanıtıyorduk. Ve daha sonra Herkese Bilim Teknoloji’de sık sık kapak da oldular. Şimdi yepyeni bir aşı üretme teknolojisi ile bugünkü bilgiler ışığında en etkili aşıyı geliştirerek birden öne çıktılar. Ne büyük bir sevinç hepimiz için! Ama iki Türke dönmeden önce, izin verin de bazı söyleyeceklerim var.. ‘Bizde sadece ara eleman yetişir’ Anımsar mısınız, yine bu hükümet döneminde bir bakanın ne dediğini: Bizim ülkemizde sadece ara eleman tipinde insanlar yetişebiliyor... Ülkemizin yaşadığı en büyük aşağılamalardan biriydi bu yargı. Türkiye’de yaşayan herkesi! Dahası bu sözleri “Türkiye’de yaşayan bu millet ırk olarak zekâ olarak büyük bir gerilik içindedir, Türkler aptaldır” biçiminde de yorumlayabilirsiniz. Duyduğumda tüylerim diken diken olmuştu! O bakan, tamam yetersizdi, kapsamlı düşünmekten kaçınmış veya bunu öğrenmemiş olabilirdi. Belki de soru sormasını hiç denememişti, bilmiyordu hayatında: Acaba biz iktidar olarak neyi beceremiyoruz da ülkemizde evrensel düzeyde beyinleri ve yaptıkları büyük işleri göremiyoruz, acaba biz nerede hata yapıyoruz? Ama bilirsiniz iktidarda olanlar her zaman en iyi işleri yaptıklarını düşünürler, oturdukları koltukla birlikte kendilerinin de zirvedeki büyük beyinler olduklarını sanırlar. O bakan bey aslında gözünü Türkiye’nin dışına çevirseydi, buradan göçmüş beyinlerimizin yarattıkları olağanüstü işleri görebilirdi. Onları burada bir bir sayıp dökebilirim. Daha sonra Aziz Sancar Nobel’e uzanınca, büyük değerlerimizi daha işin başında elimizden kaçırdıkları ve onlara “Burada size iş yok kardeşim, çekin gidin ABD’ye, Avrupa’ya, Japonya’ya” dedikleri somut olarak görüldü. Biz yetiştiriyor, ele kaptırıyoruz Sonra peşlerine düştüler! Ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti, bunun bilincinde hiçbir zaman olmadılar. Biz onları Cumhuriyetin bilim ışığının parladığı okullarda eğittik, yabancı ülkeler de onların yaratıcılıklarının kaymağını yediler ve yiyorlar. Farkında olmadılar, önem vermediler veya bırakın gitsinler diye davrandılar, bir yaratıcı beynin burada evrensel değerler üretmesinin koşullarını oluşturmanın, kendi ideolojilerine, inançlarına, konseptlerine ne kadar ters geleceğini gördüler. Özgür üniversite ortamı yaratacaksın... Bunun için üniversitelerin başlarına her şeyi bilim ve liyakatin gerektirdiğini yapacak ve üniversitesini tamamen buna uygun yönetecek rektörler, dekanlar, bölüm başkanları atayacaksın... Daha ilkokuldan itibaren öğrencileri yaratıcı ve özgür düşünmeye teşvik eden sistemler getireceksin... Ve kaynaklar ayıracaksın.. Olur mu böyle şey? Olmaz. O halde evrensel değerler bunu gördüğünde de kendini gerçekleştirebileceği ülkelere kanat açacak. Hayır, hey Türkiye’de kimse yok mu, anlamı çıkarılmasın. Var. Ama liyakat yok, yönetim yok, ortam yok, üniversiteler üzerinde muazzam baskı var, endişe var, korku var ve muazzam bir suskunluk var. Bu zinciri kırmak için, Atatürk’ün üniversitelere, bilime yaklaştığı gibi yaklaşacak yürekli politikacılara ne çok ihtiyacı var ülkenin! Nobel rozetini taktım Dünyanın çaresiz kaldığı, ekonomi mi yoksa insan hayatı mı, insanları kapatsak üretim nasıl olacak, aşiş nasıl yaratılacak açmazı içinde kapana kısıldığı bir zamanda Türeci ve Şahin, başardıkları ile birden büyük kurtarıcılar olarak öne çıktı. Koronavirüse karşı yüzlerce aşı adayı arasında yüzde 90’lık başarı oranı, onları tüm dünyanın manşetlerine taşıdı. İkisi de Anadolu toprağının insanları olarak, Türkiye’yi onurlandırdılar... Tıpkı Aziz Sancar gibi.. Şüphesiz aşının alacağı daha yol var. Bunlar ilk sonuçlar. 65 yaş üstündeki ve çocuklardaki etkileri ne bilinmiyor. Kaç aşı yapılacak, ne süre etkili olacak bilinmiyor. Ama ilk sonuçlar harika! Bir aşının 10 aylık gibi bir süre içinde üstelik yeni bir teknoloji ile yüzde 90 etkililikle gerçekleştirilebileceğine olasılık az veriliyordu. Aşıda devrim yarattılar! Ama çok zor bir işi başardı iki Anadolulu beyin. Çok sakinler... Çok ağırbaşlılar... Zerre böbürlenme yok.. Ben yakalarına Noel Tıp Madalyası’nı taktım bile.. Haydi hayırlısı! Onlar bir şeyi daha kanıtladılar: Ara eleman niteliğinde olanlar, büyük işler ortamını yaratamayan politikacılar!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle