18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 11 25 EKİM 2020 PAZAR Iron Maiden Şarkı söyleyen Amadeus Kapalı bir mekâna aylar sonra ilk kez gireceğimden endişeliydim. Boşuna endişelenmişim. Tüm sağlık önlemleri alınmış, her özen gösterilmişti. Mesafeli oturma düzeni, girişler, çıkışlar... Akşamın hiçbir anında hiç yığılma olmadı. Zorlu Gösteri Merkezi’nde izlediğim “Amadeus”tan söz ediyorum. Sözü dolandırmadan söyleyeyim: Mükemmel bir prodüksiyondu. Yapımcılar Çolpan İlhan Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment işbirliğini, gösterdikleri cesaret, bu dönemde aldıkları risk için kutluyorum. Peter Shaffer’in bu dört dörtlük, çok katmanlı oyunu, çoğu yerde vurgulandığı gibi Mozart’la Salieri arasındaki rekabeti, çekişmeyi falan anlatmıyor. Tam aksine Viyana’ya gelen Mozart’ın, olağanüstü dehasını en önce keşfedendir Salieri. İlk andan Mozart’a hayrandır. Evet, onu kıskanır, ama kavgası Mozart’la değil, Tanrı’yla ve kendisiyledir. Tanrı ve saray yandaşı Salieri’nin öfkesi, Tanrı’yla pazarlık edip bir anlaşma yaptığı halde, Tanrı’nın ona, Mozart’a verdiği dehanın binde birini bile vermemiş olmasınadır. Tanrı onu değil, Mozart’ı seçmiştir! Alkışlar Işıl Kasapoğlu’na Yukarıda söylediklerimi ortaya çıkaracak bir yorum... Sahne içindeki sahnede bir canlı orkestra ve bir koro... İnsanın yüreğine dokunan, ruhunu sarmalayan muhteşem bir müzik... Çok az eşya ve aksesuarla sağlanan mekân değişikliği. Bu yalınlığa karşın, saray ihtişamının da yoksulluğun da yansıtılması... Sahnede gözümüzün gördüğü 3035 kişinin, hiç aksamayan trafiği ve ritmi... (Ama bunu sağlamak için perde gerisinde de bir bu kadar insanın emeği var.) Bunları bir araya getiren yönetmen Işıl Kasapoğlu’na alkışlar. Sadece bu başarılı rejisi için değil, bugüne dek tiyatro sanatına verdiği emek için; birikimi, bilgisi ve duyarlığı için; girişimciliği ve yoktan var ettikleri için; ölesiye çalışkanlığı, azmi, inadı için de... Onu Paris’te Mehmet Ulusoy’un asistanlığından başlayarak kendi tiyatrosu “Theatre a Venir”i kurduğu günlerden, Adana, Antalya, Diyarbakır, Erzurum, Konya, Sivas, Trabzon, Van Devlet tiyatrolarında sahneledikleriyle, İzmit Şehir Tiyatrosu’ndan Semaver Kumpanya’yı kurmasına yıllardır izliyorum ve “Şapka!” diyorum. Nitekim çok yakında başlayacak olan İKSV İstanbul Tiyatro Festivalimizde bu yılki onur ödülü de onun. Mükemmel oyunculuk Hemen belirteyim: Başrolleri paylaşanlar kadar oyunda herkesin katkısı çok önemli. Tüm saray çevresi, Nalan Alaylı’nın görkemli dönem kostümleri, Hakan Dündar’ın işlevsel dekoru ve Kerem Çetinel’in etkili ışıklarıyla başarıda önemli rol oynuyor. Salieri, oyunun aynı zamanda anlatıcısıdır. Bu rolde Selçuk Yöntem unutulmayacak. Anlatıcılıktan kendi dramını yaşamaya, hüzünden, acıdan, öfkeye ve kine, Tanrı’yla ve kendisiyle kavgaya, tartışmaya geçişleri harika. Oyunun her anında sağladığı içtenlik ve gerilim arasında kurduğu denge şaşırtıcı... Mozart’ın çılgınlığını, yaratıcılığını, ele avuca sığmazlığını, Okan Bayülgen, devinimle, dinamizmiyle, coşkusuyla seyirciye geçiriyor. Ama benim kalbimi fethettiği ve ruhumu ele geçirdiği bölüm, ikinci bölüm: Mozart’ın yalnızlığı, baba korkusu (baba öldükten sonra bile onu mutlu etme çabası, karısına tutkusu vs.). Karısı Costanze rolünde Özlem Öçalmaz, bu iki ustanın yanında sivrilmeyi başarıyor. İnanın, zor iş! Tüm oyuncuları, koro ve orkestrayı, emeği geçen herkesi yaşattıkları tiyatro tadı adına kutluyorum. Oyunun çevirmeni, usta tiyatrocu dostum, arkadaşım Nüvit Özdoğru’yu da burada sevgiyle, saygıyla, özlemle anıyorum. İyi ki tiyatro var! NOT: Sevgili okurlar, bu akşam (25 Ekim Pazar) Cumhuriyet Bayramı Amerika’daki birçok TürkAmerikan derneğinin (ATAA) şemsiyesi altında hazırlanan bir programla kutlanacak. Sayın İlker Başbuğ ve ben konuşmacı olarak katılıyoruz. Programı izlemek için aşağıdaki link’e tıklayarak kayıt olabilirsiniz. Bekleriz efendim.... us02web.zoom.us/webinar/register/ WNorc45cICT3KsrAMlGbDhw Müzeyi yapan emekçilere teşekkür... “OMM’u Yapan İnsanlar” kitap projesi, Eskişehir’de 2019 yılının eylül ayında kapılarını açan, OMM Odunpazarı Modern Müze’nin inşaatında çalışan ve müzeye emek veren insanların gerçek hikâyesini bir araya getiriyor. Kitap, OMM Editoryal Direktörü Büşra Erkara ve İstanbul’da yaşayan gazeteci Paul Benjamin Osterlund’un röportaj sorularından oluşuyor. “OMM’u Yapan İnsanlar”, üç yüzü aşkın emekçiden bir grubun hikâyesini okuyucular ile buluşturuyor. Mücadeleyi sürdürüyoruz! fotoğraflar MUHSIN AKGÜN’ÜN IKINCI FOTOĞRAF ALBÜMÜ ‘SÖZ VE MÜZIK: İSTANBUL’, SON ON YILDA FOTOĞRAFLADIĞI 437 KONSERIN 190’INDAN SEÇTIĞI FOTOĞRAFLARDAN OLUŞUYOR YAZGÜLÜ ALDOĞAN çekmiyor, “Çünkü orada fotoğrafçı değil, hayranıyım” diyor! İdeallerinin peşinden gidebilmiş şanslı kuşaktan. ‘Portrede kontrol bende’ Ya portreler? Stüdyoda çektikleri? Eğitimini aldığı işi yaOrada tabii hem işi iyi yapmak, doğal pabilmek bile bugüolması hem de çekilenin beğenilmesi nün gençleri için uladevreye giriyor. Gerçi şimdiki teknoşılması zor bir rüya lojiyle şişmanı zayıf, yaşlıyı genç yapiken... Muhsin Akgün, mak çocuk oyuncağı ama ifadeyi yaüniversitede fotoğrafkalamak, duyguyu yerleştirmek başçılık eğitimi alıyor. ka. “Çok film izliyorum, o bana portre Öğrenciyken arkadaşlarıyla dergi çıçekimlerinde çok yardımcı oluyor” dikarıyor. Sonra Radikal macerası. Radiyor. En çok konser fotoğrafı çekmiş olkal gazetesi kültür sanat servisinde 15 masına karşın insanla çalışmanın dakişi çalıştıklarını söylediğinde, bir zaha keyifli olduğunu da itiraf ediyor. manlar ben de oralarda bulunmuş olHalbuki çoğu insan için poz vermek sam bile şaşırıyorum, Cumhuriyet’te ne kadar zordur! “Portrede, modelpandemi öncesi her gün iki, şimle çalışırken kontrol bende. Etrafındadi tek sayfa da olsa kültür saki dekorundan ışığına, pozuna, yönetnat haberlerini üç kişi yapıyoruz! Bizim yolumuz Rock Kontrol bende, fotoğraf çekerken rolleri değişiyoruz, poz veren o, şaka tabii! men ne derse o olur” diye özetliyor. Madem öyle, işe fotoğrafçı olarak ilbrfmlBtmmdtmymGotplsrklzdmçtlrsıaaeiloeooiöeeaeainiıueookşyokeğrtmtrğğnmiaııeanyFprnırnuğvaooşznritiaseknsdrrrikootkçeaitıraaağsnsaikaarısKe.kiztyrioben.tolsnezrkraMe.dffeonieitaKzereeliVıuıçarsfıa.Brğenarmstarvçfonnn,ıafeashvlejoeMeisocraonlidıeetbnierrddıdçerkkkaaaâeitoynnsğabsvRççiouieçrdrgtennfleanğyırirlieıfiâmuaiçiaığkah,eüyislnraszoranlaokbdçığzyejtdremimbaaissazttıdnilekkoemşetainaogçnooişeifokiernkakötdnşknuunefırlıetğdvjasliçaıtşçmndiiiifayia.srlşuphrviyseyneltzolıh;AlemicfkulematKılııaeaoağaakGaytlo’gıyiımçnekfdi,iornokçğrlrnlimgmeeneakeaovatitggeğeçşlgıım.yednpalsbrreanbsrçieaküireoıökOla!ieçamteıenışeaöknedkleknztmopalKglıkakefydieamtlüd.rdı,vığeralsirilr!çykyIevniReaalerdirkeişekzaioeemellkıaukpkiıikoçızbei,nrsklksyhd.oyeolrk!metiihmakert,ya,oOridelknİgadHieeekaonsaairysteğuauiksşilkrryt.anafçypanağıikefermyaaoeidmzinlGıbgopsmizakrysöi,nluküekeirinemllnübüny,lıthgnübeaa.oroarncçgüyeiinnreazarruiaklnMzierröllaüfeltbpmıderiepktiuloı.irkkkmbez’ükimaüüyruuçıtrla,airrnziisrnesli,naaşuelvn,kinksviklrıtuayaıltyinso22nyBrmİd4aioekyışsiseçuedrrneeüe003zeüyiplıentieMoakrrzanknçl!147zaonabçgkayzsf.ahorlfrnlr0eieoureöerdaakkioaEdeın.enb’mk,tılrhrvmrtüdooaİkroalguoeciıbziysinnnaşsğsloeaeşğliiioideııadıssyrn’çnnerlnl8mrldnitfniaeeeiayaok,myokkd0knbaasrrfğtaıfmottoça0yeoezieiiümlniteoeamngtsrnaırşhtşr;çırialdğnelgypkel.öröiüukıçrabçaethnçdüpfylyrelyiıolSroıruaaozrşesuıastaiıaneztnoeıkg,rinylamçzaimiltroalrrnfagii:rdsıeokrkehbdlösntk,açncbşbb.relyaOiiaçtağurienieeniiçamlızşirioormrreinenirnr,rzınüa,,eydiıpyihaiagşhzgfidnınoeis1alubfeoe,yeziueölraeğzdz9nirntyahicoir:ğryaçriaoneç0rcelrbleb2iemvokşlği,,iıaI.mlmrinbevkn0rkeeeroıgrsKa.şreçrdya2ktrdoineıgıanyeıiİo,erğşfen0oarbhkltilöiaskg.mernrçkçnno’isloinmykpioeYenrtivelels!şiasckmelınolaekairğekiDülMieüeynicymdıpnmrigötassçndyıüçaaeldealnekaşataiaegoüaişdnepip,lsednhcşlornriğütiozuna,kda,ayeı.naiuhrieotfseçtiği fotoğraflarla ikinci kitabını yabaşlamış bir gazeteci pıyor: “Söz ve Müzik İstanbul!” olarak ben de ona uyguluyorum bu yönetEn ünlü müzisyenler... men ne derse o olur Muhsin Akgün’le bu yolculuğu konuşmak için stüdyosunda buluştuk. Bir fotoğraf albümünü andıran kitabı anlatmaya kalkışmayacağım. İçinde her biri farklı konserlerden, dünyanın en ünlü müzisyenlerinin İstanbul konserlerinden duvara asmalık fotoğraflar var. Onların içinden seçtiklerimin öykülerini anlatmasını istiyorum. Her konseri yaşar gibi anlatıyor, her saniyesini hatırlıyor. Bombay Bicycle Club’un bir fotoğrafı var: Müzisyenler en arkada yağmur damlaları arasından hayal meyal seçilirken ön planda tempo tutan seyircilerin elleri gözüküyor. Bu kareyi kendisine ayrılan süre bittikten sonra en arkaya çekilip konseri izlerken aniden kısmını. Sayfa için poz veriyor, ben çekiyorum; şaka şaka, çekiyormuş gibi yapıyorum ama mizansen benden! Pandemi dönemi, sınırlar kapalı, kimse gelmiyor. Konserler patates oldu. “Zaten yoruldum, yıldım. Her konseri çekemem. Bundan sonra böyle” diyor. Tabii elindeki arşivi karıştırsa on binlerce fotoğraftan kaç kitap daha çıkar, söylemiyor! yağmur bastırınca makineyi çıkarıp çekmiş. Çoğunlukla yaptı Mika’nın çok güzel bir fotoğrafı var, ğı bir şey değil. Hatta sanatçıyla şarkıcıyı havaya zıpladığında yakalakonser sonrası beraber olmaya mış, ancak binlerce fotoğraf çekerdevam ediyor ama artık fotoğraf seniz öyle birkaç tane yakalarsınız. Axolotl, en iyi senaryoları seçti Ödüllü yönetmen Kaan Müjdeci ve İstanbul Uluslararası Deneysel Film Festivali’nin kurucu yönetmeni Yavuz Gözeller’in çabalarıyla Aralık 2019’da yayın hayatına başlayan Axolotl Mecmua’nın bu yıl ilki düzenlenen senaryo yarışmasında ödüller sahiplerini buldu. Yarışmada “En İyi Ulus Baker Çizgi Dışı Senaryo Armağanı”nı “Tessera” ile Alican Durmaz; “En İyi Tür Film Senaryosu Armağanı”nı “Sen Affetsen Ben Affetmem” ile Ecem Gündoğan; “En İyi İlk Senaryo Armağanı”nı “Bir Kök Oda” ile Özden Demir aldı. Ahmet Mülayim ve Pınar Gürbüzoğlu ise “Oray ve GalatMeşhur” adlı senaryolarıyla jüri tarafından mansiyon ödülüne değer görüldü. Axolotl Senaryo Armağanları’na 4 ayrı kategoride toplam 231 eser katıldı. Jürisinde Onur Ünlü, Yamaç Okur, Şebnem İşigüzel ve Ege Berensel’in yer aldığı yarışmada kazanan senaryolara toplam 40 bin liralık para ödülü verildi. Kısraklı Kadın TEK KİTAP İBB Şehir Tiyatroları’nda bu hafta 4 KİTAP Desteğinizi bekliyoruz. Bilgi hattı: 0312 231 1923 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 27 Ekim1 Kasım tarihleri arasında 1’i yeni, 11 oyunla seyirci karşısına çıkıyor. Bu hafta Leyla Nazlı’nın yazdığı Lerzan Pamir’in yönettiği “Kısraklı Kadın”, 27 Ekim Salı günü Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi’nde ilk gösterimini yapacak. Bu hafta Melek, Mustafa Kemal’le Bin Gün: Latife, Allahaısmarladık Cumhuriyet, Kırmızı’nın Hayali, Geçit, Tatlı Rüyalar, Zehir, Kısraklı Kadın, Düğüm, Anneme Artık Dur Lazım, Cadı Avı oyunları seyirciyle buluşacak. www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle